16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

öngörüyor. Buna göre, 2014 yılından itibaren AB Konseyi’nde karar alınabilmesi için üye ülke sayısının yüzde 55’inin ve AB nüfusunun yüzde 65’inin onayı gerekiyor. Ancak Haziran ayında Almanya Dönem Başkanlığı tarafından düzenlenen AB Liderler Zirvesi’nde Polonya’nın ısrarı üzerine alınan karara göre üye ülkeler 2017 yılına kadar mevcut oylama sistemine göre oylama yapılmasını talep edebilecekler. Savunma, sosyal güvenlik, kültür ve mali konular ile dış politika alanlarında ise üye devletlerin veto hakkı korunmaya devam ediyor. Adalet ve içişleri alanında eskiden olduğu gibi oybirliği yerine oy çokluğu ile karar alınması öngörülüyor ancak üye ülkelerin ilgili konuları AB Konseyi’ne götürme hakkı İngiltere’nin ısrarlı çabaları sonucunda saklı tutuluyor. Reform anlaşması taslak metninin öngördüğü yeniliklere bakıldığında ise taslak metnin, anayasa (+) değil anayasa () bir metin olduğu görülüyor. Başka bir ifadeyle taslak metin, anayasa metninin gerisine düşen "uluslarüstü bir Avrupa" yaratmaktan ziyade "egemen uluslardan oluşan bir Avrupa" yaratacak bir metin. 23 Temmuz’da Portekiz Dönem Başkanlığı’nın gerçekleştirdiği Hükümetlerarası Konferans(HAK) ile başlatılan Reform Anlaşması taslak metni çalışmalarının 13 Eylül’de tamamlanmasının ardından taslak metin, Ekim ayında gerçekleştirilecek Liderler Zirvesi’nde görüşülecek. Ancak anlaşmanın zirvede üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları tarafından imzalanması sanıldığı kadar kolay olmayabilir. Kolaylıkla imzalansa dahi üye devletlerin tutumları iç ve dış siyasette yaşanacak gelişmelere bağlı olarak değişiklik gösterebileceği gibi onaylanma sürecinde Reform Anlaşması ulusal parlamentolar tarafından ya da referandumlarda AB ulusları tarafından reddedilebilir. Almanya Dönem Başkanlığı sırasında Şansölye Angela Merkel, referanduma götürülmesi gerekmeyen bir yol haritası üzerinde anlaşmak için çabaladıysa da üye ülkelerin üzerinde uzlaşılan reform anlaşmasını referanduma götürme yolu halen açık. Bununla birlikte tıpkı AB Anayasası’nın onaylanması sürecinde yaşandığı gibi Reform Anlaşması’nın onaylanması sürecinde de üye ülkelerden birinin referanduma gitme kararı diğer ülkeleri pekâlâ etkileyebilir. referanduma götürülmesi talebi de Blair’in Brown’a bıraktığı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Blair de aylarca AB Anayasası’nın referanduma gerek olmadığı konusunda ısrar etmiş ancak gelen talepler karşısında 2005 genel seçimlerinde oy kaybına uğrayacağı kaygısıyla İşçi Partisi seçim bildirgesinde AB Anayasası’nı referanduma götüreceğini taahhüt etmişti. Şimdi Brown’un başına aynı şeyin gelip gelmeyeceği tartışılıyor. Brown, ya siyasi baskılara boyun eğerek Reform Anlaşması’nı referanduma götüreceğini açıklayacak ya da Mayıs 2008’de yapılacak yerel hükümet ve belediye seçimlerinde İşçi Partisi’nin oy kaybına uğraması halinde sorumluluğu üstlenmeyi göze alacak. Sunday Times gazetesinin haberine göre 13–14 Eylül tarihlerinde İşçi Partisi’ne verilen destek yüzde 42’den 39’a düşerken ana muhalefetteki Muhafazakâr Tory C S TRATEJİ 5 GORDON BROWN’A REFERANDUM BASKISI Avrupa Anayasası’nın yerini alacak olan Reform Anlaşması’nın referanduma götürülmesi yönünde tartışmalar İngiltere’de gündemin en üst sırasında yer alıyor. Tony Blair’in liderliğindeki İşçi Partisi hükümetinin Avrupa Anayasası’nı referanduma götürme sözünü verdiğini hatırlatarak muhalefetteki tüm partilerin yanısıra İşçi Partisi’ndeki bazı isimler de Reform Anlaşması’nın referanduma götürülmesi konusunda İngiltere Başbakanı Gordon Brown’a baskı yapıyor. İşçi Partisi’nden bazı milletvekillerinin de aralarında bulunduğu tüm siyasi partilerden birçok milletvekilinin yanı sıra Open Europe adlı düşünce kuruluşu ve ülkenin önde gelen gazetelerinden Daily Telegraph, The Sun, The Mail’in de destek verdiği "Referandum İstiyorum" isimli kampanya Gordon Brown’un Reform Anlaşması’nı referanduma götürme sözü vermesini istiyor. Kampanya ile daha önce iki kez "Referanduma Hayır" diyen Gordon Brown üzerindeki baskının artırılması hedefleniyor. Daily Telegraph’ın haberine göre ülkenin geleceğini etkileyecek konularda İngiliz halkının karar vermesi gerektiğini anlatmak amacıyla Avam Kamarası önünde sembolik bir sandık kurmaktan, internet sitesi ve sinema salonlarında gösterilecek reklâmlara kadar her şey var kampanyanın içinde. Zira kampanyanın hedefi toplamda bir milyon oya ulaşmak. 13 Eylül itibariyle Daily Telegraph gazetesinin "Bırakın Halk Karar Versin" isimli kampanyasına imza atan kişi sayısı ise 90.759. Tony Blair’den görevi devralırken Gordon Brown’a Blair’in bıraktığı en büyük siyasi mirasın Irak olduğu düşünülürken şu sıralar Brown’un başını epey derde sokan konu Reform Anlaşması’nın Partisi’nin oy oranının yüzde 32’de yüzde 34’e yükseldiği belirtiliyor. Yine aynı gazetenin haberine göre aynı tarihte Pollsters You Gov’un internet ortamında mülakat yaptığı 1842 kişinin yüzde 60’ı Reform Anlaşması’nın referanduma götürülmesinden yana. Zira bu yüzde 60’lık kesimin yüzde 40’ı Reform Anlaşması’nın özde AB Anayasası ile aynı olduğuna inanıyor. İngiltere’de yalnızca muhalefet değil sendikalar da Reform Anlaşması’nın referanduma götürülmesinden yana. Brighton kentinde Eylül ayında düzenlenen TUC Sendikaları Konfederasyonu Kongresi’nde alınan karar da referandum kararını destekler nitelikte. Konfederasyon, İngiliz ekonomisinin rekabet gücünü azaltacağı endişesiyle Haziran 2007’deki Liderler Zirvesi’nde Temel Haklar Şartı’nın Reform Anlaşması metnine girmesini engelleyen İşçi Partisi hükümetinin Reform Anlaşması’nın referanduma götürülmesine gerek olmadığı düşüncesine de karşı çıkıyor. Reform Anlaşması’nda Şart’a atıf yapılması yoluyla hukuki bağlayıcılık kazanacak olan Şart’a ilişkin olarak İngiltere’nin talebiyle eklenen Protokol’de Divan’ın yetkilerinin, İngiliz yasalarının temel haklarla uyumlu olmamasına etki edecek şekilde genişletilmediği ve Şart’ın İngiliz hukukuna uygulanabilecek yeni haklar yaratmayacağı vurgulanıyor. Böylelikle İngiltere, Temel Haklar Şartı’ının Reform Anlaşması’na eklenmesi ile doğacak hukuki bağlayıcılıktan muaf tutuluyor. Ancak Konfederasyon, Reform Anlaşması’na yeterince "sosyal" olmaması gerekçesiyle karşı çıkıyor ve İngiliz halkını etkileyecek bu anlaşmanın referanduma götürülmesini ısrarla talep ediyor. POLONYA’DA ERKEN SEÇİM FAKTÖRÜ 18 Ekim’de gerçekleştirilecek Liderler Zirvesi’nde kabul edilmesi beklenen Reform Anlaşması’nın önündeki tek engel İngiltere değil. Haziran ayındaki AB Liderler Zirvesi’nde şiddetli tartışmalara sebep olan Polonya, yine sahnede. Anlaşma metninde güç paylaşımı konusunda halen uzlaşmaya varılamadığı gibi Polonya, İngiltere’nin Temel Haklar Şartı’nın Avrupa Adalet Divanı’nın yetkilerinin İngiliz hukukuna uygulanabilecek yeni haklar yaratmayacağını belirten Protokol’e katılmak istiyor. Bununla birlikte Polonya, Reform Anlaşması taslak metninde 2017 yılına kadar, Nice Anlaşması ile sonlandırılan Ioannina Uzlaşması ’nın AB nüfusunun ve üye ülkelerin desteğiyle canlandırılabileceği, 2017’den sonra ise bu sürecin işlemesi için gerekli çoğunluğun yüzde 55 olacağı yönündeki ifadenin daha açık bir dille yeniden yazılmasını istiyor. Reform Anlaşması’na yöneltilen itirazlarının yanı sıra Polonya’nın 18 Ekim’deki Zirve’den yalnızca üç gün sonra erken seçime gidecek olmasının Reform Anlaşması’nın onaylanması için öngörülen takvimi değiştirebileceğinden endişe ediliyor. Her ne kadar Polonya Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski, Polonya’daki erken seçimin Reform Anlaşması için öngörülen takvimi engellemeyeceğini söylese de Portekiz Dışişleri Bakanı Luis Amado, Polonya’nın anlaşmanın onaylanması için öngörülen takvimi etkilemesinden endişe duyuyor. Reform Anlaşması’nın 18 Ekim’deki zirvede AB Liderleri tarafından kabul edilerek onay sürecine geçilmesinin Portekiz Dönem Başkanlığı’nın karnesine "pekiyi" notunu yazdıracağı düşünülürse Luis Amado’nun duyduğu endişe oldukça anlaşılabilir bir durum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle