03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

MAYIS CUMA strateji KAVŞAK RUSYA ABD GERGİNLİĞİ TIRMANIYOR... C ‘SADDAM’IN KABAHATİ NEYDİ’? 11 Soğuk Savaş anımsatması BD’nin sertleşen Rusya politikasına ve söylemine (bkz. Anar Somuncuoğlu, "Abd Yeni Mevzi Kuruyor", Cumhuriyet Strateji, Sayı 98) beklenen yanıt Devlet Başkanı Vladimir Putin’den geldi. Putin, 10 Mayıs 2006 tarihinde Rusya parlamentosu Federal Meclis’te yıllık konuşmasını yaparken daha önceki ulusa sesleniş konuşmalarından farklı olarak, konuşmanın büyük bir kısmını dış politika ve savunma konularına ayırdı. Konuşmasının üçte biri Rusya’nın acil problemi haline gelen demografik krize ayrılsa da, bu konu Rusya’nın dünyadaki ÖZGEN ACAR Bush ve Kaddafi Koklaşması A larını belirtti. Bununla birlikte kuvvet yöntemlerinin genellikle başarısızlıkla sonuçlandığını, hatta bu yöntemlerin kullanılması sonucunda daha büyük tehditlerin ortaya çıktığını belirten Putin, Irak ve İran konularına gönderme yaptı. Dünyada sorunlu bölgelerin Rusya’nın hayati çıkarlara sahip olduğu alana doğru yayıldığını belirten Putin, bu şekilde BDT alanındaki ABD’nin faaliyetlerinden Rusya’nın duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş oldu. GÜÇ FAKTÖRLERİ Putin’in konuşmasında Rusya’nın ulusal güç faktörlerinden üçü özellikle öne çıktı: Enerji, nüfus ve askeri güç. Savunma harcamaları konusunda ABD ile boy ölçüşemeyeceğinin farkında olan Putin, buna rağmen stratejik dengeyi korumaya çalışacaklarını belirtti. Dünya stratejik dengesinin artık ABD’nin lehine kesin bir şekilde bozulduğu ve ABD’nin Rusya’nın nükleer saldırısına karşı füze savunma sistemiyle kendisini tamamen güvence altına aldığı, dolayısıyla Rusya’nın elindeki silahların bir işe yaramadığı konusundaki iddialar bir süre önce bazı Amerikalı uzmanlar tarafından ifade edilmişti. Bu görüşün yayınlanmasından sonra birkaç kez açıklama yapan Rus yetkilileri, geliştirdikleri yeni nesil stratejik silahların dünyada eşinin bulunmadığını ve söz konusu füzeleri hiçbir füze savunma sisteminin etkileyemeyeceğini belirttiler. Ulusa sesleniş konuşmasında bu görüşü yineleyen Putin, Rus ordusunun yeni silahlarla donatıldığını, Rusya Federasyonu tarihinde ilk kez stratejik silahlarla donatılmış iki nükleer denizaltının üretildiğini ve Rus ordusunun sadece yerel savaşlara değil, küresel bir savaşa da hazır olması gerektiğini vurguladı. CEPHENİN GENŞİLEMESİ Rusya ve ABD arasındaki işbirliği alanları hızla azalırken, çatışma ve cepheleşme alanları bunların hesabına yayılıyor. Cepheleşmenin işbirliği alanlarına da taşması, iplerin kopma noktasına geldiğinin en bariz göstergesidir. Rusya ve ABD’nin enerji alanındaki etkileşimler neredeyse tamamen rekabete dönüştü, enerji işbirliği ise bir sonraki bahara kaldı. Buna ek olarak 1990’larda iki ülkenin önemli işbirliği konusu olan silahsızlanma, Putin’in ifadesiyle "uluslararası terörizmle mücadelenin" gölgesinde kaldı. Üstüne üstlük silahlanma yarışı devam ediyor. Önceleri Rusya’nın Batı dünyasına entegrasyon veya Batı güçleriyle işbirliği platformu rolünü oynayan G8 dünyada başlıca tartışma konularından birisi haline geldi. Bu yıl Rusya’da yapılması planlanan G8 zirvesinin görmezlikten gelinmesi, Rusya’nın bu kulüpten çıkarılması ve tekrar tam anlamıyla G7’nin tesis edilmesi veya zirvenin demokratikleşme konusunda Rusya’yı eleştirme platformuna dönüşmesi gibi önlemler ABD’de uzun uzun tartışılıyor. Şüphesiz bu tartışmalar Bush yönetiminin işine yarıyor ve dolayısıyla ABD yönetimince körükleniyor. DTÖ ÜYELİĞİNİN ÖNÜNDEKİ TEK ENGEL ABD RusyaABD gerginliğinin yansıdığı diğer bir işbirliği alanı da ekonomi. Enerji fiyatlarının artması Rusya’nın hazinesini doldururken, giderek daha fazla sayıda ülkenin Rusya enerji yataklarına yatırım yapmak istemesi, ABD yatırımlarının önemini azaltıyor. Putin’in sözlerine göre bugün Rusya’nın Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) üyeliğinin önündeki tek engel ABD’dir. Zamanında Çin’in DTÖ üyeliğine önayak olan ABD’nin Rusya’nın üyeliğini engellemesi, Rusya’nın üyelik görüşmelerinin ABD tarafından siyasi amaçlarla kullanıldığı algılamasını yaratıyor. Bunlar yapılırken ABD’nin Ukrayna’nın DTÖ üyeliğine yeşil ışık yakması, Rusya’da memnuniyetsizliğin daha da artmasına neden oluyor. DTÖ görüşmeleri bir tarafa, Putin ve Bush’un ilk görüşmesinde gündeme gelen ve aslında bir ticari yaptırım niteliğini taşıyan JacksonVanik düzenlemesinin hala kaldırılmamış olması, ABD’nin RusAmerikan işbirliğine olan bakışını bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. ABD, Afganistan operasyonunda Rusya’nın desteğini almasına rağmen, ticaret mevzuatında Rusya’nın istediği küçük bir değişikliğin yapılmasını bile gerekli görmedi. ’ye göre 7 ülke ‘‘devABD let terorizmi’’ siyasası izliyordu. Bu sayı geçen pazartesi altıya indi. Libya’yı listeden çıkarmakla kalmayan ABD, Trablusgarp’ta büyükelçiliğini yeniden açıyor. Her ikisi de önemli birer petrol ülkesi olan Libya’ya on yıl önce ABD gözlüğü ile bakıldığında, Devlet Başkanı Muammer Kaddafi ve Saddam Hüseyin arasında fark yoktu. Demokratik değildi. Halkını eziyordu. Terörü destekliyordu. Tepetaklak edilmeli, Libya’ya demokrasi getirilmeli, ABD petrol şirketlerinin hakları korunmalıydı. Olayları tarihsel dizin olarak kuşbakışı anımsayalım. 1969. Kaddafi, kralı devirdi, İslam Cumhuriyeti kurdu. 1972. ABD petrol şirketleri Libya’dan uzaklaştırılınca, Vaşington, Trablusgarp ile diplomatik bağlantıyı kesti. 1979. ABD, Libya’yı terörist listesine aldı. 1986. İskoçya’da Lockerbie üzerinde uçmakta olan Pan Am 103 uçağı düşürüldü, 270 kişi öldü. Olayın mimarının Libya olduğu kanıtlandı. ABD, Libya’ya ekonomik ambargo uygulamaya başladı. Değişik tarihlerdeki saldırılar nedeniyle Kaddafi her gece değişik bir yerde geceler oldu. 1988. Libya, uçakta ölenlerin ailelerine 2.7 milyar dolarlık tazminatı kabul etti. 2 milyarı ödendi, 700 milyon da ödenecek. 1994. Kaddafi, Lockerbie sorumlularını yargılayan La Haye Mahkemesi’ne iki zanlı vatandaşını teslim etti. Bunlardan biri suçlu, biri suçsuz bulundu. 2001. 11 Eylül saldırısından sonra Libya’da bazı değişiklikler gözlendi. Afrika’daki bazı İslamcı teröristlerin Guantanamo’ya gönderilmesinde ABD istihbaratı ile işbirliği yaptı. 2003. Kaddafi, nükleer silah programından vazgeçtiğini, uluslararası atom örgütüyle işbirliği yapacağını açıkladı. 2004. ABD, ambargoyu kaldırdı, Trablusgarp’taki Belçika Büyükelçiliği aracılığı ile ilişkilerini geliştirdi. Amerikalı turistler için yasağı kaldırdı. Altı Amerikalı petrol şirketi arama, çıkarma çalışmaları için Libya’ya döndü. Petrol kaynakları açısından Afrika’da birinci, dünyada sekizinci sıradaki Libya ile ABD arasında çeyrek yüzyıl sonra koklaşma başladı. Kaddafi, yabancı yatırımcılara, turistlere ülkesinin kapısını açtı. İçerideki siyasal baskıyı hafifletti. İnsan hakları savunucuları gelişmeleri yetersiz buldular. 15 Mayıs 2006. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, Trablusgarp’ta büyükelçiliğin açılacağını söyledi. Başkan George W. Bush, Kongre’ye yazı göndererek ‘‘Libya’nın terörist devlet listesinden çıkarılmasını’’ istedi. yeri bağlamında sunuldu. Konuşmasında birçok kez üstü kapalı olarak ABD dış politikasına değinen Putin, ABD’nin tek taraflılığını eleştirdi. Uluslararası terörizm ile mücadele esnasında silahsızlanma gibi önemli bir konunun unutulduğunu belirten Putin, ABD’yi dünyada silahlanma yarışının sorumlusu olmakla suçladı. Putin, hala kitle imha silahlarının uzaya yerleştirilmeyeceği konusunda garanti verilmediğini anımsattı. Rusya Devlet Başkanı, kitle imha silahlarının yayılmasına karşı oluşturulan önlemlerin güçlendirilmesinden yana olduk Çıkar çatışması başladı Eylül saldırılarından sonra ABD ve 11 Rusya arasında yaşanan "uluslararası terörizmle mücadele", yani ABD’nin Avrasya kıtasındaki askeri operasyonları konusundaki RusABD işbirliği, Irak Savaşı ile yerini soğuk çatışmaya bıraktı. Rusya, ABD’nin Avrasya stratejisine karşılık Şangay İşbirliği Örgütü’nü güçlendirmek ve Orta Asya’da ABD askeri varlığının azaltılması konusunda adımlar atmakla kalmadı. Stratfor uzmanlarına göre, Moldova, Gürcistan ve Ukrayna hezimetlerinden sonra kendisini saldırı altında hisseden Rusya, bilinçli olarak çatışma alanını genişletmeye çalışıyor. DOĞRUDAN TEHDİT... Rusya’nın İran krizinde Çin ile birlikte hareket etmesi, Hamas’ı Moskova’ya davet etmesi, bazı Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini geliştirmesi gibi gelişmeler bu çerçevede ele alınabilir. Bu görüşe göre kendi "yakın çevresinde" ABD çevrelemesiy Saddam için ‘‘Kaddafi’den farksız’’ diyen ABD’nin Libya ile bu denli yaklaşımı değişik yorumlara yol açtı. Kimileri, ‘‘demokrasi getirmek amacıyla Irak’ı işgal eden’’ ABD için artık ‘‘demokratikleşme’’ birinci öncelik olmaktan çıktığına göre, ‘‘Saddam’ın kabahati neydi’’ diye soruyorlar. Irak, kitlesel imha silahlarını (KİS) önlenmek, demokrasiyi getirmek için işgal edilmemiş miydi? KİS olayının Bush’un büyük yalanı olduğu anlaşıldı. O halde, demokratik olmayan Libya tanınacaksa Saddam neden alaşağı edilmişti? Bu durum, Bush’un tutarsız bir siyasa izlediğini bir kez daha kanıtlamış olmuyor muydu? Karşıt görüştekiler ise Libya’nın radikallikten demokrasiye dönüşüm istediği için desteklendiğini söylüyorlar. Böylece terörü destekleyen öteki radikal ülkelere güzel bir örnek olacaktı. Nasıl 2003 Libya için dönüm noktası olmuşsa, 2006 da İran ve Kuzey Kore için dönüm noktası olabilirdi. Kimileri de Libya içinde ivme kazanan özgürleşme ile karşıtlarının kısa sürede halkı ateşlemesiyle Kaddafi’nin iktidardan düşürülebileceğine, daha hızlı demokratikleşme sürecinin başlayacağına inanıyorlar. Karşıtları ise Kaddafi ve ailesinin geleceğini güvence altına almak amacıyla ABD çıkarları karşılığında Vaşington ile anlaştığını, petrol kuyularını Amerikalılara peşkeş çektiğini, ülkeye bu koşullar altında demokrasinin gelmesinin olanaksız olduğunu öne sürüyorlar. R usya, ABD’nin Avrasya’daki politikalarından tehdit algılayınca, diğer bölgelerde Washington’ın işini zorlaştırma arayışına girdi. İki ülke arasında gerginlik son iki haftada iyice tırmandı. le karşı karşıya kalan Rusya, sadece orada değil, dünyanın başka alanlarında da ABD’ye sorun oluşturabileceğini göstermeye çalışıyor. Son dönemde ABD’nin Rusya’ya karşı izlediği politika da buna benzer bir şekilde değerlendirilebilir. Daha bir yıl önce PutinBush zirvesinde otoriterleşme konusunda Putin’i uyarmaktan imtina eden Bush yönetiminin bugünlerde Cheney gibi bir üst düzey yetkilinin ağzından Rusya’ya demokratikleşme konusunda çıkışması, bu uyarılardan sonra Rusya’nın birden demokratikleşmeye başlayacağı beklentisiyle yapılmamıştır. Bu aşamada Bush yönetiminin Rusya’ya göndermek istediği mesaj, dış politikada ABD ile uyumlu çalışmayan bir Rusya’nın giderek daha fazla oranda iç politik konularında baskılarla karşı karşıya kalacağı uyarısıydı. ABD’nin Rusya politikasında neredeyse bütün tabular yıkılırken, Putin’in konuşmasından da anlaşıldığı gibi Rusya, kendi güvenliğine en önemli tehdit olarak yeniden ABD’yi görmeye başlamış durum da. ABD’nin Karadeniz’i bir NATO gölü haline getirme ve Doğu Avrupa’da ABD askeri varlığını artırma çabaları, en son olarak da Gürcistan ve özellikle Ukrayna’nın NATO üyeliği konusunda işaretler vermeye başlaması gibi gelişmelerle karşı karşıya kalan Rusya, giderek artan bir şekilde ABD’den doğrudan tehdit algılıyor. SOĞUK SAVAŞ SÖYLEMİ ABD’nin Avrasya kıtasında izlediği strateji çerçevesinde son dönemde Rusya’ya yönelik politikasını sertleştirmesine karşılık Moskova, "kırmızı çizgilerinden" geri adım atmayacağını ve kendi çıkarlarını gerekirse askeri yolla da koruyacağını göstermeye çalışıyor. Bu şekilde, ABD yetkililerinin başlattıkları Soğuk Savaş söylemi, kolay lokma olmadığını göstermeye çalışan Rusya tarafından da desteklenmiş oldu. Yine de bu tip söylemin aynı zamanda Rusya’nın pazarlık alanını genişlettiğini de unutmamak gerekir. ABD’nin Resmi Dil Kavgası! Senatosu, MeksiABD ka’dan her geçen gün binlerce Kürt’ün ülkeye kaçak girişini önlemek amacıyla 590 km.’lik sınıra Ulusal Muhafız Birlikleri’ni yığıyor. ABD Yönetimi, ülkede Kürtçe kullanımının hızla artması nedeniyle ‘‘ülkenin tek ortak ve birleştirici dili’’ olarak İngilizcenin ‘‘resmi dil’’ olması için Kongre’ye yasa tasarısı sundu. ABD vatandaşı 1 milyon Kürt, bu gelişmelerden önce 1 Mayıs’ta işyerleri ve okullarda eylemler yapmış, Vaşington’da gösteriler düzenlemiş, polis bazı göstericileri tutuklamıştı. KAÇAK GÖÇMENLİK SUÇ KAPSAMIDA Bu satırlar hem doğru, hem yanlış! Olaylar doğru, satırlardaki Kürt sözcüklerini çıkarın, yerine ‘‘Latino’’ denilen Güney Amerikalı, Meksikalıları koyun. ‘‘Terörist’’ olmayan, yalnızca ABD’de ‘‘iş bulmak’’ amacıyla sınırdan ‘‘kaçak’’ geçen ‘‘göçmen işçileri’’ durdurmak için ABD 2 milyar dolar harcayacak. Ya onların PKK’si olsaydı, Bush hazretleri acaba ne yapardı? ABD’nin nüfusu 300 milyona dayandı. ABD Nüfus İdaresi’ne göre ‘‘Her üç Amerikalıdan biri etnik azınlık’’ . 47 milyon Amerikalı evlerinde İngilizce konuşmuyor. Birinci sırada ‘‘Latino’’lar vardı, tavşan gibi çoğalıyorlardı. Nüfus artış hızı yüzde 3.3 idi. İkinci en büyük ‘‘azınlık(!)’’ 40 milyon nüfusla ‘‘Afrikalı Amerikalılar’’, yani ‘‘siyahlar’’. Siyahların artış hızı yüzde 1.3. Üçüncü sırada, sayıları hızla artan 15 milyon ile Asyalılar geliyor. ‘‘Beyazlar’’ın aşırı yaşlanması, çok düşük nüfus artış hızları yönetimi ürkütüyor. Okula başlamamış çocukların yüzde 45’i ‘‘beyaz’’ değil, ‘‘azınlık’’. 12 milyona yakın kaçak ‘‘Latino’’ göçmen var. Yeni göçmenlik yasası ‘‘kaçak göçmenliği suç kapsamına’’ alıyor. Bush, önceki hafta önlemleri açıkladı. 750 milyon dolar ile jandarma niteliğindeki ‘‘Ulusal Muhafız Birlikleri’’ni sınıra yerleştiriyor. Üç sıra dikenli tel dikilecek. Sınırda ek olarak 1000 güvenlik görevlisi çalışacak. Beş devriye helikopteri, iki pilotsuz gözlem uçağı alınacak. Böylece sınırda ‘‘Latino’’ gölgesi bile uçurulmayacak. Bush Yönetimi, Kongre’ye bir de ‘‘ulusal resmi dil’’ tasarısı sundu. Adı ‘‘Birleşik’’ olan ABD, ulusal birlik için resmi dilin İngilizce olmasını öngören tasarıyı Senato’dan 34’e karşı 64 oyla geçirdi. Bu yasadan önce zaten 50 eyaletten 27’sinde benzeri bir yasa geçerliydi. ABD, tam 230 yıl önce, 4 Temmuz 1776’da ‘‘Bağımsızlık Bildirgesi’’ ile devlet oldu. ABD, 186165 yılları arasında ‘‘İç Savaş’’ yaşadıysa da ülkenin birliği pekişti. Söylendiğine göre o tarihlerde ABD Kongresi’nde dil konusunda İngilizce Yunanca arasındaki yazılı olmayan oylamayı, Yunanca 1 farkla ABD’nin bağımsızlık dili olmayı kaybetmişti. 1821’de ABD Başkanları John Adams, Thomas Jefferson, James Madison Yunanistan’ın Osmanlılara karşı bağımsızlık savaşını maddi, manevi desteklemiş, pek çok Amerikalı savaşmak için Yunanistan’a gelmişti. Bugün de benzeri durum Güneydoğu Anadolu için geçerli değil mi? Demokrat Senatör Harry Reid, resmi dili İngilizce ile sınırlayan tasarıyı ‘‘ırkçı’’ olarak tanımladı. Amerika, terörist olmayan ‘‘Latinolara’’ karşı cephe oluştururken, Türkiye’de sınırlardaki dikenli teller kaldırtılıyor, mayınlar söktürülüyor, teröristlerin insan haklarına ABD Dışişleri raporlarında değiniliyor. ‘‘Ele verir talkını, kendi yutar salkımı’’ deyimi geçerliliğini koruyor.. 18 Mayıs günü TRT’nin önemsiz bulup vermediği, ama diğer kanalların adım adım takip ettikleri büyük Anıtkabir yürüyüşünde beni en çok heyecanlandıran görüntülerden biri, yargının en üst konumundaki iki kadın hâkimin vakur ve kararlı bir biçimde yürüyüşe önderlik etmeleriydi. Parlamentosu silme erkek olan bir ülkede Danıştay Başkanı ve Anayasa Mahkemesi Başkanı kadındı. Ama onlar en başta anneydi.. tıpkı benim annem gibi, tıpkı sizin anneniz gibi. Onlar bu topraklarda yaşayan insanların topyekun gerçekleştirdiği bir mucizenin sonunda Türkiyeli kadının geldiği vakur yerin birer simgesiydiler. Onların gerçeğe, adalete ve eşitliğe inançları öyle bir günde oluşmamıştı. Onlar bu bereketli toprakların bereket tanrıçası Kibele’nin torunlarıydı. Doğurgan ve adildiler. Toprak onlar için en büyük nimetti, en iyi bildikleri, hasadı eşitçe paylaşmaktı. Sonra neşeyi bilirlerdi, dans etmeyi, türkü söylemeyi... Acıyı da bilirlerdi, en çok da evlat acısını. Evlatlarının kimi Çanakkale’de şehit olmuştu, kimi Sarıkamış’ta, kimi en güzel AL GÖZÜM SEYREYLE IŞIL ÖZGENTÜRK Ülkemin Kahraman Kadınları! nerler.. annedirler, bacıdırlar, sevgilidirler.. aşk onlarla güzelleşir, sevgi onlarla anlam kazanır. Bu yurt en çok onlarındır. En çok da kızlarının okumasını isterler. Onları hâkim, savcı, doktor, mühendis görmek isterler. Her küçük kız çocuğuna yapılan haksızlık onların yüreklerini parçalar, töre cinayetlerinde ölenle ölürler, okula gidemeyen kız çocukları onların derdidir. Bu acılı durumu değiştirmek için inatla mücadele ederler. Derneklere girip çalışırlar, yeni projeler üretirler ve alışılmış erkek politikaların dışında yepyeni, daha eşitlikçi, daha saydam politikalar oluşturmak için canla başla çalışırlar. En riskli davalarda başvurdukları tek şey evrensel hukuktur. Onları kandırmak zordur, çünkü hayata ve geleceğe inanırlar. düşüncelerinden ötürü idam edilmişti, kimi hapishanelerde işkencelerde hayatını yitirmişti. Gece geldiğinde, el ayak çekildiğinde evlatlarının fotoğraflarına bakıp ağlarlardı. Ertesi gün, henüz yürüyen torunlarına şefkatle sarılır ve onların kulaklarına fısıldarlardı: ‘‘İnsanları ve ülkeni çok sevmelisin ve bu sevgi ne pahasına olursa olsun hiç bitmemeli.’’ Onlar, her yerdedirler, köy yerinde sabahtan akşama kadar koşturur, içtikleri her yudum sudan sonra Tanrı’ya şükrederler, onlar bütün işleri arasında kocası ölen komşuya bir tas çorba götürmeyi canı gönülden yaparlar, onlar kaytaran kocalarının yerine grev çadırlarında inatla beklerler, onlar bütün aşağılanmaları göze alıp sevdikleri erkeklerin yanlarında yer alırlar. Ölüm pahasına kör töreleri çiğ İşte ülkemin bu kahraman kadınlarının ikisi, Anıtkabir’de hepimiz için defteri imzaladılar. Milyonlarca Türkiyeli kadın adına. Onlara teşekkür ederim, ederiz. Ve benim artık dayanamadığım bir şey var, hiçbir şey üretmeden, zengin kocalarının sağladığı imkânları sonuna kadar kullanıp daracık giysiler, açık ayakkabılar ve ojeli tırnaklarla ve az sonra sahneye çıkacakmış gibi makyajlı yüzleri ve son moda türbanlarıyla, ciplerini Bağdat Caddesi’nde dolandıran hemcinslerim. Bunların partisi AKP, acaba yoksulluktan anası ağlayan, yoksulluğunu gizlemek için sırtına çarşafı geçiriveren ya da baba baskısı nedeniyle okuyabilmek, hayatın içinde var olabilmek için örtünen, gerçekten inanmış bir kitlenin kadınlarını daha ne kadar kandırabilecek? Hiç kuşkunuz olmasın, onlar da çok yakın bir gelecekte, cipleriyle turlamaya çıkmış bu türbanlı kadınlarla hiçbir ortak noktaları olmadığını kavrayacaklar. Orada da bu iş önce kadınlardan başlayacak.. çünkü onlar da Kibele’nin torunları. [email protected] Elmek: oacar?superonline.com Faks: 0312. 442 79 90
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle