08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 MART 2006 CUMA haberler CUMA ORHAN BURSALI Sezer: AKP Avrupa’yı unuttu Almanya izlenimlerini gazetemize anlatan DSP Genel Başkanı Sezer, Avrupa’daki Türklerin ‘kuşatılmışlık duygusu’ içinde olduğunu vurguladı AYKUT KÜÇÜKKAYA C Büyük Vurgun rem Ahmediye, Kuzguncuk Beylerbeyi, Beylerbeyi Çengelköy, Çengelköy Vaniköy, Vaniköy Göksu... Say say bitmiyor! Fiyatlara bakıyorum, bütün bunlar için biçilen fiyat topu topu 2 milyar dolarcıkmış! Yalandan kim ölmüş! Ne kadar sürede bitecekmiş? 3 yılda! Gel de inanma! Birileri bizim ‘‘saf ve iyi niyetli’’ Başkan’ı kafakola almış durumda! Zaten Başkan da buna hazır ve nazır! Birincisi: Bu projeler İstanbul’a ihanet, denizyollarına ihanet, insanları kolay ve ucuz toplu taşımaya en büyük ihanetten başka bir şey değil.. İkincisi, bu tünelleri değil iki milyar dolara, değil 22 milyar dolara, 42 milyar dolara bitiremezsin! Üçüncüsü, bu projeler İstanbul’un ulaşım sorununu çözmüyor.. Ama Başkan ulaşımdan, özel arabaların ulaşımını anladığı için, zaten İstanbullu ile arasında 180 derece anlayış ve kavrayış farkı var! Dördüncüsü, bu projeler 3 yılda değil, 13 yılda bile bitirelemez, 23 yıla sarkar! Beşincisi, bu projeler İstanbul’un içine eder, İstanbul’un bütün kaynaklarını yer bitirir! İstanbul’u yaşanmaz ve içinden çıkılamaz hale getirir! Altıncısı, bu projeler, sadece inşaatçı milyarderler yaratır, büyük bir rant kapısı açar, sonu gelmez bir dipsiz kuyu oluşturur İstanbul bütçesinde! Yedincisi, öncelikle sen metroları geliştir, bitir, kullanıma sok! İstanbullu bu projelerin hayata geçmesini derhal ve hemen önlemek üzere girişimlerine başlamalıdır! Nerede, o ünlü sivil toplum örgütleri, kentçi mentçi! Yoksa Başkan’ın çayırında otlakçılık mı yapıyorlar! ??? Tüneller projesine en büyük hayırı çekmek için yaşadığımız tek bir örnek yeter: ‘‘Devletsiyasetmüteahhit yolsuzluk üçgeninin 30 yıllık özeti: Bir türlü bitmeyen 10 kilometrelik Ayaş Tüneli 700 trilyonu yuttu.. Bakana göre bu gidişle 8 milyar dolar daha yutacak.’’ (Sabah, 21.3.2004) Durdurun Topbaş’ı! 5 İ DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, yaşanan bir dizi gelişme nedeniyle Avrupa’daki Türk toplumunun adeta ‘‘kuşatılmışlık duygusu’’ içinde olduğunu belirterek, ‘‘Bunda AKP iktidarının çok büyük sorumluluğu var. İnsanlarımız haklı olarak ‘Kendilerine sahip çıkılmadığı’, ‘Avrupa’nın ortasında yalnız bırakıldıkları’ ve ‘Avrupa’daki Türklerin hükümetin umurunda olmadığı’ duygusuna kapılmışlar. Çok da haklılar’’ dedi. manya’daki Türk toplumunun en büyük sorunu; sahipsizlik. AKP hükümeti yurtdışındaki Türkleri tümüyle unutmuş gözüküyor. Yurttaşlarımızın sorunları, Alman hükümetine ve diğer ilgili ülkelerin hükümetlerine aktarılmıyor. Kamuoyunu tatmin amacıyla dahi olsa, tepki bile gösterilmiyor. O bakımdan üzülerek ifade etmek istiyorum ki, yaşanan bir dizi gelişme nedeniyle Avrupa’daki Türk toplumu adeta bir kuşatılmışlık duygusu içinde.’’ TÜRKLER AKP’YE TEPKİLİ En önemli konulardan birinin ‘‘gizli çifte vatandaşlıkla ilgili’’ olduğuna dikkat çeken Sezer, ‘‘2000 yılından beri Almanya’da yürürlükte olan Yurttaşlık Yasası, ‘Alman vatandaşı olmak istiyorsan, kendi ülkenin yurttaşlığından çıktığını kanıtlamalısın’ diyor. ‘Bunun aksine hareket edenlerin Alman yurttaşlığı otomatikman düşer’ diye ekliyor. Uygulamanın 100 bin civarında Türk vatandaşını da kapsadığı söyleniyor. Bugüne kadar 20 bin Türk’ün, bu yasa nedeniyle Alman yurttaşlığını kaybedip, sadece Türk vatandaşı olarak buradaki yaşamını sürdürdüğü ifade ediliyor’’ dedi. Gurbetçinin bu konuda AKP hükümetine tepki gösterdiğinin altını çizen DSP lideri, şaşırtıcı bir iddiayı da şu sözlerle gündeme getirdi: ‘‘Hükümet ne yazık ki, konuyu bugüne kadar Alman tarafıyla müzakere konusu bile yapmamış; gündeme getirmemiş. En azından kamu DSP lideri Sezer, Almanya temaslarını ve izlenimlerini gazetemize değerlendirdi. ‘‘Avrupa’da 4.5 milyon, Almanya’da 22.5 milyon Türk var. Yani Türkiye’nin bir parçası da Avrupa’da’’ diye konuşan Sezer, yurttaşların Türkiye’de borçlanarak kesin dönüş yapmadan emekli olabilme hakkının tanınmasını istediğini aktardı. Sezer, konuşmasını şöyle sürdürdü: ‘‘Anımsanacağı gibi, bir süre önce AKP hükümeti çok haksız bir biçimde borçlanma bedelini günlük 5 dolara çıkarmıştı. Sonra, tepkiler karşısında 3.5 dolara indirmek zorunda kaldılar. Ama 3.5 dolar da çok yüksek. Bütün bunların ötesinde Al oyunda bu yönde bir bilgi yok. Bu nedenle Türkler, AKP hükümetine çok tepkili. Hatta, bazı bürokratların Alman hükümetine Türkleri ihbar ettiği yolunda söylentiler var ki, çok üzücü.’’ ‘‘Bir başka konu da ‘Vicdan Testi’ denilen uygulama’’ diyen Zeki Sezer, Baden Württemberg eyaletinde başlayan bu konunun, diğer eyaletlere de yayılmaya başladığını belirtti. Sezer, bu uygulamayı da, ‘‘Tartışma konusu bu test ile, Alman makamları Alman vatandaşlığına geçecek olan yabancılara, özellikle Müslümanlara 32 soruluk bir sınav yapılmasını öngörüyor. Almanlar böyle bir uygulama ile, güya Alman vatandaşı olacak kişilerin Alman yasalarını ve Alman toplumunun değer yargılarını nasıl gördüklerini saptamak istiyorlarmış. Konu, Almanlar arasında bile yoğun olarak tartışılıyor ve kimilerince Alman Anayasası’na aykırı bulunuyor. Kesin olan bir şey varsa; bu, yabancıların Almanya’ya uyumunu zorlaştıracak, kendi içlerine kapanmalarına yol açacak bir uygulama. ‘HÜKÜMET SORUMLU’ Hollanda’nın ardından Almanya’da da yabancıların çeşitli ortamlarda anadillerini kullanmalarının engellenmesi girişimleri olduğuna dikkat çeken DSP Genel Başkanı, bu durumun Avrupa’daki Türk toplumu arasında ‘‘şiddetli tepkilere yol açtığını’’ gözlemlediğini aktardı. Sezer, ‘‘karikatür krizi’’ni hatırlatmamız üzerine ise, ‘‘Doğal olarak ‘karikatür krizi’ gibi olaylardan son derecede etkileniyorlar. Gelişmelerin Avrupa’daki Türkleri daha da içine kapanık bir hale getirmeye başladığını görmemek olanaklı değil. Bunda AKP iktidarının çok büyük sorumluluğu var. İnsanlarımız haklı olarak ‘Kendilerine sahip çıkılmadığı’, ‘Avrupa’nın ortasında yalnız bırakıldıkları’ ve ‘Avrupa’daki Türklerin hükümetin umurunda olmadığı’ duygusuna kapılmışlar’’ tespitinde bulundu. ‘BÜYÜK ENDİŞE YAŞANIYOR’ Sezer, Almanya’daki Türklerin Türkiye’deki gelişmelere bakışını ise şöyle açıklıyor: ‘‘Kuşkusuz, Türkiye’yi çok yakından izliyorlar ve önemli bir kısmını da çok kaygılı gördüm. Bizim burada duyduğumuz kaygıları, onlar da orada yaşıyorlar. Türkiye’nin 80 yıllık çizgisinden çıkmaya; laik, demokratik Cumhuriyet, Atatürk ilke ve devrimlerinden sapılmaya başlandığı konusunda büyük endişe yaşanıyor. Türkiye’nin birlik ve bütünlüğü konusunda ciddi endişe duyuyorlar. Sordukları soru şu: Türkiye nereye gidiyor? Kıbrıs’ta neler oluyor? Bu işsizlikle, yoksullukla nereye varılacak?’’ Çelebi: Sol, umudun adresi OZAN YAMAN İZMİR DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Türkiye’de işlerin iyi gitmediğini ve yurttaşların geleceğe güvenle bakmadığını vurgulayarak ‘‘Hepimizin bir umuda ihtiyacı var. Bu umudun adresi açık. Bu adres soldur’’ dedi. 10 Aralık Platformu’nun düzenlediği ‘‘Solun İzmir Buluşması’’ toplantısı dün Atatürk Spor Salonu’nda gerçekleştirildi. Açılış konuşmasını Süleyman Çelebi’nin, başkanlığını Derya Sazak’ın yaptığı oturumda, Burhan Şenatalar, Ersin Salman, Ertuğrul Günay, Meral Okay ve Vicdan Baykara konuşmacı olarak yer aldı. DİSK Başkanı Çelebi, bugün yaşanan olumsuz tablo içinde Türkiye’yi sağa teslim etme lükslerinin olmadığını belirterek ‘‘10 Aralık Platformu bu amaç etrafında bütünleşen herkesin katılımına ve katkısına açık olarak hasevdasıyla yola çıktık. Sorunumuz bugünkü siyasal ve ekonomik sistemledir. Kimse liderlerin iki dudağı arasında siyaset yapmayacak. İtaat değil, liyakat esas olacak. Bir kez daha duralım ve kendimize soralım. Dünyanın çeşitli ülkelerinde solcular, sosyalistler, sosyal demokratlar yıllar sonrada olsa özeleştirilerini yapıyor ve bir araya geliyorlar. Ardından iktidara yürüyorlar. Onlar bunu başarıyor biz neden başarmayalım. Biz de bir araya geleceğiz solu yenileyeceğiz, kitleselleştireceğiz.’’ Prof. Şenatalar da, son dönemde Türkiye’de sol oyların yüzde 25’lerin üzerine çıkamamasına vurgu yaparak ‘‘Bu kabul edilemez. Bu bizim kaderimiz değil. Buna kader demek için Türkiye’nin geçmiş sol deneyiminden habersiz olmak gerekir. Türk solunun gücü tek başına iktidar olmaya yeter’’ diye konuştu. stanbul Belediye Başkanı, özürler dileyerek söylemek gerekirse, İstanbul’un ‘‘içine ediyor’’! Kötü niyetinden mi? Şart değil! İnsan iyi niyetli olarak da her şeyi mahvedebilir! Topbaş, bir süredir ‘‘kamuoyu yapıcıları’’ diye değerlendirdiği gazeteleri dolaşıyor, desteklerini arıyor ve alıyor, planlarını masaya yayıyor, ekibi de yanında, ‘‘müthiş’’ planlarını açıklıyor: İstanbul’un altı köstebek yuvası gibi kazılacak, büyük tüneller yapılacak! Dolmabahçe’den girecek, Kasımpaşa’dan çıkacağız!.. Taksim’den girecek arabalar, 17 dakikada havaalanına varacak! Bu güzergâhta yapılacak tünellere bakın: Kadırgalar Dolapdere 1080 m. Dolapdere Piyalepaşa 1150 m. Halilpaşa Kâğıthane 1550 m. Eyüp Davutpaşa 5800 m. Davutpaşa Bahçelievler 4400 m. Bahçelievler Çobançeşme 2960 m. Nedenmiş? 17 dakikada havaalanına gitmek içinmiş. Bunu siz gelin 25 dakika yapın! Havaş, zaten Taksim’den Unkapanı Sahilyolu’ndan 3540 dakikada havaalanına varıyor! İyi niyetini, bizi ve zamanımızı ne kadar çok düşündüğünü görüyor musunuz? Bizi 1015 dakika daha önce Taksim’den havaalanına taşımak için 7 km’den fazla tünel kazacak, yer yer yüzlerce metre aşağıya inecek, havaalanı yolu onlarca kilometre daha uzayacak, onlarca lira daha fazla benzin yakacağız... İnsaf, bütün basın, bütün millet, İstanbul’da kim yaşıyorsa, Başkan’ı kös kös dinliyor, vay canına ne büyük proje, İstanbul İstanbul olalı böylesini görmemişti, diyor ve kafa sallıyoruz.. Enayiler, aptallar kentine dönüştük! ??? Sadece bu kadar değil tabii: Dolmabahçe Fulya Yıldız’dan Ortaköy’e 5 km.! Bebek İstinye arası 4.5 km.; Tophane Şişhane, Samatya Davutpaşa, Kadıköy Kuşdili, Ha reket edecek. Ve bu süreç solun iktidarını yaratarak siyasal yetkinliğe ve halk desteğine en kısa sürede ulaşacaktır’’ dedi. Platformun çalışmalarını engellemek isteyen kesimler olduğunu belirten Çelebi, şunları söyledi: ‘‘Bizi eleştirenler önce ellerini vicdanlarına koysun. ‘Küçük olsun benim olsun’ anlayışından uzaklaşın. Bizler kişisel ikbal içinde değiliz. Türkiye S evgili okurlarım, 1991’de Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle başlayan ‘‘Küreselleşme’’, 2001 yılında New York’un ve Washington’ın El Kaide tarafından vurulmasıyla İkinci Aşamasına geçti. ‘‘Tarihin sonunun geldiğini’’, ‘‘Savaşların artık bittiğini’’, ‘‘Dünyanın liberal ekonomi egemenliğinde refaha doğru yol alacağını’’ ilan eden Birinci Aşama ancak on yıl sürdü. ??? Küreselleşme’nin İkinci Aşaması, ‘‘Terörün küreselleştiği’’, ‘‘Zengin ve yoksul ülkeler arasındaki farkın açıldığı’’, ‘‘ABD’nin saldırganlaştığı’’, ‘‘Dinler ve mezhepler arası çatışmaların yeniden şiddetlendiği ve yaygınlaştığı’’ bir dönemi belirliyor; kaç yıl sürecek belli değil. ??? İnanca dayalı din ve mezhep, bireylerin, özellikle de meslek sahibi olmayan ve kendini kişisel olarak kanıtlamamış olan bireylerin esas kimliğini oluşturur; Tarım Dönemi’nden, Ortaçağ’dan, ülkelerin ve yönetimlerin kendilerini din ve mezheple özdeşleştirdiği, bireylerin de bu özdeşlik için AYDINLANMA EMRE KONGAR Dünya ve Türkiye Ortaçağ’a mı Gidiyor? amacı İslamı korumak ve kurtarmak, hedefi Sovyet Rusya olan bu yatırım, düşmansız kalmış, amacına uygun olarak İslami İdeoloji çerçevesinde, Ortadoğu’daki Filistinİsrail anlaşmazlığını kullanarak Batı’ya karşı yönelen bir hareket haline gelmiştir. Bilişim Devrimi’ni yaşayan dünyadaki liderliğini sürdürmek isteyen ABD, bu hareketin hedefi haline gelince, derhal bu çatışmayı, dünyadaki yeniden konuşlanma stratejisine uygun olarak kullanmaya başlamış, din ve mezhep eksenindeki ayrışmayı ve düşmanlığı körüklemiştir. de tanımlandığı dönemden gelir; toplumların ve bireylerin bilinçaltlarına adeta kazılmıştır. ??? Endüstri Devrimi, dine dayalı kimliğin üzerine milliyet kimliğini getirmiş, ana dinsel ve mezhepsel kimliği ortadan kaldırmamıştır. SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ Soğuk Savaş döneminde, Amerika’nın önderliğindeki Batı, dinsel ve milli kimlikleri yadsıyan ve bir Sınıf Diktatörlüğü olduğunu iddia eden Sovyetler Birliği’ne karşı, ideolojik bir savaş stratejisi olarak dinci ve milliyetçi akımları desteklemiş, beslemiş, pompalamış, El Kaide gibi antikomünist gerilla örgütlerini örgütlemiş ve finanse etmiştir. Sovyetler Birliği çökünce, DİNLER ARASI SAVAŞ STRATEJİSİ Kuramını Huntington’un yaptığı, uygulamasını El Kaide’nin ve NeoConservative Evangelistlerin gerçekleştirdiği bir Dinler arası savaş stratejisi, tüm dünyaya egemen olmuştur. ??? Ne yazık ki, Türkiye dışında, Endüstrileşme Devrimi’ni henüz yakalayamamış olan İslam dünyası, özellikle de Ortadoğu’daki Arap kardeşlerimiz, bu din eksenli bölünmede oyuna gelmişler, ‘‘karikatür krizi, SünniŞii ayrımı’’ derken, Amerikan işgali altındaki ülkede, Müslüman, Müslümanı öldürmeye başlamıştır. ??? Gerçekliği ve gerçekçiliği reddeden, insanları kendi inançlarının hayal dünyasında yaşamaya yönlendiren postmodern felsefe çizgisindeki din ve mezhep savaşları, şimdi ABD’deki Neocon. Evangelistlerin ve bir avuç İslamcı teröristin eliyle tüm dünyaya egemen kılınmak isteniyor. Tüm dünya ve onunla birlikte Türkiye, (üstelik iktidarın da desteğiyle) Ortaçağ’ın karanlıklarına doğru sürükleniyor. [email protected] www.kongar.org Ürdün Kraliçesi Rania el Abdullah’ın onur konuğu olduğu AÇEV tarafından düzenlenen konferansta uzmanlar okulöncesi eğitimden ülkemizde az sayıda çocuğun yararlandığını vurguladı. (Fotoğraf: AA) İstanbul’dan kraliçe geçti İstanbul Haber Servisi Uzmanlar, 46 yaşı kapsayan erken çocukluk eğitiminin yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmaların, ülkenin gelişmesine yarar sağlayacağını vurguladılar. Ürdün Kraliçesi Rania el Abdullah’ın onur konuğu olduğu, Anne Çocuk Eğitim Vakfı’nın (AÇEV) düzenlediği ‘‘Toplumsal ve Ekonomik Kalkınma için Erken Çocukluk Eğitimi’’ konulu uluslararası konferans, Swiss Otel’de gerçekleştirildi. Konferansa, Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın yanı sıra yurtiçi ve yurtdışından çok sayıda akademisyen, işadamı ve ekonomist katıldı. AÇEV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı, Türkiye’de eğitim düzeyinin, ekonomik gelişmişliğin çok altında olduğunu vurgulayarak ‘‘Okulöncesi eğitim konusunda daha fazla bilinçlenmek gerekiyor’’ diye konuştu. Devlet Bakanı Nimet Çubukçu da öğrenmenin en yoğun olduğu ve zihinsel gelişimin tamamlandığı okulöncesi eğitimden ülkemizde az sayıda çocuğun yararlandığını belirtti. Kanada İleri Araştırmalar Enstitüsü Kurucu Başkanı Dr. Fraiser Mustard ise erken yaşlarda eğitimin ileride ruhsal sağlık ve fiziksel gelişim üzerinde yaşamsal önemine dikkat çekti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle