Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
EKİM CUMA bilim/vaziyet Yağmur Ekim Potansiyel bağımlılık SEZEN BURCU ER C Cemaatler mensuplarına düşen kayıtsız şartsız itaattir. Dünyaya ve ülkeye ilişkin düşünce ve yargıları cemaat eksenli olduğu için çağdaş devlet ve çağdaş toplumla çatışmaları kaçınılmazdır. Cemaat anlayışında ulus yoktur. Özgür yurttaş, birey yoktur. Cemaat halkasına dahil mürit ve mensup vardır. Onun için bireyin toplumsal sorumluluklarını, ülke ve ulusa karşı ödevlerini, yurttaş olmaktan doğan haklarını yadsırlar. Türkiye Cumhuriyeti ile doku uyuşmazlıkları bundandır. Ulus devlet olgusu, üniter yapı, milli sınırlar, milli sembol olan bayrak, cemaat kültüründe olumsuz kavramlardır. Ulus, ulusçuluk, ülke gibi sınırlayıcı kavramlar yerine cemaat işleyişinin ve ‘efendi hazretleri’nin yasa ve 17 Mehmet Ali Şahin: ‘‘İrticanın üzerine gidiyoruz.’’ Kucaklaşmak için mi? B ir sahil kasabasında doğup büyüyen ve mutlu bir çocukluk geçiren ama 18 yaşından sonra inanılmaz bir değişim geçiren Onur’un durumu araştırmalara konu oldu. Onur aniden asabileşmiş, okula gitmemeye, ailesinden ve arkadaşlarından para çalmaya başlamıştı. Onu hayatta mutlu eden ve ilgisini çeken tek bir meşguliyeti vardı: Kumar makineleri. Onur, bu makinelerle oynamadığı zaman uyku uyumuyor, anksiyet nöbetleri (sürekli kaygı durumu) geçiriyor ve çevresindekilere sebepsiz yere şiddet uyguluyordu. Onur’un ailesi ve psikoloğu bu durumdan, Onur’un bir "bağımlı olduğu’’ sonucunu çıkardı. dan Sabine GrüsserSinopoli ise bağımlılık türlerinin hepsinin aynı etkiyi uyandırdığı düşüncesinde. Bazı davranışlardaki aşırı düşkünlüğün kişisel tercihin dışında olduğu yönünde genel bir kanı var. Bu inanca göre, eğer gereğinden fazla yemek yiyorsak, gereğinden fazla seks yapıyorsak, elimizde avucumuzda ne varsa harcayacak kadar kumar oynuyorsak, bütün zamanımızı internette geçiriyorsak bu aşırılıklarımız ‘hastalık’ olarak yorumlanacak ve toplumun bu kişilere bakış açısı tiksinti verici olacaktır. Ancak bağımlılığı kınamak yerine bu kişileri tedavi olmaya yönlendirmemiz gerekir. Davranışsal bağımlılıklar üzerinde yapılan araştırmalara göre, deneyimler bağımlılığı geliştiriyor. Gün geçtikçe daha çok kişi alışveriş hastalığı, seks ve kumar düşkünlüğünü kontrol altına almak için kliniklere baş vuruyor. İnternet kullanımının hızla yayılması da yeni bağımlılıklar ortaya çıkardı. ABD’deki Online Bağımlılığı Merkezi’nin 10 yılı aşkın yaptığı araştırmaya göre, Amerikalıların yüzde 5 ile 10’u arası internet bazlı bir aktivitenin bağımlısı. Kumar problemi ise bağımlılıklar arasında en zarar verici olanı. İngiliz Ulusal Toplum Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir inceleme sonucu İngiltere’deki yetişkinlerin yüzde birinde patolojik kumar problemi olduğu açığa çıkarken bir kaç ay sonra tekrarlanan araştırmada özellikle kadınlarda kumar bağımlılığının arttığı gözlendi. Bazı araştırmacılar ise Amerikalıların yaklaşık yüzde 10’unun kumar problemi olduğunu düşünüyor; İnternetteki kumar sitelerine kayıt sayısına bakıldığı zaman 12 milyar dolarlık önemli bir endüstri oluştuğu ortaya çıkıyor. Londra’daki The Sunday Times gazetesinin yayımladığı zenginler listesindekilerin yarısı internet kumar sitelerinde ya da casinolarda kumar oynamakta. AŞK VE BAĞIMLILIK STANBUL Barosu Genel Sekreteri avukat Hüseyin Özbek, yurttaşlık kültüründen cemaat kültürüne sürükleniş konusunda şöyle diyor: ‘‘Her tarikatın, her cemaatin değerler dizgesi birbirinden farklıdır. Dinin tanımlanmasından algılanmasına, yorumlanmasından ritüellerine kadar bu farklılıklar görülür. Cemaat hiyerarşisinde mensupların özgür düşüncesi ve özgün yorumu asla olamaz. Tarikat hiyerarşisinin başındaki ‘efendi hazretleri’nin düşüncesi, yorumu, davranışları mensuplar için uyulması mutlak olan ölçüttür. Dinsel alanın dışında, günlük yaşamdaki giyinişi, konuşma ve davranış tarzı, yemesi, içmesi dahil akla gelebilecek her şey mutlak örnektir. 12 Eylül sonrasının ithal söylemiyle sivil toplumculuk olarak topluma sunulan tarikatların işleyişinde cemaat İ ulusal hukukla kayıt altına alınamayacağı her yer öz vatandan daha fazla tercihe şayandır. Dünyanın her yanında İngilizce eğitim veren okullar açan bir cemaatin başının ABD’de FBI’nın tahsis ettiği çiftlikte yan gelip yatmasının bu açıdan yadırganacak bir tarafı yoktur. Yediği önünde, yemediği ardında olan ‘efendi hazretleri’ ve müritler için vatan orasıdır. Vatan, cemaatin hiçbir engelle karşılaşmadan faaliyetini sürdürebileceği her yerdir. Selam durulacak bayrak ise, cemaate kucak açıp, kuş sütüyle besleyen her devletin bayrağı olabilir. Eteğine yüz sürmeye Atlantik’i aşan müritleri için ay yıldızlı bayrağın, ‘efendi hazretleri’nin sümüklü mendili kadar değerinin olmamasının nedeni de gönüllerindeki ulus, yurt, bayrak sevgisini öldüren yetiştikleri zehirli cemaat atmosferidir.’’ Yüksek Yerilim Hattı erdincutku?yahoo.com AKP’nin vurdumduymaz dış politikası; taviz gelir, taviz gider! Yargısız Akif Kökçe: ‘‘Hollanda’da yapılacak seçimlerde ‘Ermeni soykırım’ını kabul etmeyen’ Türk adayları listeden çıkarılmış. Türkiye 301’le cezalandırmayıp yargılarken Avrupa yargılamadan cezalandırılıyor!’’ Süveyş’ten SRAİL devletine ait olduğu anlaşılan internet sitesi ‘‘www.debka.com’’un Kuzey Irak’taki İsrail kamplarıyla ilgili yorumunu aktarmıştık geçen gün. Londra’dan Genç Köylü, ‘‘İsrail’in Kuzey Irak’taki kamplarıyla (üs, tesis!) uzaktan belki de yakından ilişkili şu eklemeyi yapmak istiyorum’’ diyor: ‘‘Bu yıl Süveyş Savaşı’nın 50. yılı. İngiliz Guardian gazetesine göre İngiltere İmparatorluğu’nun gerçek sonu Süveyş Savaşı’nın yenilgiyle sonuçlanmasıyla gelmiştir. İşin bu kısmı onların derdi. Süveyş krizinin nasıl başlatıldığının hikâyesini ise biz kendimize dert etmeliyiz. Mısır Devlet Başkanı Abdülcemal Nasır, Süveyş Kanalı’nı millileştirmeye karar verince Fransa ve İngiltere bu durumdan pek memnun olmazlar ve Mısır’a saldırmak için mazeret ararlar. Bu sırada İsrail, Fransa ile gizli bir anlaşma yapar. Anlaşmaya göre, İsrail Mısır’a hücum edecek ve Fransa ‘barışı korumak’ için araya girerek Süveyş kıyılarındaki savaş alanına girecektir. Fransa, bu oyunun içine 4 yıl boyunca Onur’un kişiliği değişmiş, dahası onda davranış bozuklukları ortaya çıkmıştı. "Bağımlılık" sözcüğü genelde alkol veya uyuşturucu gibi kimyasal maddeleri sürekli kullananları anlatır; fakat Onur’un durumunda kimyasal bir bağımlılık söz konusu değildi. Acaba Onur’un yaşadığı bu problem bir eroinmanın yaşadığı problemle aynı değerde miydi? Bu tür bir bağımlılık, uyuşturucu bağımlılığı ile aynı kefeye konulabilir miydi? Öncelikle ‘bağımlılık’ sözcüğü ile çikolatakolik, işkolik ya da saatlerce son çıkan bilgisayar oyununu oynayan gençleri tanımlayamayız. GÜNLÜK DAVRANIŞ OLURSA Yani bağımlılığı sadece aşırılıkla ifade demeyiz. Araştırmacı Griffiths’in 20 yıllık araştırması göstermektedir ki her aşırı davranışın belli bir limiti vardır ve bu limiti günbegün biraz daha aşar ve davranışı gündelik hayatımızın önemli bir parçası haline getirirsek, kişide psikolojik bir bağımlılık yaratır. Sayıları her geçen gün artan araştırmacılar, ister kimyasal ister davranışsal olsun anlattığımız bu sürecin her iki bağımlılık türü için de geçerli olduğunu saptadı. Buna ek olarak Berlin’de bulunan Charité Tıp Fakültesi araştırmacıların 1975’te psikolog Stanton Peele ‘Aşk ve Bağımlılık’ isimli kitabında ise, uyuşturucudan aşka, düşkünlük yaratan bütün davranışlar bağımlılık yapar, görüşünü savundu. Yazar, zamanında sadece eroinmanlar için kullandığımız bağımlılık ifadesine değinerek, ayrı kaldığımızda bize acı, sıkıntı veren ve yokluğunda aklımızdaki tek unsur olan kişi ve davranışlara olan aşırı düşkünlüğün uyuşturucu bağımlılığından farksız olduğunu savunmaktadır. Her ne kadar bağımlılığın anlamını bilsek de halen maddesel bağımlılığı tanımlayacak ortak bilimsel bir görüş yok. Bazı tıbbi tanımlar bağımlılığı bir hastalık olarak ele alırken kimisi de bağımlılığın doyumsuzluktan ileri geldiğini savunur. Griffiths ise aşırı obsesif (tutkun) davranışları 20 yıldır incelemekte ve patolojik kumar bağımlılığı ve diğer davranış bozuklukları olan hastalar üzerinde çalışmaktadır. Bu geniş çaplı araştırması ona bağımlılığı tanımlama da öncelik vermektedir. Ona göre bağımlılık: "Birbiri ardına gelen eroin bağımlılığı, nikotin bağımlılığı, alkolizm ya da davranışsal bağımlılıkların hemen hepsi gün geçtikçe hayatımıza daha çok hâkim olmaya başlıyorsa ve alışkanlığın ötesinde dur durak bilmeyen bir uğraşa dönüştüyse o zaman bu davranış bağımlılık olarak yorumlanır." İ Bağımlılığın ana nedeni lman araştırmacı GrüsserSinopoli’ye göre ise, eğer bir kişi bağımlı davranışını yemek, içmek, uyumak gibi günlük yaşamlar işlevlerinin üzerinde tutuyorsa, o zaman bu kişi bağımlıdır. Sadece bir işi yapmaktan hoşlanan kişi bu eylemi gerçekleştirmediği zaman kendini bu eylemi gerçekleştirmeye zorunlu hisseder. Griffiths’in tanımında yer alan diğer bir özellik ise toleranstır. Zaman geçtikçe zevk alarak yaptığımız davranışların dozunu arttırmaya ihtiyaç duyarız. Bu alanda Griffiths kumar oynayan iki grup ele alır. Birinci gruptakiler düzenli oynayıcılardır ve bunlar ancak uzun süreli ve büyük riskler alarak oynarlarsa oyundan zevk alan kişilerdir. İkinci gruptakiler ise kumar oynamaya yeni başlayanlardır. Henüz zevk almaya yeni başlayan bu gruptakilerin kalp atışları diğer gruba göre kısa dönemde daha hızlıdır. O halde heyecanı aynı oranda tutabilmek için düzenli oynayıcılar daha hızlı ve daha riskli oyun oynamayı tercih ediyor. Bunun doğal bir sonucu olarak da ilk bakışta normal düzeyde seyreden zevk verici davranış bireyin kendini kaptırmasıyla bağımlılığa dönüşüyor. A Merkezi’nden bağımlılık uzmanı Eric Nestler ise, uyuşturucu bağımlılığı ile doğal bağımlılıklarda davranışların, bağımlılığa dönüşene kadar beynin aynı yollarından geçtiğini saptadı. Her iki bağımlılık türünde de, beyin anormal cevaplar vermektedir. İster doğal uyarıcı olsun ister doğal olmayan uyarıcı, her iki durumda da kişiye zevk veren bir etki söz konusu ve etki kişinin ödülüdür. Beyinde gerçekleşen bu ödül döngüsü kişiyi bağımlı yapar. Bir şeye karşı aşırı istek duyduğumuzda beyindeki kimyasal uyuşturucu serbest kalır. Kişi bu zevk duygusunu saklamak amacıyla kimyasal uyuşturucuya karşı sürekli bir istek içine girer. Davranışların ve madde bağımlılığının beyindeki aynı döngüyü takip etmesi her ikisinin de kesinlikle bağımlılık yaptığını kanıtlamaz, ama bağımlılık yapıcı potansiyeli yüksektir. BEYİNDEKİ TEPKİLERİ Yeni bir araştırma bazı davranışsal baskıların normal uyuştururcu seviyesine bağlı olduğunu göstermektedir. Bir uyuşturucu bağımlısı uyuşturucuyu bir hobi olarak algılayabilir. Bu kişinin uyuşturucuyu aldığı yer ve uyuşturucu ile ilgili hatıraları kişiyi, karşı konulmaz bir arzuyla uyuşturucu kullanmaya itebilir. Bilgisayar oyunu obsesifleri de aynı durumu yaşayabilir. GrüsserSinopoli ve arkadaşı Ralf Thalmann’ın gözlemlerine göre, şiddetli arzularını bastırmak için kumar oynayanların hafızalarındaki en sevdiği oyunlar, bu kişilerin tetikliyicileridir. Bu durumda etkiye uyuşturucu bağımlıları gibi cevap verirler. Bu kişilerin EEG sonuçları incelendi ve kumar oynayan kişilerin beyinlerinin imajlara verdiği cevap hiç kumar oynamamış kişilerin beyinlerinin aynı imajlara verdiği cevaba göre, birinci gruptakiler (bağımlılar) kumar oynamaya hem daha güdülü hem de kumardan daha çok zevk alıyor. Aynı deneyi esrar, eroin, alkol bağımlıları, casino çalışanları ve kumardan kendini çeken kişiler ile metadon ve naltrekson bağımlılığı tedavilerine maruz kalan kişilerde de yaptılar. Sonucunda EEG incelemesi sonrasında kasino çalışanları bağımlı grupların verdiği cevabı vermedi. YENİ FİZİKSEL DURUM Nestler ve arkadaşları son zamanlarda bağımlılığın başka bir fiziksel durumunu keşfetti. Kronik uyuşturucu kullanıcılarında nükleus akümbens olarak ifade edilen ödül döngüsünün bir bölümündeki delta FOS B düzenleyici geninde gözle görünür bir ürün artışına rastlandı. Bu durum beyni kemirerek alkol veya uyuşturucu kullanımı için baskı yapar. Davranışsal bağımlılıkları insanlar üzerinde test etmemiz zordur. Ama hayvanlarda yapılan bir araştırmaya göre sekse bağımlılık gösteren grupta kontrol grubuna nazaran sekse yönlendiren daha çok salgı olduğu gözlemlendi. Bağımlılığa neden olan bir diğer baskın davranış ise, yemek davranışıdır. Hepimizin yemeye doyamadığı, müptelası olduğu bir yemek çeşidi vardır. Hayvanlar üzerinde yapılan bir araştırmada delta Fos B’nin yüksek olduğu hayvanlarda şekere düşkünlük saptandı. Princeten Üniversitesi psikologlarından Bart Hoebel, yiyecek bağımlısı olabileceğimize inanıyor. Bu alanda yaptığı araştırmaya göre şekere düşkün olan farelerde de, yüksek dozda uyuşturucu verilen farelerde de aynı miktarda bağımlılık etkisi yaratan dopamin açığa çıkıyor. Bu durumda da çok tatlı yiyecekler bağımlılığa yol açıyor. Davranışsal bağımlılıklar üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda çıkan en ilginç nokta ise, hepimizin birer potansiyel bağımlı adayı olmamızdır. Birmigham Üniversitesi’nden Jim Orford, doğru uyarıcının doğru bir zamanda verildiği takdirde hepimiz davranışsal bağımlılar olabiliriz diyor. Kaynak: New Scientist 26 Ağustos 2006 İngiltere’yi de davet eder. İngiliz Başbakanı Anthony Eden kendi kabinesinden bile gizli tutarak savaş hazırlığına başlar. Hem Fransa hem de İngiltere İsrail’e yardım için Kıbrıs’a gizlice asker gönderirler. ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles bu durumdan memnun olmaz ve oradaki gelişmeleri gizlice Guardian editörüne bildirir. Guardian ve Observer gazeteleri açıkça çalınan savaş tamtamlarına karşı yoğun bir kampanyaya girişirler. Fakat Eden savaş hazırlıklarını gizli gizli yürütmeye devam eder. Hazırlıklar tamamlanınca İsrail Mısır’a savaş açar. Mısır’ı İsrail adına Kıbrıs’tan havalanan Fransız uçakları bombalamaya başlar. Amerika’nın kendi çıkarlarına aykırı gördüğü için desteklemediği Süveyş Savaşı’nın sonu malum... Fransızİngiliz güçleri yenilir, Eden hükümeti istifa eder. Burada bize dert olması gereken nedir? 1 Hem politik hem de askeri alanlarda sıkıfıkı dost(!) olduğumuz İsrail’in bölgemizde giriştiği kirli oyunların farkında olmalıyız. 2 Aramızda ‘Kıbrıs ne işe yarar’ diyerek dolaşanları aydınlatmalıyız!’’ Görüş Akif Kökçe: ‘‘AB, Türk Ordusu’nun her konuda görüş açıklamasına karşıymış. Doğru! Bakın Amerikan Ordusu’na, görüş mörüş açıklamadan girdi Ortadoğu’ya!’’ Temel Nazan Moroğlu: ‘‘AB’ye uyum için olağanüstü toplanan TBMM ‘temel yasalar’ niteliğinde ele aldığı için maddeleri tartışmadan bazı tasarıları jet hızıyla kabul ediyor. Nedir bunlar; Tohumculuk Kanunu, Mesleki Yeterlilik Kanunu, Özel Okullar Kanunu, İskân Kanunu. Herkesin bildiği temel yasalar Medeni Yasa, Ceza Yasası, Ceza Muhakemeleri Yasası iken bizim Temel bile bu işe şaşmış olmalı!’’ Sanatkârlar birleşti stanbul’un sahne hayatında epeyce zamandan beri büyük bir karışıklık görülüyordu. Darülbedayi’yi vücuda getiren hizmetkârlar her nedense birbirlerinden ayrılmışlar ve ciddi bir temaşa ihtiyacına alışmış olan büyük ve münevver bir kitle bu ayrılmadan dolayı İstanbul’da adeta sahne hayatının öksüzü kalmıştı. ... İ Son günlerde öğrendiğimize göre Darülbedayi’nin kıymetli sanatkâr müdürü Raşid Rıza Bey’le beraber birçok Darülbedayi sanatkârları Milli Sahne ile teşriki mesai etmiştir. Bu haberi büyük bir memnuniyetle kaydediyoruz. Bu suretle Milli Sahne çok esaslı bir kuvvet kazanmaktadır. Memleketin bütün sanatkârlarını böyle el ele vermiş gördüklerinden dolayı her halde bütün tiyatro meftunları (tutkunları) memnun olmuşlardır. Bu teşriki mesaide Milli Sahne’nin ismi yine aynı kalmıştır. Temsillere pek yakında başlanacaktır. Bunun için Tepebaşı ve Ferah tiyatroları mukavele ile kiralanmıştır. 22 Eylül 1926 Çarşamba Şehir Tiyatrosu hangi artistlerden müteşekkil olacak? Raşid Rıza Bey’in Eliza Binemeciyan’ı İstanbul’a getirterek başlı başına bir tiyatro yapmak için Darülbedayi’den ayrılması üzerine tiyatro hayatında elim bir karışıklık hissedilmişti. Fakat madam Eliza’nın gelmesi ihtimalleri azalınca yalnız kalan Raşid Rıza Bey, Şadi Bey’e iltihak etti (katıldı) ve bundan bir iki sene evvel olduğu gibi yine Milli Sahne’de çalışacağı anlaşıldı. Diğer taraftan haber aldığımıza göre Darülbedayi’nin diğer sanatkârları da ezcümle Vasfi Rıza, Muvahhid, Hüseyin Kemal, Mahmut beylerle, Bedia Muvahhid, Şaziye, Fahire, Necla, Cemile, Refika hanımlar da hükümet tarafından yapılacak tiyatroya seçilmişlerdir. Darülbedayi’nin dağıldığı günlerde hariçte çalışmaya mecbur olan sanatkârlardan Galip, Hazım, M. Kemal, İ.Behzad beylerle Halide Hanım da yakında teşekkül etmesi kararlaştırılan bu resmi tiyatroya iltihak etmişlerdir. Şehremaneti tarafından teşkil edilecek bu resmî tiyatro için Sanayii Nefise Encümeni reisi Namık İsmail Bey de, evvelki gün şehrimize gelmiştir. Kadrosu ve proğramı süratle hazırlanmakta olan Raşid Rıza ve bu yeni tiyatro, Eliza Binemeciyan. Darülbedayi'den de ayrı olacak ve pek büyük ihtimal ile Şehir Tiyatrosu namı altında ve yukarıda isimlerini yazdığımız sanatkârlardan mürekkep olacaktır. Temaşa hayatımızda yetişen Türk kadınlarının Şehir Tiyatrosu’na katılmaları üzerine Milli Sahne aktrisleri, Zabel, Mari, Anais, Lili, Aznif hanımlardan teşkil edilecektir. 27 Eylül 1926 Pazartesi GERİ ÇEKİLME SEMPTOMLARI Bağımlı bir kişi, bağımlı olduğu nesneden kendini geri çekmeye başladığında ruhsal ve fiziksel bazı tepkiler verir. Örneğin kumar bağımlısı bir kişi kumar oynamamaya direndiği zaman mutsuzluk, halsizlik, çabuk sinirlenme, bulantı, kusma, baş ağrısı, karın ağrısı ve terleme gibi durumları yaşayabilir. Bağımlı olduğu davranış ve nesneden kendini çeken bir kişi depresyon ve anksiyeteye yakalanabilir. Aslında davranışsal bağımlılıklar kimyasal bağımlılıklarla benzerlik gösterir ve her iki durumda da bağımlılık etkisi yaratan dürtü beyin tarafından yönetilir. Dallas’ta bulunan Güneybatı Tıp