03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

4 İSVİÇRELİ PROF FISCHER’E ‘İHTARNAME’ OLARAK MEKTUP GÖNDEREN YİMPAŞ BAŞKANI AVRUPALI HUKUKÇULARI ‘UYARMIŞ’ C haberler BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ KASIM CUMA Dursun Uyar’dan gözdağı AYKUT KÜÇÜKKAYA Almanya’nın tüm dünyada Interpol kanalıyla aradığı YİMPAŞ Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ın, İsviçre ve Almanya’da YİMPAŞ mağdurlarını savunan hukukçulara ‘‘uyarı mektubu’’ gönderdiği ortaya çıktı. Avrupa’da kara para uzmanı olarak tanınan ve bu ülkede YİMPAŞ’ı mahkum ettiren İsviçreli Prof. Daniel Fischer’in de aralarında bulunduğu dört hukukçuyu ‘‘karalama kampanyası’’ yapmakla suçlayan ve Uyar’ın imzasını taşıyan ‘‘ihtarname’’ başlığı altındaki mektupta, ‘‘Aleyhimize yürüttüğünüz haksız kampanyaya ilişkin açıklamalar ve kampanyaya son verilmesine ilişkin ihtarımızdır’’ deniliyor. YİMPAŞ başkanı mektubunda, Avrupalı hukukçuları, ‘‘bu haksız kampanyadan ivedi olarak vazgeçmeye’’ davet ediyor. Prof. Fischer, Dursun Uyar’ın ‘‘davet mektubu’’nu avukatlara yönelik ‘‘gözdağı’’ olarak nitelendirerek mahkeme dosyasına koydurdu. 2001 yılından sonra Avrupa’da ve özellikle Almanya ile İsviçre’de tartışılmaya açılan YİMPAŞ’ın sahibi Dursun Uyar, 2003’ün son aylarında Avrupalı hukukçulara ‘‘İhtarnamedir’’ başlığı altında ‘‘ihtar (uyarı) mektubu’’ yazdı. Uyar’ın imzasını taşıyan ‘‘17 Kasım 2003’’ tarihli mektupta İsviçreli Avukat Prof. Fischer’in de aralarında bulunduğu dört Avrupalı hukukçunun ismi yer alıyor. İhtarnamenin konusunu, ‘‘Aleyhimize yürüttüğünüz haksız kampanyaya ilişkin açıklamalar ve kampanyaya son verilmesine ilişkin ihtarımızdır’’ diye belirleyen Uyar, İstanbul Kitap Fuarı’nda Günler bı, bu büyük yazarın, “Ezip geçen, yıkıp bozan kokuşmuş sulara direnen yazıları”nı içeriyor. Can Yayınları’ndan çıkan, Canım Acıyor Baba’da, Deniz Kavukçuoğlu duygusal, şiirsel ve erotik öykülerini anlatıyor olanca çarpıcılıkla. İki sıra dışı yazarın iki eseri... Onlara, Aziz Nesin’in, Nesin Yayınevi’nden çıkan, Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim’i de eklemeliyiz. ? Öte yandan, Zeynep Atikkan’ın ,YKY’den çıkan Amerikan Cinneti, 11 Eylül’ün Amerika’yı nasıl değiştirdiğini anlatıyor. Gerçekten dev bir eser! Muzaffer İlhan Erdost da, Onur Yayınları’ndan çıkan Sosyalizmi Seviyorum’da, 12 Eylül’le gelip oturmuş bir felaketten başlıyor. Okumadan edemeyeceğimiz bir eser! İmge Yayınları’ndan çıkan şu eserleri de hatırlatalım: Sadun Aren’in Puslu Camın Arkasından adlı anıları; Norman Davices’in Avrupa Tarihi; Taner Timur’un Yakın Osmanlı Tarihinden Aykırı Çehreler’i. Ertuğrul Danık’ın Öteki Tanrılar. Alevi ve Bektaşi Mitolojisi önemlidir. Bu arada, büyük araştırmacı İrène Melikoff’un iki eseri yeni baskılar yaptı: Uyur İdik Uyardılar (Demos Yayınları); Hacı Bektaş. Efsaneden Gerçeğe (Cumhuriyet Kitapları). Afşar Timuçin’in filozof kaleminden Ahlaksızlık Üzerine Kendimle Konuşmalar’ı (Bulut Yayınlar), üstelik güncel de. Zeynep Oral’ın, Doğan Kitapçılık’tan Meslek Yarası, okunmadan olamaz. Onat Kutlar Kitabı da öyle. Orhan Koloğlu’nun Türkiye Karikatür Tarihi’ni de hatırlatmalı. Şen Sahir Sılan’ın Pişman Değilim adlı İletişim Yayınları’ndan çıkan anıları mutlaka okunmalı. Pencere Yayınları’ndan çıkan şu eserler de pek önemlidir: Karl Kautsky’nin Thomas More ve Ütopyası; John Reed’in Balkanlar’da Savaş; Kemal Bekir’in Bütün Öyküler’i. ? Turgay Fişekçi’nin yönettiği Sözcükler’in 4. sayısı çıktı. Alkım Yayınevi’nin çıkardığı K Dergisi de hızla yayılıyor. Edebiyatımız için pek sevindirici olaylar... UYAR’IN MEKTUBUNDAN SONRA NELER OLDU? İstanbul Kitap TÜYAP Fuarı, 28 Ekim’de, heyecanlı ve anlamlı bir açılışla çeyrek yüzyılı geride bıraktı. Ertesi günü, Cumhuriyet Bayramı da büyük bir coşkuya yol açtı ve fuara dev bir okur kitlesi aktı. 30 Ekim akşamı, fuar onur yazarı Doğan Hızlan’ı bağrımıza bastık ve başka ödülleri kutladık. Fuar’ın, “Kültür kâşifi” nitelemesiyle Doğan Hızlan için hazırladığı kitap, apayrı bir olgunluk içindedir. Ayrıca, “İstanbul Kitap Fuarı’nın Yirmi Beş Yılı” için çıkarılan Bir Yolculuk Öyküsü, bir kültür olayını büyük boyutlarla ortaya koyuyor. Fuar, Beylikdüzü’nde bütün hızıyla sürüyor... ? Geçmiş dönemde kitap listelerine geçmiş eserler, Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler’iyle Emre Kongar’ın Tarihimizle Yüzleşmek’i, okurların rağbetini sürdürüyor. Onlara, son haftalarda iki yeni kitap eklendi: İpek Çalışlar’ın Latife Hanım’ı ile Hıfzı Topuz’un, Sabahattin Ali’yi anlattığı Başın Öne Eğilmesin. Bu eserler, okurların ilgisini uzun süre çekecektir. Yeni bir yayınevi, “Aya” da kafileye katılmış durumda: Çıkardığı ilk kitaplar arasında, Zekeriya Temizel’in Çekerek Kıyılarında anıromanı, Gürgün Say’ın Türbanlı Siyaset’i güldürürken düşündüren eseri önemlidir. Onlara, İki Şair Sunay Akın ile Akgün Akova Arasında İstanbul’u katmalı. İstanbul, binbir rengi ile bu kitaptadır. Aya Yayınları’na başarılar diliyoruz. Kırmızı Yayınlar, bütün hızıyla yayınlıyor: Özdemir İnce’den Keskindoreke Fındinfalava; Erdoğan Aydın’dan Milliyetçilik: Türkiye’nin Çıkmazı; Muzaffer Ayhan Kara’dan Yön’ün Devrimi Devrim’in Yönü; Enis Batur’dan Tuğralar ile Perişey; Metin Altıok’tan Bir Acıya Kiracı ile Şiirin İlk Atlası. Ve parantezlerin dışında yığınla değerli eser!.. ? İki büyük yazardan iki eseri unutmamalı: Detay Yayıncılık’tan, Mine G. Kırıkkanat’ın Yalnız Kalem Unutmaz adlı kita İşte ortaya çıkan gerçekler Dursun Uyar, mektubu yazdıktan bu yana üç yıldır Avrupalı hukukçularla ilgili herhangi bir hukuksal girişimde bulunmadı. En son üç gün önce CNN Türk’te katıldığı ‘‘Tarafsız Bölge’’ adlı programda dava açacağını söyledi. ? Bu üç yıllık süreçte ise Uyar’ın ‘‘karalama kampanyası’’yla suçladığı Avrupalı hukukçuların girişimleriyle hem Almanya’da ve hem İsviçre’de YİMPAŞ’la ilgili soruşturmalar yürütüldü. ? Almanya’daki soruşturma kapsamında Uyar’ın bacanağı ve YİMPAŞ’ın bu ülkedeki şirketinin genel müdürü Faik Gürler tutuklu kaldı. YİMPAŞ’ın Almanya’daki şirketinin iflası istendi ve şirket kayyuma devredildi. Mannheim Mahkemesi de Uyar hakkında 8 Şubat 2005’te uluslararası tutuklama emri çıkardı. ? İsviçre’de de Fischer, YİMPAŞ mağdurları adına açtığı davayı kazandı. İsviçre Federal Savcılığı’nın açtığı soruşturma ise Ankara’ya kadar uzandı. İsviçre makamları Türkiye’den hukuki yardım istedi. İsviçreli yetkililer bir yıldır Ankara’dan yanıt bekliyor. mektuba şu suçlamayla başlıyor: ‘‘Avrupa basınında, holdingimiz hakkında çıkan haber ve yorumlardan anlaşıldığı kadarıyla, şirketlerimiz aleyhine bir karalama kampanyası başlatmış bulunmaktasınız.’’ ‘ONUR TABLOSU’! Daha sonra, yaklaşık üç sayfa boyunca YİMPAŞ Holding’in Türkiye ve yurtdışındaki şirketleri hakkında bilgi veren Uyar, Fischer’in de aralarında bulunduğu Avrupalı hukukçulara yönelik suçlamaları ve uyarılarını aynen şöyle sürdürdü: ‘‘Bu onur tablosunu ortaya çıkaran şirketler topluluğumuzu yakından bizzat tanımadan, yerinde araştırmadan, fiziksel şartları ve şirket emvalini gör meden, ticari boyutlarını incelemeden, yetkilileri ile görüşüp bilgi almadan yazılı ve görsel basında önyargılı biçimde karalamanız ve kampanya yürütmeniz, şirketlerimize yapılan büyük bir haksızlıktır. Sayın muhataplar, işbirliği yaparak ve iletişim araçlarını da alet ederek organize bir şekilde aleyhimize başlatmış olduğunuz bu haksız kampanyanız, şirketlerimizin 16 ülkede ve bütün dünyada imajının zedelenmesine ve ticari itibarının zarar görmesine neden olmaktadır. Şirketlerimizi ve başta başkan olmak üzere kurucularını ‘sahtekâr’ ve ‘dolandırıcı’ gibi değerlendirmeniz ve kamuoyuna böyle lanse etmeniz, vicdani, ahlaki ve hukuki açıdan büyük bir haksızlık olup, aynı zamanda hakaret teşkil eden bu girişim lerinizin hukukta karşılıksız kalmayacağını belirtmek isterim. Bu konudaki yasal haklarımızı şimdilik mahfuz tutuyorum.’’ ‘HUKUKİ YAPTIRIM’! YİMPAŞ Başkanı, Avrupalı hukukçuları kastederek, ‘‘Sizleri bu haksız kampanyanızdan ivedi olarak vazgeçmeye’’ sözleriyle davet ediyor ve uyarısını şu şekilde bitiriyor: ‘‘Aksi halde, bütün düşünce ve girişimlerinizin, kamuoyunu ve ortakları yanlış bilgilendirme, yönlendirme ve ümitlendirmeden öte bir anlamı olmayacağını, sadece sizleri ve neşriyat sorumlularını hukuki ve cezai olarak hukuksal yaptırımlara maruz bırakacağını tarafınıza ihtaren bildiririm.’’ Önlem yasası çıkarılmadı MURAT KIŞLALI ANKARA Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) Başkanı Doğan Cansızlar, YİMPAŞ olayında ‘‘nitelikli dolandırıcılık’’ yapıldığını ve diğer yeşil sermaye holdingleri ile birlikte kaybolan toplam paranın 5 milyar Avro olduğunu söyledi. Cansızlar, ‘‘2001’den itibaren yaptığımız bilgilendirme toplantılarıyla yeşil sermayenin saadet zincirini kırdık. Bir daha böyle bir durumla tekrar karşılaşmamak için de Aralık 2003’te hazırladığımız kanun tasarısını hükümete gönderdik. Ancak bu tasarı üç yıldır hükümetten çıkmadı’’ dedi. Hazırladıkları tasarıda zamanaşımı süresini 5 yıldan 20 yıla çıkarmak istediklerini de belirten Doğan Cansızlar, ‘‘Bu yasanın çıkmamasından hükümet sorumlu olmuyor mu’’ sorusuna ‘‘Vallahi artık onun da takdirini size bırakıyorum. Onların ne yapmaya çalıştığı belli’’ yanıtını verdi. YİMPAŞ’TA AKP BAĞI SPK Başkanı Cansızlar, gündemdeki YİMPAŞ olayıyla ilgili olarak Cumhuriyet’e konuştu... YİMPAŞ ile ilgili Türkiye’ye getirilen paraların AKP’li milletvekili veya bakanlara veya partiye aktarıldığına dair bir bilgi var mı? CANSIZLAR: O tespitler bizde yok. Ama Alman makamlarında olduğu söyleniyor. Biz o bilgilere bakmıyoruz zaten. Sadece para toplandı, usulsüz toplandı, ona bakıyoruz. YİMPAŞ’taki tespitleriniz neler? CANSIZLAR: Zaten gelen paraların, bunlar tamamını kayıtlara geçirmiyorlar ki. Nereye gittiğini de bilmiyoruz. Çünkü normalde halka açık şirketler halktan para toplarken, bu paraların bankaların vasıtasıyla toplanma zorunluluğu vardır. Dekontlar olacak ki ne kadar yatırdığı ortaya çıksın. Bunlar bu işi yapmamışlardı. Suçlardan bir tanesi buydu. Bu görev alanınıza girmiyor mu? CANSIZLAR: Hayır görev alanımız bu değil. ‘‘Kayıtlarınızla, bize gelen şikâyetler arasında tutarsızlık var. Siz şirketteki pay sayısını 100 diye belirtiyorsunuz ama bize gelen şikâyetlerden 200 diye çıkıyor. Bize gelen ihbarlardan şu kadarlık para çıkıyor ama siz bunun yarısını yatırmış gözüküyorsunuz. Bu nerede?’’ diyoruz. ‘TOPLAM MALIYET 5 MILYAR AVRO’ Bu miktar ne kadardı? CANSIZLAR: Sadece YİMPAŞ değil, toplam olarak 78 tane şirkete bakıyoruz. 5 milyar Avro civarında. Siz bu tespitlerinizle ilgili ne yaptınız? CANSIZLAR: Biz bununla ilgili olarak YİMPAŞ özelinde 17 suç duyurusunda bulunduk. 78 şirketle ilgili 137 tane suç duyurusunda bulunduk. Başbakan ‘‘Buradan çıkmış bir yargı kararı olmadığı için YİMPAŞ’ın Yönetim Kurulu Başkanı Dursun Uyar’ı polis almıyor’’ diyor... CANSIZLAR: Yargıda ne oluyor ne bitiyor bilemiyoruz. Ama biz bu olayla ilgili bütün incelemelerimizi yaptık. Yapıyoruz. Bunların ne kadar nitelikli dolandırıcı oldukları ortada. ‘SAADET ZINCIRINI KOPARDIK’ SPK bunu 1998’den beri söylüyor... CANSIZLAR: Özellikle 2001 yılından itibaren, biz göreve geldikten sonra bu dolandırıcılarla ilgili Avrupa’nın Türk vatandaşlarının yoğun olduğu 6 ülkesindeki çeşitli şehirlerinde bilgilendirme toplantısı yaptık. Vatandaşları uyardık. Ondan sonra vatandaşlar buralara para yatırmayı kestikleri için buralar patladı. Saadet zinciri halkası koptu. Para girişi durdu. Onun için mi sizi suçladılar? CANSIZLAR: Aynen. bütün bu son 1, 1.5 senedir üstümüze gelinen kampanyalar bu yüzden. Bunların hortumunu kestik. Biz bununla kalmadık, bir de bunun bir daha olmaması için kanun tasarısı teklifini Başbakanlık’a 2003 yılı Aralık ayında gönderdik. Hazırladığınız yasa teklifinde neler vardı? CANSIZLAR: Orada dedik ki, ‘‘Bak olaylar vahim, o bakımdan bir tedbir almak lazım. En azından zararın neresinden dönülse kârdır. Bu şirketlerle ilgili bir tespit komisyonu ve arkasından kayyum kurulu atayalım. Normalde yönetim kurulu üyeleri şirketlerde sadece koydukları sermaye ile sorumludur, biz bunun dışına da çıkarak bu yöneticileri tüm mal varlıklarıyla sorumlu hale getirelim. Hatta mevcut mevzuattaki 5 yıllık zamanaşımını da 20 yıla çıkaralım. Geriye doğru gidelim, bütün para transferlerini araştıralım’’ dedik. E tabii, yapılmadı, bu yasa çıkmadı. Başbakan ‘‘Elinizdeki bilgi, belgeyi getirin ona göre hareket edelim’’ diyor... CANSIZLAR: (Gülerek) Ona bir şey diyemeyeceğim. Onların ne yapmaya çalıştıkları belli zaten. Biz teknik olarak hazırlıkları yapıp kanun tasarısını gönderdik. Üç yıldır çıkmadı. İlgili bakanımız olarak Abdüllatif Şener’e gönderdik. Kendisi bu olayı iyi bilir zaten. Bu böyleyken bunlarla ilgili hükümetin önlem almaması da buna göz yummak olmuyor mu? CANSIZLAR: Onu bilmiyorum artık. Mağdurlardan iyi belge olur mu? ükümetin YİMPAŞ konusunda üzerine düşen görevi yapmadığını söyleyen CHP lideri Baykal, ‘Başbakan medya patronlarını suçlayacağına bizim karşımıza çıksın’ diye konuştu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, YİMPAŞ olayıyla ilgili olarak ‘‘Belge getirin” diyen Başbakan Tayyip Erdoğan'a, ‘‘On binlerce mağdur insan var. Bundan âlâ belge mi olur? Hükümet YİMPAŞ konusunda üzerine düşeni yerine getirmiyor. Acaba bir ihmal mi, yoksa çeşitli bağlantılar dolayısıyla örtbas mı söz konusudur?'' karşılığını verdi. Baykal, parlamentoda, kuliste gazetecilerle sohbet etti. Başbakan Erdoğan'ın YİMPAŞ konusundaki yayınlardan çok rahatsız olduğunu vurgulayan Baykal, şu görüşleri dile getirdi: ‘‘Bu rahatsızlığın haklı temelleri var. YİMPAŞ konusunda hükümetin üzerine düşen görevi yerine getirmediği çok açıktır. Bu, dünya çapında toplu yolsuzluk olayıdır. Kutsal inançlar ve değerler istismar edilerek yapılmıştır, büyük bir yolsuzluk skandalıdır. On binlerce insanı mağdur etmiştir. Milyarlarca dolar söz konusudur. Bu yolsuzluğu gerçekleştirenler ve mağdurları Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdır. Bu yolsuzluktan kazanılan paralar Türkiye'ye taşınmıştır. Gelen paraların nerelere, nasıl, kimler aracılığıyla harcandığı konusunda ne yazık ki ciddi bir araştırma yapılmamıştır. Başbakan, çıkmış belge istiyor. Belge, Almanya ve Türkiye'de yıllar boyunca biriktirdikleri tasarrufu resmi himaye altında dolandırıcılık tezgâhına kaptıran insanlardır. Bundan âlâ belge mi olur? Almanya'da İsviçre'de yargı harekete geçiyor, Türkiye'de hiçbir şey yapılmıyor.'' H calan ve Burkay’la Kürt SoruSIFIR “ Ö nu” (Pencere Yayınları) kitabım nedeniyle Terörle Mücadele Yasası’nın ünlü 8. maddesinden mahkumiyetim kesinleşmek üzereydi. İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi, Yargıtay’ın aleyhimde bozma kararına uyarak beni 13 aya mahkum etmişti. Artık karar formalitelere kalmıştı. Tarih Mayıs 1999’du. Bülent Ecevit başbakandı. Gazetelere benim mahkumiyetimle ilgili üzüntülerini bildirdi. Benim gazeteciliğim konusunda övücü sözler söyledi. Biz de taşınma hazırlıkları içindeydik. İpek’in (Çalışlar) telefonu çaldı. Arayan Rahşan Ecevit’ti. Üzüntülerini ve geçmiş olsun dileklerini iletti. Bülent Ecevit de daha sonra beni aradı. Nasıl bir çözüm bulunabileceğini sordu. Bülent Bey kibar insandı. Kelimeleri dikkatli seçerdi. Benim sırf mesleğimi yerine getirdiğim için mahkum olmamı ve hapse girmemi doğru bulmadığını ve bir çözüm aradığını ifade etti. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti olarak bir çözüm önerimiz başından beri vardı. Daha önce yazıişleri müdürleri için çıkarılmış ‘Erteleme Yasası’na bir paragraf eklemek sorunu çözebilirdi. Daha önce bu kanun çıkarılırken buna yazarları, çizerleri de ekleyin dediysek de derdimizi anlatamamıştık. Önerilerimizi Başbakan Bülent Ecevit’e ilettik. Koalisyon ortaklarıyla görüşüp bir sonuca gideceğini söyledi. Ni NOKTASI ORAL ÇALIŞLAR Bülent Ecevit’ten Anılar şımdı. Birlikte kaldığımız (1982 yılı nisanmayıs ayları) 57 gün boyunca iyi dost olduk. Kültür, sanat, siyaset üzerinde keyifli sohbetler yaptık. Birlikte voleybol oynadık, masatenisi oynadık. Ankara Merkez Komutanlığı içindeki Ordu Dil ve İstihbarat Okulu’ndaki tutukevinin havalandırmasında günü yorumladık, değişik insanlar üzerine değerlendirmelerde bulunduk. Güldük, üzüldük, eğlendik, dertleştik. Dostluğumuz hep sürdü. Zaman zaman bir araya gelip geçmiş günleri yâd ettik. Ortak tanıdıklarımız üzerine konuştuk. İçeride sigara içtiğini Rahşan Hanım’dan saklardık. Yıllar sonra İstanbul’da bir TV programı için annesinin Suadiye’deki evinde buluştuğumuzda, yine Rahşan Hanım’ın görmemesi için evin balkonuna çıkmış birlikte sigaralarımızı yakmıştık. ??? Bülent Ecevit’le içerideyken değişik konular üzerine uzun sohbetler yaptım ve anlattıklarını günü gününe not ettim. Bu anılarımı “Ecevit, Türkeş ve Erbakan’la Cezaevi Günleri” (Gendaş Yayın tekim kısa süre sonra ‘Erteleme Yasası’na yazarların, gazetecilerin ve çizerlerin de eklendiği bir paragraf Meclis’in gündemine geldi. Kanun çıktı, ben de bu yasadan yararlanarak anlamsız bir karar nedeniyle hapse girmekten kurtuldum. ??? Bülent Ecevit, bu kanunun gerekliliğine inandığı için çıkarılmasına önayak oldu. Bu sayede birçok gazeteci, yazar bu yasadan yararlandı. Ancak, ben kendi adıma cezaevi arkadaşım Bülent Ecevit’in özel bir duyarlılık sonucu bu konuda uğraştığını düşünmeyi tercih ettim. Çevreme de bu kanunun çıkışını böyle anlatmaktan mutluluk duydum. Bülent Ecevit, ülkemizin siyasi tarihine damgasını vurmuş önemli bir siyaset insanıydı. Onun için çok olumlu değerlendirmeler yapılacağını, siyasetteki özel yeri üzerine parlak yorumlar yapıldığını görüyorum. Bundan özel bir keyif aldığımı da söyleyebilirim. ??? Bülent Bey benim cezaevi arkada ları) kitabında topladım. Ecevit’in askeri darbe günlerindeki ruh halini, direngenliğini yansıtan bu günlüklerin önemli olduğuna inanıyorum. Bu kitaptan küçük bir alıntıyla ne demek istediğimi daha iyi anlatabilirim. Ecevit 27 Mayıs dönemine ilişkin bir değerlendirmesinde şunları söylemişti: “Daha önce söylemiştim. Ben 27 Mayıs’ta ülser oldum. Bir yandan da ferahlamıştım 27 Mayıs’ta. Bunalımlı bir dönem sona ermişti. Ama 14’ler yüzünden çok sıkıntılı günler yaşadık. Ben o sırada sürekli bu grubun girişimleri aleyhinde yazılar yazıyordum. Yaşadığımız dönemde yeniden düşünülen Ulusal Kültür Birliği, o zaman ortaya atılmıştı. Görünüşte çok halisane gibi görünüyordu, ama her şeyi tekeline almayı amaçlıyordu. Bu yazılar yüzünden Dündar Taşer’le Muhterem Seral beni Meclis’e çağırıp tehdit ettiler. Önce ikna etmeye çalıştılar, baktılar olmuyor, öldürürüz demeye başladılar. Dündar Taşer’le önceden tanışırdık. Eskiden sürekli Antep’e giderdim, o yıllarda ailecek görüşürdük. Ona ‘Beni tanırsın, böyle ölüm tehdidiyle beni yolumdan döndüremezsiniz’ dedim.” Öykünün devamı, 14’lerin tasfiyesiyle son bulmuştu. Ecevit, hepimizin yaşamında izleri olan bir insandı. Onu değerlendirmeyi, ondan bende kalanları aktarmayı sürdüreceğim… İHMAL Mİ, ÖRTBAS MI? Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Yücel Aşkın'ın başına gelenlere dikkat çeken CHP lideri, ‘‘Aynı iktidar, insanların helal kazancını kapıp kaçanlar karşısında aciz kalıyor. Harekete geçilmemiş olması önemlidir. Acaba bir ihmal mi, yoksa çeşitli bağlantılar dolayısıyla örtbas mı söz konusudur? Başbakan'ın telaşı bu gerçeklerden kaynaklanıyor'' dedi. Baykal, CHP iktidarında öncelikle bu konuyu ele alacaklarını yinelerken, ‘‘Uzanlar'la ilgili özel yasa çıkarılmıştı. Niye şimdi gerekirse bir kanun düzenlemesi yapılmıyor'' diye sordu. Baykal, sözlerini ‘‘Başbakan medyayı tehdit etti diye konu örtbas edilemez. İddialar dolayısıyla Başbakan'ın muhatabı iddiayı ortaya koyan basın mensupları ve siyasetçilerdir. Başbakan medya patronlarını suçlayacağına, bizim karşımıza çıksın'' diye sürdürdü.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle