03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 DANIŞTAY ÜYESİ ÖZBİLGİN’İ ON BİNLER UĞURLADI C haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR MAYIS CUMA Hükümete büyük öfke Erdoğan korktu ANTALYA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Danıştay 2. Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in cenazesine katılmazken Antalya’da kavşak açılışı ve partisinin gençlik kolları tarafından düzenlenen şölene katıldı. Erdoğan’ın cenazeye katılmak yerine Antalya’ya gitmesi ‘‘protestoları göze alamadı’’ şeklinde değerlendirildi. Erdoğan’ın cenazeye katılmak yerine kavşak açılışına gitmeyi tercih etmesi yargı çevrelerinde ‘‘kavşak açılışına katılmak önemlidir bir siyasi için, bir başbakan için. Bazen siyasiler de hangi yol ayrımında olduklarını anlamak isterler’’ şeklinde yorumlandı. Uluslararası Komplo mecin hangi ‘‘strateji’’ üzerine inşa edildiği konusundaki çözümlemeyi bir başka yazıya bırakarak, olayın uluslararası boyutu bakımından, Hürriyet gazetesinde 20 Mayıs günü yayımlanan bir haberi sizlerle paylaşmak istiyorum: ??? Muammer Elveren’in Paris’ten bildirdiği haber şöyle: ‘‘Fransa’nın saygın gazetesi Le Monde, Fas’ın özellikle büyük kentlerinde, İslamcıların kaba kuvvete başvurmadan, ama sert bir ikna yoluyla kadınlara türban takma baskısı yaptığını bildirdi. Baskının özellikle üniversitelere yayıldığını yazan gazete, ‘Bu sessiz bir devrim, neredeyse, polisiye baskıya benzer bir uygulamayla İslamın rengi olan yeşil bir devrim’ yorumunu yaptı. Öğretmenlik yaparken İslamcı baskı nedeniyle okuldan ayrılmak zorunda kalan 40 yaşlarında bir kadın, gazeteye şunları söyledi: ‘25 yıl önce görev yaptığım üniversitede öğretim üyeliğine başladığımda, tek bir öğretmen türban takıyordu. Bugünse durum tersine döndü. Aşırı dincilerin doğrudan saldırısı yok, ama küçük tacizlerin ve baskıların birikmesiyle kendinizi bir anda dışlanmış bulursunuz. Örneğin önce kısa kollu gömleğiniz veya ruj sürmeniz konusunda uyarırlar. Bir gün ‘artık pembe fularınızı takmanız gerektiğini’ söylerler. Meknes’te güzel sanatlar okulundan beş kadın öğretmen tehdit mektubu aldı. Yakında dini siyasete alet eden ‘Parti de la Justice et Develeopment’ın (Adalet ve Kalkınma Partisi) sandıktan zaferle çıkacağına da şüphe yok.’’’ ??? ‘‘Komplo teorileri’’ üretenlerin ‘‘dış bağlantıyı’’ çok fazla aramalarına gerek yok. Fas’taki olaylarla Türkiye’deki olayların benzeşmesi bir yana, parti isimlerinin de aynı olması acaba sadece bir rastlantı mı? Türkiye’de olup bitenler, ‘‘Küresel bir siyasal İslam projesinin’’, ülkenin laik ve demokratik rejimini zorlayan uygulamalarının yarattığı bunalımın trajik sonuçları değil mi? ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Silahlı saldırı sonucu yaşamını yitiren Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin için düzenlenen törenlerde, on binlerce kişi AKP hükümetini istifaya çağırdı. Ankara sokaklarında ‘‘Katil Başbakan’’, ‘‘Mollalar İran’a’’, ‘‘Laikliğin düşmanı Meclis Başkanı’’ sloganları yankılanırken, bakanları Kocatepe Camisi’nin bahçesinde polis güçlükle koruyabildi. Törenlere Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ile kuvvet komutanları da katıldı. Ankara Garnizonu’ndan subay ve astsubaylar Kocatepe Camisi’ndeki cenaze töreninde hazır bulundu. SLOGANLARLA YÜRÜDÜLER Özbilgin için ilk tören kamuda çalışmaya başladığı ilk kurum olan İçişleri Bakanlığı’nda yapıldı. Bakanlık önünde toplanan Türk bayraklı ve Atatürk posterli yurttaşlar, bakanları yoğun şekilde protesto etti. Meclis’ten İçişleri Bakanlığı’ndaki törene yürüyerek gelen AKP’lileri, yurttaşlar yuhalanarak protesto etti. Yurttaşlar ‘‘Yobazlar İran’a’’, ‘‘Türkiye laiktir laik kalacak’’, ‘‘Tayyip istifa’’, ‘‘Katil iktidar hesap verecek’’, ‘‘Aksu istifa’’, ‘‘Katil Başbakan’’, ‘‘AKP defol’’, ‘‘AKP İran’a’’, ‘‘Mollalar İran’a’’ sloganları attılar. İçişleri Bakanlığı’nın önünde yapılan saygı yürüyüşünün ardından Özbilgin’in cenazesi yurttaşların sloganları eşliğinde Danıştay’ın önüne getirildi. Bu sırada Yargıtay’daki yargıçlar da cüppeleriyle Danıştay’ın önüne kadar yürüdüler. Yurttaşlar, hükümete tepkilerini, ‘‘Hükümet istifa’’, ‘‘Tayyip tatilde, şehidimiz burada’’, ‘‘Laikliğin düşmanı Meclis Başkanı’’, ‘‘Amerika’nın imamı, kaça sattın vatanı’’ sloganlarıyla dile getirdiler. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün Danıştay’a girişinde çevrede toplanan yurttaşlar, ‘‘Katiller... Yazıklar olsun’’ diyerek tepki gösterdiler. Gül, arbededen ancak korumalarının yardımıyla çıkabildi. Danıştay’da düzenlenen törene Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, kuvvet komutanları, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, çok sayıda CHP’li milletvekili, Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, bazı rektör ve YÖK üyeleri, Danıştay üyesi hâkim ve savcılar, Ankara Barosu’ndan avukatlar ve yurttaşlar katıldı.Tören öncesinde Orgeneral Özkök ve kuvvet komutanları, Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu’nun makamına çıkarak taziye mesajlarını ilettiler. Törende konuşan Çörtoğlu,Özbilgin gibi aydın insanların Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet payidar kılarak sonsuza kadar ya şayacaklarını ve topluma ışık tutacaklarını belirtti. Çörtoğlu, ‘‘Şehit olarak aramızdan erken ayrılan mensubumuza ve laik, demokratik Cumhuriyete yapılan bu menfur saldırıyı unutmayacağımızı bir kere daha vurgulamak istiyorum’’ diye konuştu. ‘KATİL BAŞBAKAN’ Cenaze törenine Sezer, Özkök ve kuvvet komutanları da katıldı. Cenaze töreni için Kocatepe Camisi’ne gelen Bakan Aksu, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül, Çevre Bakanı Osman Pepe, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener yurttaşların protestosuyla karşılaştı. Yurttaşlar ‘‘Katiller dışarı’’, ‘‘Katil Başbakan’’ diye bağırırken ellerindeki pet şişeleri fırlattılar. Çiçek, polislerin arasında merdivenleri koşarak çıkarak camiye girmek zorunda kaldı. Birçok AKP’li camiye giremedi. Polis bakanları güvenlik çemberine aldı. ANAVATAN Genel Başkanı Erkan Mumcu da protesto edilirken bir süre karşılık verdi. Törene katılan Cumhurbaşkanı Sezer, CHP lideriDeniz Baykal, eski Başbakan Bülent Ecevit ve DSP lideri Zeki Sezer ise yurttaşlar tarafından alkışlandı. Cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu kıldırdı. C umhuriyet gazetesine ve Danıştay’a saldıran katillerin yakalanmasından sonra ortalıkta ‘‘komplo teorileri’’ uçuşmaya başladı. Saldırganların kimlikleri ve geçmişleri de büyüteç altına alınarak her türlü ideoloji ve ilişki bağlamında birçok teori üretildi. Tabii derhal ‘‘derin devlet’’ iddialarıyla (derin devlet bugün kimin denetimindeyse!) ‘‘dış bağlantılar’’ ve ‘‘uluslararası komplo’’ öğeleri de çözümlemelere dahil edildi. Sanki ortamı, türban ve imamhatip ekseninde, laikliğe karşı çıkan uygulama ve demeçlerle gererek bütün bu eylemlere uygun hale getiren iktidarın hiç suçu yokmuş, eylemler ‘‘Radikal Siyasal İslam’’ çizgisinde yapılmamış, saldırıya uğrayanların, yaralananların, ölenin ve laik kesimlere salınan dehşet duygusunun hiç önemi yokmuş gibi, yurtiçinde ve yurtdışında ‘‘başka sorumlu’’ aramalar, iktidar yanlısı çevreler tarafından pompalanıyor. ??? Tam bu ‘‘komplo teorilerinin’’ ne kadar gerçekçi ya da ne kadar hayali olduğunu, ne ölçüde saptırma öğesi taşıdığını tartışacak bir yazı yazmayı planlarken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması geldi: ‘‘Deniz Baykal bu komplonun içindedir!’’ Ben bu demeci şaşkınlıkla okur ve bu söz üzerine artık hiçbir ‘‘komplo teorisini’’ yorumlamanın anlamı kalmadığını düşünürken, Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin’in, Danıştay üyelerini hedef gösteren Vakit gazetesi ile saldırıya uğrayan Cumhuriyet gazetesi hakkında Sabah’a verdiği demeç yayımlandı: ‘‘Vakit neyse, Cumhuriyet de o!’’ Bu her iki iddianın da aklı ve mantığı zorlayan, insana acaba ‘‘doğru mu okuyorum’’ dedirten özellikleri üzerine sayfalar dolusu yazı yazılabilir; iktidar neredeyse Cumhuriyet’e ve Danıştay’a yapılan saldırılardan Cumhuriyet gazetesi ile Danıştay’ı sorumlu tutacak! Ben birbiri ile örtüşen bu iki de CUMHURİYET’E BOMBALI SALDIRI Saldırganlar iz bıraktı MEHMET FARAÇ İstanbul polisi gazetemize yönelik bombalı saldırıların faillerini, yaptıkları hataları teknik takiple sonuçlandırarak deşifre etti. Merkez binamızın çevresindeki 4 kilometrekarelik bir alanda çalışma yürüten ekipler, zanlıların bölgede toplanma, gezme ve görüşme gibi izler bırakmasından yola çıkarak organizasyonu çökertti. Cumhuriyet ve ardından Danıştay’a yönelik eylemler yapan dinci organizasyonu çözmek için İstanbul Emniyeti’nin İstihbarat Şube Müdürlüğü ile Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü yoğun bir çalışma yürüttü. Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’la birlikte olay sonrası gazetemize gelen iki şubenin müdürü de bireysel failler üzerinde durdular ve saldırganları en kısa sürede yakalayacaklarına ilişkin söz verdiler. Derlenen bilgilere göre emniyetin iki şubesi 11 Mayıs’taki bombalı saldırının ardından özel bir ekip oluşturarak ilk planda gazetemizdeki güvenlik kameraları üzerinde çalışma yürüterek zanlıların eşkallerini belirlemeye çalıştı. Bu sırada Cumhuriyet’teki görüntüler yetersiz kalınca gazetemizin iki sokak arkasındaki bir binanın güvenlik kamerasının görüntüleri incelendi. Ancak flu görüntüler ciddi ipuçları vermedi. Bu çalışma sürerken istihbarat şubesi ekipleri merkez binamızın çevresindeki 4 kilometrekarelik bir alanda özel bir çalışma yürüttü. Ekipler bölgedeki esnaf, taksi sürücüleri, öğrenciler ve özel güvenlik elemanlarından oluşan onlarca kişiyle birebir görüşerek kuşkulu aradı. Bu sırada zanlıların bıraktığı izlerden yararlanan ekipler, saldırganların gazetemizin çevresinde çok sık dolaştığını, toplantı için yakındaki tesisleri kullandığını ve gereksinimlerini de bölgeden karşıladıklarını saptadı. Alan çalışmasından elde edilen verilerle operasyon, zanlılara ulaşılabilecek 4 ayrı noktaya yayıldı, bilgi ve robot resimler arşivle karşılaştırıldı. On binler gözyaşlarıyla uğurladı Danıştay 2. Daire Üyesi Özbilgin için düzenlenen törenlere Cumhurbaşkanı Sezer, Genelkurmay Başkanı Özkök ile kuvvet komutanları, 5 bakan, CHP lideri Baykal, Eski Başbakan Ecevit, siyasi parti liderleri, milletvekilleri, Da nıştay’a mensup yargı üyeleri, avukatlar, rektörler, öğretim görevlileri, TSK mensupları, öğrenciler ve on binlerce yurttaş katıldı. Ankara Garnizonu’ndan subay ve astsubaylar Kocatepe Camisi’ndeki cenaze töreninde hazır bulundu. Laik demokratik Cumhuriyete sahip çıkan yurttaşlar sık sık ‘Katil Başbakan’, ‘Mollalar İran’a’, ‘Laikliğin düşmanı Meclis Başkanı’ gibi sloganlar attı. (Fotoğraf: AA) ‘Güçleri yetmeyecek’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Türkiye’nin laik, demokratik bir cumhuriyet olduğunu vurgulayarak laikliğin yeniden yorumlanması gerektiğini belirten TBMM Başkanı Bülent Arınç ile hükümet üyelerine sert tepki gösterdi. Sezer, ‘‘Bu saldırıya neden olanlar tutum ve davranışlarını yeniden gözden geçirmelidirler. Laikliği çeşitli biçimlerde yorumlayarak içini boşaltıp demokrasiyi, dolayısıyla rejimi yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir’’ dedi. Sezer, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı nedeniyle yayımladığı mesajının büyük bölümünü Danıştay’a yapılan saldırıya ayırdı. Sezer, saldırıyı, ‘‘Bu olay hiçbir zaman hafife alınamayacak, günü kurtarmaya yönelik değerlendirmelerle geçiştirilemeyecek niteliktedir’’ diye değerlendirdi. Sezer, ‘‘Danıştay’a yapılan saldırı aslında laik Cumhuriyete yapılan saldırıdır’’ dedi. Mesajında laikliğin yeniden yorumlanmasını isteyen Arınç ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a da yanıt veren Sezer şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Bu saldırıya neden olanlar tutum ve davranışlarını yeniden gözden geçirmelidirler. Türkiye Devleti, laik, demokratik bir Cumhuriyettir. Laikliği çeşitli biçimlerde yorumlayarak, içini boşaltıp demokrasiyi, dolayısıyla devlet rejimini yıkmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Mesajında gençlere de seslenen Sezer, ‘‘Yaşamınıza dogmalarla ve boş inançlarla değil, çağdaş değerlerle yön vermelisiniz’’ dedi. ‘Dünden daha kararlıyız’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay Başkan ve Başsavcıları, Danıştay 2. Daire üyelerine yapılan saldırıyı kınayan ortak bir açıklama yaptı. Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, Yargıtay Başkanı Osman Arslan, Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Nuri Ok ve Danıştay Başsavcısı Zafer Kantarcıoğlu’nun katıldığı toplantıda ‘‘Yüksek Yargı Organlarının Saldırıya İlişkin Ortak Basın Açıklaması’’ başlığını taşıyan ve ‘‘Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkan ve Başsavcıları’’ imzasını taşıyan 1.5 sayfalık metin kamuoyuna duyuruldu. Çörtoğlu tarafından okunan açıklamada şu görüşler vurgulandı: Katliam girişimi: ‘Katliam girişimi’ni devletimizin varlık nedeni olan demokratik, laik cumhuriyete yönelmiş bir saldırı olarak kabul ediyor ve bu girişimi şiddetle ve lanetle kınıyoruz. Tarihe kara sayfa: Cumhuriyet tarihimizde kara bir sayfa olarak anılacak olan bu saldırı dolayısıyla yargı dışında da laik, demokratik devlet düzenini koruma görevleriyle yükümlü olanlara bu görevlerini tekrar hatırlatıp, bu yolda verilen yargı kararlarına karşı kimi siyasiler ve basın organlarının sorumsuzca beyan, kışkırtma ve tutumlarının ağırlıklı etkisi olduğu gerçeğini de kamuoyunun takdirine sunarız. Ortak açıklama, salonda bulunan hâkim ve savcılar tarafından dakikalarca ayakta alkışlandı. Bu sırada saldırının hemen arkasından olay yerinden kaçan militanları gören bir görgü tanığının ifadeleri polise ciddi yarar sağladı. Uzmanlar bölgede sıklıkla gezenleri tek tek mercek altına aldı ve süzgeçten geçirilenlerle birlikte zanlıların çevresindeki alanı daralttı. İstihbaratçıların ilk kuşkularında, karşılarına gazetemize üçüncü el bombasını atan avukat Alparslan Arslan çıktı. Arslan’ın Göztepe Camisi ile Ermeni konferasındaki protestocular arasında olduğu saptandı. Ancak cep telefonunu kapatan Arslan’a bir türlü ulaşılamadı. Uzmanlar Arslan’ın çevresinde bir suç örgütü olduğunu saptayınca, organizasyon şemasını çizdi ve zanlıları tek tek belirledi. Operasyon 6 gününe yaklaştığında Danıştay saldırısı yaşandı. Polis bu olayın ardından iki saldırıda paralellik olduğu konusunda bilgileri somutlaştırdı ve ilişkiler pamuk ipliği gibi çözüldü. Türkiye’yi sarsan saldırıları gerçekleştiren ve ülkücü gelenekten gelen elebaşı Alparslan Arslan’ın arkasında karanlık bir organizasyon var mı?.. Uzmanlar operasyonla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: ‘‘Zanlıları yakalamak için Cumhuriye’e söz vermiştik. Gazete de mağdur olmasına karşın yöneticiler olgun davrandı, bir suçlamaya girmedi. Zanlılar eylemler sırasında amatörce davrandılar. Bölgede kamera olmasını göz ardı ettiler, pervasız davranarak yüzlerini gizleme gereği duymadılar. Bu organizasyonun içinde beş kişi var, elebaşı da avukat Alparslan Arslan. Silahları bu kişi temin etmiş. Yardımcısı Osman Yıldırım ise bombaları temin etmiş. Ancak ikisi de silah ve mühimmatı kimden aldığını söylemedi. Yıldırım, eski TİT üyesi Semih Tufan Gülaltay’ın hemşerisi. Emekli asker Muzaffer Tekin’in ise organizasyonun içinde olduğuna yönelik İstanbul’daki soruşturma sırasında bir saptama yapılamadı. Ankara’daki uzmanlar hem bu konunun hem de olayın arkasında birileri var mı, onun peşinde.’’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle