Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HAZİRAN CUMA spor YILLAR GEÇSE DE SERGEN YALÇIN ISMI ASLA UNUTULMAYACAK DOĞAN ŞAMPİYONLUĞA ULAŞTI C 19 Sergen gibi geçti O n numara Sergen Yalçııııın... Evet, biz İstanbullu futbolseverler, İnönü’de, Ali Sami Yen’de, Şükrü Saracoğlu’nda artık bu anonsu duyamayacağız. Attığı öldürücü çalımları, yoktan var ettiği golleri, verdiği ara pasları da çıplak gözle izleyemeyeceğiz. Çünkü artık o, Ankara’nın 2. lig temsilcisi Şekerspor’da. Sözleşmesine bakılırsa da bir daha İstanbul’a gelmesi de, Süper Lig’e dönmesi de çok zor, ama bir gerçek var ki, yıllar geçse de, çoğu isim, çoğu gol kralı, çoğu yıldız unutulsa da Sergen Yalçın ismi, asla ve asla futbolseverlerin zihninden kazınmayacak. Çünkü o, çoğu futbol otoritesine göre, Türkiye’nin futbol ilahı. Ve onu çıplak gözle izlemek şansların en büyüğü... Orta halli bir ailenin çocuğu olarak 1973’ün sonunda dünyaya gözlerini açan Sergen’in yaşamı gerçekten filmlere konu olacak denli hareketli. Babası Özer Sergen’in, “Ali Rıza” adını koyduğu ufak tefek bu çocuk, her yaşıtı gibi ilk 1012 yılını arsa aralarında top koşturarak geçirdi. Ancak, onun en önemli avantajlarından biri, ailesinin Kilyos'ta oturmasıydı. Bu sayede, Kilyos’un kızgın kumlarında topla dans etmeyi öğrenen Sergen, yakınlarının önerisiyle de Beşiktaş altyapısına adını yazdırdı. KİLYOSBEŞİKTAŞ HATTI O günlerde gri bir minibüsle Kilyos’a maç yapmaya gelen bir grup, kenarda kendilerini izleyen bu çocuğa, “Adamımız eksik, kalede durursan gel” dedi. O grup, Cumhuriyet gazetesinin spor ve idari kesimleri çalışanlarıydı. Minik Sergen’in kalesini koruduğu takım, rakibini yendi. Sergen, maç bitiminde, “Abi beni ortaya koysaydınız fark olurdu” diyecek kadar da gerçekçiydi. Yıllarca, otobüs ya da minibüsle KilyosBeşiktaş hattında gidip gelen Sergen 1990’lı yılların başında Beşiktaş (A) takım forması ile tanıştı. Rıza’sı, Metin’i, Gökhan’ı, Feyyaz’ı, Şifo’su ona kol kanat gerdiler. O da futbolunu büyütüp, birkaç yıl içinde kıdemli ağabeylerine yetişti. Gol attı, attırdı, gençti, yakışıklıydı. Kısa sürede yeşil sahalardan sonra gece hayatının da vazgeçilmez ismi oluverdi. Fotoğrafları gazetelerde boy boy yayımlandı, özel hayatı didik didik edildi. Bu arada at yarışı tutkusu ortaya çıktı. Satın aldığı atlar, hele de adını verdiği safkan dudak ısırtıyordu... Sonra, bir transfer döneminde Sergen’le Beşiktaş’ın yolları ayrılıverdi. O dönemin flaş takımı İstanbulspor, trilyonluk ücretle Sergen’i renklerine bağladı. SarıSiyahlı ekipte ilk yıl işler iyi gitti, ama ikinci yıl Sergen, parasal nedenler yüzünden Siirt’e transfer oldu. Ancak Jetpa’nın sponsorluğundaki Siirt de Sergen’e göre değildi. O günlerde “olmaz olmaz” denen transfer gerçekleşti ve Sergen, Fenerbahçe formasını giydi. Aslında iyi de oynuyordu, ama işlerin kötü gittiği bir maçta korner atmaya yürüyerek gidişi SarıLacivertli ekipteki sonunu hazırlamaya yetti. SERGEN’Lİ BEŞİKTAŞ... Sıra Galatasaray formasını giymeye gelmişti. Fatih Terim’li harika takımda “yerli Hagi” olarak yer bulan Sergen, attığı gollerle dikkat çektiyse de UEFA Kupası kadrosunda yer alamadı. Bu onu kırdı. Araya giren kısa bir Trabzon macerasının ardından yeniden Galatasaray’a döndü. Bu kez Lucescu’nun CimBom’unun değişilmeziydi. Takım onun üzerine oynuyor, Avrupa’da turlar geçiliyor, Şampiyonlar Ligi’nde Sergen fırtınası esiyordu ki sakatlandı. En verimli çağında alaşağı gelmişti, ama yine de oynadığı süre içindeki katkılarıyla Galatasaray’ın kazandığı 15. şampiyonluğun mimarları arasına girdi. Bir sonraki yıl Galatasaray’ın isteksiz davranması üzerine eski yuvasına, Beşiktaş’a döndü, hem de Lucescu ile birlikte. 2003 YILI İYİ GEÇTİ AMA... 2003’te her şey yolundaydı, Sergen'li Beşiktaş 100. yıl şampiyonluğunu yakaladı. Sonraki iki yıl ne Sergen’e ne de takımına uğurlu geldi, sakatlıklar, cezalar, kırgınlıklar, özel hayatının dışavurumu, sevgilileriyle çekilen görüntüler, adının bir fuhuş davasında geçmesi, katılmadığı antrenmanlar başını ağrıttı. İşin garibi, hiçbir yaptığından pişmanlık duymadığı gibi, her yaptığını savunuyor, “Ben topumu oynadığım sürece istediğimi yaparım, bu benim özel yaşantım” diyordu. Ama özel yaşantısının onu Beckham, Ballack, Şevçenko gibi bir marka olmasını engellediği de gün gibi ortadaydı. Geçen günlerde yuvasından, yani takımından bir kez daha ayrılmak zorunda kaldı Sergen. Transfer sezonu, eski takımlarından Galatasaray’ın kapısını çalarak açtı. “Elbette” dediler, ama verdikleri para Sergen’e yetmeyecekti, çünkü sıra dışı yaşamında birilerine fena halde borçlanmıştı. VE SON DURAK ŞEKERSPOR Bu sırada Ankara’da KC Group adlı inşaat firmasıyla yeniden “tatlanan” Şekerspor devreye girdi. Takım 2. lig B klasmanında; yani eskinin 3. ligindeydi, ama hedefleri vardı. İşin içine önemli miktarda peşin para da girince Sergen, Şekerspor'a, Ankara’nın bu “inatçı keçisi”ne “evet” dedi. Şimdi Sergen ne yapacak? Öncelikle 2. ligin tozunu atacağı kesin. Üstelik yaşı henüz 33 bile değil. Galatasaray’ın, Beşiktaş’ın, Fenerbahçe’nin aynı yaştaki Avrupalılara tonla para ödediği düşünülürse, Ankara’da yeniden doğabilir, ve belki belki günün birinde, iyi bir kapanış için futbolun “başkenti”ne döner. Kim bilir! Şampiyonun feryadı Galatasaray’da Kickboksçu Doğan, İtalya’da dünya birincisi olmasına rağmen destek göremiyor. CAN İŞBAKAN Orhan Doğan yıllardır kickboks ile uğraşıyor. Hem sporcu hem de antrenör olarak bu spora gönül vermiş. Bu çabasının karşılığını da katıldığı uluslararası turnuvalardaki başarılarıyla alıyor. Son olarak 24 Haziran tarihlerinde İtalya’da düzenlenen kickboksta dünyanın en önemli turnuvası olan Wato World Cup’ta şampiyonluğa ulaştı. Uzun zamandır Türk kickboksunda ulaşılamayan bu hedef yine amatör sporlara olan ilgisizlik nedeniyle kimsenin dikkatini çekmedi. DESTEK YOK Orhan Doğan, Türkiye’nin kickboksta çok başarılı olduğunu ancak federasyonun sporculara hiç destek vermediğinden yakınıyor. Birçok uluslararası turnuvada yer almalarına rağmen sadece eski Gençlik Spor Genel Müdürü Vedat Bayram’ın yardımlarıyla bu zorlu arenada Türkiye’yi temsil ediyorlar. Doğan, ‘‘Türkiye kickboksta çok başarılı sporculara sahip. Ancak arkamızda destek yok. Biz yurtdışında daha çok tanınıyoruz. Harabi Derin isimli bir hocamız var. 9 şampiyonluğunun yanı sıra Avrupa’da kickboksla ilgilenip de onu tanımayan yok. Ancak bizim elde ettiğimiz şampiyonluklardan Türkiye’de kimsenin haberi bile yok. Bireysel çabalarımızla çok önemli başarılar yakalıyoruz. Bunu karşılığında istediğimiz sadece Türkiye’de başarılarımızın takdir edilmesi. Ancak biz hiçbir şey göremiyoruz’’ diye konuştu. Fenerbahçe’de İstanbulspor’da rhan Doğan, İtalya’da kickboksun en önemli turnuvalarının başında gelen Wato’da dünya şampiyonluğuna ulaştı. Bu başarının ardından arkalarında hiçbir desteğin olmaması sporu da üzüyor, sporcuyu da... O Milli takımda DOĞAN BABACAN ‘Teknoloji hakemliği bitirir’ BİNALİ KARTAL İlk ve tek... Türk hakemliğinin gelmiş geçmiş en başarılı ismi ve Dünya Kupası’nda düdük çalan tek hakemimiz olan Doğan Babacan’a misafir olduk. Türk hakemliğinin duayeni olarak hakemlerimizin dününü ve bugünü nasıl görüyorsunuz? Doğan Babacan: Türk hakemleri eskiden daha iyi yerdeydi. Ancak bu dönemde iyi yerlerde olduğumuzu söyleyemem. Çok eksiklerimiz var. Umarım kısa sürede kapatırız. Bu sezon özellikle Haluk Ulusoy yönetiminin göreve gelmesiyle hakemlerimizin daha az hata Futbol eskiye oranla yaptığını gördük. biraz daha süratlenUmarım bu geledi. Bu nedenle tekcek sezon da denolojik imkânlardan vam eder. daha fazla kullanılŞu günlerde ması gerektiği düşüizlediğimiz Dünnülüyor. Bana göre Babacan, spor müdürümüz ya Kupası maçteknoloji futbolun içiArif Kızılyalın ve Binali Karlarında hakemne girdiği sürece botal’ın sorularını yanıtladı. lerin teknolojinin zulma devam edeyeniliklerinden cektir. Hakemler yararlandıklarını üzerinde de etkisi görüyoruz. Bunun hakemliğe etkiolumsuz oluyor. Bu aletler hakemin leri nedir? fonksiyonunu ortadan kaldırıyor. ÖrD.B: Bu gelişmelerle maçlardaki neğin ilerleyen zamanlarda belki de hataların en aza inmesi gerekiyordu. hakeme bile gerek kalmayacak. Ancak böyle olmadığını görüyoruz. Hakemlik tamamen teknolojik ortamda yürütülürse futbolun ruhu kaybolmaz mı? D.B: Bana göre yok olup gider. Zaten şu an her ülkede hakem yorumlarının değişik olması dolasıyla ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Oyuncuların yapmış oldukları davranışları FIFA çözerek yorumsal yaklaşımlarla hakemlere yardımcı olmakla ilgili kurallara bazı kısıtlayıcı maddeler koydu. Hakemler onlara ait eşdeğer hareketleri gördüğü anda kararlarını o yönde veriyorlar. Halbuki eskiden oyun kurallarının ruhunda yer almış olan yorumsal değerleri hakem kendisi cezalandırıyordu. O zaman futbolun bir anlamı vardı. World Series Formula Renault 3.5 kategorisinde birinci olan Alvaro Parente’ye kupasını, İstanbul Valisi Muammer Güler verdi. Yarışmada ilk üç sırayı alan Alvaro Parente, Michael Aleshin ve Davide Valsecchi başarılarını şampanya patlatarak kutladılar. (AA) İstanbul’da Renault rüzgârı Haber Merkezi Renault ile Formula 1 keyfinde heyecan hiç durmadı. Renault Sport tarafından yaşama geçirilen ve Formula 1 Şampiyonu Fernando Alonso’nun keşfedildiği World Series by Renault organizasyonu hafta sonunda İstanbul Park’ta yarış severlerle buluştu. 30 binden fazla seyircinin canlı izlediği etkinliklerde World Series, Euro Cup Megane Trophy, Euro Cup Formula Renault 2.0 yarışlarının yanı sıra, Renault F1 takımı test pilotu Heikki Kovalainen de Formula 1 aracı ile gösteri sürüşü yaptı. İZLEYİCİLER YARIŞA DOYDU yarışlarda toplam 17 araç kaza yapıp yarış dışı kaldı. 25 dakika artı 1 tur üzerinden yapılması gereken Eurocup Megane Trophy yarışı ise bir aracın pist üzerinde kalması üzerine erken bitirilmek zorunda kalındı. Yarışın 16. dakikası içinde yaşanan bu olay sonrası güvenlik aracı piste girdi. Kırmızı bayraklar sallanarak yarış sona erdirildi ve o andaki sıralama göz önüne alındı. World Series Formula Renault 3.5 kategorisinde birinci olan Parente’ye kupasını, İstanbul Valisi Muammer Güler verdi. Pamela, Kenan Doğulu ve Mor ve Ötesi’nin konserleri ile İstanbul Park tam bir hafta sonu eğlence mekânına dönüştü. Tüm seyircilerin ücretsiz katıldığı organizasyonda, padokta gezerek pilotları ve otomobilleri yakından görmek de mümkün oldu. F enerbahçe’de bu hafta kongre var. Ses seda yok... Bazı üyelerin haberleri bile yok. 67 yıldır Fenerbahçeliyim, kongrelere hep gelirim ama hiç böyle bir kongre öncesi yaşamadım!.. Yönetim tarihte bir ilki başaracak. Eski yıllarda öyle miydi? Fenerbahçe Kulübü aynı zamanda bir kongre kulübüdür. Sık sık bu yola başvurulur. Türkiye’de adeta gündem olur ve yer yerinden oynardı. Üyeler bugünleri beklerdi... Başkan adayları bir değil birkaç kişi olurdu. Aralarında büyük mücadele yaparlardı. Ve de kesenin ağzını açarlardı. Semt içkili gazinoları dolup dolup boşalırdı. Bir anlamda ‘‘lale devri’’ yaşanırdı. Başkan adayları, kongre öncelerinde üyeleriyle senli benli olurlardı, başkanlar üyelerin evlerine telefon ederdi. Bugün ise Fenerbahçe tam bir bilinmezlik içinde... Buna neden de Aziz Yıldırım. Başkanlığa tekrar gelecek mi, gelmeyecek mi hiç kimse bilmiyor. Kurul arkadaşları da... Ama bunu onur meselesi de yapmıyorlar. Yıldırım, gelmekle gelmemek arasında salıncak kurmuş sallanıyor. İstifa ettiğini söylemişti. Ancak bu sadece ağız GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR da... İstifa yazıyla olur. 3 satır yazarsın olur biter. Hem istifa ettiğini söylemek hem de istifa etmemiş gibi uzaktan kumandayla kulübü yönetmek hangi müessesede veya Avrupa ülkesinde görülür ki? Hiç kimsenin Fenerbahçe’yi böyle kullanma özgürlüğü yoktur. Neymiş efendim anasına küfretmişler... Bundan 45 ay önce de küfrediliyordu. Neden o zaman istifa yoluna gitmemişti? Bırakın gitmesini, kalmak için yeni bir kongre yaptı. Kulübün tüzüğünü değiştirdi. Seçimi 1 yıl daha uzattı. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu... Tam anlamıyla toplumla dalga geçmekten başka bir şey değil. Hem dünya çapında bir adam olacaksın, hem milyonlarca dolarlık reklam yapacaksın, hem de dikensiz gül bahçesi isteyeceksin... Bu mümkün Kongre! mü? Bunlar bilinen şeyler. Sanırım Yıldırım’ın Fenerbahçe Kulübü’nü bu duruma sokmasının arkasında başka nedenler var. Bilmek durumunda değiliz. Yıldırım, kulübü çok sevdiğini söylüyor. Sevgisinin ölçüsünü bilmeye olanak yok. Ama böyle bir durumda olan hiçbir başkan evrensel boyutta büyük olmuş Fenerbahçe’yi bilinmezliği itemez. İtmemesi de gerekir. Aziz Yıldırım büyük tesisler yaptı. Buna hiç kimsenin diyeceği yok. Bu yolda kendisine yakın olan medyayla beraber Türkiye çapında propagandası yapıldı. Adeta ilahlaştırıldı Yıldırım... Moral yüksekliği bundan kaynaklanıyor. Oysa Anadolu’daki milyonlarca Fenerbahçeli, yapılan bu tesislerin içinde ne yaşayabilecek ne de önünden dahi geçebilecek. Fenerbahçe’yi, Fenerbahçe yapan bizler dahi bu görkemli tesislerden yararlanamıyoruz. Bu yerlerin ‘‘albeni’’si var. Belirli bir kesim için yapıldı. Zaman zaman toplantılarda dile getirdim. Al yaptığın tesisleri, verin bize eski Fenerbahçemizi... Çünkü bizim kuşak Fenerbahçelilerine taş yığınlarından daha fazla önem veriyordu. Ama unutulmaması gereken bir husus var. Etrafta baba bizi kurtar diyenlere pek güvenmemek lazım. Bu ülkede İsmet İnönü gibi büyük bir adamın bile kafasına taş attılar. Benim Yıldırım’la hiçbir alıp veremediğim yok. Ondan önceki lerde de yoktu. Hiçbir zaman da olmayacak. Kimseye bağımlı ve bağlantılı değilim. Düşündüğümü söylüyorum ve yazıyorum. Yıldırım’ın takdir ettiğim yönleri de vardır. En sert eleştirilerimin karşısında bile hep olgunluk gösterdi. Ama bu başka bir davranış. Ben çok sevdiğim Fenerbahçe Kulübü’nü böyle bilinmezliğe itenler karşısında pek sağduyulu olamam. Benim için önemli olan Fenerbahçe’dir. Bilmem yalakalara göre de öyle mi?.. (NOT: Bu yazı, Aziz Yıldırım’ın açıklamasından önce yazılmıştır. Formula 1 aracıyla pistte 4 tur atan Kovalainen, seyircilerin büyük ilgisiyle karşılaştı. Tribünlerde yer alan yarışseverler, Finlandiyalı pilotu ayakta alkışlarken Kovalainen start düzlüğünde aracını durdurup Formula Renault 3.5 seyircileri selam1. Alvaro Parente, (42.07.406) ladı. Oyun parklaS 2. Michael Aleshin, (42.21. 473) rı, yarış simülasO yonları ve test sü3. Davide Valsecchi (42.22. 310) N Eurocup Formula Renault 2.0 rüşleri ile keyfili vakit geçiren yaU 1. Dani Clos, (27.27.545) rış severler, art arÇ 2. Atte Mustonen (27.28.849) da verilen startlar 3. Carlo Van Dam (27.29. 793) L ve heyecanlı geçiş sahneleri ile A Eurocup Megane Trophy unutulmaz bir 1.Cesar Campaniço, (16.34.446) R haftasonu geçir2. Ludovic Badey, (16.35.201) di. Dün 3 katego3. Luca Filippi (16.39.485) ride yapılan son