03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MAYIS CUMA haberler SIFIR NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR ZANLILAR, ARSLAN TARAFINDAN PARA KARŞILIĞI TUTULDUKLARINI ÖNE SÜRDÜLER Saldırıya ‘ahret’ ödülü HİLAL KÖSE Olayın İki Boyutu C 5 G azetemize yönelik bombalı saldırıların ilk ikisini gerçekleştiren zanlılar, İsmail Sağır ile Tekin İrşi, avukat Alparslan Arslan tarafından para karşılığında tutulduklarını söylediler. Saldırıların ardından 1. Levent’teki Coco Star Bar’da saklanan zanlılar, İstanbul Terörle Mücadele Şubesi’ndeki ilk ifadelerinde Arslan’ı önceden tanımadıklarını söylediler. Daha önce ruhsatsız silah taşıdığı için gözaltına alınan Tekin İrşi, 5 Mayıs günü, birlikte olduğu mahalleden komşusu Erhan Timuroğlu’nun telefonla Osman Yıldırım ile konuştuktan sonra kendisine bir iş olduğunu söylediğini anlattı. Timuroğlu’na ne işi olduğunu sorduğunda ‘‘Bir yere taş atılacak’’ dediğini kaydeden İriş, ifadesine şöyle devam etti: ‘‘Bomba atmak için Osman Yıldırım’a bir adam lazım, dedi. Ben de yapamayacağım, dedim. Sonra bulunduğumuz restorana Yıldırım geldi. Kendisini ilk defa orada gördüm. Yıldırım da bana Cumhuriyet’e bomba atılacağını üç defa tekrar etti. Ben de düşüneceğim, dedim.’’ Yıldırım’ın kendisine eylemin gerçekleşmesi durumunda, herkese hayatını kurtaracak paranın verileceğinin söylendiğini, bu nedenle eylemi yapmayı kabul ettiğini söyledi. ‘50 YTL ALDIM’ Aracına bindikleri Yıldırım’ın gelirken yanında getirdiği poşetten çıkardığı el bombasını gösterip nasıl patlatılacağını anlattığını kaydeden İriş, Cumhuriyet gazetesinin önünden geçtiklerini, Yıldırım’ın kendisine 50 YTL para verdiğini söyledi. Bir süre Halaskârgazi Caddesi’nde dolaştıktan sonra saat 18.30 sıralarında gazetenin önüne geldiğini, kalabalık olması nedeniyle bombayı atmak istemediğini, sonra bombanın pimini çek meden bahçeye attığını ifade eden İriş, ‘‘Oradan normal adımlarla uzaklaştım. Taksiye binip evimin olduğu Kartal’a geldim. Yıldırım’ın bana verdiği paranın 30 YTL’sini taksiye verdim’’ diye konuştu. Timuroğlu ve Yıldırım’ın ertesi gün Cumhuriyet gazetesini göstererek kızdıklarını belirten İriş, ilk eylemden birkaç gün sonra Yıldırım’ın kendisini arayarak Cumhuriyet gazetesine bir eylem daha yapılacağını, bunu da arkadaşları Sağır’ın yapacağını söylediğini kaydetti. Hep birlikte mahallede buluştuklarını, Sağır’ın da yanlarına geldiğini anlatan İriş, ‘‘Osman, İsmail’e ‘Bu eylem karşılığında hem bu dünyada hem de öbür dünyada meyvelerini yiyeceksin’ dedi. İsmail de kabul etti’’ diye konuştu. Yıldırım’ın daha önceki eylemde kullandıkları araç ile Cumhuriyet gazetesinin önüne geldiklerini, bombanın nasıl atılacağını anlattığını ifade eden İriş, şöyle devam etti: ‘‘Erhan bizi eylem yerinde bekliyordu. Araca Erhan’ı da aldık. Bir saat kadar etrafta dolaştık. Osman, İsmail’e 100 YTL para verdi ve bize eylemden sonra eve gitmemizi söyledi. Sonra mahalleye gelerek bizimle görüşeceğini söyleyip ayrıldılar. Saat 23.00 sularında gazetenin önüne geldik. İsmail beyaz beze sarılı el bombasını benim attığım noktaya yakın bir yere attı. Bomba patlamadı. Taksiye binerek Ferhatpaşa mahallesindeki evimize döndük.’’ Ertesi gün, Timuroğlu ve Sağır ile birlikte Etiler’de Yıldırım ile buluştuklarını, orada ismini sonradan öğrendiği avukat Alparslan Arslan’ın da olduğunu söyleyen İriş, ‘‘Osman, Erhan, İsmail ve Arslan bana sen restoranda bekle, dediler. Bir süre sonra İsmail ve Erhan telaşlı bir şekilde geldiler. Ne olduğunu sorduğumda ise Arslan’ın gazeteye tekbir getirerek bombayı attığını, bombanın patladığını söylediler. Eylemden sonra Yıldırım ile Arslan’ın nereye gittiğini bilmiyorum’’ diye konuştu. C umhuriyet’e ve ardından Danıştay’a yapılan saldırının aynı ekibin işi olduğunun saptanmasıyla gelişmelerin iki boyut kazandığını ifade edebiliriz. Birinci boyut bu gelişmeler karşısında hükümetin sorumluluğu, ikinci boyut ise suikastçı ekibin niteliği ve hedefleri. Eğer gelişmeleri iki açıdan incelemez ve birbirine karıştırırsak tam da bu suikastı gerçekleştirenlerin hedeflerine yardımcı duruma düşebiliriz. HÜKÜMETIN SORUMLULUĞU Suikastçıların seçtiği hedeflere dikkat edelim. Bu hedefler aynı zamanda bazı İslamcı gazetelerin hedefleriyle aynı. Bu hedefler, AKP yöneticilerinin en çok polemiğe girdikleri, hedef tahtasına yatırdıkları kurumlar. Bir çoğunluk partisi iktidarının, devletin bazı önemli kurumlarıyla kamuoyu önünde sürekli polemik içinde bulunması, onların karar ve tutumlarını sert bir üslupla eleştirmeyi sürdürmesi doğru değildi. Bu yaratılan gerginlik ortamının bazı karanlık güçleri harekete geçirmesi doğaldı. Olayların gelişmesi bu hatayı daha iyi ortaya çıkardı. Hükümet, bu çatışmadan, bu gelişmelerden sorumludur. Sorumluluğunu görmeli ve bundan sonrası için tavrını bu eleştirilerin ışığında değerlendirmelidir. Cumhuriyet gazetesi saldırıya uğradığında bunun ne kadar ciddi bir saldırı olduğunu hükümetin görememiş olması bir zaaf değil midir? Başbakan’ın ‘‘Ne var yani’’ sözleri, olayları doğru yorumlayamadığı gibi, doğru bir istihbarat bilgisine de sahip olmadığını gösteriyor. SUİKASTÇILAR KİMDİR VE NE YAPMAK İSTİYORLAR? Hükümetin, devletin güvenlik güçlerinin ve hepimizin önünde şu soru duruyor: Bu saldırıları gerçekleştirenler kimlerdir? Hedefleri nelerdir? Şu ana kadar ortaya çıkan bilgilerin ışığında şu saptamaları yapabileceğimizi sanıyorum: Saldırgan Alparslan Arslan ve onu azmettirdiği söylenen kişilerin ‘‘ülkücü’’ kimliğine sahip olduğu görülüyor. Yine bu saldırganların Akın Birdal suikastıyla ilgili kişilerle bağı da dikkat çekici. Ne yazık ki Akın Birdal suikastı o dönemde yeterince aydınlatılıp arkasındaki güçler ortaya çıkarılamadı. Hükümetin bunu yapabilecek gücü var mı?Yine suikastçıların ilişkide olduğu avukatların Orhan Pamuk davasındaki saldırganlıkla bağları olduğu doğrul TUTUKLANARAK CEZAEVİNE GÖNDERİLEN AVUKAT ARSLAN’DAN ‘İLGİNÇ’ İFADELER ‘Bombayı Anadolu usulü aldım’ NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek yargıçlara yönelik saldırıyı düzenleyen avukat Alparslan Arslan, saldırıda kullandığı silah ile Cumhuriyet’e attığı bombaları ‘‘Anadolu’’ usulü bulduğunu savundu. Silah ve bombaları almasına aracılık edenleri açıklamak istemediğini söyleyen Arslan, ‘‘Tabiri caizse Anadolu’da ‘Bana silah bulunmasına yardımcı olur musunuz’ talebi gibi denilen şekilde silah ve bomba bulmalarına yardımcı olmalarını istemiştim’’ dedi. A ‘KARİKATÜRE KARŞI REFLEKSTİ’ Geçen hafta tutuklanan Arslan, savcılık ve hâkimlikte verdiği ifadesinde, Cumhuriyet’e bomba atma gerekçesini ‘‘Başörtülü domuz şeklinde karikatür çizilmesine karşı bir refleks’’ olarak savunurken ‘‘Bana göre bu, Müslüman Türk milletinin refleksidir. Üçüncüsünde bizzat benim yanımda İsmail Sağır, Erkan Timuroğlu vardı. Bombayı bizzat ben attım. Buradaki amacım kimseyi öldürmek, yaralamak değil, belirttiğim refleks doğrultusunda, yani kutsallara hakarete karşı bir uyarı amacı taşımaktadır’’ dedi. Aracında bulunan ikisi Glock marka 3 tabancayı ‘‘tanımadığı’’ kişilerden aldığını anlatan Arslan, ‘‘İstanbul’da Maltepe’den para karşılığı aldım. Aracıların ismini söylemek istemiyorum. Aracılar, kaldı ki benim bomba ve tabancaları ne maksatla aldığım konusunda bilgi sahibi değildir. Tabiri caizse Anadolu’da ‘Bana silah bulunmasına yardımcı olur musunuz’ talebi gibi denilen şekilde silah ve bomba bulmalarına yardımcı olmalarını istemiştim’’ dedi. ‘BOMBAYI BEN ATTIM’ Danıştay’a yönelik saldırıya kendisinin karar verdiğini savunan Arslan, şunları söyledi: ‘‘Bir başka kişi veya kişilerin etkisi olmamıştır. Türbanla ilgili Danıştay 2. Dairesi’nin kararına kızmıştım. Olaydan 2 gün önce karar verdim. 16 Mayıs’ta tabiri caizse keşif yaptım. Keşiften sonra Ulus’taki otele döndüm... Vakit gazetesi çıktısındaki resimlerden yüzlerini öğrendiğim kadarıyla içeride bulunan 67 kişiyi süzdüm. Önce başkan olduğunu anladığım kişiye, daha sonra kararda imzası olduğunu düşündüğüm iki kişiye ateş ettim. Ben üç el kurşun attığımı düşünüyorum. Sonradan öğrendiğime göre alakasız iki hâkime daha kurşun değmiş. Bunlara sekerek mi değmiş, yoksa ben olayın heyecanı ile hatırlamıyorum, onlara da kurşun değmiş ki ben onlara kesinlikle hedef alıp eteş etmedim. Hatta bu iki hâkimden, ki bunların türban aleyhindeki kararda imza ve ilgileri yoktur, özür diliyorum. Onların da bana birer tane mermi atma hakları var diye düşünüyorum.’’ Arslan, odaya girişi ile saldırıyı gerçekleştirip çıkmasının 30 saniye kadar sürdüğünü belirterek ‘‘Olaylar yasadışı bir örgüt işi değildir. Ben de bir örgütün kurucusu ya da üyesi değilim. Kesinlikle bu devlet, bu ülke, bu vatan, bu bayrak benim bayrağımdır. Sonsuza kadar da böyle olacaktır’’ dedi. ‘MEYVESİNİ YİYECEKSİNİZ’ Tekin İrşi ifadesinde, Cumhuriyet’e yönelik bombalı saldırıyı kabul ederken Yıldırım’ın bombanın nasıl atılacağını kendisine gösterdiğini ve ‘‘Bunu atınca hem bu dünyada, hem de öbür dünyada meyvesini yiyeceksin’’ dediğini aktardı. Tutuklanan Yıldırım, Arslan’ı avukatı olduğu için tanıdığını, Sağır ve Tekin İrşi’yi ise tanımadığını savundu. Yıldırım, ‘‘kimseye Cumhuriyet gazetesine atılsın diye bomba vermediğini, telkinde bulunmadığını’’ öne sürdü. Yıldırım, saldırıdan bir gün önce, Arslan, Timuroğlu ve Sağır ile Arslan’ın otomobilinde oturduklarını, bu sırada Arslan’ın bir saldırı olacağı yönünde ifadeler kullandığını anlattı. Arslan’ın konuşmalarından Danıştay’a saldırı olabileceğini tahmin ettiğini söyleyen Yıldırım, bunun üzerine araçta bulunan Sağır ve Timuroğlu’na kızarak araçtan inmelerini sağladığını savundu. Yıldırım, ertesi gün sabah kalktığında televizyondan Arslan’ın saldırıyı gerçekleştirdiğini öğrendiğini söyledi. Zanlılardan Sağır ise Yıldırım ve Arslan’ın kendisine hangi yer olduğunu belirtmeksizin, bir yere patlamayan bomba atacaklarını ve karşılığında yüklü bir para kazanacağını söylediklerini anlattı. Teklifi kabul ettiğini dile getiren Sağır, Cumhuriyet’e birinci bombayı İrşi’nin attığını, bombanın patlamaması üzerine bu olaydan bir gün sonra da kendisine bomba atma teklifinde bulunulduğunu söyledi. Sağır’ın teklif üzerine Timuroğlu, Yıldırım ve İrşi ile Cumhuriyet civarına gittiklerini, Yıldırım’ın kendisine bir adet bomba verdiğini, İrşi ile bombayı bahçeye atarak kaçtıklarını anlattı. Alparslan Arslan’ın 3 Aralık 2005’te Göztepe Parkı’na cami yapılması girişimini protesto eden yurttaşların eylemine yönelik yapılan provokasyonda da yer aldığı belirlendi. (Fotoğraf: ULAŞ YILMAZ) KİLİT SORULAR HÂLÂ YANITSIZ Ölüm silahı kimden? İLHAN TAŞCI ANKARA Danıştay üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in ölümüyle sonuçlanan Danıştay baskını ve Cumhuriyet’e yönelik bombalı saldırılara ilişkin soruşturma çelişkiler yumağına dönüştü. Soruşturmadaki kilidi çözecek olan ‘‘Bomba ve silahlar kimden alındı’’ sorusunun yanıtı hâlâ karanlıkta. Olaydan hemen sonra ‘‘dinci’’ olduğu belirtilen saldırganın ideolojik kimliği değişerek ‘‘ülkücüye’’ dönüştü. Tartışmalar sürerken Arslan’ın ‘‘Türkİslam sentezini’’ savunduğu, bir gün sonra ise ‘‘tanıştığı’’ kişilerle evinde bulunan dergi ve kitaplar ışığında ‘‘ulusalcı’’ olduğu ileri sürüldü. Zanlının olay anından 3 gün sonrasına kadar kimliğinin değişmesi ve son olarak ‘‘ulusalcılığında’’ karar kılınması, ‘‘Hedef mi saptırılıyor’’ sorusunu gündeme getirdi. 17 Mayıs’ta Danıştay 2. Dairesi’ne gerçekleştirilen ve soruşturma sonucunda Cumhuriyet’e yönelik bombalı saldırıların da ‘‘failleri’’ olduğu belirtilen avukat Alparslan Arslan ve arkadaşlarına ilişkin soruşturma, çelişkiler yumağına dönüştü. Danıştay üyelerine yönelik saldırının ardından yurt genelinde tepkiler çığ gibi büyürken Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, olaydan birkaç saat geçmesine karşın TBMM’de yaptığı ‘‘Bekleyin, çok kısa bir süre içinde bunu kimlerin yaptığı ve arkasında kimlerin olduğu ortaya çıkacaktır. Hatta, birtakım sürprizlere de hazır olun’’ açıklaması dikkat çekti. Henüz saldırının nedeni tahminlerin ötesine geçmemişken Şahin’in bu açıklamayı yapma gereksinimi duymasının nedeni tam olarak çözülemedi. Saldırının baş aktörü Alparslan Arslan’ın, yargıçlara ‘‘türban kararı’’ nedeniyle saldırıyı gerçekleştirdiğini söylemesine karşın TBMM Başkanı Bülent Arınç ve Başbakan Tayyip Erdoğan, olayın ‘‘türbana bağlanmaması’’ gerekliliğini savunmayı sürdürdüler. ‘HEDEF Mİ SAPTIRILIYOR?’ Yasa gereği gizli olması gereken, ancak yürütmenin başı olması nedeniyle ana hatlarıyla bilgilendirilmesi uygulamada var olan hükümetin, saldırının ilk dakikalarından itibaren soruşturmanın içinde ‘‘tarafmışçasına’’ yer alması dikkat çeker tusunda bilgiler de gazetelerin sütunlarına yansımış durumda. Şu ana kadar olguları üst üste koyduğumuz zaman şöyle ilginç bir manzara ortaya çıkıyor: Bu ülkede şiddete dayalı otoriter bir yönetim biçimi isteği, çeşitli aşırı milliyetçi saldırganlıklar, bu grupların temel özelliği olarak ortaya çıkıyor. Böylesi grupların eylemleri şimdiye kadar hep devlet içindeki bazı güçlerle ilişkili olarak yürüdü. Abdi İpekçi cinayetini unutmayalım. O cinayetin faillerinin çoğunun mahkum edilememesi, yeşil pasaportlarla görevlendirilmeleri sorunu çözülebildi mi? Bu cinayetlerin aydınlatılamaması ise Türkiye’yi içinden çıkılmaz kargaşalıklar içine sürükledi. Bugün de benzer bir durumla yüz yüze değil miyiz? Bu cinayet ve saldırı grubunu iyi tahlil edelim. Bu tahlilin ışığında onları yönlendirenlerin ne yapmak istediklerini anlayabilelim. Eğer öfkemiz ve duygularımız, gerçekleri görmemize engel olursa bunun bedelini çok ağır bir şekilde ödeyebiliriz. Unutmayalım, bu gruplar cinayet işliyorlar, suikast yapıyorlar, bombalar atıyorlar ve en umulmadık hedeflere saldırarak hedef şaşırtabiliyorlar. ??? Eğer gelişmeleri dikkatle izlersek, tehlikenin boyutlarını daha iyi anlayabiliriz. Burada da iki boyut üzerinden gidebiliriz. Hükümet ve İslamcı çevreler, kendi sorumluluklarını, hatalarını, yarattıkları gerginliklerin ne anlama geldiğini iyi kavramalıdırlar. Burada bazı hükümet üyelerinin daha fazla sorumluluğu olduğunu da kabul etmeliyiz. Türkiye’yi gerginliğe doğru sürüklerseniz, hukuk ve demokrasi düşmanı bazı karanlık güçler hemen harekete geçiyorlar. İkinci boyut ise katillerin amaçlarını ve arkasındaki güçleri ortaya çıkarmak konusunda bir ittifak sağlayabilmektir. Katillerin kimler olduğunu, amaçlarının ve hedeflerinin neler olduğunu çözebilmemizle demokratik, laik hukuk devletini savunmak arasındaki bağı görebilmeliyiz. Aynı filmleri yeniden seyretmemek, aynı acıları yeniden yaşamamak, demokratik, laik sistemi koruyup demokrasiyi geliştirebilmek için tek çözüm meşru ve hukuki zemini koruyabilmektir. Ama daha da önemlisi, cinayet şebekesinin ortaya çıkarılması konusunda zaaf göstermemektir. Umudumuzu yitirmeyelim. Bu filmi biz daha önce kaç kez gördük. Geçmişe göre daha deneyimliyiz. Direnebilir ve başarıya ulaşabiliriz. oralcalislar?cumhuriyet.com.tr E v kirasını bile ödemekte güçlük çektiği öğrenilen Alparslan Arslan sorgusunda, tanesi 56 bin dolar olan 2 ‘‘Glock’’ ile 14’lü tabancayı ve Cumhuriyet’e attıkları el bombalarını ‘‘tanımadığı’’ kişilerden aldığını öne sürdü. Arslan, alışverişe aracılık edenleri ise ‘‘söylemek istemediğini’’ aktardı. Birbirlerini tanımadıklarını söyleyen saldırganları hangi gücün harekete geçirdiği de gizemini koruyor. TANER ÜNAL DERNEKLERİNİ SAVUNDU ken, soruşturmada ‘‘hedef saptırılmasına’’ ilişkin bazı kuşkular da gündeme geldi. Arslan, savcılık ve hâkimlik sorgusunda, ‘‘nitelikli silah’’ kategorisinde yer alan ve bir tanesinin değeri 56 bin dolar olan 2 ‘‘Glock’’ ile 14’lü tabancayı, Cumhuriyet’e attıkları el bombalarını ‘‘tanımadığı’’ kişilerden aldığını öne sürdü. Arslan, bu alışverişe aracılık edenleri ise ‘‘söylemek istemediğini’’ aktardı. Oysa soruşturmada düğümü çözebilecek nitelikteki kilit soruların yanıtı bulunamadı. Ev sahibi Resul Doğru, kiracısı Arslan’ın kirayı ödeyemediğini, hatta ‘‘borç taktığını’’ söyledi. Ekonomik durumunun iyi olmadığı anlaşılan Arslan, nasıl olup da 3 silah ve el bombalarını satın alabilmişti. Arslan’ın dediği gibi ‘‘silahlar ve bombalar’’ Anadolu usulü ‘‘bana silah bulmada yardımcı olur musunuz’’ tarzı bir ilişkiyle sağlanabilir miydi? Silah için bu sorunun yanıtı ‘‘evet’’ olsa bile bombalar için bunu söylemek güç görünüyor. Ayrıca silah ve bombaları aldığı belirtilen ‘‘Mardinli Ö’’’nün kimliği hâlâ gizemini koruyor. Arslan, Cumhuriyet’e bombalı saldırıda yer alan ve tutuklanan Tekin İrşi’yi ‘‘hiç tanımadığını’’ söylerken Osman Yıldırım da yine Cumhuriyet eylemlerinde yer alan İsmail Sağır’ı tanımadığını savunuyor. Birbirlerini tanımadıklarını söyleyen saldırganların nasıl olup da bir araya geldiği ve hangi gücün bu kişileri harekete geçirdiği ise bilinemiyor. ‘Olaylarla hiç bir bağlantımız yok’ A NKARA (Cumhuriyet Bürosu) Danıştay’a yönelik saldırıların ardından dikkatleri üzerine çeken Vatansever Kuvvetler Güçbirliği Hareketi Derneği’nin Genel Başkanı Taner Ünal, düzenlediği basın toplantısında, derneğin yaşananlarla hiçbir bağlantısının olmadığını savundu. Ünal, ‘‘Bu gençliğin yüksek Türk kültürü, yüksek milli ruh, milli heyecan, milli his ve milli şuurla dolu olması gerekir. İşte bu yüksek kültür ve yüce ruh hali Türk milletinin en büyük kuvvetidir. Buna kısaca milli kuvvetler denir’’ dedi. Kendilerinin halkın içindeki yüksek ruhu ve heyecanı temsil ettiğini savunan Ünal, ‘‘Çok temiz amaçlarla oluşturduğumuz adımızın saptırılarak kullanılması, derneğimizin mensuplarını derinden yaralamıştır. Öncelikle bu durumun düzeltilmesini ve bundan sonra böyle anlaşılmasını bekliyoruz’’ dedi. Kendisine yönelik suç dosyalarının ‘‘düzmece’’ olduğunu ileri süren Ünal, kendisiyle ilgili haberleri yapan gazeteyi de mahkemeye verebileceklerini söyledi. Ünal, şöyle konuştu: ‘‘Vatan için, millet için uğra şıyoruz, bunun dışında hiçbir beklentimiz yok. Ben ayrıca bir fikir adamıyım. Eskiden çok büyük işlerim vardı, el kondu üzerlerine. Sistem bana iş yaptırmıyor. Bundan 10 sene önce kapımın önünde 10 Mercedes vardı, şimdi bir tek dikili ağacım yok. Hangi suçu işlemişiz, bir tek dolandırıcılık suçumu çıkarsınlar ortaya.’’ Kendilerine yönelik haberlerde dernekten atılan Kültür Bakanlığı müfettişi Halit Bozkurt’un etkisi olabileceğini anlattı ‘SİTEMİZİ FETHULLAHÇILAR KAPATTI’ Alparslan Arslan’ın derneğin yayımladığı Türkeli dergisinde bir makalesinin yayımlandığı savlarını kabul etmeyen Ünal, ‘‘İnternet sitemizi kuran şirkete, Danıştay’a saldırının olduğu gün 09.15 sıralarında iki kişi geliyor, kendilerinin Fethullah Hocacı olduğunu söylüyor, Hocaefendi ile ilgili yayını kesmediğimiz takdirde sitemizin göçertileceğini söylüyor ve site göçertiliyor. Biz o günden beri de yayın yapamıyoruz’’ görüşlerini dile getirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle