07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı 29 ARALIK 2006 CUMA Teziç: Meclis kilitlenir İlhan TAŞCI ANKARA Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı seçiminde Meclis’teki ilk iki tur oylamada 367 kişi sandığa gitmezse üçüncü ve dördüncü turlara geçilemeyeceği; dolayısıyla anayasa uyarınca erken seçimin kaçınılmaz olacağı görüşüne anayasa hukukçuları da destek verdi. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Erdoğan Teziç, anayasanın 102. maddesine işaret ederek “Toplantı nisabı birinci fıkrada üçte iki olarak öngörülmektedir. Birinci turda öngörülen üçte iki kuralı daha sonraki yapılabilecek oylamalarda da aynen aranır. Meclis, birinci turda üçte iki çoğunlukla toplanamamışsa, bu durumda ikinci oylamaya geçilemez. Birinci oylama yapılmamış sayılır. Birinci oylamadan ikinciye geçilememesi, ondan sonraki oylamaların da yapılamayacağı so GÜNDEM MUSTAFA BALBAY CÜNEYT ARCAYÜREK Yalancının Mumu lumsuz bir gelişmeyi veya sonucu kestirilemeyen bir olayı olumlu ve lehimizeymiş gibi gösterme huyundan vazgeçemiyoruz. Gerçekleri halktan saklamayı marifet sayan iktidara, medya da koşut davranışlar sergiliyor. Bir süre önce İngiltere Başbakanı Tony Blair, AB’nin sekiz başlığı askıya alma kararından sonra bozguna uğrayan hükümeti teselli etmek için Ankara’ya uğradı ve karamsar konuşmalar yapan ağızlara bir parmak bal çaldı: Ercan Havaalanı’nın doğrudan uçuşlara açılması için Londra iradesini ortaya koyacaktı! Hükümetle KKTC yönetimi, Ercan Havaalanı’nın uluslararası trafiğe açılmasında ısrar ediyor. Fakat Rum yönetimi karşı çıktığı için başarılı olamıyor. Tony Blair, Ankara’yı ve Lefkoşa’yı umutlandırdı. Doğrudan uçuşların başlamasına tam destek vereceğini açıklayan sözleri hükümette ve medyada olumlu yorumlar ve manşetlerle karşılandı. Umutlandırdı; zira, Ankara’ya göre şeytanın bacağı nihayet kırılıyordu. ABD’den sonra İngiltere de Ercan’ın uluslararası havaalanı statüsüne kavuşması için kollarını sıvıyordu. ??? Ne ki, ne ABD’nin ne de İngiltere’nin kimi engellerden söz ettiğine dikkat eden olmadı. Hükümet olumsuz bir yorum yapmayınca medya oldu da bitti maşallah havasına girdi. Oysa, hem ABD hem de İngiltere, “doğrudan uçuştaki zorluklara” değiniyorlardı. Blair, “hukuksal engel olabileceği gerekçesiyle Ercan konusunda taahhüt veremeyeceğini” söyledi. Daha önce ABD de uluslararası kurallar izin verirse Ercan’a doğrudan uçuşları başlatabileceğini bildirmişti. ABD dolaylı yoldan, Atina Büyükelçisi aracılığıyla sonucu bildirdi: Cumhuriyet’teki kısa habere göre; ABD, konuyu incelemiş, ancak doğrudan uçuşları olanaksız kılan uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan hukuksal engellerle karşılaşmıştı. İzolasyonların kaldırılması için doğrudan uçuşlar olanaksızdı! Olumsuz gelişmeleri göstermemeyi marifet sayan, hatta olumlu göstermeye gayret eden hükümet ve medya; Ercan Havaalanı konusunda da kamuoyunu aldattı. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar özdeyişi bu hükümet döneminde birçok kez olduğu gibi bu kez de haklı çıktı. ??? Kuşku yok; Rumlar ve Yunanistan, AB çevreleri ve BM, 2007’de Kıbrıs konusundaki olası gelişmelere hazırlanıyor, yeni planlar, yeni taktik ve strateji hazırlıkları yapıyorlar. Yunan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni hazırlıkların ilk işaretini verdi. Bizimkilere gelince, 2007’de Türkiye’yi bir kez daha ele geçirmekten başka bir şey düşünmüyorlar. 2002 yılında tek başına iktidara geldiğinden beri satış listesine koyduğu Kıbrıs sorununu seçimden önce yeni ödünlerle elden çıkarmayı göze alamıyor. Karşı cephenin hazırlıklarına, önerilerine ancak partiyi seçimlerde seçmen önünde zor düşürmeyecek savunu ve yaklaşımlarla karşı çıkmayı... ne ki, tekrar tek başına iktidara gelirse... çözümsüzlük çözüm değildir sloganını tamamlayan ver de kurtul formülü ile Kıbrıs sorununu çözmeyi, daha açık ifadeyle bu sorundan kurtulmayı düşlüyor. Zira Kıbrıs’ı vererek çözüme ulaşmayı bu hükümetten başka hiçbir Cumhuriyet hükümeti başaramaz! birinci turda üçte iki “ Meclis, çoğunlukla toplanamamışsa, ikinci oylamaya geçilemez. Seçim birinci turda kilitlenir. Kilitlenince de 30 günlük süreyi beklemeksizin seçimlerin yenilenmesi sonucuna götürür. Üçte iki çoğunluğun olmadığı bir toplantı ile cumhurbaşkanı seçilirse Anayasa Mahkemesi iptal edebilir. nucunu doğurur. Dolayısıyla seçim daha birinci turda kilitlenir. O bakımdan kilitlenince de otomatik olarak 30 günlük süreyi beklemeksizin seçimlerin yenilenmesi sonucuna götürür. Meclis yenilenir” değerlendirmesini yaptı. Prof. Teziç, kurala karşın cumhurbaşkanı seçiminin yapılması durumunda olabilecekleri şöyle açıkladı: “Anayasa Mahkemesi pren O ” sip olarak Meclis kararlarını denetlemiyor. Ancak 1996 yılında alınan güvenoyu kararı, OHAL kararnamelerinin uzatılması kararları vardır. Anayasa Mahkemesi, bunları, anayasada ve içtüzükte öngörülen düzenlemelerin değişmesi niteliğinde gördüğünden burada anayasadaki hükümleri yorumlayarak anayasaya aykırılık oluşturduğu sonucuna vararak iptal etti. Bura da da Meclis üçte iki çoğunluğun olmadığı bir toplantı ile Cumhurbaşkanı seçerse Anayasa Mahkemesi, içtüzükteki kurala aykırılık görerek bunu iptal edebilir. Anayasa Mahkemesi, seçimin 102. maddeye uygun yapılıp yapılmadığını denetleyecektir. Anayasamız açıkça toplantı nisabı ile karar nisaplarını ayırmıştır. Açıkça toplantı nisabı ile ilkeyi koyuyor. Meclis üçte iki çoğunluk ile toplanır. Ondan sonraki oylamalarda bu nisap daima aranacak diyor. Toplantı nisabı olmadan karar nisabına ulaşmak mümkün değildir.” İran’a Yasaklananlar Yasaklanırken! irleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, nükleer programında ısrar ettiği için İran’a bir dizi yaptırım uygulama kararı aldı. 15 üyenin ortak kararı olduğu için içerik beklenenden yumuşak! Özet şu: İran’ın yurtdışından satın alması yasak olan nükleer programda kullanılacak malzemeleri satın alması yasaklandı! Bir başka deyimle, İran’ın zaten yasal olarak ülkesine getiremeyeceği nükleer malzemeler için “gerçekten getiremez” türünden bir karar alındı. Önce İran’ın nükleer yolculuğunu kısaca anımsatalım: 1. 1970’li yıllarda Amerikan yönetimi, dönemin büyük tehdidi Sovyetler Birliği’ne karşı İran’daki Şah yönetimiyle sıkı ilişkiler kurdu. İran’ı nükleer teknoloji ile tanıştırdı. 2. İran’da rejim değişince ve ABD’yi “büyük şeytan” olarak tanımlayan Humeyni gelince ilişkiler kesildi. Devreye Almanya girdi. Büyük Alman firmaları bu ülke ile öteki alanlarda da kurulan ilişkilerin bir parçası olarak İran’ın nükleer teknoloji duygularını “milyar mark” gibi değerler karşılığı okşadılar. 3. ABD, Almanya’ya “ne oluyor” diye sorduğunda 1990’ların ortasına gelinmişti. Dağılan Sovyetler Birliği’nin ardından ekonomik olarak zor durumda olan Rusya, İran’a “milyar dolar” gibi değerler karşılığı dostluk gösterisinde bulundu. Nükleer teknolojisini geliştirmesini sağladı. Teknolojinin yanı sıra bolca uzman da sağladı. Örneğin bin dolar, Rus atom mühendisi için çok büyük paraydı. Gelinen noktada İran, ABD’nin tanıştırması, Almanya’nın ısındırması, Rusya’nın alıştırması sonucu nükleer teknolojide bomba yapabilecek düzeye ulaştı. ??? Bugün sürmekte olan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) merkezli gelişmeler ise 2002’de CNN’nin İran’ın nükleer çalışmalarının havadan çekilmiş fotoğrafını yayımlamasıyla başladı. Haziran 2003’te ilk kapsamlı İran raporunu hazırlayan UAEK şöyle diyordu: “İran, nükleer teknolojide sanılandan çok daha ileride!” Raporun ABD’nin Irak işgalinin hemen sonrasına karşılık gelmesi ayrıca dikkat çekici! ABD, bu raporun ışığında İran’a derhal yaptırım uygulanmasını ve bu ülkenin ilk aşamada yalnızlaştırılmasını istedi. Ancak RusyaÇinAB hattı ABD gibi düşünmedi. BM Güvenlik Konseyi’nden yumuşak bir kararın çıkmasının başlıca nedeni de bu. Son kararı ABD yumuşak, Çin biraz sert, Rusya dozunda buluyor! Kararın İran’daki yansıması beklendiği gibi oldu. Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, jet hızıyla yanıtını verdi: “Yırtık bir kâğıt üzerine yazılmış bu kararı tanımıyoruz. Önümüzdeki şubat ayında nükleer şölen yapacağız.” İyi şölenler! ABD’nin Irak başarısızlığı ve uluslararası kamuoyunda kendisine duyulan güvensizlik, İran’da karşısına çıktı. BM Güvenlik Konseyi’nin ABD’nin istediği dozda karar almamasının bir başka nedeni de bu. ??? Türkiye, İran kararından doğrudan etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Zira yakın geçmişte düzenlenen bir dizi operasyonda İran’a nükleer malzeme taşıyan bir oluşum ortaya çıkarılmıştı. ABD, bundan sonra da İran’ın gözetlenmesi için en çok Türkiye’den yardım isteyecek. Türkiye ne yapacak? Ankara bu tür durumlarda ilk şu tümceyi kuruyor: “Ben uluslararası kurumların aldığı kararlara uyarım!” Yine öyle yapacak... Ancak bölgedeki gelişmeler salt İran’la sınırlı değil. Suudi Arabistan’da Irak’a komşu ülkelerin toplantısı vardı. Tüm komşular çağrıldı ama Türkiye davet edilmedi. Gerekçe de şu: 1. Türkiye, İstanbul’da Sünnilerin toplantısına izin verdi, tarafsızlığını yitirdi. 2. Türkiye, Irak’ın iç işlerine karışma eğiliminde. Sanki kendileri başka bir şey yapıyorlar! Mekke’deki toplantı Türkiye’nin bölgesel ve küresel dengelere dikkat etmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdi. Türkiye eğer, Ortadoğu’da herhangi bir blokla özel yakınlık kurarsa, Türkiye’nin durumu hiçbir bloka yaramaz! B SEZER İLE DEVAM Teziç, cumhurbaşkanının seçilememesi durumunda ise “Bu makam boş kalmaz. Anayasaya göre, yeni cumhurbaşkanı seçilene kadar görev süresi dolan, halihazırdaki Cumhurbaşkanı göreve devam eder” diye konuştu. ‘Güçleri yetmeyecek’ Baştarafı 1. Sayfada türk’ün önderliğinde, tarihe altın harflerle işlenen Kurtuluş destanıyla kurulan Cumhuriyet’in, devlet ve toplum yaşamında egemen olan çağdışı düşünceleri ortadan kaldırırken bireyin özgürleşmesinin, bilinçlenmesinin, kendi kararlarıyla yaşamına yön vermesinin yolunu açtığını ifade etti. Sezer, her dönemde Cumhuriyeti ve onun temeli Türk devrimini sindiremeyen oluşumların ortaya çıktığını, Türk ulusunun ve devletinin kararlılığı ile bu oluşumların, hiçbir zaman çirkin emellerini gerçekleştiremediklerini belirtti. Sezer şunları kaydetti: “ Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay’ın katledildiği irticai kalkışma, Cumhuriyet tarihindeki en acı olaylardan biridir. Kubilay, onurlu davranışıyla, ‘devrim şehidi’ kimliğiyle gönüllerde ölümsüzleşmiştir. Menemen’de yaşananlar, çağdaş ve aydınlık Cumhuriyetle barışık olmayan gerici zihniyete karşı her zaman uyanık ve dikkatli olunmasının zorunluluğunu bir kez daha anımsatmaktadır.’’ Türkiye’nin, ulus egemenliğine dayanan, laik ve demokratik bir cumhuriyet olduğunu vurgulayan Sezer, “Devletin temelini oluşturan bu yapının korunması, Türkiye Cumhuriyeti’nin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütün olarak varlığını sonsuza kadar sürdürebilmesinin en önemli koşuludur. Aydınlık Türkiye’nin geleceğini karartmaya kimsenin gücü yetmeyecektir” ifadesini kullandı. Kubilay’ı rahmetle andığını ifade eden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise “Bundan 76 yıl önce Menemen’de, milletimizin birlik ve beraberliğine, Cumhuriyetimizin gelecek ideallerine kastedilen menfur hadisenin yıldönümünde, artık her zamankinden daha büyük bir güvenle görüyoruz ve biliyoruz ki; laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimiz, bütün değer ve ilkeleriyle milletimize mal olmuştur” görüşünü dile getirdi. ÜYÜKANIT’TAN LAİKLİK VURGUSU Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt ise mesajında laiklik vurgusu yaptı. Org. Büyükanıt, Asteğmen Kubilay’ın Türkiye Cumhuriyeti’nin laik yapısını ortadan kaldırmak isteyen bir grup mürteci tarafından katledildiğini anımsatarak şunları kaydetti: “Onlar, en büyük kazanımımız olan Cumhuriyeti koruma ve yaşatma adına, kendilerini parçalamaya kalkanlara başlarını vermiş, fakat eğilmemişlerdir. Bu kararlı tutumlarıyla, Cumhuriyeti kuranların ve onu yaşatanların karşılarına çıkan bütün olumsuzlukları çıktıkları noktada ezebilecek kuvvet ve yetenekte olduklarını göstermişlerdir. Bugünlere kolay gelinememiştir. Şimdi bütün bunları görmezden gelip dini, bireysellikten çıkararak siyasileştirmek, laiklik kavramının içini boşaltmaya çalışmak, ülkeyi çağın gereklerinden uzaklaştırarak karanlığa mahkum etmek anlamına gelmektedir ki bu çabalar, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasa ile teminat altına alınan ve temel ilkelere dayanan niteliklerini bozmaktan başka bir amaç gütmemektedir. TSK, Atatürkçü Düşünce Sistemi’nin ışığında yüce Türk milletinden aldığı güçle, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin ulus devlet yapısından asla taviz vermeden, onu çağın gerisine götürmeye sinsice çalışanlara ve karanlık odaklara karşı korumaya ve kollamaya aynı kararlılıkla devam edecektir.” DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, “Kubilay’ı acımasızca katledenlerin temsil ettikleri zihniyet ne yazık ki çeşitli biçimlerde bugün de varlığını gizliaçık sürdürmektedir” derken SHP Genel Sekreteri Ahmet Güryüz Ketenci de “Kubilay’ı katledenler, aslında Cumhuriyetin ideallerini yıkmak isteyenlerdir. Bugün Kubilay unutulmuyorsa, Cumhuriyete, demokrasiye, laikliğe ve bağımsızlığa olan bağlılığımızdandır’’ görüşünü belirtti. CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem, Ulusal Eğitim Derneği Başkanı Zeki Sarıhan, ADD İstanbul Şubeleri, Mustafa Kemal Derneği Genel Başkanı Avukat Kamran Baran, Türk Gençliğine Hizmet Vakfı Başkanı Prof. Dr. Güngör Şatıroğlu, Eğitimİş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, Yeniden Kuvayı Milliye Hareketi Derneği Başkanı Hakkı Sevim de mesaj yayımlayarak irticaya karşı uyanık olunması çağrısında bulundular. B Çocuklar suça itiliyor İstanbul Haber Servisi Emniyet verileri, eğitimsiz ve düşük gelir grubuna ait çocukların şiddete yöneldiklerini ortaya koydu. Polis Aka ? 1518 yaş arası 44 bin 551 mahkum var. ? Yüzde 10’u aynı suçu tekrar işliyor. ? Yüzde 13’ü hiç okula gitmemiş. ? Yüzde 34’ü uyuşturucu kullanmış. ? Yüzde 15’i parçalanmış ailelerin çocukları. ? Yüzde 100’ü mafyaya ilgi duyuyor. demisi Öğretim Görevlisi Tuğrul Özşengül, 1518 yaş arası 44 bin 551 mahkum olduğunu belirterek bu çocukların yüzde 30’nun şiddet suçu işlediklerini söyledi. Birey Eğitim Kurumları, Conrad Otel’de , “Okulda Şiddet ve Madde Bağımlılığı” konulu seminer düzenledi. Seminere, İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Milli Eğitim Müdürü Ata Özer, Narkotik Şube Müdürü Tugan Ergüder, Çocuk Şube Müdürü Mehmet Maden, psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan, akademisyenler ve rehber öğretmenler katıldı. Çocuklara “kontör değil, evrensel değerler yüklenmesi gerektiğini” söyleyen Cerrah, toplumda artan şiddet eğilimlerinin her yeni haberle doğrulandığını ve artan suç oranlarının toplumsal barışa zarar verdiğini anımsattı. Psikiyatr Prof. Tarhan da “Fırtınalı gençlik dönemi” konulu konuşmasında ailelere çocuklarıyla ilişki kurmayı tavsiye etti. Tarhan şöyle konuştu: “Gençlerin önemli kısmı bu dönemde kendilerine yanlış davranıldığı için yanlış davranıyor. Mesaj vermek yerine içinde mesaj olan ilişki kurmak gerekir. Ergenlik, kendi kimliğini arayıp bulma dönemidir. Gence emir vermek yerine fikir vermek gerekir. Kararı ona bırakırsanız, sorumluluk duygusu gelişir.” Polis Akademisi Öğretim Görevlisi Tuğrul Özşengül ise eğitimsiz ve düşük gelir grubuna ait çocukların suça yöneldiklerini emniyet verileriyle ortaya koydu. 1518 yaş arası 44 bin 551 mahkum olduğunu belirten Özşengül, çocuk ve gençlerde suç oranı ve madde bağımlılığına ilişkin şu rakamları verdi: “Bu çocukların yüzde 60’ı hırsızlıktan, yüzde 30’u şiddet içerikli suçlardan mahkum. Yüzde 97’si yaptığı fiilin suç olduğunu biliyor. Yüzde 10’u aynı suçu tekrar işliyor. Yüzde 15’inin kardeşi de sabıkalı. Yüzde 51’i okula gitmiyor. Yüzde 13’ü hayatında hiç okula gitmemiş. Yüzde 34’ü uyuşturucuyu denemiş. Yüzde 90’ı alkol ve sigarayı denemiş. Yüzde 15’i parçalanmış ailelerin çocukları. Yüzde 45’inin babasının işi yok. Yüzde 100’ü okulda başarısız. Yüzde 95’i düşük gelir grubundan. Yüzde 100’ü mafyaya sempati duyuyor. Yüzde 68’i düzenli olarak çakı, bıçak gibi aletler taşıyor.” Abdullah Öcalan’dan ‘ateşkes’ tehdidi Mehmet FARAÇ PKK, tek taraflı ateşkes kararına yanıt bulmayınca Abdullah Öcalan üzerinden Türkiye’yi terör ve etnik çatışmayla tehdit ediyor. Ateşkese Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yanıt verilmesini isteyen Öcalan, “Aksi takdirde ben çekileceğim, ben yokum diyeceğim. Kararı Kürt halkı kendisi verecektir” diye konuşuyor. Kürtlerin artık Kuzey Irak’ta sığınabilecekleri bir ulus devlet olduğunu savunan Öcalan, “KürtŞii ittifakının gelişebileceğini, başka devletlerin de desteğiyle 40 milyon Kürt’ün Türkiye’ye cephe alacağını” iddia ediyor. PKK sitelerine de yansıyan bilgilere göre, Öcalan üç gün önce avukatlarıyla İmralı’da yaptığı görüşmede, ilk kez örgütle arasına mesafe koyacağını söylüyor. M. Ali Kışlalı’nın, kendisini Peru’da cezaevinde bulunan Aydınlık Yol’un lideri Abimael Guzman’a benzettiğini ve Guzman gibi küçük tavizler verilerek kendisinden de yararlanılabileceği yolunda değerlendirme yaptığını anımsatan Öcalan, “Guzman tarzını uygulayarak, beni kullanmak mümkün değil. Bunu akıllarından çıkarsınlar. Tamam benden faydalanılabilir, benim de yapmak istediğim bu ama bu şekilde basit yaklaşılamaz. Böyle düşünenleri ciddi olmaya davet ediyorum” diyor. Demokratik çözüm için 15 yıldır çaba harcadığını öne süren Öcalan, bir taraftan, “Bu konuda hâlâ iddialıyım. İnisiyatifim var, kullanabilirim” derken diğer yandan sözü PKK’nin 1 Ekim’de ilan ettiği ateşkese getirerek tehdit savuruyor: “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlarını bekleyip görmek gerekiyor. Mayısın ilk haftasına kadar mutlaka adım atılmalıdır. Aksi taktirde ben çekileceğim, ben yokum diyeceğim. Kararı Kürt halkı kendisi verecektir. Ben talimat vermiyorum, önceden olacakları söylüyorum, uyarıyorum. Bizim buradaki rolümüz iyi bilinmelidir. Ama eğer imha gelişirse doğal olarak onlar da kendilerini savunacaklardır.” Öcalan bu resti sırasında aslında Kuzey Irak’taki devletleşme çabalarından da cesaret alıyor. Örgüt liderinin şu sözleri bunu doğruluyor: “Kaldı ki Kürtler artık yalnız değildir. Kürtlerin de dayanacağı güçler var. Sonuçta güneyde Kürtlerin sığınabilecekleri bir ulus devleti de var artık. Yine KürtŞii ittifakı gelişebilir. Başka devletler de Kürtlere destek verir. Bütün Kürtler birleşir, 40 milyon Kürt, Türklerle savaşabilir. Bu çok tehlikelidir, uyarıyorum.” Öcalan, Kürt Şii ittifakına aslında Iraklı Sünni grupların İstanbul’daki tartışmalı toplantısı nedeniyle gönderme yapıyor. Celal Talabani’nin, “Türkiye’nin Irak muhaliflerinin İstanbul’da konferans yapmalarına izin verirken bir yandan da PKK’ye karşı savaşmamızı istemesi şaşırtıcıdır” şeklindeki açıklamasına da değinen Öcalan, “Çok iyi yakalamış, sağ ol Talabani diyorum” ifadesini kullanıyor. AKP’nin “muhafazakâr ittifak”, ulusalcılar ve milliyetçilerin de “Kızılelma Koalisyonu” oluşturma çabasında olduğunu ifade eden Öcalan, DTP’ye, seçimlere dönük ittifak oluşturma çağrısı yapıyor. Öcalan, Nakşi geleneğinden gelen AKP’nin Kürt yurttaşları makro kredilerle, dini duyguları kullanarak çekmeye çalıştığını belirtirken hem PKKtarikat kavgasını hem de örgüt tabanındaki erozyonu da doğrulamış oluyor. Eskisi kadar etkin olmasa da Öcalan’ın PKK’nin dağ kadroları üzerindeki hâkimiyeti sürüyor. Örgüt yöneticileri Öcalan’ın açıklamalarını talimat olarak algılıyor ve strateji belirlemede kullanıyor. Bu durum, örgüt liderinin ilk kez dile getirdiği “aradan çekilirim” yolundaki açıklaması üzerinde ciddiyetle düşünülmesini gerektiriyor. Çünkü Öcalan devreden çıkarak aslında bir taraftan Türkiye’yi Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi kaosla tehdit ediyor, diğer yandan da PKK’nin eylem inisitiyafini tamamen şahin kanadın denetimine bırakacağını ima ediyor. PKK, tabanındaki erozyon, sempatizanlarındaki yılgınlık ve dağdakilerin sabırsızlığı arasında çıkış arıyor. Baştarafı 1.Sayfada disini kaptırmış görünüyor. ? AKP iktidarı belki bir açıdan haklı görülebilir; çünkü bugün elinde tuttuğu fırsatı kaybetmek istemiyor. Belki de tarihte hiçbir siyasal parti, üçte bir oyla parlamentonun üçte ikisini kazandıktan sonra, hükümet ve Başbakanlığın ardından Cumhurbaşkanlığı makamını da ele geçirerek devlette tek söz sahibi olmak şansını yakalayamamıştır. AKP yöneticileri bu açıdan mazur görülebilseler de dünyada ve bölgede Türkiye’yi kuşatan sakıncalı koşullarda çok tehlikeli bir oyuna kalkıştıkları açıktır. Hele bu oyun Türkiye Cumhuriyeti’nin temel ilkesi laiklik kavramını da tehdit eder bir içerik taşıyorsa tavsiye edilemez. Dünyada, bölgede, Avrupa’da ve Türkiye’de yaşananlar, Çankaya seçimine bir Cumhurbaşkanlığı seçimi olmaktan ötede anlam kazandırıyor. ankcum?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle