08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 C F aşizm denilince insanın gözünün önüne kömür kovası miğferler ve artık çok az kişinin anımsadığı o karanlık günlerde, Nazi çizmelerinin topuklarının Berlin caddelerinde yankılanışı gelir. O topuk seslerini bizzat kendi kulaklarıyla işiten kuşaktan her gün biri daha aramızdan ayrılıyor, fısıltıyla dile getirdikleri uyarılarını da yanlarında götürerek. Son nefeslerini vermeden fısıldıyorlar: Bedenime damgalanmış şu numarayı görüyor musun? Şu yara izini görüyor musun? Tüm bunlar yaşandı. Gerçekti. “Faşizm” denilince insanlar aşırı özgüvenin verdiği rahatlıkla cevap veriyorlar: “Burada öyle bir şey olamaz. Abraham Lincoln, “Önce kendimizi kurtarmalıyız, ancak ondan sonra ülkemizi kurtarabiliriz” demiş, öyle de yapmalıyız, çünkü burada olabilir. Hatta şimdiden oluyor bile. Okullarda papağan gibi ezberden tekrarlatılan tüm o vatandaşlık ilkeleri, yeni bir düzenin yükselmekte olduğu gerçeğini silemez. İster, “gizli faşizm”, ister “güler yüzlü faşizm”, ister “sessiz bir diktatörlük” deyin, ne isterseniz onu deyin, ama günümüz Amerikası’nda burada, bizimle ve giderek de büyüyor ve esas gücünü kısık sesinden alıyor. Büyüklüğümüzün dogmalarıyla var olanların “İşte orada, orada, görüyorum” diye işaret edebileceği şekilde, kendisini bariz olarak ortaya koymuyor. Yalanlar inanılmaz bollukta olsa da bu yeni faşizm sadece yalanlarla değil, kendimizi uyuttuğumuz masallarla besleniyor. Bu, gerçekte doğal, basit, ilkel, bugünün olaylarının birbirine karışmasıyla yeniden doğan bir faşizm. Birkaç kişinin gayreti, çoğunluğun hareketsizliğiyle birleşince dış haberler BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI 3 MART 2006 CUMA Hamas’ın Gelişi... yonlarına tepki göstermeyeceksiniz. 4) Afganistan’a asker gönderip İran’ın doğudan tehdit edilmesine yardım edeceksiniz. 5) ABD ve AB’nin, Türkiye’yi Kıbrıs’tan tasfiye planlarına yardım edeceksiniz; Türkiye’nin garantörlüğünü rafa kaldırıp işi ‘‘onlara havale edeceksiniz’’. 6) Askeri üslerde ABD’ye ek kolaylıklar sağlayacaksınız: Irak’ın parçalanmasında devreye sokulmak istenen NATO’da, Irak için misyon üsleneceksiniz Netice olarak Ortadoğu’ya, Kafkasya’ya, Doğu Akdeniz’e Washington’ın ve Brüksel’in gözü ile bakacaksınız: Ve ondan sonra da Hamas’ı Türkiye’ye davet edeceksiniz. Yukarıda sıraladığım 6 maddenin hepsinde, yaptıklarınızın tersini yapsaydınız, ancak o zaman Hamas’ı davet edebilirdiniz. Aynen İran’ın yaptığı gibi. AKP’ye Hamas’ı Türkiye’ye davet ettiren neden dış değil, ‘‘iç politika gerçeği’’ ortaya çıkan bir durumdur. Hamas Filistin’de yapılan seçimler sonucu iktidara geldi. Bugün Hamas’ı eleştiren ABD ve AB önce kendilerinin Ortadoğu politikasını eleştirmeli. Bush ve Blair yönetimleri Ortadoğu’yu ‘‘Batı’nın sömürgeci çıkarları uğruna’’ kan gölüne çevirmişlerdir. Bu kan gölünden, bu ateş çemberinden ne çıkmasını bekliyorlardı? Filistin’deki seçimlerden ABD sempatizanı, İsrail’le işbirliğine amade bir iktidarın çıkması, eşyanın tabiatına aykırıdır! El Kaide’leri, Hamas’ları bölge insanları yaratmadılar: ABD başta olmak üzere, bunları Batı sömürgeciliği yarattı. Siz kalkıp bölgedeki sınırları ve yönetimleri kanla, silahla, işkenceyle değiştireceksiniz; sonra da size dost iktidarlar bekleyeceksiniz: Yarın İran’a saldırırsanız yeni Hamas’ları bölgede yaratmış olursunuz. Gerçek suçlu emperyalizmdir... H Dinleyin bu yeni faşizm... B ugün izlediğimiz, Berlin caddelerini çiğneyen Nazi çizmeleri ya da toplama kampı görüntüleri değil sadece. Faşizm simgeler savaşıyla büyüyor. Avrupa ve Amerika, özgüvenle “Bir daha olmaz” ya da “Burada olmaz” dese de, ister “güleryüzlü” densin, ister “gizli” faşizm hızla ilerliyor... ABD’nin bugün yaptıkları da işte bunun işaretleri; önce düşmanını yaratıyor, ardından onun ölümünü meşrulaştırıyor. ABD vatandaşlarına düşense, “halk” adını taşıyan yardımcı oyuncu rolünü sadakatle oynamak... darına inanan bir adamı, Yüksek Mahkeme’ye atadı. Gücü elinden alınmış Kongre, bu adamı Yüksek Mahkeme’den uzak tutabilecek gibi görünmüyor, böylelikle de yönetimin dengeleyici unsurlarını yöneticinin çevresinde dönen bir uydu sistemine çevirmiş oluyorlar. ? Doktrin mantığı bastırır, bilim ise her zaman kuşkuyla karşılanır: Hükümet içindeki ve dışındaki radikal dinciliğin otoritesi, bu etiketi hepsinden önde taşıyor. Bağnazın inancı karşısında mantık nedir ki? Bilim, “Akıllı Tasarım” için sulandırılmış bir kova oldu, ampirik verinin yadsınamaz gerçekleri de bir kenara itildi. ? Ulusal kimlik ulusun düşmanları tarafından belirlenir: Ulusça kendimizi önce Naziler ve Japon İmparatorluğu ile sonra da nesillerce komünizmle kıyaslayarak tanımladık. 11 Eylül’de bir çılgının yaptıklarıyla iyice yerine çivilenen terorizm, tüm bunların yerine geçti. Biz onlar değiliz, onlara karşı verilen mücadelede her yapılan haklı ve böylece biz tanımlanmış oluyoruz. ? Bitmeyen bir savaş vardır, devlet yönetmek için korkuyu alet eder. Kitle imha silahları, Irak’ta El Kaide, İran’da nükleer tasarımlar... Savunma ihanetle eşdeğer hale geldi çünkü, herkes her daim korkar hale getirildi. Korkmuş bir topluluk kolay yönetilir, hem de kendi kendini yönetir. Bu ders Soğuk Savaş’ın “yatvekapan” (Duckandcover: ABD’de Soğuk Savaş sırasında çocuklara Sovyetler’in olası bir nükleer saldırısından yere yatarak ve başlarını kapatarak korunabileceklerini öğretmek amacıyla Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan ünlü filmin adı ve o dönemde okullarda yaptırılan savunma tatbikatlarına verilen ad) günlerinde çok iyi öğrenildi. Samuel Alito amas’ın Türkiye’ye AKP hükümeti tarafından davet edilmesi, dış politikadan çok AKP’nin iç ve ‘‘öz politikası’’ ile ilgili bir meseledir. Bu arada ABD’nin ‘‘bazı mesajları için postacılık yapılmışsa’’ bunu bir yan ürün olarak görmek gerekir. Hamas’ın davet edilmesi hükümetin Ortadoğu politikasındaki çelişkiler ve yanlışlar yumağının bir parçasıdır. Bu çelişki ve yanlışlar AKP’nin; Parti olarak ortaya çıkışının; Seçimlerden önceki söylevlerinin; İktidara getirilişinin; Ve iktidara gelişinden beri uygulamalarında yaşamakta olduğu çelişkinin bir parçasıdır. Washington (ve Brüksel) ile ‘‘derin bir işbirliği’’ yaptığınız zaman onun kurallarına uyup ‘‘itaat etmek’’ zorunda kalırsınız. Bir taraftan ABD’nin Ortadoğu politikasının ‘‘parçası olmaya’’ soyunacaksınız; ABD ve İsrail’in bütün ‘‘Ortadoğu hesaplarına’’ fiilen yardım edeceksiniz. Ve ardından Hamas’ı davet edeceksiniz... Hamas’ın davet edilmesi, AKP’nin kuruluş ve var oluş felsefesinin bir parçasıdır. Ancak partinin, kuruluşundan ve icraatından itibaren; ‘‘yaptıkları ve Batı’nın yapmasına göz yumduklarına’’ ters düşmektedir. Diğer bir deyişle AKP’nin parti içi (Türkiye içi) misyonuyla izlediği dış politika arasındaki çelişkilerin bir yansımasıdır. Yazan: WILLIAM RIVERS PITT truthout.org’dan Çeviren: AZE MARŞAN ORTADOĞU POLİTİKASINDAKİ YANLIŞLAR 1) 3 Kasım 2002’den itibaren AKP (ve iktidar) olarak ABD ve İngiltere’nin Ortadoğu’daki yeni işgal politikalarının bir parçası olacaksınız. 2) Kuzey Irak’ta Kürt devleti oluşumuna, Irak’ın parçalanmasına, Türkmenlerin tasfiye edilmesine göz yumacaksınız. 3) Kafkasya’da ABD operas bu yeni düzeni ortaya çıkardı. DÜŞMAN KAPIMIZDA SENDROMU Yazar Umberto Eco, 1995 tarihli “UrFaşizm” adlı yazısında tarihteki her faşist devlette şu veya bu şekilde var olmuş temel unsurları sıralamış. Biz şimdi bunları Amerika Birleşik Devletleri’ndeki varlıklarıyla birer birer ele alalım: Parlamenter demokrasi tanımı itibarıyla çürümüştür, çünkü halkın sesini temsil etmez, ulu liderin sesidir: George W. Bush, birçok yasaya, başkanın ne zaman isterse, yasaların üzerinde hareket edebileceğini beyan eden “imza maddeleri” iliştirerek geçen aylarda Kongre’yi neredeyse hadım etti. Bir cumhuriyet olarak tasarlanan ABD’nin sesi de Kongresi. Bu neredeyse artık tamamen yıkıldı. Parlamenter sistem karşısındaki zaferini iyice sağlamlaştırmak için Samuel Alito’yu, tek bir liderin çoğunluk üzerindeki nihai ikti ESKİ RUM LİDERİ VASİLİU: Çözümün önündeki engel: Korku REŞAT AKAR LEFKOŞA Eski Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Cumhurbaşkanı Yorgo Vasiliu, Kıbrıslı Rumların ve Kıbrıslı Türklerin ‘‘korku’’ nedeniyle birleşemediğine dikkat çekerek bunu yenmek için çaba sarf edilmesini istedi. Cumhuriyet’e konuşan Vasiliu’ya göre, Kıbrıslı Rumlar Türkiye’den korkuyor ve Türk askerinin Kıbrıs’taki varlığından rahatsızlık duyuyor. Kıbrıslı Türklerin ise sayıca daha fazla olan Kıbrıslı Rumlardan korktuğunu belirten Vasiliu, ‘‘Korkuyu atmamız ve adaya çözümü getirmemiz halinde iki toplumun kavgasız bir şekilde yaşayacağından eminim’’ dedi. Vasiliu, ‘‘Fırsatlar ve tehlikeler arasında sadece tehlikeleri seçtiğimizde tehlike daha büyük olur’’ diye konuştu. Denktaş’ın yıllarca Kıbrıslı Türklerin, Rumlara karşı korkularından faydalandığını öne süren Vasiliu, 2004 referandumu öncesinde de Rumlar üzerinde Türk tarafının yükümlülüklerini yerine getirmeyeceğine ilişkin bir korku yaratıldığını vurguladı. Peki, Kıbrıslılar bu korkuyu nasıl yenecek? VASİLİU İkili ilişkileri ve temasları arttırmalıdırlar. Şu anki ilişkiler yeterli değildir. Kıbrıslı Rumlar, Türk tarafına geçtikleri zaman kendi aralarında konuşuyor ve eğleniyorlar. Güney’de çalışan Kıbrıslı Türk işçiler de kendi aralarında toplanıyor. Bu tavrı değiştirmeliyiz. Ayrıca Türkiye, Kıbrıslı Rumların korkularını anlayarak bazı adımlar atmalıdır. Mesela Ledra yolunun açılması. Ledra’nın açılması, ikili ilişkilerin gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır. Diyelim ki Türk askeri çekildi, Rumların korkusu giderildi ve çözüm oldu. Siz, iki toplumun yeniden bir arada, kavgasız, tam bir güvenlik içerisinde yaşayabileceğine inanıyor musunuz? Evet, inanıyorum. Hatta yüzde bin oranında garanti veriyorum. Bugüne kadar 7 milyon karşılıklı geçiş yapıldı ve önemli bir sorun yaşanmadı. Ülkemizi federasyon temelinde yeniden birleştireceksek korku zincirini kırmamız gerekir. AB üyeliği ile tüm Kıbrıslılar olarak, korkuları aşabileceğimize inanıyorum. Ankara’nın önerilerini nasıl karşılıyorsunuz? Çok kurnazca bir girişimdir. Türkiye’nin bu girişimine ‘‘aferin’’ çeken çoktur. Fakat önerileri incelediğimiz zaman, içinde yeni bir açılımın olmadığını görürüz. Türkiye’nin limanlarını açması AB’ye karşı bir yükümlülüğüdür. Bu adımı atması için karşılık talep etmemesi gerekir. Straw’un ziyareti sonrasındaki fırtınayı nasıl karşıladınız? Taksim ve tanınma uyarısı yapıyor... Taksim bir seçenek değildir. Taksimin yaratacağı sorunlar çok büyük olur. Yapılması gereken, AB çerçevesinde bir barışı sağlamaktır. Bunu başarırsak inanıyorum ki Kıbrıslı Türklerin yaşam seviyesi çok yükselecektir. ‘Türkiye müdahale edebilir’ Dış Haberler Servisi Irak’ta son günlerde ülkeyi bir iç savaşa götüreceğinden kaygı duyulan çatışmaları önleme çabaları sürerken bu yönde gelişmelerin sürmesi durumunda sorunun bölgeye yayılacağı ve Türkiye’nin de Irak’a girebileceği yorumları yapılıyor. Amerikan New York Times (NYT) gazetesi, Irak’ta bir iç savaşın sadece ülkenin Sünni, Şii ve Kürt bölgelere ayrılmasına değil, aynı zamanda şiddetin bütün bölgeye yayılmasına yol açabileceğini vurguladı. Bu gelişmenin komşu ülkelerde çatışmalara neden olabileceğini, bu ülkelerin Irak’taki tarafların yanında yer alabileceklerini kaydeden gazete, İran’ın Şiileri destekleyeceğini belirterek şöyle devam etti: ‘‘Ve Suudi Arabistan, Ürdün ve Kuveyt gibi Sünni ülkeler Sünnileri savunma veya Irak sınırlarında tampon bölgeler yaratma ihtiyacı hissedebilir. Türkiye de Irak’taki Türkmen azınlığını kuzeydeki Kürt bölgesine karşı korumak için (Irak’a) girme zorunluluğu duyabilir.’’ NYT, Lübnan, Kuvyet ve özellikle Suudi Arabistan’daki Şiilerin kolayca ayaklanabileceğini savunarak ‘‘Böyle bir bölgesel çatışma yıllarca sürebilir ve sınırların yeniden çizilmesini zorunlu kılabilir’’ yorumunu yaptı. Brookings Institution yetkilisi Kenneth Pollack ‘‘Bir iç savaşta ilk göreceğimiz Şiiler arasındaki çatışmalar olur’’ diyerek asıl çatışmanın güneydeki farklı Şii gruplar arasında yaşanabileceğine dikkat çekti. Bazı uzmanların Irak’taki bir iç savaşın mutlaka başka ülkelerin müdahalesine yol açmayabileceğini düşündüklerini kaydeden gazete, ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz’in, Türkiye’nin özellikle bir Kürt devletinin kurulması halinde müdahale etme eğiliminde olmakla birlikte AB sürecine zarar vermek istemeyeceğini belirterek ‘‘Türkler, olanları beğenmeyebilir, ancak ihtiyatlıdırlar’’ dediğine dikkat çekti. NYT, ABD’nin Irak Büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın şu açıklamasını da hatırlattı: ‘‘Bu ihtimaller bazı kişilerin üzerinde düşünmesi gereken konular, ben gelişmelerin bu yönde devam edeceğini sanmıyorum. Ancak, türbe saldırısıyla birlikte Iraklı liderler uçurumun eşiğine geldiklerini anladı. Irak liderlerinin iç savaş istediğine inanmıyorum.’’ New York Times, Irak’taki bir mezhep çatışmasına bölge ülkelerinin de karışabileceğini iddia etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle