Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KASIM CUMA haberler AYDINLANMA EMRE KONGAR ALMANYA’NIN BAŞVURUSUYLA YİMPAŞ VE UYAR’IN İSVİÇRE’YE PARA TRANSFERİ ORTAYA ÇIKARILDI Gizli hesaplar açıldı İsviçre’nin YİMPAŞ dosyası beklemede Cumhuriyet, İsviçre’de YİMPAŞ’la ilgili yürütülen soruşturmanın ayrıntılarını ve dosyanın Ankara’ya kadar uzanmasını bir yıl önce okurlarına duyurmuştu. İsviçre Federal Savcılığı’ndan 2005’te gelen YİMPAŞ ve Uyar hakkındaki dosyalar ile ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü gizli soruşturma ise hâlâ sürüyor. AYKUT KÜÇÜKKAYA Almanya’da YİMPAŞ soruşturmasını yürüten savcılıklardan biri olan ‘‘Darmstadt Mahkemesi’’ 14 Mayıs 2002 tarihinde İsviçre’den ‘‘uluslararası hukuki yardım talebi’’nde bulundu. Bu talep, İsviçre’nin Basel Mahkemesi tarafından ‘‘13 Aralık 2004’’ tarihinde kabul edildi. Bu karar daha sonra YİMPAŞ soruşturmasını Darmstadt Savcılığı’ndan devralan Mannheim Savcılığı’na ‘‘22 Aralık 2004’’te ulaştı. Bu kararla İsviçre’deki Credit Lyonnais Bankası, UBS şirketi ve Basellandschaftlichen Kantonal Bankası’nda bulunan kayıtlar, Dursun Uyar hakkında uluslarası yakalama emri çıkaran Mannheim Savcılığı’nın incelemesine açıldı. Basel Mahkemesi’nin verdiği onay ile ‘‘para transferlerini’’ incelemeye alan Mannheim Savcılığı, özellikle Dursun Uyar ve Uyar’ın bacanağı Faik Gürler (Almanya’daki soruşturma kapsamında hapis yattı) hakkında bilgilere ulaşmaya çalıştı. Hesaplarda YİMPAŞ’ın İsviçre’deki kurulu şirketi YİMPAŞ Group AG’ye ait para transferlerini tespit eden Alman Savcılığı, YİMPAŞ Group AG’nin İsviçreli yöneticisi Dieter Kraus ile Dursun Uyar adına açılmış bulunan hesap numaralarına da ulaştı. İşte Alman makamlarının hesap dökümleri özetle şöyle: ? UBS AG: Dursun Uyar adına açılan 233 631’785.40X numaralı hesap. ? Yine UBS AG’de YİMPAŞ’ın İsviçreli yöneticisi Dieter Kraus’a ait 3 hesap numarası. Erol Özbek adına açılan bir hesap numarası ve YİMPAŞ Group AG adına açılan 4 adet hesap numarası. ? Credit Lyonnais Bankası: Conway Treuhand AG adına açılmış bir hesap numarası ve YİMPAŞ AG Emmetten şirketine ait bir hesap numarası. ? Basellandschaftlichen Kantonalbank: Erol Özbek adına açılmış bir hesap numarası. YİMPAŞ Group AG Emmetten şirketine ait iki hesap numarası. İsmail ve Belma Can adına açılan bir hesap numarası. BİR BUÇUK AY SONRA Mannheim Savcılığı’nın İsviçre’nin verdiği bu izinden yaklaşık bir buçuk ay sonra 8 Şubat 2005’te çıkardığı uluslararası tutuklama emrinde de İsviçre’ye yapılan para transferlerine dikkat çekiliyor, İsviçre Federal Savcılığı’nın Dursun Uyar ve şirketi hakkında soruşturma yürüttüğü bilgisine yer veriliyordu. 15 Ağustos 2005 3 Haziran 2005 10 Kasım 2005 Demokrasi ve Laiklik Kavramlarının İçleri Boşaltılırken C 5 A lmanya’nın ‘‘uluslararası hukuki yardım talebini’’ kabul eden İsviçre makamları, bankaların uymak zorunda oldukları gizlilik yasağını Dursun Uyar için kaldırdı. YİMPAŞ soruşturması kapsamında İsviçre’den uluslararası hukuki yardım talebinde bulunan Alman makamları için, bankaların uymak zorunda oldukları ‘‘gizlilik yasağı’’ kaldırılarak ‘‘gizli hesaplar’’ açıldı. Almanya’da Mannheim ve İsviçre’de Basel Savcılığı, kara para aklanmasına yönelik olduğu iddia edilen para transferlerini mercek altına aldı. YİMPAŞ’ın para transferlerine ulaşan Alman Savcılığı, Interpol kanalıyla aranan YİMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar adına açılmış hesap dökümlerine ulaştı. Mannheim Savcılığı’nın Dursun Uyar hakkında çıkardığı ‘‘uluslararası tutuklama emri’’nde de İsviçre’ye atıfta bulunuluyor. ‘YİMPAŞ’ı örtbas edecekler’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, YİMPAŞ yolsuzluğunun örtbas edildiğini vurgulayarak, ‘‘Uygulamalarını beğenmediğiniz rektörü hukuka aykırı olduğu halde tutuklayacak yetkiyi kendinizde buluyorsunuz da, on binlerce insanın ahını almış bir haramzadeyi yakalayacak cesareti neden bulamıyorsunuz?’’ dedi. Baykal, hükümetin ‘‘bağlantılarının’’ YİMPAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın yakalanmasını engellediğini de vurguladı. Baykal, konuşması sırasında Uyar’ın miş. Asıl deprem budur. Çünkü bu, insanların umutları, emekleri, kazançları üzerinde çok büyük bir fay kırılmasıdır. Yüz binlerce mağdur var, insanlar utanıyor çıkıp söylemeye. Mağdurlardan kimisi kanser oldu, kimisi ruh hastası oldu. Din adına, inanç adına, kutsal değerler adına bunlar yapıldı. Bunu yapanların, bunu yapanlarla dayanışma içinde olanların dindarlığına inanılabilir mi? Şimdi, bize mi sordunuz, diyorlar. Sana sormadı belki ama, sen her yurtdışına gidişinde onlarla birlikte fotoğraflar çektirmedin mi? Cenazedeki fotoğraflar ne? Bu cenaze resmi, bir milletvekilinin cenaze resmi değil, sizin elinizde hukukun üstünlüğünün, yargının bağımsızlığının, ahlakın, devlete saygının cenaze töreni bu. AKP’deki YİMPAŞ’çılar: Bu yolsuzluğu yapanlar Türk, kurbanlar Türk, yolsuzlukla elde edilen para Türkiye’ye geliyor. Bazen doğrudan geliyor, bazen Türkmenistan, bazen Avustralya üzerinden geliyor. Almanya’nın yargı sistemi harekete geçiyor, bu topraklarda böyle rezillik olmaz, diyor. Soruşturmayı başlatıyor. Türkiye’ye, gereğini yap, diyor. Olayın başkahramanı aranıyor, kırmızı bültenle. Bulunamıyor. Bakanlarla cenaze töreninde, valinin önünde, bizimkilerle içli dışlı manzara içinde ortaya çıkıyor. Nereye gitti o para, milyarlarca dolar, hangi hesaba, kim gönderdi? AKP ile ilgili bazı şirketlere gidiyor, tespit edilenler. AKP içinde, YİMPAŞ içinde aktif sorumluluk almış kaç milletvekili, kaç parti yöneticisi var? Bir büyük kolektif yolsuzluğun din ve inanç kullanılarak yıllarca örtbas edilmesini inandırıcı bir şekilde izah edemezsiniz. Bazılarının çalımına bakarsanız, hukuk düzenimiz müsaade etmez, Uyar’ı Almanya’ya vermeyiz, diyorlar. Siz yapın o zaman gereğini. Cesaretleri yok: CHP iktidarında ilk ele alacağımız konuların başında bu konu geliyor. Kimsenin yanına bu yolsuzluğun kâr kalmasına izin vermeyeceğiz. Bu, bizim halkımıza borcumuzdur, dinimize, inancımıza borcumuzdur. Bu haramzadelerin elinden bütün bunları kurtaracağız. Devlet, tehlikeli bir kuşatma altında. Kısa bir süre önce uygulamalarını beğenmediğiniz rektörü hukuka aykırı olduğu halde tutuklayacak yetkiyi kendinizde buluyorsunuz da, on binlerce insanın ahını almış bir haramzadeyi yakalayacak cesareti neden bulamıyorsunuz? Yetkim yok, yerim dar, bunların hepsi boş laf. Yüreğin yok, cesaretin yok. Ya da bağlantılar müsaade etmiyor. Terör planı: Türkiye üzerinde oyun kurmak isteyenler, CHP karşısında bir sıkıntıya girdiler. Bu da CHP’ye olan kızgınlıklarını çok artırdı. Terörün hedefi ülkeyi bölmektir. Bunun planı bazen İmralı’da, bazen ateşkesle, bazen gazeteciyle, bazen yerliyle, bazen yabancıyla yapılır. Ya terörü yenersiniz ya da teslim olursunuz. Başka seçeneğiniz yoktur. Terörü kenara çeker gibi yapıp müzakere masasında aynı amaca yönelik amaçlar kimseyi bir yere götürmez. Terör karşısında teslimiyeti, yumuşamayı, uzlaşma arayışını ülkenin barışına katkı gibi anlamak en büyük yanılgıdır. Müstemleke solculuğu: CHP’nin siyasi kimliğiyle ilgili tartışmalar yapılıyor. Biz milli mücadeleyi yapmış, bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuş olan partiyiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu partiyiz. Biz bu konularda duyarlı olmayacağız da kim olacak? Siz sosyal demokratsınız, bu konularda duyarlı olmak sağcıların işidir, diyorlar. Sen önce kafanı değiştir. Dünyanın her yerinde bağımsızlık mücadelesi ve bağımsızlık bilinci sosyal demokrasinin, dünyaya sol bakışın özüdür. Biz müstemleke solcusu değiliz. Bizim milliyetçilik anlayışımız düşmanlığa, husumete dayalı değil, başkasının toprağında gözü olan milliyetçi değiliz. merikan işgali altındaki Irak’ta katledilen üniversite profesörlerinin sayısı üç yüz dolayında. Türkiye’de katledilen çağdaş ve demokrat aydınların, yazarların, üniversite hocalarının sayısı da bir düzineyi aşmıştı. ??? Bir ülkenin varlığını nasıl ortadan kaldırırsınız? Tabii önce askeri olarak onu dize getirirsiniz: Yenerek veya bağımlı kılarak. Ama bu yetmez. Ekonomik olarak da onu bağımlı hale getirmeniz gerekir: Ticaret ve borçlanma yoluyla bunu da gerçekleştirirsiniz. Bu da yetmez. Bir ülkenin entelektüel birikimi var olmaya devam ettiği sürece, onu hiçbir zaman tam anlamıyla yok edemezsiniz: Entelektüel birikim, bu birikime dayalı tarih bilinci, ulus bilinci, bağımsızlık istenci, yurtseverlik duygusu, her an yeniden parlayabilecek bir direniş kıvılcımını hazır tutar. Son aşama olarak, askeri ve ekonomik bağımlılığa ilaveten, o ülkenin entelektüel birikimini yok etmeniz gerekir. Ya aydınları öldürerek. Ya aydınları bağımlı kılarak. Ya eğitim sistemini çökerterek. Ya kavram karmaşası yaratarak. Ya da bütün bunları hep birlikte yaparak. ??? Rejimin laik niteliğine mi saldıracaksınız? Hemen yeni bir laiklik tanımı yaparsınız; laikliğin içini boşaltan, onu anlamsız kılan bir tanım. Örneğin, “Laiklik, kamu alanında da inançların özgürce ifade edilmesidir” der ve laikliğin içini tümüyle boşaltırsınız. ??? Rejimin demokratik niteliğine mi saldıracaksınız? Yine hemen yeni bir demokrasi tanımı yapar, demokrasinin A içini boşaltır onu anlamsız kılarsınız. Örneğin, “Demokrasi sandıktan çıkanların her kararının mukaddes olduğu, sadece çoğunluk iradesine dayalı bir rejimdir” dersiniz. Böylece demokrasiyi bütün çoğunluk diktatörlüklerinden ayıran başta muhalefet özgürlüğü olmak kaydıyla, tüm temel hak ve özgürlükleri yok sayar, rejimi tahrip edersiniz. ??? Yeni tanımlamalarla yeterince kavram karmaşası yaratamadıysanız, tahrip etmek istediğiniz kavramın karşıtlarını da o kavramın kapsamı ve tanımı içine alır, böylece akılları iyice karıştırırsınız. Birlikte var olması olanaksız varlıkları birbirleriyle tanımlarsınız: “Yaşayan ölü” gibi oksimoron cümleler kurarsınız. Örneğin, “İran’da şeriatçı demokrasi var” dersiniz. “Stalin’in rejimi de halk demokrasisiydi” dersiniz. Hızınızı alamazsınız, faşizmi de demokrasi tanımı içine sokar, “İtalya’da Mussolini zamanında da korporatif demokrasi vardı” dersiniz. ??? Türkiye’deki demokratik ve laik rejimi kendi amaçlarına uygun olarak İslami ilkelere göre yeniden düzenlemek isteyenler ve onlara destek verenler, bir yandan aydınları öldürerek ve baskı altında tutarak, öte yandan eğitim sistemini yozlaştırarak, son olarak da temel kavram ve terimlerin içlerini boşaltarak Türkiye’nin entelektüel birikimini ortadan kaldırıyorlar. ??? Aslında yapılacak iş, bize demokrasi diye dayatılmak istenen, lider diktatörlüğü, temsil adaletsizliği ve kurumlaşmış yağma ile sakatlanmış ve hızla dinci eksene kaydırılan “cici rejimin” içini gerçek demokratik ve laik uygulamalarla doldurmanın tartışmasını başlatmaktır. ekongar?cumhuriyet. com.tr; www.kongar.org İMPAŞ içinde aktif sorumluluk almış AKP’li milletvekili ve parti yöneticisi sayısının açıklanmasını isteyen Baykal, hükümetin binlerce insanı mağdur eden yolsuzluğu örtme çabası içinde olduğunu söyledi. Baykal, “Din adına, inanç adına, kutsal değerler adına bunlar yapıldı. Bunu yapanların, bunu yapanlarla dayanışma içinde olanların dindarlığına inanılabilir mi?’’ dedi. Y Yimpaş şirket zengini YİMPAŞ bünyesinde 35 şirketi barındırıyor. Bu şirketler şunlar: YİMPAŞ Holding, YİMPAŞ İhtiyaç, YİMPAŞ Gıda, Yimteks, Aytaç Hayvancılık, Aytaç Et ve Gıda, Aytaç Dış Ticaret, Aytaç Et ve Süt, Umran İnşaat, Ensar Plastik, YİMPAŞ Mobilya, YİMPAŞ Sağlık Hizmetleri, YİMPAŞ Sağlık Eğitim, YİMPAŞ Madencilik, Birpa Pazarlama, Emre Bilgisayar, Mertaş Motorlu Araçlar, Nazar Film, Nazar Turizm, Ufuk Dayanıklı Tüketim, Galata Turizm, Karden İthalat İhracat, Ermaş Dayanıklı Tüketim, YİMPAŞNET, YİMPAŞ Yozgatspor, YİMPAŞ Turizm, Vizyon Matbaacılık, Surtaş İnşaat, Ak Gıda, VCD Gıda, Betaş Endüstri, Evrensel Hazır Giyim, Akyudum Kaynak Suları, Doğa Tarım Ürünleri, Atlas İletişim, Demir Metal. 4 bakanla birlikte AKP’li İlyas Arslan’ın cenaze namazında çekilen fotoğrafını da gösterdi. CHP grup toplantısına, aralarında başörtülü kadınların da bulunduğu çok sayıda özelleştirme mağduru ile bazı üreticiler de katıldı. Baykal’ın grup toplantısında yaptığı açıklamalar ana başlıklarıyla şöyle: YİMPAŞ mağdurları: Ortada kanayan bir yara var. Yurtdışında yüz binlerce vatandaşımızın dini duyguları istismar edilerek, aldatılarak on yılların birikimi olan tasarrufları ellerinden alınmış, o paralar uçup git Zeki Sezer: YİMPAŞ AKP’nin felaketi olacak BURSA (Cumhuriyet) DSP Genel Başkanı Zeki Sezer, ‘‘YİMPAŞ konusunu görmezden gelen, milletin gözünün içine bakarak yok sayan AKP’nin ilk seçimlerde felaketi olarak karşısına çıkacak. Bunu yok saymak, milletin vekili olanlara ve Başbakan’a yakışmaz’’ dedi. Partisince Bursa’da Fevzi Çakmak Meydanı’nda düzenlenen mitingde yaklaşık 2 bin 500 kişiye hitap eden Sezer, konuşmasında AKP ve CHP’ye yüklendi. AKP’nin santim santim kadrolaştığını, milletini yok saydığını, çiftçiyi bitirdiğini vurgulayan Sezer’e çevre köylerden gelen üreticiler, yanlarında getirdikleri sebzeleri verdiler. Üreticinin getirdiği sebzelerden pırasa demedini eline alarak konuşmasını sürdüren Sezer, ‘‘Adı ak olan bu kara hükümet, çok yakında milletin efendisi köylü tarafından sandığa gömülecektir. DSP iktidara geldiğinde ilk iş çiftçiyi Avrupa çiftçisinin seviyesine çıkarmak olacaktır’’ dedi. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile CHP politikalarının Tayyip Erdoğan’a Cumhurbaşkanlığı yolunu açtığını da savunan Sezer, ‘‘Eğer Erdoğan, Cumhurbaşkanı olursa benim ve DSP’ye gönül verenlerin elleri iki yakalarında olacaktır. 500 bin kişiyle Kızılay’da miting yaparız’’ diye konuştu. AKP’nin yanlış politikaları nedeniyle gençlerin büyük sıkıntı içinde olduğunun altını çizen Sezer, iktidara geldiklerinde üniversiteye giriş sınavını kaldıracaklarını, Ecevit iktidarları döneminde eğitimle ilgili alınan kararların aynen devam ettirileceğini söyledi. Türkiye’de, 12 milyon işsizin, yoksulluk sınırının altında da 20 milyon kişinin bulunduğunu söyleyen Sezer şöyle devam etti: ‘‘Bizim dönemimizde emekliye enflasyon oranında zam verilirdi, 23 puan da refah payı verilirdi. Bunlar bugün bundan vazgeçtiler. Refah payı bir yana enflasyon rakamlarıyla da oynayarak, gerçek enflasyonun gerektirdiği zammı da vermiyorlar. Ama bazı yerlere bol keseden veriyorlar. Yatırım diye ortaya koydukları duble yolları bahane ederek yandaşlarına bol keseden para veriyorlar. YİMPAŞ gibi insanımızın inancını sömüren kuruluşlar aracılığıyla bu ülkenin, bu toprağın insanları perişan ediliyor, YİMPAŞ’ın başındaki kişi bütün Avrupa’da aranıyor, bizim bakanlarımız da o aranan soyguncuyla aynı safta namaz için saf tutuyorlar, günah işliyorlar. Ama bu günahkârlardan da bu kötülerden de bu ülkeyi kurtarmak bizim boynumuzun borcu.’’ T ürkiye’de demokrasiyi ve “sivil siyaseti” yerleştirebilmek ve siyasal anlamda çağdaş bir ülke yaratabilmek için ne yapmalı? Bazı aydın liberaller, entelektüeller ve köşe yazarları, AKP ile her türlü meşrugayrimeşru ilişki içine girerek, 2000 yıl öncesinin dinsel düzeni ve düşüncelerini ülkemizde geçerli kılmaya ve laikliğin yerine geçirmeye çalışan bir dinci partiyle dört yıldır kucak kucağa yaşadı. Neden? Bu aydınlarımız geniş bir demokrasi, insan hakları istiyor. Demokrasinin önünde en büyük engel olarak da, Cumhuriyet ideolojisini, “Kemalizm”i, bugünkü laikliği ve bütün bunları savunan Türk Silahlı Kuvvetleri’ni görüyor. AKP de, tıpkısının aynısını düşünüyor. Ama onların derdi farklı: İslamcı düşüncelerini laik Cumhuriyetin yerine geçirmekte en büyük engel olarak Ordu’yu, Atatürk ve miraslarını ve laikliği görüyorlar. Böylece, iki farklı kamp, farklı anlayış, dört yıl boyunca öpüştü, koklaştı, örtüştü.. danışmanlıklar yaptı vb. Bu iki farklı siyaset, kendi arzularını gerçekleştirmelerine yardımcı olacağını düşündükleri çok önemli bir güç olarak da Avrupa Birliği’ne sarıldılar. ??? Acaba ülkemizde demokrasinin CUMA YAZILARI ORHAN BURSALI Cumhuriyet ve Siyaset sı; düzgün işleyen, kendisini arındırarak niteliğini geliştiren bir siyasal yapıdan yoksunluk, ülkemizin demokrasi ve her türlü temel sorunlarının kaynağını oluşturuyor! ??? 1950’den bu yana 56 yıl geçti. 3 Ordu müdahalesi yaşadık. Toplam 78 yıl Ordu ülkeyi yönetti, şüphesiz etkileri daha uzun sürdü... Ama 48 yıl da siyasiler yönetti ülkeyi. 3 Ordu müdahalesi öncesinde de, ükeyi yöneten siyasiler derin siyasal ve ekonomik krizler yarattılar. (12 Eylül öncesi kargaşada Amerikalılarla Ordu içindekilerin derin bir işbirliği vardı. Darbe ile “Bizimkiler başardı” haberi Beyaz Saray’a uçuruldu. 12 Eylül öncesinde “Bana miliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz” diyen bir başbakan, uçuruma yuvarlanan bir ülke görüntüsüne rağmen işbirliği yapmayan iktidar ve muhalef liderleri vb...) Siyasiler bir şekilde ülkeyi yönetile yerleşebilmesi için temel sorun, Ordu’nun siyasete müdahalesi mi? Yoksa, bizzat ülke siyaseti, siyasetçileri, siyasal kurumları mı? Siyasal ve entelektüel düşünce bu soruları birlikte ele alıp yanıtlamıyor. Derin bir değerlendirme yapmıyor. Kalıp olarak, Ordu’yu hedef gösteriyor. Ordu’nun müdahalesi olmazsa, Türkiye dikensiz gül bahçesi olacak! Tam tersini savunuyorum: Çağdaşlaşmanın, demokratikleşmenin önünde en büyük engel “sivil siyaset”in ta kendisidir! Ordu’yu siyasi müdahaleden tamamen arındırarak ülkeye demokrasiyi getiremezsiniz, getirmiş olmazsınız! (Dahası: bugünkü koşullarda, ülkeyi demokrasiden arındırma sürecine hizmet etmiş olursunuz!) “Adam edilmesi”, “sopalanması” gereken Ordu değil siyasettir! Kaliteli bir siyasi hayatımızın, siyasi insanlarımızınliderlerimizin olmama mez duruma getirdiler (Yönetemeyen siyaset!). Tam 18 kez ekonomik kriz ve 18 kez IMF boyunduruğu! Bunu Ordu yapmadı! Siyasi hayatta sürekli yolsuzluk, Hazine’nin yağması, ülke kaynaklarının çarçur edilmesi, bankaların yağması... Bunlarda da Ordu yok... (esas olarak) Siyasette büyük kayırmalar, yakınlarına peşkeş çekmeler, belediyelerde büyük vurgunlar, kendi zenginlerini yaratmalar... Burada da Ordu yok. Şeffaf olmayan, liderlik sultasına dayanan, otokratik bir siyasal yapı! Bu da siyasetin hanesine! Bu listeyi uzatabiliriz... Ama bir de asla yapmadıkları var: Uzun ve orta vadeli kalkınma stratejileri oluşturmamak ve uygulamamak gibi. Zenginleşemeyen, eğitimde, şeffaflıkta vb. dökülen geri kalmış bir ülkede demokrasi de gelişemez. Bu nedenle, Türkiye’nin temel sorunu hâlâ şeffaf, akıllı, yönetebilen ve öğrenebilen çağdaş bir siyasetin, siyasal yapının olmamasıdır. Bu konuda iki meslektaşımın yazısını kanıt olarak göstereceğim ve “siyasal”, “demokratik” reformların hiçbirinin siyasete dokunmadığını belirteceğim.