Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
28 NİSAN 2006 CUMA KURAMCI, FİLOZOF VE TERAPİST bilim/teknik/çizgilik/bulmaca C 17 Freud 150 yaşında n aziler tarafından Viyana’dan sürüldükten sonra 1939 yılında Londra’da yaşama veda eden Freud, dünya uygarlık tarihine farklı kimlikler altında damgasını vurdu: ?Aklın ve bilincin uçsuz bucaksız dünyasını keşfe çıkan ünlü bir KURAMCI. Freud’a göre sancılı anılar, karanlık zindanlarından kaçıp rüyalar aracılığı ile seslerini duyurmaya çabalar. Anıların ağırlığına dayanamayanlar hastalanır. ? Çocukluk deneyimlerini kader olarak değil, karakterin oluştuğu bir pota olarak tanımlayan bir FİLOZOF. ? Spesifik bir tedavi yöntemi olan psikoanalizi icat eden bir TERAPİST. Psikoanaliz, tanısı konulabilen zihinsel bozuklukların konuşma yoluyla tedavi edilebileceği inancına dayanan bir tekniktir. Bu teknik ile o güne dek dualara, adak adamaya, şeytan çıkartmaya, ilaçlara, ameliyatlara ve beslenme şeklini değiştirmeye dayalı tedavi şekilleri terk edildi. Bunların yerine sempati duyduğunuz bir doktorun hazır bulunduğu seanslarda anılarınızı hatırlamanız ve bunları dile getirmeniz isteniyor. Bu yöntem günümüzün teknolojik yapısıyla çelişmekle birlikte, psikiyatri hastalarının yıllardır kullandığı Prozac dağları altında yitip gitmedi. Gerçi bugün, haftada 4 kez terapistinin kanepesine uzanıp çocukluğunda yaşadığı rahatsız edici anıları anlatanların sayısı çok az. Ancak yaygın olarak kullanılan çeşitli konuşma terapileri Jung ve Adler analizleri, bilişsel davranışsal ve psikodinamik terapiler Freud’un görüşlerinin ne denli köklü ve kalıcı olduğunu gösteriyor. Freud’un etkisi yaşantımızın her alanında kendini gösteriyor. Eğer o olmasaydı, Woody Allen yalnızca saçmalayan bir komedyen olarak kalırdı; Oidipus sıradan bir Yunan Kralı olarak tarihe geçer, Oidipus kompleksi bahanesi ile sürekli olarak anılmazdı; Napolyon’un o büyük hırsının altında kardeşler arasındaki rekabetin yattığı bilinmezdi. Freud’a göre Napolyon kendinden büyük Joseph isimli erkek kardeşiyle arasındaki rekabet nedeniyle sürekli olarak kendini kanıtlama ihtiyacı içindeydi. ABD’de Freud, bilim adamı kimliğinden çok edebi bir kişilik olarak ele alınıyor. Geçen yıl Newsweek dergisi Freud’u, Karl Max ile birlikte zamanında etkili olmuş, ancak bugün etkisini yitirmiş filozoflar sınıfına dahil etmişti. Oysa dergiye göre Darwin’in entelektüel etkisi bugün bile geçerliliğini sürdürüyor. Bugün pek çok bilim adamı Freud’a haksızlık yapıldığını düşünüyor ve bunu telâfi etmek için 6 Mayıs tarihinde doğumunun 150. yıldönümünde çok sayıda üniversite ve eğitim kurumunda çeşitli etkinliklerle anılacak. Bu etkinliklerde temel olarak şu sorunun yanıtı aranacak: Freud hâlâ yaşıyor mu? Eğer yaşıyorsa, Freud’u canlı tutan nedir? FREUD’UN YENİDEN KEŞFİ Freud’un Kongre Kütüphanesi arşivindeki ambargolu kitaplarının bilim adamlarının yararlanması için açılmasıyla Freud’un öğretileri şimdilerde yeniden tartışmaya açıldı. Freud’a karşı çıkanlar, yıllardır savundukları fikirlerin bu kitapların gün ışığına çıkmasıyla daha sağlam temellere oturduğunu iddia ederek, Oidipus kompleksinin evrenselliğinin, penis kıskançlığının ve çocukluktaki cinsel fantezilerin tümüyle yanlış kavramlar olduğunu söylüyor. Ne var ki herkes Freud’a karşı değil. Chicago Üniversitesi’nden psikiyatr Jonathan Lear, Freud’un görüşlerinin bir çekirdek fikre indirgenmesini savunarak, bu çekirdek fikrin de insan yaşamının bir çelişkiler yumağı olduğu görüşüne dayandırılması gerektiğine inanıyor. Biz bu çelişkiyi göremeyiz, çünkü bunlar aktif olarak bastırılmış içgüdüler ve arzulardan kaynaklanır ve bilinç bunları kabule yanaşmaz. Bu çelişkileri tespit edip çözümlemek –çünkü bunların pek çoğu sembolizmin örtüsü altında gizlenmiştir analizle mümkündür. Bunun dışında her şey tartışılabilir. Freud’un en sadık taraftarları bile çalışmalarının tümünü ayrıntılarıyla kabule yanaşmıyor. Bu kişiler ayrıntılardan çok, Freud’un çalışmalarını ana hatlarıyla ele almayı tercih ediyor. "Freud pek çok konuda büyük yanılgı içindeydi" diye konuşan Michigan Üniversitesi’nden psikolog James Hansell, "Ancak Freud’unki tuhaf bir yanılgıydı. Her şeyden önce olaylara farklı bir gözle bakmamızı sağladı. Anlamları daha derinlerde aramamız gerektiğini ve motivasyonları öğretti" diyor. Psikiyatrlar, akıl hastalıklarını tedavi etmek için eğitim gören tıp doktorlarıdır. Bu kişiler tipik olarak kendilerine başvuran kişileri ilaç ile tedavi etmeye eğilimlidir veya hastane ve kliniklerde ağır hastaları iyileştirmeye çalışırlar. Cortot ile mülakat stanbul’un musiki âlemi bu kış pek büyük kompozitörler vardır. Bu hususmesut bir mevsim geçirdi. Astrok, Bita en ziyade Ruslar ilerlemişlerdir. Esalinder, Marto, Levi gibi Avrupa’da çok sen Rus musikisi Şark’a çok yakındır. tanınmış yüksek artistler şehrimizi ziyaRimskiKorsakov ve Stravinski, Şark ret ederek bize çok heyecanlı saatler yamusikisini Garb’a çok yaklaştırmış şahşattılar. Paris Konservatuarı’nın direktösiyetlerdir. Bütün bu kompozitörlerin rü mösyö Alfred Cortot, bu heyecanlı saeserlerinde Şark’ın esrarengiz ve husuatlere birkaç tanesini daha ilave etmek si güzelliği canlandırılmıştır. Musikiniüzere birkaç günden beri misafirimizdir. zin diğer bir hususiyeti de şudur ki, baEvvelki akşam verdiği ilk konserde Fransit melodiler, dinleyende tatlı ve kibar sız Tiyatrosu’nun salonu son zamanlarbir tesir bırakıyor. da pek az görülen bir kalabalık ile dolmuş Antonio Vivaldi... Hangi bestekârların eserlerinden tu. daha ziyade duygulanırsınız ve bunMösyö Cortot bu musikiperver kitleyi, kalplere nüfuz ların içinde en çok kimleri takdir edersiniz? eden sihirli parmaklarıyla hakikaten büyüledi ve deliceFikrimce Wagner, Beethoven, Bach gibi meşhur sine alkışlandı. 18. asrın yüksek bir klasiği olan Antonio adamlar dünyanın eşsiz bestekârlarıdır. Fakat öyle zaVivaldi’nin konçertosunu çok büyük bir başarıyla çaldı. manlar olur ki, Schumann ve Chopin’de duyduğum Vivaldi’nin eserleri kemanla çalındığı zaman nisbeten zevk ve heyecanı Bach’ta ve Beethoven’de bulamam... daha tatlıdırlar. Çünkü kemanın sesi esasen melodiktir. Siz kompozisyonla uğraşıyor musunuz? Halbuki sadası soğuk ve madeni olan piyanoda bu klaHayır, kompozisyonla hiç uğraşmadım. Büyük üstadsik eserleri beğendirebilmek için fevkalade çalmak bilarımız çalmak için kâfi derecede eser bırakmışlardır. le kâfi değildir. Aynı zamanda iki asır öncesinde VivalBunlar benim başka eserler ilave etmekliğime lüzum di’nin duyduğu heyecanları hissetmek ve halka hissetgöstermeyecek kadar yüksek eserlerdir. tirmek lazımdır. Üstad’a, Marto’ya sorduğum gibi, Avrupa’dan profesör getirtmek meselesinden bahsettim. Cortot Alfred Cortot bu başarısıyla zamanımızın en yüksek virtüözde, Marto ile aynı fikirdedir; lerinden biri olduğunu isbat etmiştir. Sensans’ın (Saint“Buradan genç ve yetenekli gençler göndererek AvSaens) yalnız sol ele mahsus borresiyle, Şopen’in (Chorupa’da tahsil ettiriniz” dedi. “Milli musikinizin yükselpin) 24 prelüdü, bize Cortot’nun yüksek teknik ve kuvmesi için bundan başka çare yoktur”. vetini anlamak fırsatını bahşetti. Mösyö Cortot, büyük ve faydalı musiki eserlerini halSalahiyetdar (yetkili) ve yüksek bir artistin musiki hakka layıkıyla tanıtmak için yüksek orkestralara sahip olkındaki fikirleri amatörlerimiz için faydalı olacağından mamız lazım geldiği ve musikinin Türkiye’de gelişmekendisiyle görüştüm. Balkanlar’ı, Bükreş’ten ilerisini tasinin ancak mükemmel orkestralara sahip olmaya bağnımadığını, İstanbul’a ilk defa geldiğini söyledi ve “Biz musikişinaslar daima Şark’a (Doğu’ya) âşıkız” dedi. lı bulunduğu fikrindedir... Türk ve Şark musikisini tanıyor musunuz? Üstad, konserlerine gösterilen alakadan çok memParis’teki sergide Türk ve Şark musikisini dinlemişnundur. Kendisine teşekkür ederek yanından ayrılırken; “Musikiye olan bu aşkınız ilerde size çok büyük batim. Bilhassa “ritim” bolluğu dikkat çekicidir. Mamafih, şarılar vaat ediyor” diyordu. modern Türk musikisi hakkında hiçbir fikrim yoktur. FaNadir Nadi / 14 Nisan 1926 kat Garb’da da alaturka musiki ile uğraşmış ve uğraşan İ Psikoanaliz lüks mü? p sikoanalizin giderek daha az tercih edilmesinin bir nedeni de, sigorta şirketlerinin ayda yaklaşık 2.000 doları bulan ucu açık bir tedavi masrafının altına girmek istememesidir. 1950’lerde analiz bir statü sembolü ve üst sınıfa dahil olmanın bir göstergesiydi. Bugün bu boşluğu kozmetik sanayi dolduruyor. Ancak analiz hâlâ "lüks tüketim maddesi" olarak görülmeye devam ediyor. "Kısa bir terapiye veya ilaca cevap vermeyen çok sayıda insan vardır" diye konuşan Gobbard, "Psikoterapiye gelenlerin bazıları birisi tarafından dinlenmek ve anlaşılmak istiyor olabilir. Kendileriyle ilgili gerçekleri bilmek isteyebilirler. GÜNLÜK YAŞAMDA FREUD rur duyacak hale geldiğinden yakınan Dr. Sulkowicz, Freud’un mantık dışı ve bilinçaltı konusundaki bulgularının iş hayatında geçerliliğinin hâlâ koruduğuna dikkat çekiyor. Öyle ki üst düzey yöneticilerin (CEO’LAR) bile ebeveynlerinden bekledikleri onayı ofise taşıdıklarına tanık olduğunu belirtiyor. Sulkowicz, Freud’un grup dinamiği ve kardeşler arasındaki rekabetin CEO’ların performanslarını etkileyen en önemli faktör olduğunu ileri sürüyor. FREUD VE AMERİKALILAR Freud 1909 yılında kısa bir süre ziyaret ettiği ABD’yi 1930 yılında yayımlanan "Civilization and Its Discontents" isimli kitabında şöyle tanımlıyor: "Amerikalılar! Gözü paradan başka bir şey görmeyen bir güruh. Uygarlığın geleceği için bu insanları bir tehdit olarak görüyorum. Bunu fırsatını bulduğum anda kendilerine söylemeliydim." Bu kitabı yazdığında Freud yaşlanmıştı. Kitap genel olarak Freud’un sosyal uzlaşma üzerindeki psikolojik düşüncelerini içeriyordu. İnsanlar güvence ve uygarlığın sağladığı konfor karşılığında, içgüdüsel saldırganlıklarından ve cinsel yönden üstünlük kurma dürtüsünden vazgeçmiş görünüyor. Ancak Freud’a göre bu kolay bir pazarlık değildi. Bu içgüdüler çok güçlüdür ve bunların bastırılması bilinçaltında bir takım çelişkiler doğurur. Bunlar Lear’ın bahsettiği "Çekirdek fikri" oluşturur. Ve bu çekirdek fikir, isimlendiremediğimiz bir hastalığa yol açtığı gibi insanın doğasına kazındığı için tedavi edilmesi olanaksızdır. Lear, bu bağlamda, Freud’un ününün 1990’larla en düşük noktasına erişmesinin rastlantısal olmadığını söylüyor. Çünkü o dönemde Soğuk Savaş sona ermiş ve Fukuyama’nın ‘Tarihin Sonu" isimli kitabı en çok satanlar listesinde birince sıraya yerleşmişti. Fukuyama Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla tüm dünyada liberal demokrasinin yolunun açılacağına inanıyordu Ancak Fukuyama’nın bu öngörüsü 11 Eylül 2001 tarihinde yerle bir oldu. Lear bu konuda şunları söylüyor: "Tarihin sonu, süregelen insan çelişkisi dinamiğinin sona ereceği umudundan başka bir şey değildi. Ancak Freud, insanlar tarafından yazıldığı sürece tarihin hiçbir zaman sona ermeyeceğini söylüyordu." Reyhan Oksay Kaynak: Newsweek, 27 Mart 2006 Freud’un tekniğinin özü de zaten budur. İçsel yolculukların büyüsüne kapılan Freud, bu tutkusunu "Psyhopathology of Everyday Life" isimli kitabında dile getiriyor. Bu kitapta, Freud, serbest çağrışım tekniğini örneklerle anlatır. Bu teknikte hastanın ne kadar uygunsuz ve gereksiz olursa olsun, düşündüğü her şeyi söylemesi istenir. Tarihçi Peter Swales bu kitaptaki örneklerin pek çoğunun başkalarının başından geçmiş gibi gösterilmesine karşın, Freud’un kendi başından geçtiğini ileri sürüyor. San Diego’daki Kaliforniya Üniversitesi’nden bilinç felsefecisi PatriciaChurchland, "Shakespeare, psikoanaliz sözcüklerinden yararlanmadan insan doğasını çok büyük bir başarıyla anlatabiliyordu. Kaldı ki bugün analizde kullanılan dilin yerini sinir bilimde kullanılan jargon alıyor. Örneğin insanlar endorfinlerini yükseltmekten bahsediyor. Aceleciliği ile tanınan bir kişinin ‘frontal tip’ olduğu söyleniyor. Bu şekilde beynin dürtü kontrolünden sorumlu bölgesine gönderme yapılıyor" diyor. New York Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden psikiyatri bölümü profesörlerinden Dr. Kerry J. Sulkowicz, son yıllarda insanların kendilerini tanıma merakından vazgeçtikleri için psikoanalizin gündemden düştüğünü ileri sürüyor. Özellikle büyük şirketlerin yönetim kademelerinde insanların kendilerine yabancılaşmalarından gu ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY