Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 ARALIK 2006 CUMA ekonomi PARİS’TEN UĞUR HÜKÜM Yazılım Vestel sermayeli İngiliz şirketi Cabot’tan, üretim Manisa’daki Vestel’den, ilk uygulama BBC’den TV yayınına hafıza kutusu Ekonomi Servisi Vestel, dijital TV teknolojisinde yeni bir gelişime imza attı. İngiliz yayın kuruluşu BBC ile geliştirilen ortak projeye göre, yayın kanalını izleyenler, istedikleri zaman aynı yayın kanalının 7 gün öncesine kadar yayımladığı bir programı, ‘videoondimand’ teknolojisi sayesinde, istedikleri zaman çağırarak ekrana getirebilecekler. Sermayesinin tamamı Vestel’e ait İngiliz şirketi Cabot’un yazılımını yaptığı ve Vestel’in üretimini gerçekleştirdiği toplam 50 saat hafıza kapasitesine sahip kutu sayesinde “istenilen programın istenilen anda izlenmesi”ne olanak tanıyan yeni kanalın test yayınına İngiltere’de başlandı. Program takibi için izleyiciler kumandadaki mönüden ayıracakları liste Noel Hediyesi, ‘Matmazel Tramway’ C 9 Vestel’in BBC ile ortak gerçekleştirdiği yeni nesil dijital yayıncılık projesi test yayınına başladı. Henüz ismi belirlenmeyen yeni kanalda, izleyici geçmiş bir haftaya kadar olan zamanda istediği programı istediği anda çağırıp izleyebilecek. Vestel, “videoondemand” teknolojisi kullanılan yeni sistemi “dijital devrim” diye adlandırdı. İngiltere TV yazılım piyasasında Cabot’un yüzde 80, dijital TV piyasasında Vestel’in yüzde 60 pazar payı bulunuyor. yi seçiyor ve BBC tarafından gece boyunca üyenin TV alıcısında saklanan programlar taranıyor. İzleyiciler kaçırdıkları programları istedikleri zaman izleme olanağı buluyor. Projenin tanıtım toplantısında konuşan Vestel Şirketler Grubu ArGe’den Sorumlu İcra Kurulu Üyesi İhsaner Alkım, “Vestel’in dijital cihazlara yönelik yazılım geliştiren firması Cabot ve Vestel olarak bu projenin hem yazılım hem de donanım kısmını üstlenerek dijital TV teknolojileri alanında Avrupa’nın en iddialı firması olduğumuzu gösterdik” dedi. Türkiye’de bazı kanalların uydu üzerinden dijital TV yayını yapmaya başladığını anlatan Alkım, devletin yanı sıra özel sonunda Parisliler 2006 uzun yıllardır özledikleri bir hediyeye kavuştular. Noel Baba’nın Paris temsilcisi, sosyalist Belediye Başkanı Betrand Delanoe bu sene sepetinden, güzergahı boyu, 36 bin metrekarelik yeşil çimenlerle ambalajlanmış, dışı yeşil, turkuvaz ve sarı desenlerle süslenmiş, içi açık toprak sarısı ve turuncu, hafif fıstık yeşili ve kahvesi renklerle bezenmiş, ferah, bir hayli konforlu, iki dirhem bir çekirdek “Matmazel Tramvay” çıkarttı. 70 yıl önce “Mösyö Otomobil”in, endüstriyel maçoluk (!) aşkına pabucunu dama attığı Matmazel, 16 Aralık’ta yeniden hizmete girdi. Özellikle tıkalı trafikte Kafkas dansçıları, kuğuları andırır bir zarafet ve sükunetle, Mösyö’lerin arasından süzülüp giderken attığı hava, hani deyim yerindeyse ‘heybet’i görmeğe değer. Üstelik Matmazel Tramvay, Mösyö’lerden rövanşını “Madam Metro” gibi yerin altına saklanmadan alıyor. Ortalıkta salına salına... ??? Modern toplu taşımacılığın atası, “Atlıbüs/Hippobus” ilk kez 1662’de seçkinleri taşımak üzere yine Paris’te ortaya çıkıyordu. Yaklaşık 160 yıl sonra demokratikleşip 1820’lerde “her yerde” ve “herkes için duran” anlamına gelen, Latince kökenli “Omnibus” oluyordu. (Bugün hâlâ tren istasyonlarında yapılan sesli ilanlar, tren bütün duraklarda duracaksa “omnibus” diye yapılır.) Aslen İskoçya ve Kuzey İngiltere kömür ocaklarındaki yük vagonlarını anlatmaya yarayan “tram” veya “tramway” sözcükleri İngilizce konuşulan hiçbir ülkede “tramvay” için kullanılmamış. Üstelik ilk atlı tramvay, “Hippomobil” 1832’de New York’un Harlem mahallesinde faaliyete geçmesine rağmen, “Tramway” kelimesini Fransızlar benimsemiş, biz de “w”yi, “v”ye çevirerek aynısını taklit etmişiz. (Hırvatlar, Letonlar, Polonyalılar ve Rumenler de öyle...) Fransa’ya gelişiyse 5 sene sonra; 1837’de Loire bölgesinde... Paris’e ulaşması için daha bir 16 sene geçmesi gerekmiş. “Beygir gücü”nün adı kalmış, kısa bir süre sonra beygir, enerjisini 1873’te buharlı motora, 1881’de elektriğe devretmiş. Taaa otomobil sultasının tahammülsüzlüğü Mart 1937’de tramvayı Paris’ten kovana dek. Gerçi Paris’in uzak banliyö kenti Versailles 1955’e kadar direniyor, ancak, neoliberalizm ve “Amerikan modeli” yaşam sonunda bu zarif kızı oradan da atıyordu. Ne demeli, küreselleşme bugünün olgusu değil ki. Hatırlayacaksınız, aynı kese ve zihniyet egemenliğinin temsilcisi, gevşek (!) tarikatçı bir hükümet başkanı, 80’li yıllarda raylı taşımacılığı, “komünistlik”le eş tutacak cüretkarlığıyla yerküre siyasi kültürüne katkı da (!) bulunacaktı. Adam pek haksız da sayılmaz yani... Zira Fransa’da 19’uncu yüzyıl sonlarında başlattıkları tramvay hatlarını hiç hizmetten kaldırmamış üç kent, üç belediye de sol gelenekleriyle tanınmış. Lille (1874), Marsilya (1876), St. Etienne (1881) şehir sakinleri, başkanlar hatta siyasi etiketler değişse bile gerekli bakım ve modernleşmeleri atlamayıp, geleceğin toplu taşımacılığında yeri tartışmasız kabullenilmiş tramvayı korumasını bilmişler... Son dönemde yine sol gelenekli bir şehir, Nantes 1985’te ileri görüşlülükle tramvayı yeniden devreye sokan ilk belediye oluyordu. ??? Bugün Fransa’da, Paris banliyösü dahil olmak üzere 16 büyük kentte tramvay mevcut. 14 yıl önce sol başkanların yönetimindeki kuzey banliyölerinde faaliyete geçen ilk tramvay hattının başarısı kısa zamanda Paris civarında iki hattın daha kurulmasını sağlıyordu... Özellikle banliyöden banliyöye ulaşımı kolaylaştıran tramvayın, Paris içi serüvenine ilkesel karar 1995’te çıktı. Siyasi, idari ve ekonomik entrikalarla dolu bir süreçten sonra 2003’te başlayan inşaat üç yıl merkezî Paris’in güne kanalların da bu konuda çalışma yapmaları gerektiğini dile getirdi. Cabot Genel Müdür Vekili Alp Somyürek ise yeni sistemin ‘prime time’ kavramını ortadan kaldıracağını belirterek “Bu, her programı popüler hale getirecek bir dijital devrimdir” dedi. İngiltere’nin Bristol kentinde 1993 yılında dijital ürünler için yazılım üretmek amacıyla kurulan Cabot Communications Ltd. 2001 yılında Vestel tarafından satın alındı. Şirket, 2004 yılında İzmir Urla’daki Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kampusu’nda ‘Cabotİzmir’i kurdu. Cabot yazılımlarını kullanan markalar arasında Vestel’in yanı sıra Hitachi, Loewe, Panasonic, Philips, Sharp, Toshiba da bulunuyor. Serbest Ticaret Anlaşması yürürlüğe girmeden Gaziantep’le ticaret yüzde 79 arttı Suriye ile STA imzalandı Ekonomi Servisi Suriye ile zorlu müzakerelerden sonra imzalanan Serbest Ticaret Anlaşması (STA) yürürlüğe girmeden Gaziantep ile olan ticaret yüzde 79 artarken STA’nın en büyük etkisini Metro Grup hissetti. Bir sınır kentinde ilk mağazası açılan Metro Cash&Carry, Suriye’nin en önemli kenti Halep’ten de çok sayıda müşteri bekliyor. Genel Müdür Hakan Ergin, Haleplilerin öncelikle Gaziantepli akrabalarının kartlarını kullanacağını daha sonraki dönemde onlara da kart çıkarmak için çalışma yapabileceklerini kaydederek hac dönemi yüzünden sınırlarda oluşan yoğunluğun azalması ile birlikte müşteri sayısının artacağını ifade etti. Açılış törenine katılan Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen, Metro Grup’un Gaziantep’te üretilen ürünleri satmasının da önemli bir kazanç olduğunu söyledi. STA’nın 1 Ocak 2007’de devreye gireceğini hatırlatan Tüzmen, “Türkiye Suriye’den ithalatçı konumdaydı. Ama bu durum son yıllarda değişti, Türkiye artık ihracatçı ülke ve iki ülke arasındaki ticaret hacmi 1.5 milyar dolara ulaştı” diye konuştu. Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer de, STA’nın ticaret hacmini hızla arttıracağını dile getirdi. Koçer, Lübnan’a İsrail tarafından yapılan saldırıdan sonra Suriyelilerin 14 milyar dolarlık mevduatını Lübnan’dan çektiğini hatırlatarak bu paraların bir kısmının Türkiye’ye geldiğini söyledi. STA bölgeye hareketlilik getirirken 10. mağazasını Gaziantep’te açan Metro Cash&Carry Suriye’den çok sayıda müşteri bekliyor. Almanya’dan vize engeli Ekonomi Servisi Uluslararası Nakliyeciler Derneği (UND) Başkanı Çetin Nuhoğlu, Almanya’ya ihracatta Türk TIR şoförlerine vize uygulamasında yaşanan krize ilişkin olarak “Almanya ve AB ülkeleri, gelişmekte olan ülkelerden kendi ülkelerine malların serbest dolaşımının sağlanmasından rahatsızlar. Reel sektör baskısıyla tarife dışı engeller çıkarıyorlar’’ dedi. Almanya’nın Türk ihraç mallarını taşıyan Türk TIR şoförlerine verdiği Shengen vizesini 45 güne indirmesine ilişkin düzenlenen basın toplantısında konuşan Nuhoğlu, bir Türk TIR sürücüsü geçmişte 1 yıllık vize alabilirken, daha sonra bu sürenin 6 aya indiğini, kalış sürelerinin ise bugün 90 günden 45 güne çekildiğini belirtti. Nuhoğlu, bir araca ilave bir şoförün gelmesinin maliyetinin yaklaşık bin Avro olduğunu, sefer başına 500750 Avro ilave maliyet yükleneceklerini kaydetti. S A T I C I : A C İ L Ç Ö Z Ü M Ş A R T ürkiye’nin dış ticaretinin gelişiminde koyduğu hedeflerin herkesin iştahını kabarttığını ifade eden TİM Başkanı Oğuz Satıcı da “Bize tarife dışı engeller koyarak bu işin dışına itemeyeceklerini düşünüyoruz’’ diye konuştu. Satıcı, “Bir tarafta Almanya Büyükelçiliği, bir tarafta Türk Dışişleri Bakanlığı, 2007’ye girerken bu soruna acil çözüm bulmalı’’ dedi. T 6 yılda Almanya ile Türkiye arasında 200 milyar dolarlık ticaret yapıldığına işaret eden Satıcı, “2006’da 20 milyar dolar ticaret yapmışız. Bunun 12 milyarı ithalat, 8 milyar doları ihracat. Burada ABTürkiye ticareti etkileniyor. Almanya Başbakanı Merkel, kendisini kota, vize uzmanı ilan etmişti. Ama onların uzmanlığı herhalde vize, kota koyma uzmanlığı’’ görüşünü dile getirdi. arım Bakanı Mehdi Eker kurallara uyan AB ülkelerinden damızlık hayvan ithalatı yapacaklarını söylediğinden beri aldı mı beni bir düşünce... İster misiniz, bizimkiler AB diye başlayıp Arabistan’dan damızlık deve ithalatına geçiversinler! Şimdi size şaka gibi geliyor ama… Mehdi Eker’in “Bize 1520 bin baş damızlık hayvan başvurusu var” yollu sözleri hiç şaka değil. Turgut Özal’ın “Halkım ucuz peynir yesin!” sloganıyla Avrupa’nın peynir şirketlerine rant sağlanması ne denli gerçek idiyse Mehdi Eker’in sözleri de o denli gerçek! Hatırlarsanız, o zamanlar Turgut Bey bir yandan EtBalık Kurumu’nu kapatırken muhalefeti engellemek için düşük fiyatlı süt ürünlerinin ithalatını serbest bırakmış ve… Hayvancılıkla uğraşanları fiyatla terbiye edeceğini ileri sürmüştü. Üreticinin fiyatla terbiye edilemeyeceğini bilmek için iktisat eğitimi almak gerekmiyordu. Ama Avrupa ve ABD’nin biyoteknoloji ve gen teknolojisindeki yeniliklerle hızla genişleyen et ve hayvancılık ürün stoklarına pazar gerekiyordu. Özal, Türkiye pazarının kapılarını hayvancılık ürünlerine açtığında 1980’in sıkı para politikalarıyla tüketicinin satın alma gücü düşmüştü ve… Talep üzerindeki tek belirleyici, fiyattı. Olması gereken kısa zamanda oldu. Yerli ürünler kalite ve sağlık açısından daha yetkin olmasına karşılık dışarıdan gelen ucuz hayvancılık ürünleri karşısında rekabet edemedi. Böylelikle T GÖZ UCUYLA TÜRKEL MİNİBAŞ Hayvancılık Damızlık İthalatıyla Gelişmez! kuş vururuz. AKP de öyle düşünüyor olabilir ama… Çok taraflı sığır ve süt ürünleri anlaşmalarının hükümleri buna izin vermiyor. Dahası, ithal edilen hayvanların geldiği ülkenin beslenme ve bakım koşullarına uyumlandırmadığınız sürece hayvanlar telef oluyor. Sektörün uzmanlarından İstanbul Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği ve TÜSEDAD Yönetim Kurulu Üyesi Aysun Sökmen, köylünün elinde “milyonlarca damızlık gebe düve” bulunduğunu; yüksek maliyetlerle ürettiği bu damızlıkları aracıya en fazla 1.800 YTL’den satabildiğini; Avustralya gibi Türkiye’ye gemiyle 40 gün uzaklıktan, farklı iklim, beslenme ve yönetim altyapısında yetişmiş hayvanlara 2 kat fiyat ödenmesinin akılcı olamayacağını günlerdir yazıyor, söylüyor, ama dinleyeni pek yok. Olmayacak da! Çünkü hayvancılıkla uğraşan gelişmiş ülkelerde genetik teknolojisindeki çalışmalar son yıllarda daha da arttı. Hayvanların et ve süt verimi artarken Danone, Nestle gibi markaların piyasaya girmesi, üretim ve dağıtımda egemen olmaları için de zemin temizlenmiş oldu. Kısacası… Türkiye kendi hayvancılığının ipini kendi eliyle çekti. ??? Mehdi Eker’in salı günkü Referans gazetesinde Hacer Boyacıoğlu imzasıyla çıkan röportajına bakılırsa hayvancılıkta dışa bağımlılık zincirine bu kez de AKP yeni bir halka ekliyor. Çünkü Eker’in “Bağıran çağıranlar olacak, ama Türkiye damızlık ithal edecek” şeklindeki sözleri sağlıklı ulus çığlıkları atanlara değil! Doğrudan büyük firmaların denetimine henüz geçememiş özel sektöre!.. Bildiğim kadarıyla Türkiye sadece 2005’te 2 milyon yüksek kaliteli dondurulmuş boğa spermasını ithal etmişti. Günde 26 kilo süt veren, yani süt verimliliği çok yüksek ülkelerden alınan bu spermalarla Türkiye’de döllendirilerek genetik yapıları yükselten çalışmalar yapılmakta. Şimdi diyeceksiniz ki, sperma ithaline kaynak aktaracağımıza damızlık hayvanı ithal edip spermalarını da alır, bir taşla iki stoklar da birikti. AKP gibi, dış yatırımcıyı milyar dolarlar olarak gören hükümetler bu ülkeler için altın yumurtlayan tavuk! Nasıl mı? İhracatçı firma damızlıkları gönderdikten sonra: Hayvanların gelişimini ve ülke koşullarına uyumunu, ülkedeki küçükorta ölçekli üreticinin yetiştirme biçimini sürekli izleyerek ülke hayvancılığı hakkında kendi dosyasını oluşturuyor. Bu arada ithalatçı ülkenin hayvanlara uygun yem, ilaç gereksinimini sağlamak için ihracatçı firmanın yan kuruluşları devreye giriyor. Böylelikle ihracatçı firmanın o ülkeye yatırım yapması için gerekli bilgileri tamamlama aşaması tamamlanıp Doğrudan yatırım aşamasına geçiliyor. İşte size, Mehdi Eker’in damızlık hayvan ithalatıyla geleceğini söylediği 10 milyar dolarlık yatırımın basit öyküsü. Şimdi gelin de damızlık ithalatıyla Türkiye hayvancılığının yakında ihracata bile geçeceği savlarına inanın. Ne mümkün! Aslında AKP hükümeti de, doktoralı Tarım Bakanı da bu gerçeğin farkında. Dahası, Türkiye’nin hayvancılık sorununun damızlık ithalatıyla çözülemeyeceğini… İhracatı hedefleyen bir üretim yapısına geçilmesi gerektiğini; bunun için de hayvan üretim ve hastalıklarına yönelik yapılandırmalara gidilmesi gerektiğini çok iyi biliyor. turkmini@superonline.com www.turkelminibas.net yini cendereye çevirdi. Motorlu taşıt sürücüleri, hatta civar sakinleri üç yıl, belki de dendiği denli “cehennem azabı” yaşadılar. T3, yani Paris içi tramvay hattı, merkezî Paris’i çevreleyen 35 kilometrelik bir cins çevre otoyolu, “Boulevard Peripherique”in iç paralelindeki bulvarlar, “Boulevard des Marechaux” üzerine kuruldu. Sağ muhalefet inşaat sırasında otomobil sürücüleri, civar esnaf ve semt sakinlerinin çektiği sıkıntıları büyültmek için elinden geleni yanına koymadı. Fakat varılan sonuç çekilen ıstıraplara değdiğini gösteriyor. Güneybatıdaki Garigliano Köprüsü’nden güneydoğudaki Ivry Kapısı’na uzanan 7.9 km mesafelik “T3 hattı” raylı sistemi, kent çemberinin şimdilik yaklaşık dörtte birini kapsıyor. Kuzeyde inşa edilecek ikinci aşamanın 2012’de tamamlanması öngörülüyor. 44 metre uzunluğundaki tek geçişli ve hörgüçlü vagonların ağırlığı 55 ton. 78’i oturulur toplam 304 kişilik kapasiteye sahip tramvayın günde 100 bin kişi taşıyacağı varsayılıyor. Aynı hat üzerinde daha önce işleyen otobüs seferleri, günde 55 bin yolcuyla had safhasını çoktan aşmıştı. Kısmen korumalı yollara rağmen bekleme, tıkanmalar da cabasıydı... Hizmete sokulan toplam 21 tramvayın ilk ve son durağı, 37 kavşak ve 17 istasyonu iş saatlerinde, ortalama 20 km hızla aşarak 25 dakikada birleştirmesi öngörülüyor. Yoğun saatlerde her duraktan 45 dakikada bir tramvay geçmesi planlanıyor. 75 km sürat yapabilen vatmanlara 60 km hız yasağı getirildiği gibi, sakin saatlerde 40 kilometrenin üstüne çıkmamaları tavsiye ediliyor. 12’si kadın 90 vatmanın gördükleri özel eğitimde en çok dikkat çekilen hususlardan biri Parisli yayalar. Disiplinsizliğiyle ünlü Parisli yayaların caddelerden geçme reflekslerine ve alışılagelmişten farklı trafik ışıklarına uymalarının zaman alacağı hesap ediliyor. Tramvaya alışma sürecinde artabilecek olası kazalardan çok ürkülüyor. Üstelik tramvayların fren sistemleri diğer taşıtlara oranla bir hayli zayıf. 30 otobüs, 5 metro, 2 RER (Şehirdışı Hızlı Metrosu) hattıyla aktarma noktalarına sahip sistem toplam 311.5 milyon avroya mal oldu. Bütçenin yüzde 30’u belediye, yüzde 27.5’i RATP (Paris Ulaştırma İşletmesi), yüzde 26’sı bölge idaresi ve yüzde 16.5’i devlet tarafından karşılandı... ??? Parislilerin yüzde 52’si belediye başkanını başarılı bulurken, sadece yüzde 37’si bu görüşe katılmıyor. Delanoe, 2008 belediye seçimlerini şimdiden garantilemişe benzer. Ama ek etkenlerle işi sağlama bağlamak gerek. Örneğin, daha yüksek bir yüzde, her 100 Parisliden 57’si, “Matmazel Tramvay”’ın estetik açıdan “güzel” olduğunu savunuyor. Ayrıca Christian Boltanski, Angela Bulloch, Sophie Calle, Didier Fuiza Faustino, Dan Graham ve Peter Kogler gibi ünlü çağdaş sanatçıların 9 heykelinin devamlı sergilendiği tramvay güzergahı, Paris’in özgünlüğünü sürdürdüğünü de göstermeyi hedefliyor. Sonuçta bir taşla avlananlar epeyce bol. “Matmazel Tramvay”, giderek eskiyen Paris’e yalnızca bir “gençlik havası” aşılamakla kalmadı. İdaresi zor bir metropolde, görece ucuz bir yatırımla enerji ve zaman tasarrufu yapılabileceğini, kısa sürede çevreye yararlı düzenlemeler ve önlemler başarılabileceğini de kanıtlamış oldu. Alan da satan da, kuran da kullanan da memnun. Sağ muhalefet hariç... Ancak coğrafya profesörü ve kentsel alan düzenleme uzmanı profesör Guy Burgel’in dediği gibi, “Paris ve yakın çevresinin – tüm dev yerleşim merkezlerinde olduğu gibi – ulaştırma, taşımacılık sorunlarına tek kalıcı çözüm metro hatlarının geliştirilmesinden geçer...” Madam Metro’su ve Matmazel Tramvay’ı bol kentlerde, nice nice yılları birlikte yaşayabilmek umut ve dileğiyle... ugur.hukum@gmail.com İşsiz sayısı 5 milyon ANKARA (ANKA) Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yüzde 9.1 olarak açıkladığı işsizlik, işsiz olduğu halde iş aramayanlarla kısa süreli çalışanlar ve mevsimlik çalışanlardan o mevsimde çalışmayanlar da dahil edildiğinde yüzde 16.1’e, işsiz sayısı ise 4 milyon 460 bine çıkıyor. TÜİK’in Eylül 2006 dönemine ilişkin hanehalkı işgücü araştırmasının sonuçlarına göre, Türkiye’de 1 milyon 954 bin kişi iş bulmaktan umudunu kestiği için işgücüne dahil edilmedi. Mevsimlik çalışanlardan 190 bin kişi de işgücüne ve işsizler arasına alınmadı. TÜİK’in bu nedenle işsiz ordusuna dahil etmediği “işsizlerin sayısı” 2 milyon 144 bin kişiyi buluyor.