02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

12 C S TRATEJİ ABD, İran’a karşı bölge ülkelerini Ortadoğu’da silahlanma Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] G eçmişte geri kalmış ülkelere her çeşit tüketim ve üretim malzemesini satan sanayileşmiş ülkelerin bu olanakları giderek azalıyor. Bu nedenle bu ülkelerin artık yoğun bir şekilde satabilecekleri tek malları, ileri teknoloji içeren ürünler ve özellikle sofistike silahlar. Geçmişte ülkeler arasında çıkan dünya savaşları ve benzeri çatışmaların bugünlerde olanaksız hale gelmesi ve yeni savaş ve çatışmaların bölgesel nitelikte olacağı varsayımı, silah üreten ülkelerin ekonomilerine olan katkısı bağlamında bu tür bölgesel savaşların silah üreten ülkeler açısından çoğalmasını önemli kılıyor. 19801988 yılları arasında Irak ve İran arasında yaşanan ve yaklaşık bir milyon insanın ölümüne, 150 milyar Amerikan Doları maddi hasara, her iki ülkede de ağır yıkımlara yol açan İranIrak Savaşı, silah pazarının genişlemesi ve yeni silahların denenmesi açısından silah üreticileri için "verimli" bir savaş olmuştu. Bu savaştan sonra Saddam’ın Kuveyt’i işgali ve akabinde ABD’nin bölgeye müdahalesi, 11 Eylül sonrasında da sırasıyla Afganistan ve Irak’a müdahalesi dışında önemli çatışmalar olmadı. Bu müdahaleler ABD’nin silah endüstrisini büyük ölçüde desteklediyse de, özellikle Rusya’nın ve Avrupa ülkelerinin silah endüstrilerine önemli boyutlarda katkısı olmadı. Soğuk Savaş döneminde özellikle 3. Dünya Ülkeleri’ne ucuz ama sayısal olarak yüksek miktarlarda silah satan Sovyetler Birliği’nin mirasçısı Rusya Federasyonu da bu dönemde bu olanaktan mahrum kaldı. Küresel anlamda ABD’nin en çok ilgisini çeken bölge Ortadoğu… Afganistan ve Irak’ı işgalinin ardından bölgedeki hedeflerini tutturamayan ABD, İran’a karşılık bölgedeki müttefiklerini silahlandırmaya başladı. Bu karar, Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail’e yardımları gündeme getirdi. için olduğu kadar Türkiye açısından da hayati önem taşıyan bir gelişmedir. Temmuz 2007’nin son günlerinde ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice ve Savunma Bakanı Robert Gates’in Ortadoğu ziyaretleri, Ortadoğu’daki bu yeni silahlanma yarışının bir anlamda fitilini ateşledi de denilebilir. Bu bağlamda Mısır’a 13 milyar dolar ve İsrail’e 30 milyar dolar askeri yardım yapılacağı dile getirildi. Yine özellikle İran’ın doğrudan askeri tehdidi altında olan Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin de daha az ölçülerde de olsa askeri yardım alabilecekleri açıklandı. İran’ın yanı sıra, bölgede giderek güçlenen ve özellikle İsrail’e karşı tehdit oluşturan Hamas ve Hizbullah’a ve yine son günlerde İran’a yakın duran ve İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nden vazgeçmeyeceğini söyleyen Suriye’ye karşı da bölgede kendine yakın olan ülkeleri güçlendirme çabasına giren ve bu bağlamda "Ilımlı İslam Projesi"ni yürürlüğe koyan ABD, aynı zamanda silah sanayisine enerji enjekte edecek bir adım da atmış oldu. ABD’li silah üreticilerinin yeni teknolojiler geliştirme ve bunları hayata geçirme açısından gerek duydukları kesin sipariş potansiyeli de böylelikle sağlanmış olurken aynı zamanda ABD ordusunun ileriye dönük yeni ve değişik boyutlarda gerçekleşebilecek operasyonel planlarına da yeni bir adım atılmış olunuyordu. Ortadoğu’da ABD açısından bu gelişmeler yaşanırken silah ve özellikle gelişmiş savaş uçakları satışlarında eski canlılığına sahip olmayan, pazar bulmakta zorlanan Avrupalı bir ülke olan Fransa da kendi silahlı kuvvetleri için ürettiği silahların birim başı maliyetlerini düşürmek için ek üretim ve dış satım olanakları bulmak durumundaydı. Bu nedenle fırsatçı bir yaklaşımla üzerine gidilecek ülke olarak gözüne Libya’yı kestirdi. Cumhurbaşkanı Sarkozy başarılı bir şirket yöneticisi gibi eşinin dahil olduğu bir proje ile süratle Libya’ya yanaştı. Zira uzun süredir kendine uygulanan silah ambargosunun kalkması için büyük çabalar sarf eden Libya lideri Kaddafi de böyle bir yaklaşıma çoktan hazırdı. Fransa ile ayrıntıları hala tartışılan bir pazarlığa giren ve bu çerçevede ölüme mahkum ettiği Bulgar hemşireleri serbest bırakan Libya’nın Fransa’dan 296 milyon Avro tutarında Milan tanksavar füzesi ve hisselerinin önemli bir kısmı Fransa’ya ait olan EADS tarafından üretilen Tetra telsiz haberleşme sistemlerini satın alma konusunda Avrupa tarafından gelen bu küçük satış hamlesine karşı çok büyük sayılabilecek bir silah anlaşması iddiası da Rusya ve İran ile ilgili olarak ortaya çıktı. İRANRUSYA SİLAH ALIŞVERİŞİ Kısa bir süre önce İsrail kaynaklı bazı internet sitelerinde Rusya’nın 250 kadar SU30 MKM uzun menzilli savaş uçağı ve 20 kadar IL78 MKI tipi tanker uçağını İran’a satacağına dair haberler çıkmış, söz konusu iddialar İran Savunma Bakanı Mustafa Muhammet Nacar tarafından yalanlanmıştı. Ancak İranRusya Federasyonu arasında geçmişte benzeri çok ciddi silah tedarik anlaşmaları gerçekleştirildiği de bilinen bir gerçekti. Ama yine de 250 adet saldırı amaçlı uçağın yanı sıra 20 kadar, bunların vuruş menzilini arttırabilecek tanker uçağın İran’a verilmesi birçok açıdan mümkün gözükmemektedir. Çünkü İran’ın bundan önce Rusya’dan satın almış olduğu TORM1 gibi uçak ve füzesavar sistemlerinin savunmaya dönük olduğu ve hiçbir ülkeyi tehdit etmeyeceği argümanını ortaya atmış olan Rusya’nın, İran’a saldırıya dönük uçak platformlarını satma konusunda, ABD ve Körfez ülkeleri ile olan ilişkilerinden dolayı iki kere düşünmesi gereği açıkça ortadadır. Çeşitli tipleri olan çift pilotlu, savaş uçağı SU30’lar yaklaşık 8 ton mühimmat taşıyabilir. Menzilleri 1600 mil olup 2800 mile havadan yakıt ikmaliyle erişebilir. Performansının bizim de kullandığımız F16 Blok50 veya ABD’nin envanterinde bulunan F/A18 Hornet ve F15 Eagle ayarında olduğu havacılık çevrelerince ifade edilmektedir. Halen modası geçmiş, yedek parça yokluğundan havalanamayan F14 ve F4 gibi uçakların eski modellerine sahip olan İran’ın böyle gelişmiş uçakları 250 gibi çok büyük miktarlarda tedarikinin özellikle Körfez ülkeleri, Suudi Arabistan ve İsrail’in uykusunu kaçıracağı açıktır. Ne var ki bu haberin bir başka gerçeğe aykırı gibi gözüken yönü de İran’ın bu denli bir gücü kısa vadede asimile edip kullanılabilir düzeye eriştirip eriştiremeyeceği ve böyle bir yük altına da girmeyi askeri stratejisi açısından tercih edip etmeyeceği konusunda ortaya çıkmaktadır. Çünkü İran’ın karşısındaki iki temel güç, İsrail ve ABD’nin elinde, PACIII ve Arrow gibi son derece gelişmiş hava savunma füzeleri ile çeşitli avcı uçakları mevcuttur. İran, savaş uçaklarıyla kendine düşman bildiği ülkelerin hedeflerine saldırmaktansa bunu daha rahatlıkla gerçekleştirebileceği ve her geçen gün geliştirdiği bilinen Şahab IIIIIIIV gibi çeşitli menzillere sahip güdümlü füzeleriyle yapabilir. Hava Kuvvetleri’ni saldırı amaçlı SU30 tipi uçaklarla riske atmanın İran’ın askeri konseptine aykırı olduğu hususu daha gerçekçidir. O halde bu ölçüde bir uçak alımının bizzat İsrail kaynaklarınca ortaya atılmasının nedeninin, İsrail ve ABD’nin savunma bütçelerini arttırma ve Ortadoğu ülkelerine daha ORTADOĞU VE SİLAHLANMA Ancak dünya siyasetindeki gelişmeler ve yaratılan gerginliklerin belli ölçülerde abartılarak değerlendirilmesi son günlerde özellikle yakın çevremizde ciddi bir silahlanma sıçramasını ve yarışını beraberinde getirdi. Özellikle İran’ı bahane eden ABD’nin bölge ülkelerine askeri yardım kararı alması ve bunun karşılığında da ABD’ye meydan okuyan İran’ın Rusya’dan önemli miktarlarda silah alacağını söyleyerek ortaya çıkması, Ortadoğu bölgesi Irak’ta Amerikan askerleri...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle