Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
29 ARALIK 2006 CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN ‘GÜNEŞ’ doğduğu yerde Tuğba HACIBAYRAMOĞLU üneşin battığı değil, doğduğu topraklara gidiyor. Üstelik de umutsuzca gönderilip büyük başarılar kazandığı topraklara… AyYıldızlı bayraklarla kendi ülkelerinden çok Ulusal Takımımız’ı alkışlayan Koreliler, şimdi o takımın teknik direktörünü bağrına basıyor. Güney Kore’deki bu büyük sevgi çemberini unutmayan Şenol Güneş ise başka ülkelerin tekliflerini geri çevirip FC Seul takımıyla anlaşıyor. Güneş ile gitmeden önce biraz futbol sohbeti yapmak istedik. Bizi kırmadı. Bazı kişi ve kurumlara kırgın olsa da “Madem şanstı şimdi de onlar kazansın” diyecek kadar da mağrur gidiyor. “Birikimlerimi artık yurtdışında kullanacağım” dediniz ve Kore’nin yolunu tutuyorsunuz. Neden yurtdışı ve Kore? Aslındabu sözüm yanlış anlaşıldı ama koşullara bakmak lazım. Kendi ülkeme, kendi kentime hizmet ettim. Aslında Dünya Kupası’ndan sonra FC Seul takımıyla anlaşmıştım ama Trabzonspor’dan teklif geldi. Trabzonspor’a “Olmaz” diyemedim. Çünkü kendi şehrimdi gitmezsem haksızlık yapacakmışım gibi bir psikoloji oluştu. O yüzden Kore’ye gitmedim. Trabzonspor’da ilk zamanlar iyiydi ancak transfer sezonundan sonra sıkıntılar oldu. 2 yenilgiden sonra da istifa ettim. Yeniden C 19 Temiz Toplumun Maskeli Beşleri G çalışacak olsak ya Fenerbahçe ya Galatasaray ya da Beşiktaş’ı çalıştıracaksınız, Anadolu’ya gitmek istemedim. Gazetecilik mi yapayım işadamlığı mı diye düşünmeye başladım. Yurtdışından teklifler vardı. İran, Katar, Dubai takımları ilgileniyorlardı. Onlar iyi para da verdiler ama şartlar, tesisler, bakış açısı gibi nedenlerden dolayı istemedim. FC Seul tekrar istedi. Daha önce de söz vermiştim. Hem de Dünya Kupası’nda Kore’yi tanıma fırsatım oldu. Tesisleri de iyi, Fransız Ulusal Takımı’nın kamp yaptığı yer. Bizim Çin ile karşılaştığımız saha onların. Ortam iyi, genç oyuncuları var. Genç oyuncuları yetiştirip sportif başarıyı yakalamak istiyorlar. Buradan uzaklaşarak kendimi dinlemiş olacağım . Eksiklerimi tamamlarım diye kabul ettim. Dünya Kupası’nda üçüncülük maçını orada oynadınız ve şimdi yeniden Kore... Hoş bir tesadüf... Güneş doğudan doğar, daha doğuya gidiyoruz, belki daha da doğuya gideceğiz... Soyadım Güneş, doğuda Trabzon’da başladım şimdi daha da doğuya gidiyorum. Dünya Kupası’nda Koreli gazetecilerle çok sıcak ilişkilerim oldu, burada o kadar olmamıştı. Şimdi yeniden oraya gidiyorum. Ülke olarak daha önce asker gönderdiğimizden beri sıcak bir ilişki var, Dünya Kupa’sında daha da arttı. Umarım, bunu hiç kırmayız, bozmayız. Sportif bir iş yaparken ikili ilişkilere de katkım olursa ne mutlu bana. Güney Kore güzel bir ülke. İnsanlarına hayranım... Vatansever, ülke çıkarları adına ellerinden gelini geleni yapan insanlar. 1997 yılında ülke ekonomisi çökmüşken bütün insanlar devlete yardım elini uzatmış. Belki biz de çok önemli dersler çıkaracağız. Kurumsal yapıyı onlardan öğreneceğiz. Önemli bir deneyim olabilir. Batıda bir çok şeyi görüyoruz ama bütün fikirlerin babası Doğu’dur. Öz Doğu’dan çıkmıştır, Batı bunu çok güzel kullanmıştır. Kendimi geliştirme adına önemli bir fırsat olarak görüyorum. Ortak değerlerimiz var. FC Seul üst sıraları zorlayan Trabzonspor kimliğinde bir takım. Neyi hedefliyorsunuz? FC Seul iyi takım. LG firmasının ağırlıklı sponsor olduğu bir takımdı. Şimdi bir çok firma sponsor oluyor. Samsung’un da takımı var, ama daha hazır oyuncuları alıyorlar. Seul ise daha çok gençlere önem veriyor. İklim olarak da bizim Karadeniz’e benziyor. Yağışlı bir bölge. Zorluk çekmeyeceğimi düşünüyorum. YENİ BİR DÜNYAYA GİDİYORUM Türkiye’den transfer yapmayı düşünüyor musunuz? Şu anda değil. Öncelikli olarak takımı tanımam lazım. 3 yabancı hakkı var. Kadroda 1 Portekizli, 2 de Brezilyalı oyuncu var. Daha sonra bakacağız. Ne kadar ücret alacaksınız? Düşük bir rakam, iyi bir para değil. Katar, Dubai takımları daha yüksek rakamlar önerdiler. Türkiye’de hangi kulübe gitsem daha fazlasını alırdım, ancak Kore’yi tercih ettim. O zaman neden gidiyorsunuz? Dedim ya çalışmak için gidiyorum. Yeni bir dünyaya adım atacağım. Sadece para kazanmak için değil.Tabi ki belli bir değirim var, bunu alacağım. Ama önceden verilmiş bir sözüm vardı... Giderken Türk futbolunu, futboldaki karmaşayı değerlendirmenizi istesek ... Kore’ye gidiyorum ama ülkemi temsilen gidiyorum. Türk futboluna kesinlikle kayıtsız kalamam. Söyleyeceğim her sözde ülkemin çıkarını düşünürüm. İşin içinde olmam gerekmez. Ulusal Takım’dan ayrılırken yaptığım açıklamada da aynısını söyledim. Hukuki bir yanlışlık ve haksızlık var. Bu yanlışın araştırılmasını istiyorum. Çalıştığım kurumdan paramı almadım. Futbol Federasyonu’ndan maaş alıyorum. Benim maaşımı eksik yatırıyorlar. “Neden?” diye sorunca “Digitürk’ten para bekliyoruz” diyorlar. Ben de redderek maaşımı almıyorum. “Niye itirazda bulunmadın?” diyorlar. Nasıl bulunayım, vermeyen zaten federasyon. Bunu halledemeyen Türk futbolundaki diğer sorunları da halledemez. emiz toplumu önce statlarda, tribünlerde başlatmak istiyoruz, mümkün mü? Toplumumuzun hangi kesimi tertemiz lekesiz. Parlamenterlerimizin yüzde kaçı dokunulmazlık zırhına sığınmış, bilen var mı? Eğitimde, sağlıkta, iş dünyasında defolu adam dolu... Belediyelerin çoğu yetkilerini sınırsız sayarak bu ülkenin topraklarını haraç mezat satmıyor mu, hangi taşı kaldırsak altından mafya çıkmıyor mu, ama biz tribündeki birkaç serseriyi bile elimizde koskoca şiddet ve terör yasası olduğu halde önleyemiyorsak kimse temiz toplumdan söz etmesin. Küfrün girmediği yer yok; sokakta, okulda, trafikte, aile içinde, TV’lerde, hatta Meclis’te küfrün bini bir parayken küfürbaz toplumu tribünde eğitmeye çalışmanın boşa kürek çekmekten farksız olduğunu hâlâ anlamadık. Küfrün savunmasını asla yapmıyorum, küfrün kaynağını yanlış yerde aradığımızı anlatmaya çalışıyorum. Meclis zabıtlarına bakılsın, tek küfür göremezsiniz, çünkü onlar kaydedilmez, TV’den naklen yayınlarda da ‘düt’lerle, yazılı basında da …….larla ifade edilir, ama herkes anlar. O zaman temiz topluma nereden başlayacağımızın adresi bellidir. Avrupa Birliği ülkeleri küfrü bilmezler, onlar için temiz toplum ‘beyaz sayfa’ ile başlar. Avrupa Topluluğu’nun Brüksel’deki toplantısına katılan dünya sporuna (futbol dahil) ve özellikle de takım sporlarına yön veren 38 ülkenin bakanları şike, yolsuzluk, kara para ve doping üzerinde bir protokol imzaladılar. Bu toplantıda özerklik ve özerkliğin sınırları da tartışıldı. Ülke federasyonları ile sporcuların (futbolcuların) arasındaki anlaş T mazlıkların ve giderek artan davaların nedenleri ve çözümleri de masaya yatırıldı. Daha önce de Avrupa Parlamentosu’nun maliye bakanları ile yaptıkları toplantıda ülkelerin futbol federasyonlarının denetime tabi tutulmaları da söz konusu edildiği için yeni önlemler alınması gereğine değinildi. Ve de en önemlisi, şu anda uygulanmakta olan Avrupa spor modelinin tehdit altında olduğu ve korunmaya muhtaç olduğu dile getirildi. O nedenle de hem ülke federasyonlarına hem kulüplere sıkı denetimler getirildi. Bu sıkı denetimler için Türkiye’ye verilen süre, sanırım 2006’da bitiyor. Özerklikte her şey yasaldır, şeffaftır ve herhalde hangi ülke ve hangi rejimde olursa olsun devletin denetimine tabidir. Kısacası özerklik bize yakışmıyor, hele beyaz sayfa açmak işimize gelmiyor. Çünkü beyaz çabuk kirlenir...”Temiz toplum, temiz futbol” diyoruz, bir bakıyoruz altından maskeli adamlar çıkıyor. ...Ve bugün futbolda kaos devam ediyor, basketbol ise oluşumunu yasal bulmayan Danıştay kararına rağmen güdümlü olarak federasyon koltuğunda oturuyor. En az 300 yolsuzluk ve görevi kötüye kullanma davası mahkemelerde, Başbakanlık Teftiş Kurulu’nun iki raporu da Sayın Bakan’ın önünde. Ama kimsede cesaret yok, belli ki Haluk Bey’den çekiniyorlar. Bu da Özerk Futbol Federasyonu’nun ne kadar özerk (!) olduğunun en büyük kanıtı. Kendi kararını kendi veremeyen, medeni cesaretten yoksun ve düşüncesini açıklamaktan korkan bir genel kurul, Türk futbolunu yönetmeye talip olamaz. ayucelman?yahoo.com Temel sorun sistemde Şike olayı için ne diyorsunuz? Dosyalar açılıp kapanıyor. Hiçbir şey olacağına inanmıyorum. Örneğin, maaşımın ödenmediğine dair elimde belge var. İspatlı olmasına karşın bir sonuç alınamadıysa şike konularında hiçbir şey olmaz. Şikede belge de yok. Bakan beni çağırıp “Nedir” diye sordu. Dosyayı inceledi ve “Hukuken kepazelik” dedi. Ama arkası gelmedi. Federasyonla bakan arasındaki sürtüşmeye ne diyorsunuz? Bugünkü sistemde özerklik yürümez. Özerlikte sistem olmalı, kişinin keyfine göre hareket edilmemeli. Yani hukukun gücü uygulanmalı, gücün hukuku değil. Bu iş Özerklik keyfi değildir. Haluk Ulusoy o şekilde mi yönetiyor? Haluk Ulusoy demiyorum... Genel olarak bu şekilde yönetiliyor. Bugünkü düzen bozuk. Trafiğe çıktınız düzene ve kurala uyuyorsunuz ama kimse uymuyor. Siz de çarpık düzene uymak zorunda kalıyorsunuz. Genel Kurul’a gidilmeli mi? Sistem değişmiyor ki. Sadeve yönetenler değişiyor. Kişilerin değişmesi çözüm olmaz. Sistem yeniden yapılandırılmalı. Ne yapılmalı o zaman... Futbol Federasyonu yasası mı değişmeli? Özerkliğin keyfi kullanılmaması gerekiyor. Seçim yapıldığı zaman ortaya çıkanlar güç unsuru olmaya çalışıyor. Bugünkü sistemde bu iş bundan daha iyi olamaz. Ulusoy ve ekibi de kalsa başka bir ekip de gelse aynı Ulusoy gibi kullanır bu gücünü. Bugünkü sistem böyle. Güçler dengesi yok. Kulüpler ne derse o oluyor. Genel kurulda ağırlıklı olarak kulüplerin sözü geçiyor. Seçimlerden sonra başlıyor... “Ben sana oy verdim ama sen bana bunu bunu yapacaksın” diyorlar. Oyuncular diyebiliyor mu? Antrenörler diyebiliyor mu? Hakemler diyebiliyor mu? Kulüplerin sözü geçince baskı unsuru artıyor. Oysa ki futbolun içindeki insanların futbolcunun, teknik direkterlerin, hakemlerin Genel Kurul’da daha fazla ağırlığı olması gerekir. Futbolcular Derneği de Antrenörler Derneği de güçlü olmalı. Onlar güçlü olsa güçler dengelenecek ama böyle olması istenmiyor. Çünkü o zaman güçleri yok olacak. Ben genel kurul üyesiyim, ben delegeyim ama ben derdimi anlatamıyorum. Ben haksızlığa uğradım ama hakkımı arayamıyorum. Bu ülkede daha kim hakkını arayacak. Delegeyim, ulusal takım antrenörüyüm, her türlü haksızlığa uğradım hukuki kepazelik gördüm. Ben derdimi anlatamıyorum başka kim anlatacak. SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ GÜÇLENMELİ Ulusoy ile aranız nasıl? Görüşmüyorum. Babasına geçmiş olsun ziyaretine gittim ama. Fenerbahçe, daha doğrusu Aziz Yıldırım ve Ulusoy arasındaki gerginlik hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu da doğru değil. Futbol Federasyonu ile büyük bir kulüp arasındaki ilişki böyle olmamalı. Şık değil, doğru değil. Futbola bir faydası yok. Eğer bu kavgayı kişiler yapıyorsa hatalılar. Ama diyorum ki zaten böyle yapısı olan bir sistemde bunlar olur. Bu kepazelik devam eder. Fenerbahçe şampiyon olursa “Ulusoy’a karşın olduk” denir Galatasaray olursa “Ulusoy yaptı” denir. Futbol konuşulmuyor. Futbol onun için geri gidiyor. Aslında gerileyen futbol değil, düşünceler. İnsanlar geri gidiyor. Futbolcumuz da var, antrenörümüz de var ama bu kafalarla hiçbir yere gidemeyiz. Dedim ya tepede başlıyor sorun. Düşünün Alman Ulusal Takımı Klinssman’ın parasını vermiyor, eksik veriyor. “Bas imzayı 5 kat fazlasını vereyim” diyor. Bu kepazeliktir, skandal olur. Bizdeyse medya biliyor ama ağzını açmıyor. O da ortak, hep beraber çalışıyorlar. İşimize nasıl geliyorsa öyle yapıyoruz. Bunlar bir yerlere gelince iyi oynayınca başarı geliyor. Başarı gelince para artınca birileri çıkıyor “Çekilin kenara ben yaptım. Bu hoca anlamaz, oyuncu anlamaz” diyor. Niye ses çıkarmıyorsunuz... Futbolcu antrenör ses çıkarmadıktan sonra kim çıkaracak? Sivil toplum örgütü olarak güçlü değiliz. 70’li yıllardan beri sendika konuşuluyor hala yapılmadı. Almanya bunları mükemmel yapmış, şimdi oturup tribünleri düzeltelim diye çalışıyor. Biz hep şiddeti, şikeyi konuşuyoruz. Şike ya da teşvik primine tanık oldunuz mu? Şikenin yapıldığına inanmıyorum ama teşvik primi konuşulmuştur. Buna katılıyorum. KİMSE DON KİŞOT’LUK YAPMAZ Herkes şike yapılmıştır diyor ama sorunca kimse konuşmuyor... Niye konuşsun niye söylesin... Ben çalıştığım halde hakkımı alamıyorum. Herkes, “Don Kişotluk yapıp ne kazanacağım” diyor. Aslında düzgün insanlar korunmalı ama tam tersine gönderiliyor Ulusal Takım’ın 2008 şansını nasıl değerlendiriyorsunuz? Ulusal takım gruptan çıkar. Bu maçları kazanması gerekiyordu. Oyuncu kadrosu ve hocasıyla buna hazır. Kağıt üzerinde bir numara biz, iki Yunanistan.Bizim oyuncularımız var hocamız da iyi... Sorun yok. Kulüplerin yapısı, kurumsal kimlik, federasyonun yapısı bunlar düzelirse Türk futbolunun önü açık kimse merak etmesin. Yukarıya çıktık, tepeye geldik. Herkes başarıyı gördü onun rahatlığından faydalanmak istedi, onun kavgası var. Herkes gücü sahiplenmek istiyor Hükümet istiyor, federasyon istiyor. Bir tek oyuncular istemiyor... Aslında işi yapan onlar. Onların kahraman olması lazım, ama en altta onlar kalıyor. Trabzonspor’da bir çöküş var. Sizce kurtuluş reçetesi ne olmalı? Trabzonspor’un sıkıntısı ilkeli, prensipli olmaması. Sportif başarıyı koruma adına yapılmıyor. Kalemi silgisinden evvel bitmemeli. Silginiz kaleminizden önce bitiyorsa demek ki yanlış yapıyorsunuz. Siliyor siliyor bir daha siliyor ders çıkarmıyor. Önceki yönetimi ya da bugünkü yönetimi suçlayarak bir yere varamazsınız. Hatalardan ders çıkarmak lazım. Ligde şampiyonluk yarışında kimi şansıl görüyorsunuz? Fenerbahçe’nin avantajı var ama Galatasaray da iyi oynuyor. Ben Kayserispor’u beğeniyorum. Gençlerbirliği çok koşuyor ama futbol adına en çok Kayserispor bir şeyler üretiyor. Beşiktaş genç bir takım ama Tigana’ya verilen şans bir Türk antrenöre verilmezdi. Süreyya’dan rest ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ulusal atlet Süreyya Ayhan Kop, Atletizm Federasyonu’nun “Yurt dışından istediğin antrenörü getirelim’’ teklifini reddetti. Ayhan, federasyon başkanı Mehmet Terzi ile yaptığı telefon görüşmesinde, Yücel Kop’a görev verilemeyeceği bilgisini aldıktan sonra, “Eşim Yücel Kop’tan başka kimseyle çalışmam’’ dedi. Ayhan’ın bu cevabı üzerine, bir başka çalıştırıcı teklifini geri çektiğini ve bu konuda ısrarcı olmayacaklarını ifade eden Mehmet Terzi, “Sporcu istemedikten sonra, özellikle antrenör konusunda ısrarcı olmanın hiçbir anlamı yok. Federasyon yönetim kurulu olarak, Yücel Kop’a görevlendirme yapılmaması kararı aldık ve bunu uygulayacağız’’ diye konuştu. tutarının, Türkiye’den ayrılmadan önce kendisine peşin olarak ödendiğini, kalan 2 aylık paranın da hesabına yatırıldığını belirterek, “Süreyya Ayhan’ın bundan sonraki kamp masrafları da federasyon tarafından karşılanacak’’ dedi. Federasyonun, Ayhan’a sponsor bulma çalışmalarının sürdüğünü vurgulayan Terzi, “Eşi ve antrenörü Yücel Kop için federasyon tarafından ödeme yapılmayacak’’ diye konuştu. PERFORMANS TAKİBİ Başkan Terzi, ulusal atletin ABD’deki performans raporlarının doktoru tarafından kendilerine ulaştırıldığını hatırlatarak, “Performans Değerlendirme Kurulumuz raporları inceleyecek’’ dedi. Terzi, Ayhan’ın performans durumunun, düzenleyecekleri deneme yarışları ile de değerlendirileceğini sözlerine ekledi. KAMP MASRAFLARI Federasyon başkanı Terzi, ulusal atletin ABD kampının 2 aylık