17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

18 Elif GENÇKAL TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası Uzlaşı politikası geride kaldı… C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 8 Eylül 2008 / 219 A B, sadece etkin olduğu alan içinde ekonomi temelli bölgesel bir birlik değil, aynı zamanda küresel güç ve siyasi birlik olma iddiasındaki bir oluşumdur. Ancak Avrupa projesini çevreleyen belirsizliklerin sonucu olarak meşruluk krizi, ortak kimlik eksikliği ve ideoloji çelişkileri hâlihazırda yaşanıyor ve yaşanmaya devam edecek gibi görünüyor. Kimlik konusu ele alındığında bireyin siyasi, dini, etnik köken gibi birçok kimliği olduğu söylenebilir. Bir kimlik öne çıkınca diğerleri arka planda kalır. Temel sorun nasıl, neden, kim tarafından ve hangi amaçla bu kimliğin inşa ediliyor olduğudur. Uluslararası düzeyde güç kazanımı hedefi bulunan AB’nin de bunu sağlamak için bir kimlik arayışına girdiği söylenebilir. En başta sadece ekonomi temelli olan bu güç kazanımı zamanla kapsamını artırmış ve küreselleşme sürecine de ayak uydurabilmek amacıyla giderek sosyal, siyasal ve nihayet kültürel bir kapsam genişlemesine doğru evirilmiştir. Bu da kültürel anlamda Avrupalı kimliğini oluşturma çabalarını kaçınılmaz kılmıştır. Yani AB üyesi ülke vatandaşlarının kendilerini ulusal kimliğin ötesinde Avrupalı hissetmesini sağlayacak ulus üstü bir kimlik yaratılmalıdır. Ancak, diğer pek çok kimlik inşa projesinde olduğu gibi, ortak bir Avrupa kimliği yaratma projesi de sorun ve çelişkilerden bağımsız değil. Üstelik ortak kimliğin hangi temel öğeler üzerinde yükseleceği dahi belirsizlik taşıyor. Avrupa Birliği ve Avrupalılık örgütlerce endişe verici bulunmuştu. Ancak işin aslı anayasa taslağında Hıristiyan değerlere atıfta bulunulmamış olması, tabanda bu anlayışın karşılık bulduğu anlamına gelmiyor. Bunun en büyük göstergesi de Papalık ve AB Piskoposlar Komisyonu’nun görüşlerini benimseyen muhafazakâr ve Hıristiyan demokrat partilerin son yıllarda güçlerini arttırmalarıdır. AVRUPALI KİMDİR? Avrupa’nın mevcut sınırlarında gün geçtikçe etkisini arttıran dışlayıcı politikalar AB’nin genişleme sürecinde de kendisini gösteriyor. Birliğin üyelik için belirlediği Avrupa kimliği, demokratik statüler ve insan haklarına saygı şartlarının da belirsiz ve soyut karakterli olması, birliğin siyasi yaklaşımlarında sorun yaratıyor. AVRUPA KİMLİĞİ Avrupa kimliğine ilişkin ortaya atılan farklı görüşler yaşanan kimlik krizini ve AB’nin içinde bulunduğu çelişkileri gözler önüne sermeye yetiyor. Papalık, Avrupa’nın karşılaştığı zorluklarla baş edebilmesi için ortak bir medeniyete ait olduğu bilincinin güçlendirilmesi gerektiğini savunurken ortak aidiyeti din ve inanç olarak belirliyor. Avrupa’nın Hıristiyan köklerinin öne çıkarılmasının önemini vurgulayan sadece Papalık değil. AB Piskoposlar Komisyonu da, evrensel demokrasi ve hukukun üstünlüğü kurallarının Avrupa’nın Hıristiyan mirasının bir ürünü olduğunu öne sürerek Avrupa Kimliğinin oluşumunda Tanrı ve Hıristiyanlık kavramlarına kesin atıflar yapılması gerekliliği üzerinde durur. Aynı şekilde Avrupa Halk Partisi de ortak değerler, inanç ve kültürel miras üzerinde yükselen bir Avrupa kimliğini savunur. Diğer yandan Avrupa İçin Liberal ve Demokratlar İttifakı Grubu ise AB’nin politik bir topluluk olduğunu vurgulayarak topluluğun sınırlarının kültürle belirlenemeyeceğini öne sürer. Ortak kamusal alan ve siyasi katılım çerçevesinde demokrasinin evrensel ilkeleri, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi kavramlara dayanan ortak politik kültür ve yurttaşlık kimliği bu gurubun savunduğu kimlik Demokrasi, insan hakları rasyonalizm, hoşgörü, liberal ekonomi, kültür çeşitliliği ve sorunların çözümünde hoşgörü unsurları AB tarafından Avrupalı olmanın öğeleri olarak saptanmıştır. Avrupa kimliğinin oluşturulması yani ortak değerlerin çoğaltılması için de ortaya üç temel ve öncelikli projenin konulduğu görülür. Birincisi bütün seviyelerde, özellikle de AB seviyesinde demokratik katılımın artırılmasını öngören politik unsur. İkinci olarak özellikle ortak Avrupa tarihi olmak üzere belli konularda Avrupalılığın güçlendirilmesi, AB’ye üye ülkelerin vatandaşlarının birbirlerinin dilini öğrenmeye teşvik edilmesi suretiyle dil öğrenimine daha fazla odaklanma ve Erasmus öğrenci değişimi gibi kültürel programların arttırılmasını amaçlayan eğitim ve kültür projeleri. Son olarak da, sosyal ve ekonomik farklılıklarla mücadeleyi amaçlayan sosyal ve ekonomik bütünleşme çalışmaları. Bunlara paralel olarak Avrupa Konseyi tarafından yürütülen yabancı düşmanlığı ve hoşgörüsüzlük ile mücadele programı da diyalog ve hoşgörü kavramlarını anlayışıdır. AB Yansıma Grubu’na göre ise Avrupa ortak Avrupa nitelikleri olarak pekiştirme amacını ve değerleri kesin olarak tanımlanamaz ve taşır. sınırlandırılamaz. Sınırlarının açık olması Ancak, tüm çabalara rağmen henüz Avrupalılık gerekmektedir. Ayrıca Hıristiyan Avrupa resmi fikrinin yaygınlaştırılamadığı ve üye ülke çizmeye çalışanlara karşı çıkan düşünürler vatandaşlarınca benimsenmediği görülüyor. Kendini İslamiyet, Musevilik ve pek çok diğer dinin Avrupalı hissetme konusunda Avrupa ikiye yüzyıllar boyunca Avrupa’da var olduğunun bölünmüştür. İspanya, Portekiz ve Yunanistan gibi unutulması ya da atlanmasının tarihin çarpıtılması güney ülkeleri Avrupa’nın tarihsel ve kültürel anlamına geleceğini vurgularlar. birliğini daha fazla vurgulayarak, kendilerini Katolik Kilisesi’nin tüm baskılarına rağmen AB İngiltere, Danimarka, Hollanda, İsveç gibi Kuzey ortak anayasa projesinde Hıristiyanlığa değil de Avrupa ülkelerine göre daha "Avrupalı" evrensel değerlere atıfta bulunulması bu konuda hissetmektedir. Aynı birliğin içinde var olan kuzeyliberal cumhuriyetçi tarafın bir zaferi olarak güney ayrımı da üye ülkelerin birbirlerini dışlayarak değerlendirildi. Papa’nın AB’nin resmi belgelerinde ortak bir kimlik ya da kültür oluşturma Hıristiyanlığa atıfta bulunulması talebi, Avrupa’daki konusundaki isteksizliklerini ortaya koyuyor. ırkçılık ve yabancı düşmanlığı ile mücadele eden Ayrıca, anketlere göre, AB vatandaşları AB kendi içinde anlaşamıyor... kendilerini ilk önce ülkelerine göre tanımlamaya devam etmektedir. Genel olarak insanlar, sadece yüzde 67 oranında Avrupalı hissederken, sırasıyla ülkelerine yüzde 92, bölgelerine yüzde 88 ve şehirlerine yüzde 87 oranında bağlı olduğunu hissediyor. Bununla ilişkili olarak AB kurumlarına düşük siyasi katılım ve zayıf bağlar demokrasi açığı yaratarak AB’nin meşruluğu açısından sorun teşkil etmekte. Yani, ne Avrupalılar karar alma süreçlerinde tam olarak etkili olabilmişler, ne de "Avrupa vatandaşlığı" anlamlı bir şekilde ortaya çıkmıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle