17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cumhuriyet Strateji 8 Eylül 2008 / 219 gücünü biraz daha zayıflatmaktadır. Bu nedenle ulusal sanayimizin gelişebilmesi ve uluslararası piyasalardaki rekabet gücünün artabilmesinin en önde gelen şartlarından birinin endüstriye verilen elektriğin birim fiyatının düşürülmesidir. Bunun için de öncelikle yerli ve yenilenebilir kaynakları geliştirerek uzun vadeli stratejik kaynak çeşitliliğine giden ulusal bir enerji politikası uygulanmalıdır. Gümrük Birliği anlaşması nedeniyle üçüncü ülkelere karşı korunamayan sanayi sektörümüz bunun yanı sıra yüksek faizin ve sürekli artış eğiliminde olan elektrik enerjisi fiyatlarının da baskısını yaşamaktadır. Sanayimizin içinde bulunduğu bu koşullara rağmen elektrik enerjisine zam yapılması ve bu zamların 2008 yılından itibaren " otomatik fiyatlandırma "modeline bağlanması ulusal sanayimizin rekabet gücü açısından çok önemli bir engel oluşturacaktır. Enerji planlamamızdaki öngörülerdeki aksamalar, ulusal kaynaklarımızın istenilen hızda geliştirilememesi ve otomatik artışa bağlanan elektrik enerjisi fiyatları önümüzdeki dönemin sanayicimiz ve ülkemiz açısından çok daha zor geçeceğini ortaya koymaktadır. C S TRATEJİ 7 enerjisi üretimine de sarkmış olacaktır. 2009 yılının yağışı bol bir periyot olmaması durumunda sorun süreklilik kazanabilir DÜZELME ZAMAN ALACAK Dicle ve Fırat Havzasındaki barajlarda aktif doluluk hacimlerindeki düşüşün ortaya çıkartacağı bir diğer önemli sorun da bu çok büyük rezervuarların doldurulmasıdır. Çok büyük hacimlere sahip olan bu rezervuarların hem gerekli elektriği üretip hem de rezervuarda su depolayıp enerji üretimi için yüksek su seviyesi oluşturabilmesi güç olacaktır. Bunun yapılamaması durumunda ise uzun dönem düşük seviyelerde düşük verimlilik ile enerji üretmeye zorunlu kalınabilir. Bu nedenle geç kalınmadan Dicle ve Fırat Havzası Barajları rezervuarlarında özel bir işletme programı uygulanmaya konulmalıdır. Bu işletme ile barajların göl seviyelerinde geriye kazanılması zor olacak seviyenin daha fazla düşüşü önlenebilir Türkiye, elektriğinin yarısından fazlasını doğalgaz dönüştürerek sağlıyor. 2009 YILI RİSKLİ Enerjide ulusal bir stratejinin olmayışı ve elektrik enerjisi üretim ve işletme planlamasının rasyonel ve ulusal çıkarlarımızı gözeten bir şekilde yapılmamış olması, bu yılın ikinci yarısı ve 2009 yılı boyunca Elektrik Talebinin karşılanmasını riskli bir duruma sokmuştur. Yapılan incelemeler ülkemizin elektrik enerjisi ihtiyacının her yıl yaklaşık % 8 oranında büyüyeceğini ortaya koymaktadır Bu yılın kurak geçmesi nedeniyle doğudaki baraj rezervuarlarındaki su hacimleri düşmüştür. Örneğin Fırat ve Dicle Havzasındaki elektrik üreten barajlarımızın aktif doluluk kapasiteleri 15 Ağustos 2008 tarihi itibariyle geçen sene aynı tarihe nazaran yaklaşık % 26 oranında düşmüştür. Fırat havzasındaki bu doluluk oranı %54’ten % 28’e ,Dicle havzasında ise %45’ten % 19’a düşmüştür. Fırat nehrinden Suriye’ye 500 m3/sn su verilmesi ve Dicle ve Fırat Havzalarından enerji üretimi zorunluluğu nedeniyle rezervuarların hacimlerindeki azalma devam edecektir. Mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklar geçen senelere nazaran bu rezervuarlardaki buharlaşma kaybının da artmasına neden olarak rezervuarlardaki su seviyesinin düşmesini hızlandırmaktadır. Ülkemizin hidroelektrik enerji potansiyeli topoğrafik ve hidrolojik özellikler açısından tüm yurda eşit olarak dağılmamıştır. Bu dağılımda Dicle ve Fırat Havzası ve dolayısıyla GAP bölgesi barajları ağırlıklı bir yer tutmaktadır. Üretilen hidroelektrik enerjinin yaklaşık yarısının GAP bölgesindeki barajlarından üretildiği dikkate alındığında Dicle ve Fırat Havzası'nın ülkemizin hidroelektrik üretim potansiyeli içindeki yeri ve önemi ortaya çıkmaktadır. Bu durum 2007 yılında zaten düşük olan doluluk oranları nedeniyle 2006 yılında Türkiye’de 175.7 milyar kilovatsaatlik toplam elektrik enerjisi üretilmiştir. Bu üretimim 44 milyar kilovatsaatlik bölümü hidroelektrikten sağlanmıştır. Türkiye'de 2006 yılında üretilen 44 milyar kilovatsaatlik hidroelektrik enerji içinde, GAP 21 milyar Enerjide ulusal bir stratejinin olmayışı bu yılın ikinci yarısı ve 2009 yılı boyunca Elektrik Talebinin karşılanmasını riskli bir duruma soktu. KÜRESEL ISINMA Yapılan incelemeler Türkiye’nin elektrik enerjisi BELİRLEYİCİ DEĞİL ihtiyacının her yıl yaklaşık % 8 oranında Yağışların azalması ve kuraklık, son iki yıldır barajlarımızın aktif büyüyeceğini ortaya koyuyor. doluluk oranlarının düşmesine ve kilovatsaatlik hidroelektrik üretimiyle % 48.5’lik bir paya sahip olmuştur. EÜAŞ’ın 2007 Yılı Faaliyet Raporlarına göre 2007 yılında 191,5 milyar kwh’lık toplam elektrik enerjisi üretiminin 36 milyar kwh’i hidrolik kaynaklardan üretilmiştir. Hidroelektrik enerji üretimi 2006 yılına göre 8 milyar kilovatsaat azalmıştır. Aynı zamanda hidroelektrik enerji üretiminin toplam elektrik enerjisi üretimi içindeki oranı %18,7 olmuştur. 2006 yılı için % 25 olan bu oran 2007 yılında % 18,7’ye düşmüştür. Bu oran bugüne çok uzun dönemdir hidroelektrik üretiminin toplam elektrik enerjisi üretimi içindeki en düşük oranıdır. Tüketimin yoğun olduğu pik saatlerde enerji talebi daha çok büyük rezervuarlı hidroelektrik santrallerden karşılanır. Bu nedenle hidroelektrik enerjimizin yaklaşık yarısını üreten büyük hacimli Dicle ve Fırat havzası barajları bu sene de pik enerji talebinin karşılanmasına büyük katkıda bulunmaktadır. Ancak bu barajlardaki aktif doluluk oranlarının düşük olması, bu katkının ve üretilen hidroelektriğin toplam üretim içindeki payını azaltacaktır. 2008 yılında hidroelektrik enerji üretiminin toplam elektrik enerjisi üretimi içindeki payı yine düşerek yaklaşık %13 olarak gerçekleşecektir. Bu düşüşten ortaya çıkan açık 2008 yılı içinde doğal gaz santralleri ile kapatılacaktır. Böylece doğalgaz’ın elektrik enerjisi üretimindeki payı % 55 e ulaşmış olacaktır. Dicle ve Fırat havzalarındaki barajlar ile Akdeniz bölgesindeki bazı barajlarda düşük olan aktif doluluk hacimleri enerji üretimi zorunluluğu nedeniyle önümüzdeki yağışlı döneme kadar azalmaya devam edecektir. Bu barajlar 2009 yılına boşalmış depolarla en düşük su seviyesinin de altındaki hacimlerle girecektir Diğer taraftan Dicle ve Fırat havzası barajlarının daha çok kar erimeleriyle beslendiği dikkate alınacak olursa bu düşüşün Dicle ve Fırat Barajları için 2009 yılının Nisan ayına kadar hızı azalarak da olsa devam edeceği ortaya çıkmaktadır. Bu durumda hidroelektrik enerji üretimindeki düşüş sorunu 2009 yılının elektrik hidroelektrik enerji üretiminin azalmasının nedenlerinden sadece birisidir. Ancak belirleyici neden değildir. Bu kritik dönemlerin daha az zararla atlatılabilmesi için enerji planlamasında enerji kaynakları çeşitliliği ve güvenilir güç yedeği oluşturulması önem taşır. Bu önlemler bu dönemlerde yabancı enerji kaynaklarına bağımlılığının artmasının ve sürekli hale gelmesini engelleyebilir. Bu nedenle temel sorun elektrik enerjisi üretim ve işletme planlamasının rasyonel ve ulusal çıkarlarımızı gözeten bir şekilde yapılmamış olması sorunudur. Bu üretim ve işletme planlamasının gerçekleştirilmiş olması durumunda en olağanüstü koşullarda bile büyük sorunların yaşanması önlenebilir. DEĞERLENDİRME Türkiye; yerli kaynaklarının geliştirilmesinin önündeki tüm sorunları bir an önce aşmalıdır. Bunun için uygulanan modellerden istenen sonuçların alınmadığı ve alınamayacağı ortaya çıkmıştır. Bu strateji ve yatırım eksikliği yağışların azalmasıyla ülkenin elektrik enerjisi temin dengesi ve enerji üretim planlamasını bozmuştur. Bu durum yapılan projeksiyonlarda 2010 yılından hemen sonra oluşması beklenen pik enerji açığını 2009 yılına çekmiştir. Bu koşullar 2009 yılında yabancı enerji kaynaklarına bağımlılığın ve elektrik enerjisi fiyatının hızla artmasına neden olacaktır. Bu dönemde arzın talebi karşılayamama riski çok yüksektir. Sorunun önümüzdeki yıllara yayılmasını önlemek için kamu tarafından bir an önce ilave depolamalı HES projeleri geliştirilmeli inşa halindekiler bir an önce tamamlanmalıdır. Bir yandan ulusal enerji kaynaklarımızı öncelikle geliştirmemizin önündeki sorunların çözümü için gerekli önlemler alınırken diğer taraftan bugün karşılaşılan sorunların sonuçlarını hemen ortadan kaldırmak üzere değil nedenleri üzerine düşünülerek uzun vadeli bir ulusal enerji politikası ve enerji modeli belirlenmelidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle