30 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı HAZİRAN CUMA Rusya’nın Gülen operasyonu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Rusya Federal Güvenlik Servisi (FSB), Fethullah Gülen cemaatinin Rusya Federasyonu’na bağlı KaraçayÇerkez Özerk Cumhuriyeti’ndeki okuluna yönelik olarak ‘‘Öğrencilere Rusya’ya karşı nefret aşıladığı ve radikal İslamı öğrettiği’’ gerekçesiyle inceleme başlattı. Stavropol’da bu okulu kuran ve parasal destek sağlayan Gülen bağlantılı Arzu firmasını kapatan FSB, söz konusu firmanın yetkililerini gözaltına aldı. OKULLARA OPERASYON Gülen okullarına yönelik KarçayÇerkez ve Stavropol’daki söz konusu operasyon FSB’nin resmi internet sitesinin 22 Mart 2006 tarihli yayınında duyuruldu. Rusya’nın resmi haber ajansı İtarTass’a atfen FSB’nin resmi sitesinde, yürütülen operasyona ilişkin şu ayrıntılara yer verildi: ‘‘Stavropol’da, Lenin Bölge Mahkemesi’nin kararıyla Türkiye vatandaşları tarafından kurulmuş olan Arzu firması, kapatıldı. Mahkeme, ‘firmanın hissedarlarının, bu işten kazandıkları gelirin radikal dinci etkinliklere ve yurtdışı kaynaklı terörist merkezlere aktarıldığının’ tamamen kanıtlanmış olduğu sonucuna vardı. Bu konudaki bilgilendirme, FSB’nin Stavropol Yönetim Birimi Basın Sorumlusu E. Androsova tarafından yapılmıştır. Kendisi, ayrıca ‘bütün bulguların, yasadışı işlere karışan bu grubun üyelerinin, Türk makamları tarafından 10 yıl hapsi istenen ve halen ABD’de saklanmakta olan F. Gülen’in liderliğini yaptığı ve Türkiye’de yasaklanmış olan fundamentalist Nurcular tarikatının üyeleri olduklarını kanıtladığını’ vurguladı. Androsova, ‘Stavropol’da kurulan ve bu suç örgütüne ait olan fırıncılık işletmesinin temel amacı, kendileri tarafından KaraçayÇerkez Özerk Bölgesi’nde kurulan Zvezda adlı Türk lisesine parsal destek sağlamaktı. Bu lisenin eğitim programı, İslamın tahrif edilmiş versiyonuna dayanmaktaydı ve öğrencilere, Rusya’ya nefret aşılanıyordu’ dedi. Bu gruptaki kişiler, 1990’lı yıllarda Astrahan ilinde de, aynı türden bir liseyi finanse ediyorlardı. Stavropol UFSB bürosu, verilere dayanarak, Astrahan’daki lisede okuyanların Stavropol ve başka bölgelerde kanlı eylemlere giriştiklerini ortaya koydu. ’’ Bölgenin önde gelen gazetelerinden Stavropolskaya Pravda gazetesinde 25 Mart 2006 tarihinde yer alan haberde de, bu grubun Astrahan’daki etkinlikleri, FSB’nin basın açıklamalarına dayandırılarak aktarıldı. RUSYA’DAKİ TÜR OKULLARI Haberde, Tuba adlı firma aracılığıyla Serhat Vakfı ile beraber İslami propagandayla uğraştıkları ve ABD lehine istihbarat faaliyetlerine giriştikleri gerekçesiyle gözetim altına alındığı belirtildi ve bu kişilerin Stavropol kentinde kurmuş oldukları Arzu adlı unlu mamuller firmasının finanse ettiği, Çerkesk kentindeki Zvezda (Yıldız) adlı lisenin de, incelemeye alındığı dile getirildi. FSB’nin 16 Aralık 2002 tarihli, ‘‘Yıllık Durum Değerlendirme’’ açıklamasında, Rusya’daki Türk okullarını kuran vakıf ve şirketlerden, Nur cemaatiyle bağlantılı olduğu gerekçesiyle Tolerans Vakfı, Ufuk, Toros Vakıfları ile Serhat ve Eflak firmaları’nın, 2002 yılında kara listeye aldığını duyurmuştu. Adı geçen bu kuruluşlardan, Moskova, St. Petersburg, Kostroma ve Rostov bölgelerinde etkinlik gösteren Tolerans Vakfı dışındakiler, kapatılmıştı. Bu vakıf ve şirketlerin kurmuş oldukları Başkırdistan, Buryatiya, Astrahan, Tuva ve Kuzey Kafkasya bölgelerindeki okullar ya kapatılmış ya da devletleştirilmişti. Kapatılan bu kuruluşların yöneticileri, sınır dışı edildiler. Tolerans Vakfı’nın yönetim kurulu başkanı Mustafa Kemal Şirin’in 2004 yılında, Rusya’ya girişinin yasaklandığı da, FSB’ye atfen Rusya’nın önde gelen gazetelerinde yer almıştı. Rus güvenlik birimleri, geçen yılın temmuz ayında, Tataristan’ın Naberejnie Çelnı bölgesinde de Nur cemaatine karşı geniş kapsamlı bir operasyon düzenlenmiş ve yapılan aramalarda, şeriat propagandası içeren çok sayıda kitapçık ve kaset ele geçirilmişti. Yapılan operasyonun sonucunda, Yaldız adlı bir medrese kapatıldı ve Nurcuların Tataristan’daki liderlerinden olduğu ve Rusya’ya yasadışı yollardan geldiği saptanan Tahsin Acar adlı Türk vatandaşı, yakalanarak sınır dışı edildi. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Rantın Böylesi R enkli bir dünyası var ülkemizin; hemen her gün yeni bir tartışmaya kapı aralanıyor. Bir iki gün aralıksız tartışılan konu bir de bakıyorsunuz sabun köpüğü gibi yok olup gitmiş. Aralarında kalıcı, sürekliliğini koruyan konular yok değil, var. Örneğin AB, örneğin Mayıs 2007’ye kadar Cumhurbaşkanlığı seçimi, Kasım 2007’ye kadar AKP’nin tek parti saltanatına nasıl son verileceğini araştıran irdelemeler, türlü çeşit birlik beraberlik çağrılarının akıbeti gibi... Çeşit çeşit konular, konular... Saymakla bitmez. Bu arada kimi konulara siyasal açıdan uluslararası değerlendirmeler dışında değişik gözle bakmamızı sağlayan görüşler ortaya çıkıyor. Son aylarda durmadan tartışılan, ancak son günlerde artık doruğa tırmanan bir konu bu saptamaya örnek olacak nitelikte. Avrupa Birliği, hükümetin taahhütleri gereği Gümrük Birliği ek protokolünü üye bütün ülkelere genişletmesi için bastırıyor. Dayatıyor. O kadar ki, birliğin ek protokolün bu yıl uygulanması ısrarına hükümetin karşı dayatmaları Türkiye ile AB arasındaki ilişkileri, üyelik müzakerelerini askıya alacak kertede. Bu, olayın dış politika yanı. Fakat CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen olaya değişik bir gözle bakıyor. ??? Dünyamızda hemen her konu parasal, maddi değerlerle ölçülüyor. Bu gerçekle limanları Rumlara açmamız arasında derin bir bağlantı olduğunu, yadsınması zor verilerle açıklıyor Öymen. Öymen’e göre, 700 bin nüfuslu Güney Kıbrıs bugün dünyanın en büyük gemi filosuna sahip bir ülke. Dünyanın dört bir tarafında Kıbrıs bayrağı taşıyan gemiler dolaşıyor. Kıbrıs bandıralı gemilerden Güney Kıbrıs yılda 200 milyon dolar gelir sağlıyor. 2700 irili ufaklı gemiden bir filo. 1700’ü büyük tonajda. Her geminin yıllık kazancı iki milyon dolardan az değil. Kıbrıs bayrağı taşıyan gemiler limanlarımıza girebilirse Güney Kıbrıs daha fazla kazanacak, bu da ayrı bir hesap. BakuCeyhan petrol boru hattı işletmeye açıldıktan sonra bu gemilerin sahiplerinin gözleri limanlarımıza çevrildi. Bir yandan Boğazlar’dan Karadeniz’e çıkarak Rusya ve diğer kıyı ülkeleriyle çalışmayı, beri yandan da Türkiye’den Avrupa’ya akaryakıt taşımacılığı yapmayı istiyorlar. Oysa Kıbrıs bandıralı, Kıbrıs bayrağı taşıyan gemilerin Türk limanlarına yanaşması olanaksız. Böylesi büyük kâr olasılığı gündemde olunca AB üzerinden Türkiye’ye, limanları açmasını dayatan baskılar giderek yoğunlaşıyor ve bugün AB ile Türkiye ilişkilerinde anahtar durum alıyor. Limanları Rumlara açmamızın arkasından kısaca özetlersek diğer gelişmeler birbirini kovalayacak. KKTC silinecek. Kıbrıs Cumhuriyeti Büyükelçiliği açılacak. Güney Kıbrıs’ı resmen tanımış olacağız. Bu gelişmeler ‘‘Koyun can, kasap et derdinde’’ özdeyişini anımsatıyor. Bu özdeyişten çıkarak Kıbrıs Türkleri can derdinde. Uluslararası sermaye para. Güney Kıbrıs hem para hem siyasal rant peşinde diyebilir miyiz? Ameri kan Karşıtlığı Neden Artıyor? T ABD karşıtlığı tırmanıyor Dış Haberler Servisi Avrupa ve İslam ülkeleri, ABD’yi dünya barışının önündeki en büyük tehdit olarak görüyor. Amerikan Pew Araştırma Merkezi’nce 15 ülkede yapılan kamuoyu yoklamasında, Türkiye, yüzde 12 ile ABD’ye yönelik olumlu görüşün en düşük çıktığı ülke oldu. ABD, Çin, Rusya, Mısır, Fransa, Almanya, İngiltere, Hindistan, Endonezya, Japonya, Nijerya, Pakistan, Ürdün, İspanya ve Türkiye’de nisan ve mayıs aylarında, her ülkede 900 ila 2000 kişiyle yapılan kamuoyu yoklamasına göre, Irak’taki Amerikan askerlerinin varlığı, Ortadoğu’da istikrar ve dünya barışı için İran hükümetinden daha büyük tehdit olarak görülüyor. Pew Araştırma Merkezi’nin araştırmasına göre, en fazla Türkiye, Ürdün, Mısır ve Endonezya’daki halkların Irak’taki Amerikan askeri varlığına olumsuz tepkisi bulunuyor. İngiltere, Fransa, İspanya ve Rusya’da da halk Irak’ta Amerikan varlığının sürmesinin, İran ve bu ülkenin nükleer hırsından daha büyük sorun olduğunu düşünüyor. Pew’un müdürü Andrew Kohut, Irak’ın, ABD’nin olumsuz imajına etkide bulunan birçok konudan biri olduğunu söyledi. Batı ülkelerinde, İran’ın nükleer program geliştirmesi ve Filistin seçimlerinde Hamas’ın zafer elde etmesinin ortak kaygılar arasında yer aldığı ortaya konan araştırmada, ABD’nin imajının ve terörle savaşındaki güvenilirliğinin uluslararası alanda gerilemeye devam ettiği sırada Irak’taki durumun en öne geçen sorun olduğu kaydedildi. DÜNYA BARIŞI İÇİN TEHDİT Yoklamaya göre, ABD’nin Irak’taki en yakın müttefiki İngiltere’de bile halkın yüzde 41’i, Irak’taki Amerikan askeri varlığını dünya barışı için tehdit olarak görüyor, sadece yüzde 34’ü İran hükümetini tehlike olarak niteliyor. Türkiye’nin, yüzde 12 ile yabancı ülkeler arasında ABD’ye yönelik olumlu görüş bildirenlerin oranının en düşük çıktığı ülke olduğunun ortaya konduğu 15 ülkeyi kapsayan araştırmada ortaya çıkan diğer unsurlar da şöyle: Dünya daha tehlikeli hale geldi ? ABD’nin terörle savaşındaki desteği yakın müttefikleri arasında da olmak üzere düştü. ? ABD’ye yönelik olumlu görüşler düşmeye devam ederken, en keskin düşüş Türkiye ile birlikte İspanya ve Hindistan’da görüldü. ? İngiltere dahil 10 ülkede çoğunluğa göre, Irak savaşı dünyayı daha tehlikeli hale getirdi. ? Filistin’de Hamas’ın zaferini Müslüman ülkelerden çok daha fazla ABD ve Avrupa ülkeleri olumsuz gelişme olarak değerlendirdi. ? ABD’nin nükleer silah geliştirmekle suçladığı İran konusunda, Avrupa ülkeleri ile nüfusun çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu ülkelerde keskin görüş ayrılıkları bulunuyor. ? Sera etkisi yaratan gazları en çok üreten Çin ve ABD’de küresel ısınma kaygısı, diğer ülkelere göre çok az görülüyor. ? Kuş gribinin yayılmasında kamuoyundaki büyük kaygı daha çok Asya ile sınırlı. yıllık sahtekârlığın belgesi BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA KKTC’nin kapalı Maraş bölgesindeki evine ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) dava açan Myra XenidesArestis’in evinin vakıf malı olduğu, tapusunun da hukuka ve yasalara aykırı olarak 93 yıl önce ‘‘mülhak vakıf’’ kaydıyla, Arestis ailesinin üzerine tescillendiği belgelendi. Cumhuriyet, Arestis’in dava konusu olan evinin resmi tapu belgesine ulaştı. Maraş bölgesinin açılması ve Arestis’in ardından zincirleme dava beklentisinin yaşandığı dönemde, Kıbrıs’taki siyasi süreci tamamen Türkiye lehine değiştirebilecek olan tapu, İngiliz yönetimi sırasında Türk vakıf mallarının Rumlar tarafından nasıl gasp edildiğini net biçimde gösteriyor. 15 Eylül 1913 tarihli tapu kaydı, Arestis’in evinin ‘‘Abdullah Paşa Vakfı’’nın malı olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Tapunun, söz konusu mülke ilişkin olarak ‘‘Eğer vakfedilmişse’’ ibareli bölümünde, mülkün ait olduğu vakfın adının, Abdullah Paşa, vakfın cinsinin ise ‘‘Mülhak’’ şeklinde tescil ettirilmiş olduğu açıkça görülüyor. VAKIF MALI nun yandığını ileri süren Arestis, AİHM’ye, Rum yönetimi İçişleri Bakanlığı’nın, söz konusu evin kendisine ait olduğunu belirten bir yazısını verip dava açmıştı. Ancak tapunun yanmadığı, geçen aylarda Magosa’da yapılan evrak tasnif çalışmaları sırasında ortaya çıkmıştı. ABDÜLHAMİD’İN ŞERHİ VAR Osmanlı İmparatorluğu, 1878 yılında Kıbrıs’ın yönetimini İngiltere’ye devrederken, 17 Haziran, 1 Temmuz ve 4 Temmuz 1878’de üç anlaşma imzaladı. Dönemin Osmanlı Padişahı 2. Abdülhamid, 4 Temmuz’da imzalanan anlaşmaya, İngilizlerin vakıf mallarına dokunmaması yönünde bir de şerh düştü. İngilizlerin adayı ilhak ettiği 1914 yılına kadar Kıbrıs’ta Osmanlı’nın vakıflar yasasının geçerli olduğu göz önüne alındığında, Arestis’in 1913 tarihli tapusunun yasadışı olarak hazırlanmış olduğu dikkat çekiyor. Osmanlı vakıflarının yönetiminin de Türkiye’de olmasından dolayı, Ankara’nın, yasadışı olarak Türk vakıf mallarını üzerine geçirmiş olan Arestis hakkında da dava açma hakkı ortaya çıkıyor. AİHM, KKTC’de oluşturulan tazmin komisyonunu kendi ilkelerine ve yapısına uygun bulmazsa, Arestis’in zararının tazmin edilmesini isteyecek. Ancak, KKTC’de çıkan mal takas yasasında askeri bölgelerin dışarıda bırakılmış olmasının, AİHM’nin olumsuz karar vermesine neden olacağı belirtiliyor. AİHM, 22.12.2005 tarihli kararında şu gerekçelere yer vermişti: ‘‘Müracaatçı, Kıbrıs’ın kuzeyinde, Mağusa’da Ayios Memnos bölgesinde kendisine annesi tarafından verilen, bir arazinin yarısının mal sahibidir. Bu arazi üzerinde bir dükkânı, bir dairesi ve üç evi vardır. Evlerden bir tanesinde kendisi, kocası ve çocukları yaşamaktaydı. Geri kalan malları, ya ailesinin geriye kalan fertleri veya kiracılar tarafından kullanılmaktaydı. İçerisinde meyve ağaçlarının da bulunduğu küçük bir arazinin de sahibi idi. Türkiye’nin Temmuz ve Ağustos 1974’te Kıbrıs’ın kuzeyinde yaptığı askeri operasyonların bir sonucu olarak bölünmüşlüğü devam eden Kıbrıs’ta, müracaatçı, evinde yaşamını sürdürmekten ve malını kullanmaktan engellenmiştir. (men edilmiştir)’’ Türkiye Avrupa’nın en yoksul ikinci ülkesi Ekonomi Servisi Türkiye, AB ve aday ülkeler ile 3 Avrupa Serbest Ticaret İşbirliği (EFTA) ülkesinin yer aldığı 33 ülke için satınalma gücü paritesine göre yapılan gayrisafi yurt içi hasıla endeks sıralamasında Makedonya’nın ardından en yoksul ikinci ülke oldu. 25 AB ülkesinde 100 olan satınalma gücü paritesine göre kişi başına gelir Türkiye’de 31’de kaldı. Satınalma gücü paritesine göre kişi başına düşen gelir endeksi itibarıyla, Türkiye ile Avrupa’nın en zengin ülkesi olan Lüksemburg arasında 8 kat gelir farkı bulunuyor. Avrupa Birliği İstatistik Kurumu’nun (Eurostat), 33 ülke için 2005 yılı kişi başına GSYİH hacim endekslerine göre toplam 33 ülke içinde AB ile resmi olarak müzakerelere henüz başlamayan Makedonya, 26 endeks değeriyle en yoksul ülke oldu. ürkiye’de ve dünyada ABD karşıtlığının giderek arttığı, merkezi Washington’da bulunan araştırma kuruluşlarının da doğruladığı bir gerçek haline geldi. Pew Araştırma Merkezi 31 Mart’la 14 Mayıs arasında 15 ülkede 16.710 kişiyi kapsayan bir kamuoyu araştırması yaptırdı. Çıkan sonuçlar, ABD’nin hem kendi saygınlığının hem de dünyanın çivisini çıkardığını, çakmasının da zor olduğunu gösteriyor. 15 ülke arasında en yüksek ABD karşıtlığı Türkiye’de. 1990’ların sonunda ABD’ye olumlu bakan Türklerin oranı yüzde 52’yken 2002’de yüzde 30’a, 2005’te yüzde 23’e ve 2006’da da yüzde 12’ye düşmüş durumda. ABD karşıtlığında Türkiye’yi, Ürdün, İspanya, Pakistan, Mısır izliyor... Araştırma kapsamına almamışlar ama, eğer Irak’ta aynı soru sorulsaydı; ABD karşıtlığı yüzde 95 civarında çıkardı. Kalanlar da ABD işgalinden doğrudan beslenen mutlu azınlık olurdu. İki kutuplu dünya döneminin mirasçısı Rusya’da ABD’ye olumlu bakanların yüzde 43, Çin’de ise yüzde 47 olması ayrıca incelenecek bir konu. ??? Bush yönetiminin 21. yüzyıla verdiği ad şu: Yeni Amerikan yüzyılı! Bu köşenin diliyle anlatmak gerekirse şöyle de diyebiliriz: Yeni Amerikan yüzyılı! ABD, İngiltere’nin ‘‘üzerinde güneş batmayan imparatorluk’’ diye anıldığı ‘‘muhteşem 19. yüzyılını’’ yaşamak istiyor. Bütün dünyada tek güç olmayı, devamında Ay’daki ve Mars’taki olası yaşama hükmetmeyi hedefliyor. Bugün ekonomi rakamlarına bakıldığında ABD’nin göreceli bir hâkimiyetinden söz edilebilir. Örneğin, yeryüzündeki tüm Amerikan dolarının yüzde 30’u ABD’de, yüzde 70’i öteki ülkelerde. Bir başka deyimle, tüm dünya dolar satın alarak ABD’ye kredi vermiş oluyor. Tam Amerika’nın istediği gibi; karşılıksız! ABD dünya üzerindeki etkinliğini arttırmak için sadece askeri ve ekonomik gücünü değil, kültürel gücünü de kullanıyor. Her şey bir yana, salt Amerikan filmleri bile Amerikan tipi yaşamın özendirilmesi, tüm dünya gençlerinin bir gün bu ülkeye kapak atmayı hayal etmesi için önemli bir araç. ??? Kendimize dönersek... Türkiye’de ABD’nin dümen suyunda gitmek için çırpınan, bizi faraşla süpüreceğinize kullanın, diyen bir hükümet varken Amerikan karşıtlığı neden artıyor? Değişik biçimlerde yanıt verilebilir ama, bizim ilk aklımıza gelen şu: Türk halkı o kadar da enayi değil! Son günlerde ne yazık ki; şehit cenazesinin olmadığı bir gün yaşanmıyor. Türkiye’deki terörü besleyen coğrafyaların başında Irak’ın geldiği ABD’nin de yadsıyamadığı bir gerçek. Ne var ki ABD, bunu kabul ederken mücadele yöntemi olarak şunu öneriyor: Önce Irak’ta istikrarı sağlayayım, sonra şu işe bakayım! Üstelik, Irak’a demokrasi getireceğim diye giren ABD’nin kan ve gözyaşından başka bir şey üretemediği ortada... Şimdi gözünü İran’a dikmiş, Türkiye ne kadar yanımda olur diye sıkıştırıyor. Yanıtını biz verelim: Bir AKP bir de yüzde 12 kadar! AKP’nin İran’la ABD arasında kalmış gibi görünmesine bakmayın; AKP, kendisini iktidarda tutacak her adımı atmaya niyetli! Son sözümüz ABD’ye: Tüm sorunları askeri yöntemlerle çözmeye başlayan bir imparatorluk çökmeye başlamış demektir! PKK risksiz eyleme yöneldi SERTAÇ EŞ VAN/HAKKÂRİ Genelkurmay Başkanlığı’nca Van, Hakkâri ve Şırnak’a düzenlenen basın turunda bölgedeki gelişmeler ve TSK’nin faaliyetleri hakkında bilgi verildi. Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Kurmay Başkanı Kurmay Albay Seyfullah Saldık, 1990’lı yıllara nazaran terör eylemlerinin artış gösterdiğini söyledi. PKK/Kongra Gel’in yurtdışında Kuzey Irak sınırındaki bölgede, yurtiçinde ise Hakkâri bölgesinde faaliyetlerinin yoğunlaştığını anlatan Saldık, teröristlerin riski düşük eylemlere, mayınlama ve tuzaklamalara yöneldiğine dikkat çekti. 1 Haziran 2004’ten bu yana kolordunun sorumluluk bölgesinde meydana gelen olaylarda 58 güvenlik görevlisinin şehit olduğu, 201’inin de yaralandığını belirtti. ‘‘Allaha adanarak’’ vakfedilen malların, satılması, devredilmesi veya kiralanması söz konusu değil. Arestis’in tapusunda ‘‘babasından miras kaldı’’ ifadesi dikkat çekerken, vakıf malı olduğu, tapu üzerindeki kayıtlarda tescillenmiş olan bir mülkün nasıl babadan miras kaldığı sorusu da yanıtsız kalıyor. Türkiye, söz konusu tapuyu, Arestis davasında ‘‘evrakların verilmesinin son gününde’’ AİHM’ye sundu. Ancak AİHM söz konusu belgeyi dikkate almadı. Buna gerekçe olarak da, yüksek mahkemenin evin mülkiyetiyle değil, içinde oturan kişinin mağdur olup olmamasıyla ilgilenmesi gösterildi. Arestis de AİHM’ye başvurusunu, evinin tapusu olmadan yapmıştı. Tapu Sezer’den iki tarihi belge Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, konuğu Litvanya Cumhurbaşkanı Valdas Adamkus’a tarihi iki belge sundu. Cumhurbaşkanı Sezer ile Litvanya Cumhurbaşkanı Adamkus, Çankaya Köşkü’ndeki baş başa ve heyetler arası görüşmelerinin ardından ortak basın açıklaması yaptı. Sezer, Adamkus’a, 17 Eylül 1930 tarihli, TürkiyeLitvanya dostluk anlaşması ile Litvanya Cumhurbaşkanı Antanas Smetona’nın Litvanya’nın Moskova Büyükelçisi’nin Türkiye’ye de akredite olduğunu belirten, Atatürk’e yazdığı 6 Mayıs 1932 tarihli güven mektubunu sundu. Sezer’e teşekkür eden Adamkus, ‘‘AB’yi Türkiye’siz düşünemiyorum’’ dedi. (Fotoğraf: AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle