23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

6 Türkmenistan’ın kendisini ömür boyu lider ilan eden devlet başkanının kalp krizinden öldüğü açıklandı C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 29 ARALIK 2006 CUMA Türkmenbaşı Niyazov öldü Dış Haberler Servisi Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov yaşamını yitirdi. Devlet televizyonu 66 yaşındaki “Büyük Türkmenbaşı”nın, kalbinin aniden durması sonucu sabaha karşı öldüğünü duyurdu. Niyazov, kendini yaşam boyu lider ilan etmiş ve kendisine “bütün Türkmenlerin lideri” anlamına gelen Türkmenbaşı adını vermişti. 21 yıldır iktidarda olan Niyazov’un 24 Aralık’ta doğum yeri Kıpçak köyünde toprağa verileceği açıklanırken devlet başkanlığına vekâleten Başbakan 1. Yardımcısı Gurbangulu Berdimuhammetov getirildi. Bir Seçimin Ekonomi Politiği tik cumhuriyeti savunmak, bağımsızlık için kalmış üç beş direnme noktasını korumak, solun kaçınamayacağı görevlerdendir. Ama önce bir durum saptaması yapalım. Ilımlı İslam devleti kurma çabasında olanlar, ekonomiden hoşnutturlar. Hoşnut olmadıkları rol dağılımıdır. Gelişmiş kapitalist ülkelerde pek rastlanmayan kuralsız iç talandan artık kendilerinin de pay alması gerektiğini düşünüyorlar ve alıyorlar. Bu sisteme muhalefet ettiklerini söyleyenlerde de uygulanan ekonomi politikalarına ciddi bir itiraz bulamazsınız. Çünkü ekonomide neoliberalizm, ülkemizi tam olarak kuşatmış durumdadır. O kadar ki, bu kuşatma, AB savunuculuğu ile neoliberal politikalara muhalefet, “emeğin Avrupası” gibi içi boş sloganlarla savunulmaya kalkışılsa bile, birbiriyle uyuşmadığı için, kimi sosyalistleri ve sosyalist partileri de etkisi altına almış durumdadır. Siyasal yapıda dinci gericiliğin örgütlenmesine karşı çıkmanın ise sayısız yararları vardır. Öncelikle varolabilmek için ayağa kalkmanın zamanıdır. Bu da nereden çıktı diyenler, kuzeyde, güneyde, doğuda ve batıda çevre ülkelerin deneylerinden yararlanabilirler. İkinci olarak, ütopyalar için mücadeleyi bilinmez bir yarına ertelememek, üçüncü olarak, ABD’nin bölgemizdeki varlığına ve planlarına hayır diyebilme şansını yitirmemek için karşı çıkmak gereklidir. Ve nihayet, gelir dağılımında her türlü sahtekârlığa, istatistik oyunlarına karşın açıldığı gizlenemeyen makasa direnebilmek için mücadelenin bir yerinden tutmak gereklidir. ??? Ama Türkiye, solcusuyla, demokratıyla, işçisiyle, köylüsüyle ne olup bittiğini bilse bile seyirci durumundadır. Seyrediyor, çünkü vizyona yeni girmiş, bütçesi zengin ve kadrosu kalabalık bir Holywood filmi kadar heyecanlıdır bu film. Unuttuğumuz gerçekse, film bitince gecenin karanlığına dalacağız. İşte odur. guray.oz@cumhuriyet.com.tr Niyazov’un ölümünün ardından, yıllardır tek adamla yönetilen ülkede iktidar kavgası çıkmasından korkuluyor. Halkı yoksul, enerji zengini ülkede rakip gruplarla dış güçlerin nüfuz mücadelesine girişebileceği belirtiliyor. vi ile dünyanın enerji bakımından en zengin ülkelerinden biri olan 5 milyon nüfuslu Türkmenistan’ı belirsizliğin beklediği, ülkedeki rakip gruplarla dış güçlerin nüfuz mücadelesine girişebileceği belirtiliyor. ÜRGÜNDEKI MUHALEFET DÖNÜYOR Washington ve Avrupa başkentleriyle birlikte Moskova da yaşanacak gelişmeleri yakından takip ediyor. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Orta Asya’da istikrarsızlık yaşanmaması için Türkmenistan’da iktidar değişiminin yasal çerçevede yapılması, Rusya’yla iyi ilişkiler kurulması çağrısında bulundu. Türkmenbaşı’nın ölümüyle sürgündeki muhalefet de geri dönmek üzere harekete geçti. İsveç’teki muhaliflerden Parakhad İklimov, ülkede tüm muhaliflerin cezaevlerinde ya da ev hapsinde olduğunu öne sürerek “Ancak ülke dışında muhalefet var ve geri dönüyor’’ dedi. Türkmenistan Yüksek Sovyeti adlı sürgündeki grupla Cumhuriyet Partisi’nin üyesi olan İklimov, “Niyazov’un çevresindeki ler arasında ekonomi ya da politika alanında deneyimli kimse yok. Bizimse ülkeyi yönetebilecek insanlarımız var” dedi. Muhaliflerden eski Türkiye Büyükelçisi Nurmuhammed Hanamov, bölünmüş muhalefetin birleşmesi çağrısı yaptı. EN YOKSUL ÜLKELERDEN Niyazov, büyük atılımlar sözüyle iktidara gelmişti ama Türkmenler bugün Orta Asya’nın en yoksulları arasında. Türkmen lider, “tarafsızlık” adını verdiği dış politika anlayışıyla ülkesini Batı’ya ve komşularına kapattıkça zengin ülke hedefi gerçekleşmedi. Türkmenler Orta Asya’nın yaşam standartları en kötü, maaşları en düşük halkı haline geldi. Türkmenbaşı, 1999’da yaşam boyu başkan seçilerek iktidarını sağlamlaştırdı. Ardından da insan hakları ihlalleri ile en fazla eleştirilen liderlerden biri haline geldi. Türkmenistan, Orta Asya’da Kazakistan’dan sonra Türk işadamlarının en fazla yatırım yaptığı ülke. Rusya ile Mavi Akım Projesi’ni imzalaması Türkmenbaşı’nı kızdırsa da 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la sıcak ilişkileri oldu. Türkmenbaşı, Sovyet döneminde Aşkabat’ta yapılan Puşkin Tiyatrosu’nu yıkarak, yerine Türk ozanı Karacaoğlan’ın heykelini diktirdi. S TÜRKMENISTAN’DA YAS Halk Maslahatı, Türkmenbaşı’nın yerine kimin geleceği konusunu görüşmek üzere 26 Aralık’ta toplanacak. Niyazov’un ölümünün ardından bayraklar yarıya indirildi. Niyazov’un kalp ya da şeker hastası olabileceği söyleniyordu. Türkmenbaşı ekimde kalp hastalığı yüzünden günde 3 kez ilaç aldığını ve Almanya’da 1997’de kalp ameliyatı olduğunu açıklamıştı. Devlet televizyonu, Türkmenbaşı’nın iç ve dış politikasının değişmeyeceğini bildirdi. Siyasi gözlemciler, yıllardır tek adamla yönetilen, değişime alışık olmayan ülkede ani iktidar boşluğunun kargaşaya yol açabileceğine dikkat çekiyor. 32 milyar varil petrol ve 159 trilyon metreküp doğalgaz rezer ‘Aşçı, 123. kayıp olmasın’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Bir grup avukat, 265 gündür ölüm orucunda olan avukat Behiç Aşçı’nın durumunu ve cezaevlerindeki “tecrit uygulamalarını’’ dile getirmek amacıyla TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin ile görüştü. Alptekin, TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın, İstanbul’da Aşçı’nın ailesi ve yakınlarıyla görüşeceğini bildirdi. TBMM’deki kabulde, heyet adına konuşan İstanbul Barosu avukatlarından Kemal Aytaç, Aşçı’nın cezaevlerindeki tecridi protesto etmek amacıyla başlattığı açık grevinde 265. gününü doldurduğunu söyledi. Aşçı’nın durumunu iletmek için TBMM’ye geldiklerini belirten Aytaç, “Bir tarafta bir meslektaşımız ölüm orucunda ama asıl mesele cezaevlerindeki tecrit sorunu” dedi. Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in, “Cezaevlerinde tecrit yoktur’’ açıklamasının kendilerini üzdüğünü ifade eden Aytaç, “Bunun halledilmesi gerekiyor. Bu kadar kurum ‘var’ derken, birileri ‘yok’ diyor’’ dedi. “Ölüm oruçlarında bugüne kadar 122 kişi öldü, 123 olmasın Meslektaşları Behiç Aşçı’nın durumu ve cezaevlerindeki tecrit sorununun çözümü için TBMM Başkanvekili İsmail Alptekin ile görüşen avukatlar Bülent Arınç’tan destek sözü aldılar. Alptekin, Arınç’ın çözüm için Aşçı ve yakınlarıyla görüşeceğini açıkladı. diyoruz’’ diyen Aytaç, cezaevlerindeki tecrit konusunda bir adım atılması gerektiğini, bu adımın atılması için de Meclis’i çok önemli gördüklerini söyledi. TBMM Başkanvekili Alptekin, Arınç’ın, bu meselenin çözülmesi konusunda ciddi gayret içinde olduğunu belirterek “Biz, her şeyden önce meseleye kutsal yaşam hakkı üzerinden bakıyoruz. Hukukçular olarak bizim görevimiz insanların yaşam haklarını koruma ve onun sağlanması konusunda mücadele vermektir. Bu işin noktalanması lazım’’ diye konuştu. Alptekin, Arınç’ın, İstanbul’da Behiç Aşçı’nın ailesi ve yakınlarıyla görüşeceğini de söyledi. Arınç’ın bugün Aşçı ile görüşeceği öğrenildi. ARINÇ’A MEKTUP Kendilerini “İslami duyarlılık sahibi” kişi ve kurumlar olarak tanımlayan birçok demokratik kitle örgütü de, Arınç’a “F Tipi Sorununa Duyarlılık ve Sorumluluk Çağrısı’’ adı verilen bir mektup gönderdi. Mektupta, Aralık 1999 tarihinden bu yana F tipi cezaevlerinde başlatılan tecrit uygulamasına karşı gerek içeride tutuklular tarafından, gerekse dışarıda tutuklu yakınları tarafından sürdürülen eylemlerde ölümlerin sürdüğü anlatılarak, “Cezaevlerinde süregelen tecrit dayatmasına karşı itirazları, tepkileri, talepleri görmezden gelmenin, gerek hukuk ilkeleri, gerekse de insan haklarıyla çelişen bir tutum olduğu’’ belirtildi. Türkiye bir Cumhurbaşkanlığı seçimini seyretmeye hazırlanıyor. Seyredecek, çünkü aktif, eylemli bir özne olarak seçime müdahale edecek durumu yok. Yollar kesik. Kuşatma tam. Onun adına hareket edenler, iktidarı ve muhalefeti ile konuyu tam bir açıklıkla tartışmayı da, kamunun işe karışmasını da istemiyorlar. Oysa konu, kamuyu, cumhuru yakından ilgilendiriyor. Öyle ya, başkan cumhura seçilecek. ??? Cumhurbaşkanı seçimi neden bu kadar önemli? Çünkü Türkiye bir sistem değil, ama bir rejim değişikliği tehdidi ile karşı karşıya. Şimdi görevde olan Cumhurbaşkanı’nın bu rejim değişikliğinin önünde bir engel oluşturduğunu, rejim değişikliği isteyenler de, karşı olanlar da teslim ediyor. Ne yapıyor Cumhurbaşkanı? Rejim değişikliği isteyen, Türkiye’yi ılımlı bir İslam devletine dönüştürmek isteyenlerin devlet içinde örgütlenmelerini, kadrolaşmalarını önlemeye çalışıyor ve bunu sınırlı ölçülerde başarıyor. Soldan sağa çark kimi eski sosyalistlerin söylediği gibi “yolu tıkıyor”. Başka ne yapıyor? Ilımlı İslam devleti oluşturmak isteyenlerin yapısal değişim isteklerine ayak diriyor. Yasaları geri çeviriyor, en azından bir süre için zorluk çıkartıyor. Bunu da ulusal devleti, laisizmi, cumhuriyeti savunarak yapıyor. Başarıyor mu? Belirli ölçüde ve geçici olarak, evet. Geçici olarak, çünkü yakında gidiyor. Gene soldan sağa çark eski sosyalist Gülay Göktürk’ün yazdığı gibi, yakında yolu tıkayan engel ortadan kalkacak. ??? Türkiye’de varolan ama değiştirilmek istenen siyasal statükoyu savunmak, sistemin kökten değişmesini isteyen solculara düşer mi? Hem ileriye doğru değişimi, bir devrimci dönüşümü istemek, hem de siyasal sistemde geriye doğru gidişin önüne geçmek solculara düşer. Demokra Ankara Şiileri karşısına aldı Mahmut GÜRER ANKARA Ankara önemli bir etkiye sahip olduğu Ortadoğu’da uygulanan yanlış politikalar nedeniyle kan kaybediyor. Mekke’de Şiiler tarafından düzenlenecek Irak Halkı Konferansı’na Irak’a komşu tüm ülkeler çağrılırken Türkiye davet edilmedi. Ankara’nın çağrılmama nedeninin, Iraklı Sünnilerin İstanbul’da düzenlediği toplantı olduğu bildirildi. Irak İslam Devrimi Yüksek Konseyi (IİDYK) lideri Abdülaziz el Hakim, Türkiye’yi Irak’ı kaosa sürüklemekle suçladı. Mekke’de toplanması öngörülen ve IİDYK tarafından düzenlenen Irak Halkı Konferansı’na İran, Suriye, Kuveyt, Ürdün ve Suudi Arabistan davet edilirken Türki Uluslararası Kriz Grubu Türkiye’nin son dönemde Ortadoğu’da “Sünni kesimi destekler dış politika” izlemesi, “tarafsızuzlaştırıcı” şeklinde açıklanan konumunun zedelenmesine neden oluyor. Ankara, Şiilerin Irak içindeki liderler ve komşu ülkelerin katılımıyla düzenleyeceği “Irak Halkı Konferansı”na davet edilmedi. ye çağrılmadı. Bu durum, Irak’a Komşu Ülkeler Toplantıları’na öncü olan Ankara’nın etkinliğini büyük oranda kaybettiğini ortaya koydu. ‘KOMŞULAR KARIŞMASIN’ El Hakim de IKYB’nin internet sitesinde yayımlanan açıklamasında, “Biz Türkiye’yi, lrak’ı kaosa sürüklemeye çalışan Sünni ve El Kaide terör örgütüyle bağlantıları olan çevrelerin İstanbul’da düzenlediği konferansa ev sahipliği yaptığı ve Irak’ın içişlerine müdahale ettiği için davet etmedik” dedi. El Hakim, “Komşu ülkelerin Kürt, Şii, Sünni ve lrak’ın diğer kesimleri arasındaki stratejik ilişkilerini zedelemelerine izin veremeyiz” diye konuştu. Öte yandan, İstanbul’da düzenlenen Sünni Toplantısı’nda, Irak terör örgütleri listesinde üst sıralarda yer alan, Ceyşül İslam’ın sözcüsü İbrahim Şammari’nin bir mesajının yayımlandığı ortaya çıktı. Şammari mesajında, Iraklıları İsrail, İran ve ABD’nin öldürdüğünü belirterek bunlarla mücadele edilmesi gerektiğini belirtti. İbrahim Şammari, Irak içindeki siyasi birlikteliğin sağlanarak politik gücün artırılması gerektiğini de iletti. Türkiye’den yardım istendi BRÜKSEL (AA) Düşünce kuruluşu Uluslararası Kriz Grubu (UKG), Türkiye’nin direnişçiler dahil Irak’ta tüm aktörler üzerindeki nüfuzunu kullanarak ulusal uzlaşma sağlanmasına yardımcı olmasını istedi. Brüksel’de bulunan UKG tarafından yayımlanan “BakerHamilton’un Ardından: Irak’ta Ne Yapmalı’’ raporunda, Irak Çalışma Grubu’nun önerileri değerlendirilerek karşı tezler ileri sürüldü. Irak’ta yeni bir stratejiye ihtiyaç duyulduğunun ABD yönetimi tarafından “yavaş adımlarla benimsendiği’’ anlatılan raporda, ABD Kongresi bünyesinde Demokrat ve Cumhuriyetçi üyelerden oluşan Irak Çalışma Grubu’nun sunduğu önerilerin bütünüyle desteklenmesi gereken birçok yenilik içermesine karşın “yeterince radikal değişim öngörmediği ve tespit edilen sorunlara uygun çözümler getirmediği’’ ifade edildi. Raporda, Irak’ın, “silahlı militanlarının, mezhep temelli örgütlerin ve kısa vadeli çıkarlarını ülkenin uzun vadeli çıkarlarının üstünde gören siyasetçi sınıfının av sahası haline geldiği’’ dile getirildi. “Türkiye, Irak’taki tüm aktörler üzerindeki nüfuzunu kullanıp ulusal uzlaşma sağlamalarını kolaylaştırmalı’’ denilen raporda, Türkiye’den “Irak Kürdistanı’yla barışçıl ekonomik ve siyasi ilişkilerini geliştirmeyi sürdürmesi’’ de talep ediliyor. Raporda, ABD’nin Suriye ve İran’la doğrudan ve sürdürülebilir bir diyaloğa girmesi de istendi. umhuriyet’in ilanını, hilafetin ve saltanatın kaldırılmasını ve Mecelle’den Medeni Yasa’ya geçilmesini içlerine sindiremeyen gericilerin 76 yıl önce şehit ettikleri Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay bir kez daha anılıyor. Kubilay, dinci gericiler tarafından şehit edilen ilk devrimcidir. Ama ne yazık ki ilk ve son olarak kalmamıştır. Benzer gerekçelerle laiklik karşıtlarının girişimleri sonucu çeşitli illerde, Sıvas’ta Madımak Oteli yangınında topluca ya da düzenlenen suikastlarla teker teker aramızdan alınan gazeteci, bilim insanı, yazar onlarca devrim şehidimiz de Kubilay’ı izlemiştir. Bugün onları da saygı ve şükranla anma günüdür. ??? Kubilay’ın şehit edilmesiyle sonlanan dinci kalkışmayı, birkaç kişiyle sınırlı olarak göstermek, arkasındaki güçleri yok saydırmak için o dönemde de, günümüzde olduğu gibi büyük çabalar harcanmıştır. Bu gerçeklere aykırı yaklaşım, Kurucu Başyazarımız Yunus Nadi’yi C GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Kubilay’ı Anımsarken... aralarındaki bağlantı ve kendilerine verilmiş teminat vardı. Ki bu cüreti mümkün kılacak şekil ve suretteydi. Beşaltı kişi Menemen’e rast gele mi gelmişlerdi. Yoksa orasını kendileri için hazırlanmış müsait bir muhit addettikleri için mi oraya gelmişlerdi. Elbette Menemen’e gidişin, ikinci surette mutabık (uygun) esbabı mucibesi (gerekçeli sebepleri) vardı... Bu gün ordu müteessirdir. Millet Meclisi müteessirdir. Bütün millet heyecanda olmaktan daha tabii ne olabilir? Millet böyle bir vahşeti kabul edemez.” (Kubilay Olayı ve Tarikat Kampları/Hikmet Çetinkaya/ Günizi Yayıncılık) ??? Atatürk, Kurtuluş ve Kuruluş yıllarına ilişkin belge ve bilgileri de içeren, aynı zamanda milletine hesap de şaşırttığı için 28 Aralık 1930 günlü başyazısında şöyle yazmıştır: “Hadise malum. Bazı gazetelerin dediği gibi, bu iş nasıl olur da üçbeş meczubun işidir diye alınabilir. Hiçbir meczup ve mecnunların muayyen (belirli) bir maksat için birleştikleri görülmüş şey midir? Esrarkeş ne demek? Esrar içenlerde böyle tasavvur ve tasmin edilmiş (zihinde şekillendirilmiş ve kesin olarak niyetlenilmiş) hareketlere cüretin ihtimali bile bulunabilir mi? Herifler ne meczup ne de mecnun, böyle olmadıklarına göre, belki cahil fakat herhalde akılları başlarında adamlardır demek oluyor. Fakat yalnız altı kişi, kendi hesaplarına başarılması tasavvur olunan büyük işi kendi başlarına nasıl başarabileceklerdi. Bu demek ki bu teşebbüste onlar yalnız değillerdi ve verme amacını da güden Nutuk’u okuduğunda takvim 1927 yılını gösteriyordu. O nedenle Kubilay olayı Nutuk’ta yer almıyor. Çünkü yaklaşık 3 yıl sonra yaşanmış bir önemli gericilik olayı. Kubilay’ın şehit edilmesini nasıl değerlendirdiğini hem konuşmalarından hem de Türk Silahlı Kuvvetleri’ne gönderdiği mesajdan biliyoruz. Ancak Nutuk’ta, Kubilay’ın şehit edilmesiyle sonuçlanan gericilik olayına ve laikliğe başkaldırmanın başlangıç noktası sayılabilecek girişimler ayrıntılı biçimde yer alıyor. Üst düzey komutanların milletvekilliğini ya da askerliği tercih etmelerini istemesinin ardında yatanlar ve Cumhuriyet hükümetini hilafetçilik adına düşürmek için kurulmuş komplolarla ilgili bölümler, bugün de okunması ve ders alınması gereken bir belge olarak güncelliğini koruyor. Kubilay’a ve onu izleyen devrim şehitlerine saygı ve teşekkür borcumuz var. JAPONYA’NIN NÜKLEER BAŞLIK HESABI Dış Haberler Servisi Japonya’nın son zamanlarda nükleer başlık geliştirme olanaklarını incelemeye başladığı bildirildi. Hükümete ait bir belgeden alıntılar aktaran Japon “Sankei” gazetesi, uzmanların bir nükleer başlık prototipini yapmanın 35 yıl alacağını hesapladıklarını belirtti. Uzmanlar ayrıca Japonya’nın prototip yaratmak için 1.68 milyar ABD Doları ile 2.52 milyar ABD Doları arasında harcama yapması gerektiğini ve yüzlerce mühendisi seferber etmesi gerektiğini öngörüyorlar. “Ülke içinde nükleer silahların geliştirilmesi olasılığı üzerine” başlıklı ve 20 Eylül tarihli raporun gazete tarafından ele geçirilen özetine göre uzmanlar, Japonya’nın nükleer silah geliştirmesi gerekip gerekmediği konusunda görüş belirtmedi. oerinc?cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle