23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 Yobazlar tarafından katledilen Asteğmen Kubilay, yurt genelinde düzenlenen törenlerle anıldı C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ 29 ARALIK 2006 CUMA ‘Geçmişten ders alınsın’ Ozan YAYMAN MENEMEN Devrim şehidi Asteğmen Mustafa Fehmi Kubilay, şehit bekçiler Hasan ve Şevki, laik Cumhuriyete yönelik saldırıların yoğunlaştığı ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin tartışıldığı bir dönemde, katledilişlerinin 76. yıldönümünde, binlerce kişi tarafından Menemen’de anıldı. Yıldıztepe’deki şehitler anıtında gerçekleştirilen resmi törenlerde Türk Silahlı Kuvvetleri adına konuşan Topçu Binbaşı Tamer Akpınar, 76 yıl önce Menemen’de yaşananların birkaç “meczubun” işi olmaktan öte anlam taşıdığını vurgulayarak “Kubilay olayı, Cumhuriyete karşı örgütlü, planlı, gerici bir ayaklanmadır. Dinsel kökenli, fakat gerçek din anlayışıyla asla bağdaşmayan, temelinde kişisel ve politik çıkarlar bulunan bu tür olaylar günümüzde de açık seçik gözler önünde cereyan etmektedir’’ dedi. Yıldıztepe’deki törenin ardından gerçekleştirilen “Menemen’den Çankaya’ya Cumhuriyet Mitingi”nde buluşan kitleler, “Çankaya yolları şeriata kapalı”, “Hepimiz Kubilayız” sloganlarıyla, ülkenin kazanımlarına sahip çıkacaklarını vurguladılar. Yıldıztepe’deki şehitler anıtında gerçekleştirilen resmi törenlere eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök de emekli Orgeneral Ali Sait Özçivril’le birlikte geldi. Yıldıztepe’deki tören alanına, 16 CHP milletvekili, 1 SHP milletvekiliyle İzmir Valisi Oğuz Kağan Köksal, Garnizon Komutan Vekili Güney Deniz Saha Komutanı Koramiral Alev Gümüşoğlu, Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Yusuf Ali Karaman, Kubilay’ın yakınları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Bir Bilgin Öldü ve Yaşam da Sürüyor... Strasbourg, 16 Aralık 2006 Sayın Prof. Dr. Baki Komsuoğlu, sevgili hocam, Aralık ayının başlarında bir günde Cumhuriyet’e uğradığımda, beni bekleyen kitaplar, dergi, broşür ve mektuplar arasında, sizin lütfedip gönderdiğiniz 15.11.2006 tarihli mektubunuzu ve Üniversiteler, Sorunlar ve Öneriler adlı kitapçığınızı da buldum. Fransa’ya dönmek telaşında da olduğumdan, hemen yanıt veremedim. 10 Aralık’ta dönüşümü izleyen günlerde, ilk fırsatta şu satırları kaleme alıyorum. Görev süresi ebedi olmadığından, gün geliyor sona eriyor. Sizin Kocaeli Üniversitesi’nde iki dönemden bu yana yürütmekte olduğunuz rektörlük göreviniz de sona ermiştir. Şimdi önemli olan, değerlendirmelerdir. Kocaeli Üniversitesi’ndeki rektörlük göreviniz hakkında, hep olumlu değerlendirmeler işitiyordum. Güzel bir rastlantı, üniversiteye konferans vermek için iki kez gelmiştim. Ve bu vesileyle, sizinle tanışmanın mutluluğunu tadarken, Kocaeli Üniversitesi adına yükselen görkemli eseri görüp kıvanç duymuştum. Bu eserde sizin ve arkadaşlarınızın büyük payları vardır. Öğrencilerin gözlerindeki pırıltılar da, çok şeye tanıklık ediyordu. Şimdi yayımladığınız Üniversiteler, Sorunlar ve Öneriler de, üniversite gerçekliği karşısında ne kıratta bir düşünür ve eylemci olduğunuzu ispat ediyor. Sizi kutluyorum. Kocaeli Üniversitesi’nin hamuruna bunlardan çok şey katıldı ve geleceğe de, elbet ne katkılarla beraber yürüyecektir. Hiç kuşkusuz, Kocaeli Üniversitesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Atatürk İlke ve Devrimleri’nin yılmaz savunucusu olmaya devam edecektir. Ayrıca, son gazetelerden öğrendiğimize göre, rektörlüğünüzde, halefiniz eşiniz olacak. Bunu da, hayra alâmet olarak görüyor ve Hanımefendi’ye başarılar diliyorum. Her ikinize de, yaklaşan yeni yılınızı kutlarken, derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Yıldıztepe’ye yürüdüler Türkiye’nin farklı noktalarından gelen siyasi parti, sivil toplum ve demokratik kitle örgütleri, meslek odaları temsilcileri ve yurttaşlar, bu yıl da Menemen Tren Garı önünde toplanarak ellerindeki Türk bayrakları, Atatürk ve Kubilay posterleriyle Yıldıztepe’ye yürüdüler. Yurttaşlar yürüyüş sırasında sık sık “Çankaya laiktir laik kalacak”, “Hepimiz Kubilayız”, “Alt kimlik yok, ne mutlu Türküm diyene” sloganları attılar. gütlü, planlı, gerici bir ayaklanmadır. Şeriat özlemi duyanların, o gün ve bugün, konunun ciddiyetini, yaşanan vahşeti hafife almak için ileri sürdükleri gibi olay birkaç meczubun işi değildir. UMHURIYET’E YÖNELMİŞ SUİKAST’ Asıl olay, Cumhuriyete yönelmiş bir suikasttır. Kubilay olayı hiç de abartılmamaktadır. Zira burada yaşananlar, dinin siyasete alet edildiğinde neler olduğunu, neler olabileceğini gösteren, ibret verici tarihi bir örnek, alınması gereken anlamlı bir derstir. Dün de bugün de gericilik hareketlerinin nedenleri ve görüntüsü değişmiş sayılmaz. Dinsel kökenli, fakat gerçek din anlayışıyla asla bağdaşmayan, temelinde kişisel ve politik çıkarlar bulunan bu tür olaylar günümüzde de açık seçik gözler önünde cereyan etmektedir. Unutulmamalıdır ki, geçmişten ders alınırsa tarih geleceği aydınlatır, millete yol gösterir. Ancak bu olaydan gereken dersi çıkaramayanlar için tarih, bir te ‘C kerrürden ibarettir. Halkın tamamına yakını Müslüman olan Türkiye, demokrasi içerisinde kalkındıkça, toplumun refah düzeyi yükseldikçe, dini siyasete alet edenlerin, din bezirgânlığı yaparak saltanatlarını sürdürenlerin ve şeriat özlemi taşıyanların ümitleri yok olacaktır.’’ Menemen Belediye Başkanı Şahin de “Gün, artık laik Cumhuriyete, devrimlerine ve değerlerine sahip çıkma günüdür. Gün, artık Ankara’yı teslim etmeme günüdür’’ dedi. ÜYÜKANIT’IN MESAJINA ALKIŞ Törende Kubilay’ın torunu Mustafa Kubilay da anıta çelenk koydu. Muhabere Binbaşı Ayhan Artunç’un okuduğu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın mesajı ayakta alkışlandı. Daha sonra ADD İzmir şubelerinin düzenlediği ve Büyükpark önünde gerçekleştirilen “Menemen’den Çankaya’ya Cumhuriyet Mitingi”nde de sık sık “Çankaya yolları şeriata kapalı” vurgusu yapıldı. ADD şube başkanları, Çankaya’nın “Atatürk’ün, çağdaşlığın, aydınlığın ve onurun simgesi” olduğunu vurguladı. UMHURİYETİN AYDINLIĞI KARARTILIYOR’ ADD İzmir Temsilcisi Mükerrem Demir ve gazeteciyazar Tuncay Özkan’ın konuşmalarının ardından söz alan ADD Genel Başkanı Şener Eruygur da yaşanan süreçten rahatsız olanların Menemen’de buluştuğunu vurgulayarak şunları söyledi: “2006 Türkiye’sinde Derviş Mehmet ve benzerleri sinsi yıkıcılıklarını sayılarını artırarak sürdürüyor, Cumhuriyetin aydınlığını karartıyorlar. Düşünce özgürlüğü gerekçesiyle Atatürk horlanıyor. Yazılı görsel medya sorumluları bu görüntülere seyirci kalıyorlar. Siyasetçiler sinei milletten çekiniyorlar, sillei milleti bekliyorlar. Sorumluluk üstlenmiyorlar. Atatürkçüleri üzüyorlar.” ‘C B ‘GERİCİ BİR AYAKLANMA’ Türk Silahlı Kuvvetleri adına konuşan Topçu Binbaşı Tamer Akpınar, 76 yıl önce Menemen’de yaşananların birkaç “meczubun” işi olmaktan öte anlam taşıdığını vurgulayarak şunları söyledi: “Kubilay olayı, Cumhuriyete karşı ör Türkmenistan’ın yeni devlet başkanı doğalgaz piyasasının kilit konumunda olacak Enerjide felaket senaryoları Bahadır Selim DİLEK ANKARA Türkmenistan Devlet Başkanı Türkmenbaşı Saparmurat Niyazov’un ölümünün ardından, dünya enerji piyasalarında felaket senaryoları gündeme geliyor. smanlı tarihçiliği, büyük temsilcilerinden birini kaybetti: Stanford Shaw öldü. Osmanlı tarihine, bir bütün olarak eğilenlerin sayısı çok değildir: Prof. Halil İnalcık’ın eserlerinin yanı sıra, 1990’larda, Fransız Türkologları, Prof. Robert Mantran’ın başkanlığında bir araya gelerek, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi’ni yazmışlardı. Onu da ben Türkçeye çevirmiştim. Bu eserlerin ortaya konduğu ortamda, bir başka sayågın kalem, Stanford Shaw, Los Angeles Üniversitesi’nde hocalık ederken, bir başka sentezi de yayımlıyordu. Eşi Prof. Ezel Kural’la birlikte yazdığı iki ciltlikOsmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, büyük yankılar yaptı. İki özelliği vardı eserin: Osmanlı tarihinde yer yer ilginç yorumlara giderken; daha da önemli olanı, konusunu imparatorluğun yıkılmasıyla noktalamıyor, ondan öteye, “Modern Türkiye”ye de geçiyordu. Bu ilginç eser, Türkçeye de çevrildi. Ancak, çevirisi ne yazık kisavruk olduğundan, bu büyük eser yeniden çevrilip okurların önüne böyle konulmalıdır. Prof. Shaw’un fikri mirası bundan da ibaret değil: Bir ikincisi, İmparatorluktan Cumhuriyete: Türk Kurtuluş Savaşı’dır. Bu eser de, dilimize çevrilmeyi bekliyor. Son büyük eseri de, Birinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’dir. Birkaç cilt halinde planlanan eserin, ne yazık ki ilk cildini bitirebilmiş tarihçimiz. Onu okuyacağız; geri kalanı da, dileriz, eşi Prof. Ezel Kural Shaw hayata kavuşturur. Hatırlardadır: Stanford Shaw, Los Angeles’ta hocayken, yazdıklarına bakıp Ermeniler evine bombalı saldırı düzenlemişlerdi. Ama sinmedi; inandığı yolda cesurca yürüdü. Özetle, dört dörtlük bir bilgin ve yiğitti. Ölümüyle kaybımız büyük, acımız da derindir. Anısı önünde saygılarla eğiliyoruz... ? Aşağıdaki mektubumu, bir de beraber izleyelim: O Türkmenbaşı’nın ölümünden sonra gözler Türkmen doğalgazının dünya pazarına nasıl sürüleceğine çekildi. AB, Türkmenistan’ı, Rus Gazprom’un tekelini kırması için önemli bir ülke olarak görüyor. ABD, doğalgazı Afganistan, Pakistan ve Hindistan bağlantısı ile Hint Okyanusu’na çıkarmak istiyor. Devlet Başkanvekili Gurbanguli Berdimuhammedov’un, ülkesinin yaptığı anlaşmalara sadık kalacağını açıklamasına karşın bütün dikkatler bundan sonra Türkmen do ğalgazının dünya piyasalarına nasıl sürüleceğine çevrildi. Özellikle AB, Türkmenistan’ı, Rus Gazprom’un tekelini kırması için önemli bir ülke olarak görüyor. ABD ise Türkmenistan’ı Rus denetiminden çıkarıp doğalgazı Afganistan, Pakistan ve Hindistan bağlantısı ile Hint Okyanusu’na çıkarma çabası içine girerken, Çin için de Türkmenistan’daki yeni yönetim büyük önem taşıyor. Ülkeler temelinde yapılan değerlendirmeler şöyle: Avrupa (AB ve Ukrayna): Türkmen doğalgazı, Rus Gazprom aracılığı ile denetim altında tutuluyor. Böylece, başta Ukrayna olmak üzere AB ülkelerine giden doğalgazın vanası yine Rusya’nın elinde bulunuyor. Aşkabat’taki yeni yönetim, Rusya’ya yakın bir tutum sergilerse, Avrupa’nın enerji konusundaki sıkıntısı ortadan kalkmayacak. AB, Gazprom tekelinden kurtulup Hazar geçişli ve Türkiye üzerinden bir boru hattı ile Türkmenistan’dan doğalgaz almak isti yor. Bu hat, büyük ölçüde Mavi Akım’a bağımlı olan Türkiye’yi de rahatlatacak. ABD: Türkmenistan’ın doğalgaz konusunda Moskova denetiminde olmasından rahatsızlık duyan ABD, hem AB’nin Hazar geçişli projesi hem de AfganistanPakistan ve Hindistan’a uzanacak boru hattı projesine yakın tutum sergiliyor. Orta Asya enerji pastasından istediği paya sahip olamayan ABD, Türkmenbaşı sonrasını kendisi için fırsat olarak değerlendiriyor. ABD için Türkmenistan Orta Asya’daki enerji kaynakları açısından stratejik bir noktada. Çin ve Rusya: Moskova, enerji konusunu özellikle ABD ve AB ile ilişkilerinde önemli bir koz olarak gördüğü için doğalgaza ilişkin “tekel” konumunu yitirmek istemiyor. Önemli bir enerji ithalatçısı olan Çin ise ülkesine uzanan hattın zarar görmesinden kaygı duyarken daha güçlü anlaşmalar da yapmak istiyor. Almanya’nın programı Berlin enerjide bile Türkiye’yi es geçiyor... kısmında, önümüzdeki yıllarda AB’nin enerji sorununu ortadan kaldıracak olan, “Nabucco ANKARA 2007’de AB Dönem Doğalgaz Boru Hattı Projesi”ne Başkanlığı’nı devralacak olan de hiç yer verilmiyor. Bunun Almanya, “Başkanlık Çalışma yerine, doğalgaza ilişkin sorunu Programı”nda Türkiye’yi birçok çözmek için ABD ve Rusya ile konuda es geçti. Programda, Rus kurulacak ilişkilerin anahtar rol “doğalgaz tekelinden” kurtulmak oynayacağı öngörülüyor. Ancak, için hazırlanan ve Türkiye AB’nin Türkiye üzerinden geçmesi üzerinden doğalgaz planlanan nakli yapılması “Nabucco öngörülen Doğalgaz Boru Programda, “Nabucco” dışında Hattı”nın adı dahi AB’nin herhangi bir doğalgaz yer almadı. doğalgaz projesi ise yok. Almanya’nın Rusya ile Ukrayna dönem sorununun arasında ortaya çıkan başkanlığında çözümü için krizin ardından inşa yürütülecek olan ABD ve çalışmaları program, Berlin hızlandırılan yönetiminin Rusya’nın Nabucco, Türkiye’yi kilit rol Azerbaycan ve “imtiyazlı ortaklık” oynayacağı İran’dan gelecek penceresinden vurgulanıyor. doğalgazın, Türkiye gördüğünü açıkça üzerinden ortaya koyuyor. 35 Bulgaristan, Romanya sayfalık programda, ve Macaristan yolu ile Türkiye’nin adı Avrupa’ya ulaşmasını öngörüyor. sadece 1 kez, “AB’nin genişlemesi Projenin, 2011 yılında hizmete ve güvenlik alanının girmesi bekleniyor. Programda genişletilmesi ve “Almanya dönem başkanlığının sağlamlaştırılması” başlığı altında geliştirilen AB enerji politikasını, geçiyor. yeniden düzenleme” niyetine vurgu yapılıyor. ABUCCO YOK Ankara ise programın, her zaman değişebileceğini düşünüyor. Finlandiya’nın başkanlığına Programda Türkiye ile ilgili dikkat çeken kaynaklar, bu olarak, “Almanya, Türkiye ve ülkenin programında Kıbrıs’a Hırvatistan ile sürmekte olan ilişkin herhangi bir atfın yer müzakereleri yükümlülüklerini almadığına dikkat çekiyorlar. yerine getirmeleri doğrultusunda Kaynaklar, “Almanya Türkiye’nin yürütecektir” ifadesine yer önemini en iyi bilen ülkelerden veriliyor. biridir” diyor. Programın enerji ile ilgili MAHMUT GÜRER ’nin Irak işgali WashingSIFIR ABD ton açısından bir yenilgiye dönüşürken, bölge ülkeleri için bilinmezliği de beraberinde getiriyor. Irak Çalışma Grubu’nun hazırladığı rapor değişik tartışmalara yol açsa da Bush ve ekibi açısından bir karar anının yaklaştığını itiraf ediyor. Raporun özetinin özeti şöyle aktarılabilir: Irak’taki işgal eskisi gibi gidemez, bir şeylerin değişmesi gerekir. Bunun içinde Irak’tan bütünüyle çekilmek de bulunuyor. ABD’nin Irak’tan bütünüyle ve bir çözüm üretemeden çekilmesi mümkün mü? Böyle bir çekilme ne gibi sonuçlar doğurur? ABD’nin bütün sorumluluğu Irak yönetimine bırakarak çekilmesi demek, bölgedeki dengelerin, ilişkilerin tamamen altüst olması anlamına gelecektir. Böyle bir çekilme ilk olarak Irak’ın bir iç savaş içine çekilmesi anlamına gelir. Zaten şu anda sürmekte olan çatışmaların bir boyutu da SünniŞii çatışması olarak açıklanabilir. Bu çatışma ortamı içinde İran’ın etkisinin giderek arttığı da bir gerçek. ABD çekilirse İran, Irak üzerindeki en etkili güç haline gelebilir. Sünniler ise kendi egemenliklerindeki bir bölgede bağımsızlıklarını ilan edebilirler. Böyle bir durumda en çok Iraklı Kürt NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Ortadoğu Denkleminde Türkiye denlerinden birisi İsrail. Her iki ülke de İsrail’le ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bu iki ülkenin İsrail’le barışık hale gelmesi sağlanabilir mi? İşte böyle bir durumda ister istemez Filistin sorununa çözüm üretmek ihtiyacı kaçınılmaz olarak öne çıkacaktır. “Kürt sorunu”, “Filistin sorunu”, “ŞiiSünni gerginliği” bölgenin en temel birkaç sorunu sayılabilir. İsrail, Filistin konusunda çözüm yanlısı bir tutum içine girebilir mi? İran’ı ve Suriye’yi de bu konuda tatmin edecek bir formül bulunabilir mi? Kuzey Irak’taki Kürt oluşumu, ABD ve İsrail açısından önem taşıyor. Kuzey Irak, şu anda Irak’ın en istikrarlı bölgesi olarak öne çıkıyor. ABD, Kuzey Irak’ı kendi kaderine terk edip gider mi? ??? İşte bütün bu denklemler içinde Türkiye’nin yeri neresi? Türkiye, başından beri İran ve Suriye konusunda ABD’nin müdahale isteklerine destek lerin geleceği belirsizleşebilir. Çünkü bölgedeki diğer komşu ülkeler bağımsız bir Kürt varlığını istemiyorlar ve tehlikeli görüyorlar. Başta Türkiye olmak üzere, İran ve Suriye ile Kürtlerin ilişkisi değişik boyutlar kazanabilir. ??? Yani ABD çekilirse ortalık bugünkünden daha karmaşık bir hal alabilir. Peki çekilmez de, birtakım kalıcı formüller ararsa ne yapabilir? Irak Çalışma Grubu’nun raporunda İran ve Suriye etkeninin daha değişik ele alınabileceğine de vurgu yapılıyor. Bush şimdiye kadar “Şer Ekseni” olarak saydığı ülkelerden ikisi olan Suriye ve İran’ı bölgedeki sorunları çözmek açısından muhatap kabul edilebilir mi? Bush ve adamları şimdi bunu düşünüyorlar. İran ve Suriye’nin muhatap kabul edilmesi sorunları hangi boyutlara taşıyabilir? Suriye ve İran’ın bu gerginlikte taraf olmalarının en büyük ne vermedi. Doğru da yaptı. Gelişmeler Türkiye’yi haklı çıkardı. Türkiye ile ABD arasındaki temel sorun Kuzey Irak sorunu sayılabilir. Türkiye, geleneksel Kürt siyasetini değiştirmedi? Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunu hep tehlike olarak saydı. Geçmişte yaşananlar bunu mazur gösterebilirdi. Ancak, bu kargaşa içinde Türkiye’nin Kürt siyasetini daha dikkatli şekilde gözden geçirmesini artık kaçınılmaz hale getirdi. Irak’ta Sünniler kendi müttefikleri olarak geniş Arap dünyasını görüyorlar. Şiiler İran’la yakın temas içindeler. Kürtler için ne İran, ne de Arap dünyası bir seçenek olabilir. Kürtler, bu sıkışma nedeniyle gözlerini ABD’ye diktiler. Ancak bunun kalıcı olmadığı da belli. Türkiye bu gerçeği görmeli ve Kürtlerin bölgedeki doğal müttefiki olarak yeni siyasetler kurmalı. Kuzey Irak’taki Kürt oluşumu ile geliştirilecek sıkı ilişkiler, Türkiye’deki Kürtleri de olumlu yönde etkileyecektir. Tabii aynı gerçeği Kürtlerin de görüp anlaması koşuluyla. Bölgenin geleceğine ilişkin Türkiye’nin geçmişe takılıp kalmadan yeni siyasetler üretmesi önem kazanıyor. oralcalislar?cumhuriyet.com.tr N
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle