08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

3 MART 2006 CUMA spor NEYMİŞ EFENDİM ABDÜL KADİRYÜCELMAN C Hakem Özür Dilemez 19 Türban kriziyle gündeme gelen Mekikçi’nin uygulamaları Türk sporuna gölge düşürüyor Badmintonda ‘tesettür’ devri VEYSEL BALKAYA SPOR YORUM A R İ F K I Z I LYA L I N Çabuk Örtünün Kızlar! 20 gün önce Anadolu Ajansı’nan bir haber geldi gazete ve TV’lerin haber merkezlerine. Konu başlığında ‘‘Badmintoncularımız İran’da Şampiyon’’ yazıyordu. Haberin ayrıntılarında ise hem erkek, hem de bayan ulusal takımların çok sayıda altın, gümüş ve bronz kazandığı belirtiliyordu. İyi ama bu işte bir yanlışlık olmalıydı. Laik Türkiye Cumhuriyeti, ‘‘kadınların başlarını örtmek zorunda oldukları’’ İran’a hiçbir zaman bayan sporcu göndermemişti ki! Acaba haber eksik ya da yanlış mıydı! Hayır, Türk Badminton Bayan Takımı, hem Dışiişleri Bakanlığı’nın, hem de spordan sorumlu Devlet Bakanlığı’nın onayı ile İran’a gitmiş yarışmış, dereceye girip Türkiye’ye dönmüştü. Ve İran’da bu ülkenin kurallarına uyulmuştu. Yani, kızlarımız haremselamlık bir salonda, ‘‘erkek sineğin’’ bile sokulmadığı bir arenada yarıştırılmak zorunda kalmıştı. Ve bu salonda, eşofmanla raket sallayan da vardı, uzun şortla müsabakaya çıkan da; hatta kafasını örten sporcular da yarışıyordu. Müsabakaların bitimindeki ödül töreni ise salonun diğer bölümünde kadınerkek herkese açık olan bir alanda yapıldı. Burada ise kadınların kafasını örtmesi, (yani tesettüre girmesi) kaçınılmazdı ve İranlılar bu konuda ‘‘taviz’’ veremeyeceklerini belirtmişlerdi. YALNIZCA CUMHURİYET HABER YAPTI önünden geçerken kafasını terse çeviren, yılbaşı ve bayram tebriklerini kendi ideolojisine alet eden kişilerin, bu tip görevlere gelip gelemeyeceklerini masaya yatırmamız şart, ancak üzerinde durulması gereken asıl nokta, Türk gençliğinin, minicik kızların islamı siyasal ideoloji olarak gören zihniyete teslim edilmesidir. Ve Murat Özmekik bu ilke imza atmış bir federasyon başkanıdır. Annelerin, babaların öperek, severek büyüttüğü genç kızlar, biraz korku, biraz zorunluluk, biraz da formalarını kaybetmeme uğruna şeriat kurallarına boyun eğmişlerdir. Evet, Cumhuriyet gazetesi, Atatürk devrimlerini koruma, laik Cumhuriyet’i sonsuza dek yaşatma adına bu gelişmeyi kamuoyuna duyurduğu için de ‘‘şeriatı olağan sayan’’ başkan tarafından topa tutulmak istenmiştir. Tekzipler, sağa sola gönderilen ve bu olayı gündeme getiren Cumhuriyet muhabiri Veysel Balkaya ile olayı köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarı Hıncal Uluç’u aşağılayan metinler... “MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERE HOŞ GÖRÜNME” SEVDASI İşte Türk sporuna yön vermesi, laik Türk gençliğine spor sevgisi aşılaması için göreve getirilen Murat Özmekik Bey, başarılı sporcular yetiştireceğine, ‘‘Milli Görüş’’çülere hoş görünme adına doğruları yazan gazetecilerle uğraşmayı adev edinmiş bir spor adamıdır. Üstelik kulağımıza gelenlere göre de ‘‘Kimsenin yapamadığını yaptım, İran’a bayan sporcu götürüp başlarını kapatıp yarıştırdım’’ diye caka satmıştır. Anlaşılan o ki, bu ülkenin vatandaşları artık kendini yönetenleri iyi seçmeli. Yoksa Başbakan yurttaşına ‘‘Ananı da al git lan’’ der, federasyon başkanı da gazeteciyi kendi yöntemleri ile ‘‘camiasına’’ havale eder. Gerçi buyursun etsin, kimsenin kimseden korktuğu yok ama biz de spor ailesi olarak, asıl işi spor yaptırma adına organizasyon görevi üstlenen bu federasyon başkanını, hukukçu kökenli spordan sorumlu Devlet Bakanı M. Ali Şahin’e, Gençlik Spor Genel Müdürü Mehmet Atalay’a ve milletvekilleri Fikret Ünlü’ye, Berhan Şimşek’e havale ediyoruz! İran’daki Fecr Turnuvası’nda Türk sporcuların başlarını örtmesine göz yuman Badminton Federasyonu Başkanı Murat Özmekik’in siyasal islamı ön plana çıkaran uygulamaları spor dünyasında ilgi uyandırdı. Federasyon seçimlerinde GSGM yöneticilerinin büyük desteğiyle başkanlık koltuğuna oturduğu öne sürülen Özmekik’in özellikle antrenör kadrosundaki “kadrolaşma” çalışmaları da huzursuzluk yarattı. İlahiyat Fakülkesi mezunu, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni olan Murat Özmekik’in, erkek ile bayan sporcuları bir arada antreman yaptırmamaya uğraştığı ve yolculuklarda haremlikselamlık uygulamasından yana olduğu federasyondaki sporcu ve antrenörler tarafından dile getirildi. Din Öğretmeni Özmekik, Ankara’daki Tarhuncu Ahmet Paşa İlköğretim Okulu’nda görevli olmasına rağmen derslere girmeyerek devletten maaşını almaya devam ettiği de iddia edildi. SİTEDE ATATÜRK FOTOĞRAFI YOK! Özmekik’in zihniyetini yansıttığı bir başka yer de federasyonun internet sitesi. ‘badminton.gov.tr’ adresi Atatürk’ün tek bir fotoğrafının bulunmadığı tek federasyon sitesi olması Ankara’da huzursuzluk yarattı. Murat Özmekik hakkındaki bir başka iddia da yurt dışında katıldıkları turnuvaların masraflarının nasıl karşılandığı konusunda. Düşük bir bütçeye sahip olan Badminton Federasyonu’nun, devletten yeterli desteği alamadığını sürekli vurgulayan Özmekik’in, İran, Almanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Malezya sehayatlerinin masraflarını nereden karşıladığı bilinmiyor. Verdiği demeçler ve röportajlarda memur maaşı dışında hiçbir gelirinin olmadığını vurgulayan Özmekik, federasyon faaliyet raporlarında masraflarını ‘kendi imkanlarıyla karşıladı’ şeklindeki açıklaması da kafaları karıştırdı. EŞİNİ DE ANTRENÖR YAPTI Murat Özmekik’in federasyon içinde kendi tabanına yakın sporcu ve antrenör dışında kimseyi barındırmaması da Türk sporundaki ‘kadrolaşma’nın örneği olarak dikkat çekiyor. Özmekik’in doğru dürüst spor geçmişi olmamasına rağmen eşini de antrenör yapması dosyasında bulunan icraatları arasında ilk sırayı alıyor. Samsunspor F.Bahçe maçında hakem Serdar Tatlı, verdiği penaltının yanlış olduğunu söyleyerek özür diledi. Alkışladık, alkışlamakla kalmadık, Futbol Federasyonu Disiplin Kurulu’na hakemin kırmızı kartını sildirdik. Sonra kırmızı kartı gören Kerem dördüncü hakeme fairplay’e uygun olmayan birtakım davranışlarda bulundu. Bu davranışlar disiplin kurulunca dikkate alınmadı. Denilebilir ki bu uygunsuz davranışları hakemler görmedi, gözlemciler de federasyon temsilcileri de görmedi; peki penaltı pozisyonunu yayımlayan onlarca televizyon aynı zamanda Kerem’in saldırısını da yayımlamadı mı, yayımladı da disiplin kurulu onu da mı çizdi? Salı günü iki olayın ayrı olaylar olduğunu, sapla samanın birbirine karıştırılmamasını açık dille yazdım. Vay efendim eleştirilerin bini bir para, kimi telefona sarılmış, kimi bilgisayarının başına geçmiş veryansın ediyorlar. Ama hukuktan anlayanlar da hukukun üstünlüğüne değiniyorlar. Az buçuk hukuk yalamış birisi olmama rağmen, hukuku yemiş yutmuş, özerk futbol federasyonu yasasını hazırlamış hukuk profesörü Erdener Yurtcan’la konuştum. Dedikleri şu: ‘‘Yazını okudum, öncelikle bir hakem sahanın hâkimidir, verdiği karar asla değişmez, değiştirmesini kimse isteyemez, kararı kesindir ve hata yapsa da özür dilemez. Çünkü senin de yazdığın gibi bunun sonu gelmez, önüne gelen disiplin kurulunu ve hukuku zorlar.’’ Buna örnek de verdi Sayın Yurtcan: ‘‘Almanya’da bir kupa maçında dışardan çevrilen ve ortalanan topun gol olmasını hakem geçerli saymış, maçın tek rarı için kamuoyu ayağa kalkmıştı ama hakemin kararı kesindi. Hukuk bazı şeyleri bağışlamaz. O da disiplin suçlarıdır. TV’lerde gösterilen pozisyonda penaltı kararı hakemin takdirine girer, ama Kerem’in maç sonrası dördüncü hakeme yaptığı hareket disiplin suçudur. Kerem’in yaptığı işlem şimdi yanına kâr kalmıştır.’’ Sayın hukuk profesörü buna da bir örnek gösterdi: ‘‘Bir otomobil sürücüsü 70 km. hızla giderken trafik çevirdi, 50 km. yazıyor, ama sen 70’le gidiyorsun, diye ceza kesmek istedi, adam itiraz etti, sonunda adamın 70’le gitmediği radarda ortaya çıktı, polis özür diledi, ama adam kızdı ve polise hem hakaret etti hem de saldırdı, işte bu suçtur, şimdi polise hakaret eden ve saldıran otomobil sürücüsünün yaptığı yanına kâr mı kalacak... Kalmaz; hatasını anlayan ve özür dileyen polis zabıt tutar, adamı karakola götürür, saldırgan cezasını çeker, tahrik falan da söz konusu olmaz. İşte Kerem’in olayı da budur.’’ Aynı konuyu UEFA Başkan Yardımcısı Sayın Şenes Erzik’le de konuştum, aynı yanıtlarda birleştiler, boşuna ‘‘aklın yolu bir’’ dememişler. Sevgili okurlar, adalet başka hukuk başkadır. Hatta geç gelen adalet adalet değildir derler, ama yasalar değişmedikçe yasa yasadır. Adalet soyut bir kavramdır, hukuk ise birtakım normlara bağlı objektif ve somut bir sonuç sistemidir. Bu konuya bunca titizlik göstermemin nedeni ne Kerem’in affı ne de Serdar Tatlı’nın özür dilemesidir. Amacım futbolda olası birtakım olaylara gebe olduğumuzu ifade etmektir. Adalet belki yerini bulmuştur, ama hukuk delinmiştir. Evet, Atatürk Türkiyesi’nin laik kızları ne yazık ki bu törene kafalarını kapatıp çıktılar. Kupalarını, madalyalarını ‘‘şeriat kuralları’’nın hüküm sürdüğü topraklarda aldılar. Ve Cumhuriyet, diğer gazetelerin göremediği bu ayrıntıyı haberleştirdi. İşte bu gelişmenin ardından kızılca kıyamet koptu. Federasyon başkanı Murat Özmekik ortalığı birbirine kattı. Çünkü İran’daki şeriat kuralları ona göre normaldi. Genç bir kız kafasını kapar, törene katılırsa ya da haremselamlık salonda yarışırsa dünyanın sonu gelmezdi. Peki, kimdi bu Murat Özmekik? Badminton gibi estetik bir spor dalının başkanlığını yapacak kapasiteye, bilgiye, birikime sahip miydi? Bu konu başlıklarını elbette tartışmak gerek. Özellikle de Anıtkabir’in Barış muradına Efes’te ‘Ermiş’ CAN İŞBAKAN Efes Pilsen’in genç oyun kurucusu Barış Ermiş, Benetton Treviso karşısında sergilediği başarılı performansla takımının galibiyetinde büyük rol oynadı. Uzun süre yedek bekleyen ve fazla forma şansı bulamayan Barış, Marko Popovic’in yokluğunda LacivertBeyazlıları taşıyan isim oldu. Popovic’in sakatlanmasıyla forma şansı bulan genç yetenek ‘‘Keşke bu şekilde olmasaydı. Ancak bu şansı çok iyi değerlendirip başarılı oyunumla takımda kalıcı olacağım’’ dedi. Başarılı oyun kurucu Euroleague’de ikinci turda gruptan lider olarak çıkarak FinalFour’a kalacaklarına inandıklarını belirtti. Oyun kurucunuz Popovic’in sakatlanmasıyla artık daha çok süre alıyorsun. Popovic’in yerini doldurabilecek misin? 3 oyun kurucu arasındaki rotasyonu sağlamak çok zor. Bu sebeple de çok süre alamıyordum. Ancak Popovic’in sakatlanması bana bu şansı verdi. Aslında şansımı bu şekilde yakalamak istemezdim. Ama kader bu şekilde olmasını istedi bende bu şansı iyi kullanacağım. Popovic’in sakatlanmasından sonra yönetim transfer yapcağını duyurdu ancak daha sonra yapılan açıklamada transferden vazgeçtiklerini ve yola Ender ve seninle devam edeceklerini açıkladılar. Kendine güveniyor musun? Öncelikle şunu söyleyeyim, biz bir takımız ve takım oyunununda sakat oyuncunun yeri doluyor. Sistemi artık iyi oturttuk ve bu sayede takım içindeki eksiklikleri yerlerine giren oyuncular iyi dolduruyorlar. Bana gelince, ben zaten bu fırsat için çok çalışıyordum. Bu fırsatı yakaladım ve geçtiğimiz Benetton maçında şansımı iyi kullandığıma inanıyorum. Yönetimin bu kararı benim için iyi oldu. Kendimi göstereceğim. F enerbahçe, Süper Lig’in burjuvası. Parası var, borcu yok. Futbolcuların hepsi de trilyonluk. İçlerinde megatrilyonerler bile var. Hemen hepsinin bir eli yağda bir eli balda. Lale devri yaşıyorlar adeta. Arkalarında 50 bin seyirci. Büyük destek oluyor onlar için. Diğer takımlar bu durumu gıpta ile izliyor. Ne var ki Süper Lig’de ortaya koydukları futbol sıradan takımlardan pek farklı olmuyor. Bir anlamda bu durum sarf edilen trilyonlar ile ters orantılı. Buna, futbolun cilvesi denemez. Demek ki F.Bahçe bazı şeyleri eksik yapıyor. Paradan da önemli hususlar var futbol için. Geçen hafta birkaç iyi oyuncusundan mahrum Ankaraspor takımına yenildiler. Dünya ayağa kalktı. Medya, Giray Bulak’ı adeta kahraman yaptı. Maç sonrası övgüler yazıldı. Neymiş efendim, Fenerbahçe takımını iyi okumuş, dersini iyi çalışmış.. Daum’un GÖRÜŞ HALİT DERİNGÖR Fenerbahçe Burjuva Takımı sında antrenörlerin verdikleri talimat şöyle olurdu: ‘‘Rakibin tuvalete giderse sen de gideceksin. Tribüne çıkarsa sen de çıkacaksın. Bunlar da olmazsa yedi sülalesine küfredeceksin. Baktınız ki olmuyor, bileğine taban koyup sahadan çıkaracaksın...’’ Biz bunları yıllarca yaşadık. Bunlar, her zaman demode usul ve taktikler. Eğer Giray Bulak, düğümcüyse diğer takımların da düğümlerini çözsün ve takımını düze çıkarsın. Avrupa’daki takımlar böyle taktiklere başvurmazlar. Alan markajı yaptırırlar. Adam markajı, her za düğümünü çözmüş! Bunlar, gülünecek şeyler. Daum’un taktiğinin bilinmeyen yönü mü var ki? İki oyuncusu oynuyor, maçı alıp götürüyorlar. Bunun neresi düğüm ki.. peki düğüm nasıl çözülmüş? İki sert oyuncusunu görevlendirip Alex ile Anelka’ya adam markajı yaptırmış. Onlar da bu nedenle futbollarını ortaya koyamamışlar. Sanki Giray, Amerika’yı yeniden keşfetmiş! Bunlar, yıllardan beri uygulanan taktikler. Bizim kuşakta da aynı şeyler söylenir, aynı şeyler yapılırdı. Soyunma oda man tehlikelidir. Karşındaki oyuncu güçlü, kuvvetli ve senden üstün olursa seni silindir gibi ezer ve geçer. Futboldan gelmemiş olan profesörler nereden bilecekler ki? Bilseler Giray Bulak’ın bu demode taktiğinin üzerinde bile durmazlar, komik de olmazlar. Nitekim Bulak’ın da adam markajı pek tutmadı. Anelka ve Alex sık sık gol pozisyonuna girdi. Ancak gol atamadılar. Yarın F.BahçeBeşiktaş ile oynuyor. F.Bahçe daha güçlü görünüyor. Ama ne yapacakları da soru işareti. SporToto gibi bir halleri var. Kime çıkacağı belli değil. Beşiktaş ise ya yenecek ya da yenecek. Kongreleri var. Kriz içindeler. Tarihte olmadık şekilde bir çöküntü yaşıyorlar... Bu durum onlar için itici bir güç olabilir mi? Umut edenler var. Ama 90 dakikanın sonunun ne getireceğini gösteren bir teknoloji de icat edilmedi. Dileğim dostça bir maçın olması...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle