16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

rildi. 12 Eylül 1980 darbesinde olduğu gibi, 28 Şubat 1997 "Post Modern Darbe" si sonrasında yapılan, katı ve genel uygulamalar, bir yandan modern ve ılımlı kesimlerin de saf değiştirmelerine neden olurken, bir yandan da toplumda güçlü bir sosyokültürel tepki veya karşıt gruplar için istismar ortamı yarattı. Böylece Siyasal İslamın güçlenmesine ve bugünkü siyasal tablonun ortaya çıkmasına büyük katkıda bulundu. 28 Şubat 1997’nin sert ygulamalarına rağmen, şeriatçı güçler siyasal taleplerinden hiç bir zaman vazgeçmediler. 1999 seçimlerinde Ecevit’le yükselen sol, üç parçalı koalisyonla da olsa iktidara gelmeyi başardı. Türk halkı, AB havucu ve PKK sopası arasında yaklaşan Küresel Sistemin ayak seslerini duymuş ve tercihini "Sol" dan yana kullanmıştı. Ancak dünyayı kısa zamanda saran KS’in egemenliği, o kadar güçlü idi ki, Türk ekonomisi aynen Rusya’da olduğu gibi buna karşı koyamadı. KS’in bu dönemdeki kültürel saldırıları da buna eklenince, Türk Milletinin istek ve beklentileri büyük oranda değişti. Banka hortumlamaları ve yolsuzluklar da bu sürece ister istemez Batı lehine büyük katkı sağladı. Kemalist çizgiden asla taviz vermeyen Türkiye’deki merkez sağ ve solun KS’in beklentilerini karşılayamayacağı anlaşılınca, KS, Türkiye’de Siyasal İslamın KS’le daha uyumlu yeni bir versiyonunu yarattı. Ilımlı İslam olarak da adlandırılan bu yeni doktrin AKP’nin resmi doktrini haline geldi. İtalyan siyaset bilimci La Palombara 1962’de " Büyük kitle partileri kökleşip kurumsallaşamazsa bölgesel ve dini kimlikler politikleşir"diye yazmıştı. Biz de böyle oldu. AKP, Kemal Derviş’in mimarı olduğu KS’e entegrasyon projesini diğer bütün partilerden daha fazla sahiplenerek 2002’de iktidara geldi. Seçim öncesi Türk halkının sıkıntılarının bu entegrasyon sürecinden kaynaklandığı gözden kaçırıldı. ABD’nin baskısı ile AB süreci hızlandırılan Türkiye, AKP iktidarının üçüncü yılından itibaren tam anlamıyla KS’e entegre edildi. Bugün gelinen noktada, yaklaşık 100 milyar dolar sıcak paranın olduğu ülkemizde, sigortacılık sisteminin % 70’i, bankacılık sektörünün % 50’si yabancıların elinde bulunmaktadır. Stratejik kuruluşlarımızın hemen hemen tamamı yabancılara satılmış durumdadır. Düşük enflasyon ve dolar kuru, yüksek faize dayanan bu sömürü düzeninin devamını kolaylaştırmaktdadır. Yukarıdaki matematiksel gerçekler 22 Temmuz seçimlerinde KS’in (G7) AKP’yi neden desteklediklerini açıkça ortaya koymaktadır. Bu desteğin en önemli göstergesi seçim sonuçlarından kesinlikle emin olan Küresel Sermayenin Türkiye’deki pozisyonunu değiştirmemesidir. dürülmesiydi. Bu nedenle ABD ve Batı, doğrudan Kemalist ideolojinin tahrip ve zayıflatılmasını hedef alan ekonomik, kültürel ve psikolojik vasıtalarla Türkiye’ye yüklendi. Bu süreçte, hızlandırılan PKK terörüne ilave olarak, Ermeni Soykırımı, Pontus Soykırımı, İzmir’in yakılması gibi Soğuk Savaş döneminde ağza alınması bile mümkün olmayan asılsız iddialar da demoklesin kılıcı olarak gündeme getirildi. Bu bağlamda, Türkiye’deki Kemalist ideoloji karşıtı güçlerle işbirliği yapıldı. ABD strateji ve planlarına destek verecek en uygun enstrümanın, din ağırlıklı bir politik gücün Türkiye’de iktidara getirilmesi olduğu anlaşıldı. Bu güç, tabanı hazır olan Milli Görüş’tü. AKP’nin liberal ve demokratik yaklaşımlarla modifiye ettiği Milli Görüş, Türkiye’nin dış manipülasyonlarla ekonomik çalkantı içine sokulduğu bir dönemde, tepki oylarını da alarak 2002’de iktidara geldi. Bu seçimlerde de ABD’nin politik ve maddi kaynaklı manipülasyonları olduğunu unutmamak gerekir. Irak’a Türkiye üzerinden müdaheleyi ön gören Tezkere’nin TBMM’de reddi, AKP içindeki Milli Görüşcüler sayesinde gerçekleşti. Milli Görüşcülerin büyük kısmı, 22 Temmuz 2007 seçimlerinde tekrar aday gösterilmeyerek temizlendi. Böylece, AKP’nin tamamen Küresel Sistem ile entegre hale gelen politik dönüşümü tamamlanmış oldu. Bu seçimlerde ABD ve Batı devam eden uzun vadeli stratejileri için en uygun iktidar olan AKP’nin başarısı için elinden geleni yaptı. Bu maksatla, ABD’nin, Türkiye seçimleri için kullanılmak üzere, CIA emrine oldukça yüklü bir kaynak ayırdığı duyumları öne çıktı. C S TRATEJİ 7 tileceği, ? Dış ve iç politikada, iktidarı frenleyen Kemalist İdeolojinin tasviye edileceği, ? Cumhuriyetin temel değerlerinin, anayasal kurumlarının yıpratılması veya etkisiz hale getirileceği şeklindedir. Ama AKP hükümeti bunların tersini yapmalıdır. AKP’ye oy vermeyen milletin % 53. 2’si ve oy verenlerin önemli bir kısmı da bunu beklemekte ve ummaktadır! PEKİ AKP NE YAPMALIDIR? AKP, hem partinin geleceği hem de Türkiyenin geleceği ve güvenliği için, daha milliyetçi, ulusal çıkarları daha fazla dikkate alan bir dış ve ekonomik politika uygulamalıdır. Ekonomik başarısızlığın Türkiye’nin güvenliğini doğrudan etkileyeceği unutulmamalıdır. Rejime ve Cumhuriyetin temel değerlerine ilişkin olarak, yapılacak yasal değişikliklerde, dış dayatmalar değil, Türkiye’deki sosyolojik değişim esas alınmalıdır. AKP’yi ideolojik çizgide destekleyenler de dahil olmak üzere, Türk tarihi ve kültürünün kesinlikle dine dayalı bir yönetim sistemini kabul etmeyeceği unutulmamalıdır. Laik sistemden vazgeçilmesi halinde toplumun bölünme ve çatışmasının kaçınılmaz olacağı asla unutulmamalıdır. Başarılı olmayan hiç bir ideoloji kalıcı olamaz. Kalıcı ideolojiler ancak disiplinli ve tavizsiz bir eğitim sistemi ile devam ettirilebilir. Milli olmayan eğitim sistemleri ile hiç bir ülke ayakta kalamaz. Dini ideoloji ve dogmalara dayanan bir eğitim sistemi ise ülkeye zarar verir. AKP hükümeti bugün 2002’den daha güçlüdür. Dış politikada büyük sorunlar ve taviz talepleri kapıda beklemektedir. Bunlara daha milliyetçi yaklaşımlarda, Türk Milletinin ve devletin anayasal kurumlarının her zaman iktidarın arkasında olacağı unutulmamalıdır. Ülkenin geleceğini ipotek altına sokacak uluslararası bağlantılardan uzak durulmalıdır. İçerde dini kadrolaşmalara derhal son verilmeli liyakat ve kariyer esas alınmaldır. Belediyeler başta olmak üzere, resmi veya sivil hiç bir kuruluşun Laiklik ilkesini zedeleyecek uygulamalarına müsade edilmemeli ve cesaretlendirilmemelidir. Laikliğe karşı çok basit bir cesaretlendirme veya tepkisiz kalma gibi uygulamaların, AKP’ye oy veren eğitim seviyeleri düşük kesimlerde AKP’nin bile tasvip edemeyeceği çok olumsuz sonuçlara yol açabileceği dikkate alınmalıdır. . Hiç bir iktidarın, hiç bir makamın kalıcı olmadığı bilinci içinde Kemalist ideolojiden güç alarak, Türkiye’yi ilelebet payidar kılmak ve onu korumak herkesin görevidir. SONUÇ VE ÖNERİLER ABD ve AB’nin yani, Küresel Sistemin, 19902007 arasındaki 17 yıllık süreçte Türkiye üzerindeki plan ve projeleri başarıya ulaşmış ve Türkiye’de " Ilımlı İslam" modelini temsil eden bir partinin tam anlamıyla (Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan) politik gücü ele geçirmesi sağlanmıştır. ABD, Türkiye’deki antiAmerikancı siyasal İslamı (Milli Görüş) modifiye ederek KS ile uyum içinde yeni bir siyasal İslam (Ilımlı) yaratmıştır. Milli Görüşün modifiye edilme süreci 1996’da başlatılmıştır. Aydınlık Dergisinin 20 Ekim 1996 tarihli sayısının başlığı şöyle: Morton Abromowitz, Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor. Haberin kaynağı CIA’in yan kuruluşu Rand Corporation’ın raporu. Rapor Tayyip Erdoğan’ın başbakan, Abdullah Gül’ün de dışişleri bakanı yapılacaklarını yazıyor. Seçim sonuçları, AKP’in ilk iktidar döneminde, Türk Milletinin önemli bir kısmının " İslami İdeoloji" yönünde indoktrine edilmesinde büyük bir başarı sağlandığını göstermektedir. Bu kesim, AKP’nin daha büyük bir oy yüzdesi ile yeniden tek başına iktidar olmasını sağlamıştır. Önümüzdeki daha da güçlenmiş yeni iktidar döneminde; İçteki ve dıştaki genel kanı; ? İdeolojik ve finansal tabanın daha da genişle SEÇİM SONUÇLARININ YARATTIĞI TEHLİKELER VE ÇIKIŞ YOLLARI Türkiye’de Avrupai anlamda bir demokrasi kurulamamıştır. Çünkü başta bireylerin eğitimi olmak üzere demokrasinin seçim dışındaki şartları hala oluşturulamamıştır. Bu nedenle 22 Temmuz 2007 günü sandıktan TBMM’ne yansıyan sonucun, millet iradesini yansıtan demokratik bir sonuç olduğunu söylemek gerçekçi bir yaklaşım olamayacaktır. Seksen dört yıllık Cumhuriyete yakışmayan bir seçim sistemi ve siyasi partiler kanunu ile oluşturulan bu meclisin, Yargı, Yürütme ve Yasama erklerinin birbirlerini kontrol ve denetleme mekanizmasını oluşturmasında yeterli olamayacağı değerlendirilmektedir. SEÇİM SONUÇLARINDA ABD VE AB FAEKTÖRÜ Soğuk Savaş sonrası, Batının orta ve uzun vadeli strateji ve planlarında NATO’nun eski kanat ülkesi Türkiye’nin yeri tamamen değişmiştir. Başta Azerbaycan olmak üzere Türkiye’nin, Türk dünyası ile bütünleşme, Rusya ve İran ile stratejik ortaklık olasılıkları ABD ve Batı’yı ürkütmüştür. Türkiye’nin bölgesel bir güç haline gelerek ABD ve AB planlarını bozma endişesi öne çıkmıştır. Bu nedenle, politik ve ekonomik kontrol altına alınacak Türkiye’ye, ABD’nin Ortadoğu, Hazar ve Orta Asya stratejilerinde yığınaklanma, lojistik üs, gerektiğinde fiili askeri destek rolleri biçilmiştir. Bundan daha da önemlisi, Türkiye’nin Kıbrıs’tan çıkarılarak Akdeniz’deki politik gücünün kırılması ve Karadeniz’deki 500 yıllık güç dengelerinin Batı lehine değişmesi planlanmaktadır. Türkiye’nin, hangi hükümet iktidar olursa olsun " Milli Dava" olarak belirlenen bu konularda taviz vermesi mümkün değildir. Bunun esas kaynağı Türkiye’deki Kemalist ideolojinin çizdiği milli değerler ve sınırların güçlü bir şekilde sür AKP’nin seçimleri kazanmasında, ekonomik ve siyasi başarılardan ziyade, temsil ettiği İslami İdeoloji asıl rolü oynadı. Seçim sonrası Avrupa’dan yapılan "Laik azınlığın haklarının da korunması" şeklindeki çağrılar da bunu kanıtlıyor. Gül
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle