17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

bölgesel Kürt yönetiminin siyasi ve stratejik olarak İran’ı hedef almasına izin vermez. Gerektiğinde müdahale eder. ? Tahran yönetimi ABD yönetiminin Ortadoğu’daki Kürt kartını istediği zaman boşa çıkarabilir. İran siyasi ve askeri olarak bu güce sahiptir ? ABD yönetiminin, terör unsurlarını İran’ın toprak bütünlüğü, siyasi birliği ve rejimine karşı tehdit olarak kullanma politikasına darbe vurabilme gücüne de sahiptir. İran, ABD’nin bu politikayı PJAK yoluyla uygulamasına izin vermez. ? İran istediği zaman Irak’taki siyasi, askeri ve toplumsal dengeleri değiştirebilir. Türkiye’nin de ciddi anlamda bir terör sorunu olmasına karşın neden sınır ötesi operasyon yapamadığı sorusunu da işte İran’ın verdiği bu mesajlar bağlamında değerlendirmek gerekiyor. Öncelikle ve belki de en önemli nokta, Türkiye’de şuan için PKK’ye yönelik bir sınır ötesi operasyon yapılması konusunda siyasi irade bulunmaması. Yani, AKP terör örgütüne yönelik olarak, Türk askerinin Irak’ın kuzeyine bir operasyon yapmasını istemiyor. Gerekçe ise tamamen siyasi ve diplomatik. Yoksa, Türk askerinin sınır ötesi operasyon gerçekleştirmesine ilişkin imkan ve kabiliyeti sorgulanmıyor bile… Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, 12 Nisan’da, "Evet, bir sınır ötesi operasyona ihtiyaç var, asker olarak söylüyorum ve bundan da fayda sağlanır" dedi. Yani, asker olarak hükümetten siyasi direktif istedi. Üstelik verdiği mesajlarla, bu direktifin uzun erimli bir politikaya işaret etmesini de gündeme taşıdı. Orgeneral Büyükanıt’ın şu sözleri dikkat çekici: "Şunu biz iddia edemeyiz, Kuzey Irak'a girip PKK'yı bitiririz diyemezsiniz. Ama ne yaparsınız? Bundan önce yaptığımız gibi darbe vurursunuz. Bu da çok büyük fayda sağlar. Ama dediğim gibi, terörü tüm boyutlarıyla ele aldığımız zaman, bu süreç içinde etkisiz hale getirmek de mümkündür. Bu, ilgili ortamlarda izah edilmiştir. Hudut ötesi yapılacak her harekatın bir siyasi hedefi vardır. askeri hedef bunun altında kalır. Askeri hedef bu siyasi hedefi ele geçirmek için yapılan bir mücadeledir. Bu mücadeleyi yapacak kuvvetimizi saptarken, siyasi hedefin bilinmesine ihtiyaç var. Ben örnek olarak o toplantıda da aynısını söyledim. Şimdi Kuzey Irak'a PKK ile mücadele için gitmek başka şey. Mesela bunu yaparken bir saldırıya uğradınız, Kürt gruplar tarafından. o ihtimali dikkate aldığım takdirde kuvvet ihtiyacını tespit etmek başka şey. Dolayısıyla bu siyasi hedef elde edilmek istenen amaç belli olursa. O zaman TSK o hedefi ele geçirecek şekilde bir kuvvet oluşturur. Resmen de bu işi bu kadar kuvvetle yapmak istiyorum der. Bunun normal planlama işi bu.'' C S TRATEJİ 11 savunmasında bademcik görevi yürüten Toplumla İlişkiler Daire Başkanlığı’nın kaldırılması ve psikolojik harekata karşı koyma faaliyetinin valililiklere devredilmesiyle, Türkiye’nin bu konudaki savunmasında ciddi bir gedik açıldı. Ayrıca ABD ile İran arasında hemen hiç ilişkinin olmaması, Tahran yönetimine büyük avantaj sağlıyor. İran'da, ABD'nin büyükelçiliği bile bulunmuyor. Bu bağlamda ABD'nin caydırıcı olabilmesi için tek yol, askeri olarak müdahale etmesi. Ancak, ABD’nin sadece PJAK nedeniyle müdahale etmesi söz konusu değil. Ayrıca Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesi durumunda Türkmen unsuru, bölgesel ve küresel aktörler açısından ciddi bir kaygı yaratıyor. Yani, Türkiye Kürt bölgesine girerse kalıcı olur kaygısı yaşanıyor. Bu, İran için geçerli değil. Aksine, Irak bölünürse, topraklarının bir bölümü zaten İran'ın etkisi altına girecek. Iraklı Şiilerin İran ile birlikte hareket ediyor olması, Kürt ayrılıkçılığından daha ileri noktada görünüyor. AKP hükümeti ise ilişkilerinin zarar görmemesi için ABD'nin, "Kuzey Irak'a girmeyin" uyarısına uymak zorunda kalıyor. Peki, gerçekten Türkiye’nin eli kolu bağlı mı? Bu konuda TürkiyeABD ilişkilerini belki de en doğru biçimde analiz eden deneyimli diplomat CHP milletvekili Şükrü Elekdağ’ın şu sözlerine kulak vermekte yarar var: "Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmemesi teslimiyetçi ve ürkek politikasından kaynaklanıyor. Fiili işgal gücü olan ABD’de de bunu kabul ediyor. Bu terör örgütü Türkiye’de eylemler yapıyor. Normal olarak, bu terör örgütünün tasfiye edilmesi konusunda Kuzey Irak’ın harekete geçmesi lazım. Kuzey Irak böyle bir harekette bulunmuyor. Tasfiye etmiyor. Herhangi bir şekilde bir önlem almıyor. Bilakis koruyor. Böyle yapmıyorsa Irak hükümetinin bunu yapması lazım. O da yapmıyor. Fiili işgal kuvveti olan Amerika var. Onun yapması lazım. O zaman iş Türkiye’ye düşüyor. Hem BM antlaşmazsının 51. maddesi buna cevaz veriyor. Hem de aynı zamanda BM Genel Kurulu tarafından alınmış bir karar var. Saldırgan devlet tanımını yapıyor. Kuzey Irak bölgesi ve Irak saldırgan devlet tanımına giriyor. Türkiye de bu saldırgan devlete karşı kendi haklarını savunmak için hareket etme müdahalede bulunma hakkına sahip. 12 Nisan’da Genelkurmay Başkanlığı’nda yapılan bir basın toplantısında, sayın Genelkurmay Başkanı dedi ki, ‘askeri açıdan buraya mutlaka bir hareket yapmak lazım’. Neden lazım diyor. Caydırıcı olacak böyle bir hareket yaptığınız takdirde, Türkiye diyecek ki PKK’ye ben buna devam ettiğim takdirde bundan sonra devam ederim her seferinde girerim ve senin başını ezerim diyebilmesi lazım… Evet hepsini bir kerede imha edemez. Ama Türkiye gücünü ortaya koyar, caydırıcı gücünü sergiler. İkincisi Kuzey Irak’taki bölgesel yönetime bir mesaj verir. Bunu yaptığın takdirde ben yine gelirim bu bölgeye müdahale ederim ve bu işi daha da tırmandırırım şeklinde bir mesaj vermiş olur. Onları caydırır onlara ve onlar üzerinde baskı yapar ki, onlar PKK’yı tasfiye etsin ve engellesinler Türkiye’ye karşı eylem yapmasını… Üçüncü mesaj da Amerika’yadır. Ben Türkiye’nin kaderi söz konusu olunca tamamen Amerika’dan bağımsız politikalar uygularım ve yaparım. Amerika Türkiye’nin karşısına çıkar mı böyle bir durumda. Çıkmaz" Türkiye’de hükümet, ABD ile ilişkilerin bozulmasını göze alamadığı için operasyona şimdilik uzak duruyor. İran’ın bölgeye yaptığı operasyon Tahran yönetimini yalnızca Irak’ın güneyindeki Şiiler üzeride değil, kuzeyindeki Kürt guruplar üzerinde de etkin baskı unsuru konumuna getiriyor. İran’ın ABD’yle ilişkisi dahi olmaması elini güçlendiriyor. içine düştüğü "mahcubiyet" duygusun etkisini de göz ardı etmemek gerekiyor. AKP vereceği siyasi bir karar ile ABD’yi Irak’ta zor duruma düşürmekten itinayla kaçınıyor. İran’ın ise böyle bir kaygısı olmadığı gibi ABD’ye gözdağı verip, Ortadoğu’da hareket alanını genişletebiliyor. Bunun yanı sıra bir başka önemli nokta da yine AKP hükümetinin Iraklı Kürtler ile olan ilişkileri. Her ne kadar Ankara, Erbil’deki bölgesel Kürt yönetimi ile resmi temas kurmuyor olsa da, gerek AKP’nin Güneydoğu Anadolu’daki tabanını temsil eden kanı önderleri gerekse bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yakın çevresi –ki Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, isim vermeden bu ilişkileri açıklamıştı Iraklı Kürt gruplar ile yoğun görüşme trafiği yürütüyor. Kürt lider Barzani’nin, AKP’nin Güneydoğu milletvekilleri üzerindeki etkisi biliniyor. İran, askeri harekatını psikolojik harekat ile desteklerken, Türkiye psikolojik harekatta deyim yerindeyse adım bile atamıyor. Milli Güvenlik Kurulu’ndaki yapının değiştirilip, bir anlamda Türkiye’nin psikolojik harekata karşı kendini TÜRKİYE’NİN DURUMU Türkiye’nin müdahale edememesinin bir başka nedeni de AKP hükümetinin, ABD ile yürütmekte olduğu ilişkilerin açmazları. Yani, AKP iktidarda kalmak için muhtaç olduğu ABD desteğini, Kuzey Irak’ta Washington yönetiminin ayağına basarak yitirmek istemiyor. Bunda doğal olarak 1 Mart tezkeresinin reddedilmesinden sonra AKP hükümetinin
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle