07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

2 AÇI C Oydaşmanın Konusu olaylar ve görüşler 29 ARALIK 2006 CUMA Avunduk... zgün Türkçe adlardan çoğunu, bugün pek kullanmıyoruz. Örneğin: Sevindik, Avunduk gibi. Bizim Avunduk, 200 yıl önce Anadolu’nun şirin bir köşesinde yaşar. Bir gün paraya sıkışır, sevimli ineğini satmak ister. Pazara götürür. İneğin yaşını bilmek gerek. Yaklaşan bir alıcı, onun başını öne uzatıp ağzını açar, dişlerine bakar. Birkaç deneyimden sonra inek, durumu anlar. Ve kim yaklaşırsa, başını öne uzatıp ağzını açar. Sonuçta, alan olmaz. Ve Avunduk ile ineği, geldikleri gibi döner. 2006, Kırım Savaşı’nın 150. yıldönümü. İngiltere, Fransa ve Osmanlı, Rusya’ya karşı savaştı. Kırım merkezli bu deniz savaşında, Rusya yenildi. Osmanlı devleti, kazananlar cephesindeydi. Ama kâğıt üzerinde. Savaşın tek kazananı vardı: İngiltere. 1800’lü yıllar, Osmanlı için uzatma yüzyılı. Devletin, tek başına ayakta duracak hali yok. İngiltere’nin koruması altına girer. Elbette, İngilizler Türkleri sevdiği için değil. Osmanlı toprakları, İngilizRus çıkar çatışmasına sahne olmaktadır. Ama bu koruma, 1821 Rum ayaklanmasında işlemez. 1832 Mehmet Ali Paşa ayaklanmasında da. Ne de olsa önemli olan İngiliz çıkarları. Ve Osmanlı, 1833’te Rusya’dan yardım istemek zorunda kalır. Yüzyılların düşman komşusu, birbirine dostluk eli uzatır. Hünkâriskelesi Antlaşması imzalanır. Bu antlaşma, uluslararası ilişkilerde sonsuz dostluk/sonsuz düşmanlık anlayışının ne denli yanlış olduğuna parlak örnek. Ama Batılı devletler ayağa kalkar. Gerekçesi ortadan kaldırılır. Rus yardımı boşa çıkar. Bugün Türkiye ve Rusya, yakın gelecekte AB’nin en büyük konusu. AB bu konuya doğru yaklaşmazsa, en büyük sorunu olacak. Şimdilik yalnızca, çıban başı görünüyor. Türkiye açısın PENCERE Ampul Karanlığı Ortalığı Sarıyor... MÜMTAZ SOYSAL Ö Prof. Dr. Mahir AYDIN İstanbul Üniversitesi E Ö O UMHURBAŞKANI seçimi gündemde kalmayı sürdürüyor. Genel seçimden de önemli ve kritik sayılmaya başlanan bir seçim bu. İlginç bir durum: Normal olarak, bütün ülkelerde anayasal kurallar tıpı tıpına uygulanırsa her şey tıkır tıkır işler ve bunalım akla gelmez; oysa, bu ülkede Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim Anayasa’ca öngörülen tarihlerde yapılırsa, şimdiden düşünülen karanlık senaryoların haddi hesabı yok. Böyle durumlarda, bir ülkenin siyasal yaşamına yön veren politika erbabının, iktidarıyla, muhalefetiyle ve bütün partileriyle bir araya gelip akıllıca bir çözüm oluşturmaları gerekir, değil mi? Ama hayır, böyle bir oydaşma yaratacak bir ortam henüz yok. Tersine, direnişler var. n başta, bu göreve seçilirse “karanlık senaryolara sıra geleceği” söylenen Sayın Başbakan hâlâ gizemli ve kışkırtıcı tutumunda ısrarlı. Adayın belirlenmesini son raddeye saklayarak sanki o yönde kafa yorulmasını önleyip kendi planını gerçekleştirmeye yönelik bir tasarımı var gibi. Belki kendisi, belki de, en iyimser olasılıkla, kendi partisi içinden, ama onun direktifleri dışına çıkamayacak biri. Peki sonrası? Bu olasılık bile, karanlık senaryoların üretilmesini önlemeye yetmiyor. te yanda, ana muhalefet partisinin lideri de açık seçik bir tutum ortaya koymuş değil. Ara sıra “erken seçim” sözü ediyor ve bunu sağlamak için “sinei millet” formülünü ortaya atıyor ama, hep yarım ağızla. Acaba, Erdoğan’ın ima ettiği gibi, “kapalı kapılar ardında” verilmiş bir vaat mi? Yahut, bu vaadi yerine getirip sonrasına yönelik bir seçim hesabı mı? Yoksa, hukuksal engellerin aşılmazlığı mı? Örneğin, bütün muhalefet milletvekilleri çekilse de, istifaların Meclis’çe onaylanması zorunluluğu yüzünden o manevranın etkisiz kalması ve istifaların geçersiz sayılışından cesaret alacak olan Erdoğan’ın kendi planını uygulama inadından korkma mı? Bu olasılıkların ülkedeki gerilimi daha da artıracağı besbelli. zaman halk, “Bu ülkenin siyasal kadroları böylesine miyop, bencil ve bilinçsiz midir ki, bir araya gelip iki seçimin tarihlerini başka türlü ayarlama yönünde ortaklaşa bir çare üretmekten de mi âcizdirler” diye sormaz mı? Zaten, en kötü olasılık da budur: Halk yığınlarının siyasal kadrolardaki “feraset” eksikliğine inanmaya başlaması ve başka yerlerden medet umması. Böyle bir durumda büyük medyaya düşen, akıllıca bir oydaşmanın oluşturulmasını kolaylaştırmak yerine, iktidarın dümen suyundan ayrılmamak ve yangına körükle gitmek midir? C Bugün Türkiye ve Rusya, yakın gelecekte AB’nin en büyük konusu. AB bu konuya doğru yaklaşmazsa, en büyük sorunu olacak. Şimdilik yalnızca, çıban başı görünüyor. Türkiye açısından Kıbrıs, Rusya bakımından enerji. Her iki ülke, bu kozları iyi oynamak zorunda. dan Kıbrıs, Rusya bakımından enerji. Her iki ülke, bu kozları iyi oynamak zorunda. Kırım Savaşı birçok açıdan ilginç. İngiltere, bir yandan Osmanlı’yı Ruslara diklendirdi, öte yandan oyaladı. Klasik İngiliz politikasından inciler döktü. Sonuçta, olgunlaşan meyveyi kendi elleriyle kopardı. Bakar mısınız? Osmanlı devleti, Rusya’dan 3 ay sonra savaşa girdi. İngiliz avutması yüzünden, Ruslar Osmanlı donanmasını yaktı. İngiltere, 3 ay sonra Rusya’ya ültimatom verdi. Ve bu olaydan 10 ay sonra, savaşa girdi. Savaşı karadan da yapmak varken, çıkarma savaşı oldu. Oysa bu tür amfibik savaşlarda, kayıp çoktur. Yüzde 80’i bile, başarı sayılır. Ve Kırım kıyıları sarptı, iyi konuşlanılmıştı. Yalnız 3 Rus tabyasını susturmak için, 800 top kullanıldı. İngiltere için, bu kadar zora değen neydi? Karadeniz’deki Rus deniz gücü. Bu savaşla, onu bitirdi. Bu uğurda, Fransa ve Osmanlı’yı da kullandı. Amacına ulaştı. İşin daha kötüsü, barış antlaşmasından önce, Islahat Fermanı’nı yayımlattı. Osmanlı azınlıklarına ilişkin Rus politikasını, onun elinden aldı. Böylece Osmanlı toplumunda, kimyasal ayrışma başladı. Osmanlı, sözüm ona zafer kazanmıştı. Gerçekte, Rusya’dan farkı yoktu. Gönlünü almak için de; Avrupa devletler ailesine girdin, dediler. Günümüz Avrupa Birliği gibi. Bu söylem kulağa hoş geldi, ama içi boş kaldı. Kırım Savaşı’ndan geriye, bir de mezarlık kaldı. Hani, Selimiye Kışlası’nın altındaki İngiliz Mezarlığı. İngilizler burayı sonsuza değin İngiltere’ye ait olan arazi sayar. Doğal güzelliği açısından, dünyanın en güzel mezarlığı. Burada gezerken, kendimizi İngiltere’de sanıyoruz derler. Unutmazlar da. İstanbul’un işgalinde, 8 Eylül 1923’te Büyük Savaş Anıtı dikerler. 1800’lerde Osmanlı’nın ilan ettiği 3 büyük ferman var: 1839 Tanzimat, 1856 Islahat, 1876 Meşrutiyet. Batı Türkiye’den bir şey alırken, onu “ikiz olayı” ile gölgeler. Tanzimat Fermanı için, Mehmet Ali Paşa Ayaklanması. Islahat Fermanı için, Kırım Savaşı. Meşrutiyet Fermanı için de 93 Savaşı. Ve Tanzimat, Türkiye için en az 3 yönden dönüm noktasıdır: 1) Yöneticilerin Batı yanlısı olması. 2) Politikaların Batı’ya beğendirilmesi. 3) Ülkenin Batı ürünlerine pazar yapılması. Şimdiye dek bu anlayışa karşı çıkan, tek örnek var: Mustafa Kemal ATATÜRK. Zaman durmaz, geçer. Ve yıllar sonra bizim Avunduk ölür. Ama sevimli ineği, yanına her yaklaşana, başını öne doğru uzatarak, ağzını açmayı sürdürür. B OTOBÜSTEKİLER KEMAL URGENÇ kurgenc?yahoo.com Türkler ve Avrupalılar !.. ıta Avrupası’nda sosyal yaşam, beş bin yıl önce başladı. Ve beş bin yıl, Avrupa’da savaş hiç eksik olmadı. Önce bu kıtanın kavimleri, kendi aralarında mücadele ettiler. Sonra kıta dışından gelenler oldu. İlk yabancılar “Persler”di. Milattan 500 yıl önce Avrupa’ya girdiler. Onlardan bin yıl sonra “Türkler” bu topraklarda göründü… 437’de “Attila”, Batı Hun Devleti’nin sınırlarını Urallar’dan Ren Nehri’ne taşıdı... 568’de Macaristan “Avarlar”ın, 650’de Don Havzası “Hazarlar”ın yurdu oldu... 1241’de “Moğollar” Avrupa’ya girdi ve “Cengiz Han”’ın savaşçıları Adriyatik’e ulaştılar... 1356’da “Osmanlılar” Rumeli’ye geçti. 1529’da Türk süvarileri Viyana’ya dayandılar... İngilizler, Fransızlar, Almanlar ve Ruslardan sonra, Avrupa’daki nüfuz mücadelesine “Türkler” de katıldılar. K O. Doğu SİLÂHÇIOĞLU Tarihsel süreç içinde, Türklerle Avrupalılar arasındaki ilişkilerde, karar veren taraf hep Avrupalılar oldu!.. Türkler, Avrupa’nın ne içinde ne de dışında tutuldu!.. laşması”yla, mağlup Almanya nefes alamaz duruma sokuldu. Böylece 20 yıl sonra başlayacak II. Dünya Savaşı’nın temelleri atılmış oldu... Yapılan diğer antlaşmalarla (St. Germain, Trianon, Neully, Sevres) “Avrupa Haritası” yeniden çizildi... Ve Osmanlı Devleti Avrupa’dan çekildi... Savaşın acılarını yaşayanlar, barışı sürekli kılmak için 1919’da “Cemiyeti Akvam”ı topladılar… Türk ulusunu ardına takmış olan “Atatürk”, Sevr’i tanımadı. Osmanlı’nın elde kalan son toprakları üzerinde, 1923’te “Türkiye Cumhuriyeti”ni yarattı... du. “Soğuk Savaş” başlamıştı... Avrupa’nın özgür ülkeleri için tek yol birleşmekti...“Kıta Avrupası”nda Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa’yı Sovyet tehdidiyle baş başa bırakamazdı! 4 Nisan 1949’da Washington’da “Kuzey Atlantik Antlaşması (NATO)” imzalandı. Antlaşma; ABD ve Avrupa ülkeleri arasında siyasi, ekonomik ve askeri alanda işbirliğini öngörüyordu... 1952’de antlaşmaya Türkiye de taraf oldu. 1955’te Sovyetler Birliği ve Doğu Bloku ülkeleri, NATO’nun karşısında “Varşova Paktı”nı kurdular... 1957’de Kömür ve Çelik Birliği, “Avrupa Ekonomik Topluluğu” na (AET) dönüştü. 1963’te Türkiye AET’ye üye oldu. 1989’da iki Almanya birleşti. 1990’da, özgür ve bütün Avrupa’yı hedef alan “Paris Senedi” imzalandı. Avrupa’da bir “Yumuşama ve İşbirliği” ortamı yaratıldı. 1991 de “Sovyetler Birliği” parçalandı ve Maastricht’te, Avrupa’nın siyasal birliğini amaçlayan “Avrupa Birliği (AB) Antlaşması” imzalandı.“1999 Helsinki Zirvesi” sonrasında Türkiye AB’ye aday oldu. 2005’te üyelik müzakereleri başladı. Türkiye için giriş kapısı aralanmıştı. Ne var ki, Aralık 2006’da müzakereler kısmen askıya alındı. Bu aşamada ileri sürülen gerekçe Kıbrıs’tı. Birlik, “Kıbrıs Rum Yönetimi”nin, “Kıbrıs Cumhuriyeti” olarak tanınması anlamına gelecek bir hareket tarzını Türkiye’nin limanlarını ve havaalanlarını GKRY’ye açmasını dayatmaktaydı! Avrupalılar Türklerin karşısına yine tavırla çıkmışlardı. Uzun bir geçmişi olan TürkiyeAvrupa ilişkilerinde yeni bir dönem başladı. ugün Türkiye’de hükümet eden partinin ‘amblem’i ya da ‘sembol’ü ne?.. Ampul!.. Neden?.. Nurculuğun şeyhi Saidi Nursi gençliğinde İstanbul’a ilk geldiğinde elektriği ve ampulü görünce ‘nur’un marifetini keşfetmiş... AKP’nin markası ampul, iktidar partisinin Nurculuğuna simge, kanıt, gösterge... ? Sünnilik İslamın bir büyük mezhebi... Mezhebin şemsiyesi altında bir dizi tarikat oluşmuş... Tarikatların da altında bir sürü uydurma cemaat var... Fethullah Gülen Efendi’nin kurduğu örgüt Saidi Nursi’nin izinde... Gülen’in eski deyişle ‘makarrı’ Amerika’da... Ama, postu Amerika’ya seren Gülen, iktidardaki Nur Ampul Partisi sayesinde büyüdükçe büyüyüp yayıldı. Akşam gazetesi haberi birinci sayfasında yayımladı: “Hocaefendi medyası dünyaya açılıyor...” “Cemaatten medya imparatorluğuna...” “Zaman gazetesi, Samanyolu TV, Aksiyon dergisi, Cihan Haber Ajansı, Burç FM, Dünya Radyo gibi yayın kuruluşlarıyla dikkati çeken grup, Türkiye dışında Fethullah Gülen’in yaşadığı ABD’de de medya atağına geçti.” Yeni medya girişimleri neler: “Ebru TV, Today’s Zaman, S Haber, Mehtap TV, S Çocuk TV, vs...” ? Son hafta için Zaman gazetesinin verdiği satış rakamları şöyle: “Zaman 661 bin.. Posta 627 bin.. Hürriyet 538 bin..” Bu sayılara göre Zaman gazetesi Hürriyet’ten 123 bin fazla satıyor ve Gülen Efendi’nin yayın organı bu rakamlara dayanarak piyasadaki reklam pastasından en büyük dilimi talep ediyor... Peki, gerçek ne?.. Fethullah Gülen Zaman gazetesini tüm Türkiye’de bedava dağıtıyor... Her gün yarım milyonu aşkın gazeteyi parasız dağıtacak güç nereden kaynaklanıyor?.. Değirmenin suyu nereden geliyor?.. Ampul’den mi?.. ? Medyada şimdi iki kampanya başlatıldı: 1) İrtica yoktur!.. İrtica uydurmadır!.. Bu Atatürkçülerin yalanıdır... 2) Kubilay olayı da uydurmadır, Kemalizmin propagandasıdır... İkisinin de üstünde duracağız. [email protected] AVRUPA’DA ARAYIŞLAR 1648’de imzalanan “Vestfalya Antlaşması”, Avrupa’da 150 yıl süren bir denge tesis etti. Ne var ki 1804’te “Napolyon” sahneye çıktı; 11 yılda tüm Avrupa’ya egemen oldu. 1815’te yenilince, Avrupa’da barış arayanlar “Viyana Kongresi”ni topladılar. Bir araya gelen Avrupa devletleri, ulus, kültür ve din özelliklerini dikkate almadan yeni sınırlar çizdiler ve kendilerine göre bir denge tesis ettiler. Çizilen sınırlar “18301848 Avrupa İhtilalleri”nin nedenini oluşturdu!.. Ulusların devlet olma mücadelesi, Avrupa’da yeni devletler ortaya çıkardı... “Osmanlı İmparatorluğu” Avrupa’da tutunmanın yollarını ararken; Balkanlar’da bağımsızlık isteyen ulusların sayısı giderek artıyordu… 1856 da, “Kırım Harbi” sonrasında imzalanan“Paris Antlaşması” ile Osmanlı İmparatorluğu “Avrupa Konseri” konsey değil üyesi oldu. Fransızları yenen “Almanlar” , 1871’de “Alman Birliği”ni gerçekleştirdiler. Ortaya çıkan bu güçlü devlet, Avrupa dengesini yeniden altüst etti... Almanya’nın önlenemeyen ekonomik yükselişi, “İngiltere”, “Fransa” ve “Rusya”yı nüfuz mücadelesinde zora sokuyordu. Almanya ise Ortadoğu’ya sarkmanın ve oradan dünyaya yayılmanın hesaplarını yapıyordu. Alman subayları Berlin’den Bağdat’a uzanan bir mihverden sıkça söz etmeye başlamışlardı!.. Bu sırada, sedyedeki “Hasta Adam” kan kaybediyordu! Ve nihayet korkulan oldu... 28 Haziran 1914’te “Saraybosna”da kıyamet koptu... “Türkler”in de cephelerden cephelere koştuğu ve bir nesil tükettiği I. Dünya Savaşı’yla, Avrupa’nın siyasî dengesi yeniden altüst oldu... 15 milyondan fazla insan yaşamını yitirdi... Haziran 1919’da imzalanan “Versailles Ant II. DÜNYA SAVAŞI “1929 Ekonomik krizi” tüm dünyayı sarstı... 1933’te “Hitler” sahneye çıktı... Dediklerine bakılırsa; savaş anlamsızdı, yararsızdı, korkunçtu ve insanlık dışıydı. Ama 5 yıl geçmeden Ren Bölgesi’ni ve Sudetleri işgal etti, Avusturya’yı ilhak etti... 1 Eylül 1939’da “Polonya”ya taarruz eden Almanlar; “Yıldırım Harbi” stratejisiyle tüm Avrupa’ya yayıldılar. Ve bir sabah, 21 Haziran 1941’de, 3 milyondan fazla askerden oluşan, 146 tümenlik Alman Orduları Rusya’yı istilaya başladı... Savaş Avrupa’dan Afrika’ya, oradan Asya’ya, Pasifik’e, Atlas Okyanusu’na uzandı... Nisan 1945’te “Birleşmiş Milletler Antlaşması” imzalandı. Antlaşmanın amacı savaşı ortadan kaldırmaktı... Mayıs 1945’te Avrupa’da “Almanlar”, Ağustos 1945’te Uzakdoğu’da “Japonlar” teslim oldular... Avrupalıların ifadesiyle “Cengiz Han’dan bile kötü adam” Hitler, 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştu... Savaş bitmişti. Ancak çok geçmeden, barışı yaşatmanın savaş kazanmaktan daha güç olduğu anlaşıldı... “Sovyetler Birliği” ve “Amerika Birleşik Devletleri”, dünya siyasetine egemen oldular. Dünya, bu iki devletin çevresinde gruplaşan iki ayrı blokla, yansız kalmaya çalışan devletlerin oluşturduğu bir “Üçüncü Blok” haline geldi... GELİNEN NOKTA Tarihsel süreç içinde, Türklerle Avrupalılar arasındaki ilişkilerde karar veren taraf hep Avrupalılar oldu!.. Türkler, Avrupa’nın ne içinde ne de dışında tutuldu!.. Taraflar bugün yine bir karar noktasındalar!.. Avrupa her zamanki gibi Türklere yine mesafeli durmakta!.. Türkiye ise ulusal hak ve çıkarlarını savunan bir ülke olmaktan çok uzakta!.. Ve Avrupalıların belirlediği sınırlar içinde kendine yine yer aramakta!.. SOĞUK SAVAŞ Sovyetler Birliği, Doğu Avrupa’da, 1 milyon km2’lik bir alanda, 90 milyon nüfuslu bir “Peyk Devletleri Grubu” yaratmıştı. Tehdit büyüyor CUMHURİYET 02 CMYK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle