17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

20 Sükun SARIÇİÇEK İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Görevlisi Sporun masum yüzü kullanılıyor… C S TRATEJİ Cumhuriyet Strateji 8 Eylül 2008 / 219 limpiyat oyunları, sporun insana verdiği naif bir enerji olarak sade ruhunu maalesef hiç bir zaman muhafaza edememiştir. Modern oyunların başladığı dönemden beri, siyaset ve sporun uluslararası platformda birbirine karıştırıldığına şahit olmuşuzdur hep. Hem de ne karışmak.... Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC)’nin Olimpik Şart’larında yer alan 51. maddesine göre; oyunların düzenlendiği alanlarda siyasi, dini ve ırkçı her türlü gösteri, eylem ve boykot yapmak yasak. Kurala uymayanlar, oyunlardan da ihraç ediliyorlar. Bu konuda alınan kararlar kesin olup, temyize götürülemiyor. Olimpik şartlara göre; her ne kadar sporla siyasetin birbirine karıştırılmaması gerektiği belirtilsede, olimpiyat tarihi boyunca hem devletler hem de IOC siyasi platformda güç kazanmak için olimpiyatları kullanmışlardır. Hemen hemen her oyun siyasi gelişmelerden etkilenmiştir. Olimpiyatlar, uluslararası sistem içindeki aktörler tarafından bir araç gibi kullanılarak o dönemin sarmış olduğu siyasi rüzgarın etkisinin altında adeta dönemin izlerini değerler üzerine inşa edilmiş olimpiyatları bu döneme yansıtan politik bir vitrin olmuşlardır. Şöyle bir kadar reddetmesinin altında batı blokuna göstermiş geçmişi hatırlayacak olursak, siyasi açıdan en çok olduğu siyasi tavrı yatar elbetteki. Uluslararası damgasını vuran oyunlar hemen aklımıza geliverir. platformda, Sovyet sporunun başarısı, adeta komünist Berlin’de yapılmasına karar verilen 1916 yılındaki rejimin batıya karşı gücünü simgeleyen dik bir Olimpiyatlar, I.Dünya Savaşı sebebiyle yapılamamış duruştu. Sovyet sporunun başarı grafiği, komünist ve oyunlar 1936 yılında ilk kez, ismini aldığı Olimp rejimin gücünü ifade eden sembolik bir anlatım gibi Dağındaki Zeus tapınağından getirilen Olimpiyat algılanıyordu aslında. meşalesiyle Berlin’de yapılabilmiştir. Savaş, tüm 1968 Mexico olimpiyatlarına gelince, dünyayı etkisi altına almıştır ve her şeyi olduğu gibi, Amerika’daki ırkçılık olayları damgasını vurmuştu. evrensel insani değerler üzerine kurulan olimpik Amerikalı siyahi atletler, açık bir şekilde ırkçılığı ruhunu da yerle bir etmiştir. protesto etmekten çekinmemişlerdi. Spor yine İşte 1936 Berlin Olimpiyatları yani Hitler siyasetle karışmış ve atletler, ihraç edilerek ağır bir Almanya’sının tüm dünyayı kasıp kavuran ırkçılık bedel ödemişlerdi. damgasını vurduğu döneme denk gelmiştir. Açılışını Sinemaya konu olan 1972 Münih Olimpiyatları ise Hitler’in yaptığı Berlin Olimpiyatlarına, nazileşmenin olimpik tarihine kanlı oyunlar olarak geçmiştir. hızlı bir yükselişe geçtiği Almanya, evsahipliği Siyasetin, oyunlara bu sefer de terörü karıştırdığını yaparken, Hitler, oyunları adeta üstün Alman ırkı görüyoruz. Kara Eylül örgütüne bağlı Filistinli sloganını dünyaya kazımak için siyasi bir araç olarak teröristler İsrailli 11 sporcuyu öldürmüşlerdi. İsrailgörüyordu.Özellikle Alman sporcuların siyasi ve sarı Arap çatışması terörlü yüzünü Münih ırktan gelen oyunculara karşı galibiyet almasını Olimpiyatlarında gösterdi. Hemen hatırlayacak ısrarla istiyordu fakat siyahi Amerikalı atlet Jesse olursak, 1956’da da Mısır, Irak ve Lübnan, Süveyş Owens rekor kırarak 4 altın madalya alması Hitler’in Savaşı olarak da bilinen Arapİsrail savaşını protesto ırkçı sloganıyla başlayan tavrını bir spor etmek için bu olimpiyatlara katılmamıştı. platformunda da olsa alt üst etti. Bu zafer, Hitler’in Soğuk savaş döneminin en belirgin özelliği olan nazi proogandasına tokat gibi bir cevap olarak geldi. doğu ve batı bloku ülkelerinin kamplaşıp birbirlerine Hemen akabinde, 1940 ve 1944 yıllarında sırasıyla Helsinki ve Çin’deki olimpiyatlara da sponsorlar damgasını vurdu. Londra’da yapılması gereken Olimpiyat oyunları ne yazık ki II. Dünya Savaşı nedeniyle yine gerçekleşemedi. Bu sefer de, Olimpiyatlar, savaşa yenik düşmüştü. O Olimpiyatlar siyasete alet oluyor 1936 Berlin, 1972 Münih, 1980 Moskova, 1984 Los Angeles olimpiyatları çeşitli vasıtalarla siyasete alet edilirken, 2008 Pekin olimpiyatlarına da GürcistanRusya savaşı damgasını vurdu. LOS ANGELES’TA PROTESTO karşı tepkisel politikalarını gösterdiği bir dönem olarak uluslararası ilişkiler tarihine yazılmıştır. Olimpiyatlardaki boykotları bu perspektifte ele almak yerinde olur.Boykotlar, adeta ülkelerin siyasi tavırlarını ortaya koydukları enstrümanlar olarak çıkıvermişti karşımıza. Bu tavırlarıyla da, oyunları etkilemişlerdir. İşte buna en açık örnek olarak 1980 Moskova ve 1984 Los Angeles Olimpiyatlarını hemen ard arda sıralıyıverebiliriz. Brejniev’in açılışıyla, Sovyetler Birliğin’de yapılan 1980 Moskova Olimpiyatlarına, Afganistan’ın işgali gölge düşürmüştü. İlk defa Kommunist bir ülke, çok önemsediği Olimpiyatlara ev sahipliği yapıyor ve boykota kurban gidiyordu. Brejniev’in Sovyetleri, olimpiyatları adeta komunizmin, batı blokuna karşı gövde gösterisi yaptığı bir saha olarak görüyordu, komunizmnin gücünü tüm dünyaya sahnelemeye çalışıyordu. 1979 yılında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesiyle birlikte ABD Başkanı Carter’ın uluslararası toplumu yoğun biçimde etkilemesiyle, ABD'nin önderliğinde 64 ülke oyunları boykot etti. Brejnev’in olimpiyatlarda sahnelemeye çalıştığı oyunun perdesini Carter indirmişti. SSCB’NİN PROTESTOSU Sovyetler Birliği 1952 yılına kadar Olimpiyatlara batı blokuna olan tepkisini göstermek amacıyla katılmadı. Bunun yerine, 1928 yılından itibaren Spartakiads adını taktığı, kendi blokundan ülkelerin katıldığı alternatif bir spor organizasyonu düzenledi. Sovyetler Birliği gibi sporun çok önemsendiği ve en üst düzeyde olan bir ülkenin evrensel Hemen arkasından doğu blokundan misilleme gecikmedi. Reagen Amerikasındaki 1984 Los Angeles Olimpiyatları da bu defa, Doğu Bloku ülkelerinin boykotuna maruz kaldı. SSCB insiyatifiyle, 13 ülke olimpiyatlara katılmadı. Yine sporun siyasetin gölgesinde kaldığı ve uluslararası politikada, ülkelerin birbirlerine karşı kullandıkları siyasi bir misilleme aracı olarak kullanılıyordu. Ülkelerin birbirleriyle sorunlu oldukları siyasi konuları da Olimpiyatlara taşıdıklarını görüyoruz. Çin’in dış politikasında sorunlu bir yeri olan Tayvan’la ilişkilerinin, oyunlara alet olduğunu hatırlamak hiç de zor değil. Karşılıklı iki ülke arasında yaşanan politik sorunların olimpiyatlara bir izdüşümü oluyordu. Tıpkı 1956 Melbourne’de Çin, Tayvanın ‘Çin Cumhuriyeti’adı altında oyunlara katılmasını istemediği için kendisinin çekilmesi gibi. Buna karşılık, 1976 Montreal oyunlarında ise, Çin Tayvan heyetinin ‘Çin Cumhuriyeti ’adını kullanmalarını istemiyordu. Bu seferde, Tayvan reddederek, oyunlardan çekildi. Modern Oyunların başladığı 1896 yılından beri, siyasetin oyunlar üzerine olan etkisine şahit olduk. İnsan hakları, azınlık politikaları, Tibet ve Tayvan ile olan ilişkileri, Olimpiyat öncesinde Çin’in karşısına daha meşale tur atarken çıkıverdi. Pekin’in olimpiyatları alması bile uluslararası toplumun tepkisini çekmişti. Pekin ise siyasi ve ekonomik gücünün avantajını lobiye çevirerek, Olimpiyatları aldı. Bakalım, oyunlar öncesinde bu kadar tepki alan ve engellenmeye çalışılan Çin, acaba oyunlar sonrasında uluslararası arenada nasıl bir siyasi aktör olarak gelişmelerden etkilenecek? Acaba Pekin 2008’de, 1936 Berlin, 1972 Münih, 1980 Moskova, 1984 Los Angeles gibi hafızalarımızda tıpkı öncekiler gibi yer edinecek mi? Siyasi olaylara sahne olacak mı? Hep birlikte Olimpiyatlar sonrası yaşananları göreceğiz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle