17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

10 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili [email protected] Genel siyasi yaklaşım, her alana yansıdı… C S TRATEJİ serbestçe iş yapmaları gün geçtikçe zorlaştırılmaktadır. Bize karşı samimiyetsizliği her geçen gün ortaya çıkan art niyetli AB ortaklık anlaşmalarına uygun olarak bürokratik engelleri azaltacağına, arttırmaktadır ve hatta adaylık statüsünde bile olmayan Kuzey Afrika ülkelerine bile uygulamadığı yeni prosedürler yaratmaktadır. Özellikle vize konusunda vatandaşlarımıza reva görülen sorunların, iş adamlarımız için de aynen ve hatta ağırlaştırılarak uygulanması AB ülkelerinin samimiyetsizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Kendi iş adamları ve şirketleri Türkiye’de alabildiğine özgürce hareket edip ihalelere giren, iş yapan AB ülkeleri bizim iş adamlarımıza değil iş yapma hakkı vermek, her geçen gün vize konusunda daha büyük zorluklar çıkartarak haksız rekabetin boyutlarını büyütmektedir. AB ülkelerine makine ve teçhizat satan Türk firmalarının malları AB’ye girerken bunları kuracak mühendis ve teknikerlerin girişini zorlaştıran AB bürokratları bu tür malları satmamızı da engellemeyi amaçlamaktadırlar. ABD gibi göçmenlik yasaları ve vize konusunda son derece hassas olan ve AB ülkelerinin toplamından çok daha önemli bir ülke iş adamlarımıza çok girişli, 510 yıl gibi uzun süreli vize verirken, AB ülkeleri sömürgeci küstahlığı ile bu konuda alaycı bir yaklaşımı ısrarla ve hatta giderek ağırlaşan şekillerde sürdürmektedir. Vize başvurusunda bulunan iş adamlarımız uzun bürokratik belgelendirme sürecine her seferinde tabi tutularak akıl almaz bir cimrilikle verilen haftalık ve tek girişli vizelerle yetinmek zorunda kalmakta, çoğu zaman da 1015 gün süren vize alma sürecinde planladıkları süre sona ermiş olduğundan daha vizeyi almalarıyla ertesi gün yeniden vize başvurusunda bulunmak zorunda kalmaktadırlar. Esasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne konu olabilecek bir şekilde, çoğu zaman önemsiz belge eksikliği, ufak ayrıntılar ve keyfilikler nedeniyle vize bile alamayan birçok önemli iş adamımız, AB’nin bu giderek dayanılmaz hal alan tutumuna maruz kalmaktadır. Türk iş adamlarının, Gümrük Birliği ilkelerine aykırı bir şekilde Avrupa’da iş yapma hak ve özgürlüklerini engelleyen vize uygulamalarının trajikomikliğini, istenen belgelerle ve vize yolunda çıkılan şu uzun yolculukla özetleyebiliriz: AB ülkelerinin önemli bir kısmının talep ettiği Schengen vize başvuruları ancak telefonla randevu alındıktan sonra yapılabiliyor. Başvuru (ki ücrete tabidir) sahipleri Büyükelçilikler tarafından görevlendirilmiş bulunan firmadan telefonla randevu alıyorlar. Randevu ücreti 18 YTL olup verilen PIN numarası bir sefer bilgi almak için geçerlidir. Telefonda herhangi bir hususu anlamadığınız zaman ikinci bir hakkınız yok, ayrıca yeni bir ödeme yapmanız gerekiyor. Başvuru randevusu genelde en erken 45 gün sonraya veriliyor. Ticari vize başvurusu için gerekli belgeler aşağıdaki şekildedir. (Örnek olarak Almanya tarafından istenen belgeler): * Eksiksiz olarak doldurulmuş ve şahsen imzalanmış vize başvuru formu, * İmzalı pasaport (aksi takdirde müracaat alınmamaktadır), * Pasaportun geçerlilik süresi, talep edilen vize süresinin bitiş tarihini en az üç ay aşmalıdır, * Mevcut ise, eski pasaportlar, * 2 adet biyometriye uygun vesikalık resim, İşveren ve şirket ortakları için yukarıda belirtilen belgelere ek olarak, 1) Ziyarette bulunulacak Alman Şirketin Almanca davet yazısının aslı, mümkünse masrafların karşılanacağını belirtir ve sağlık sigortasını da kapsayacak şekilde düzenlenmiş belge, 2) Üzerinde Türk şirketin antetli resminin ve şirketin vize talebinde bulunduğuna ve masrafların şirket tarafından karşılanacağına dair yazı bulunan belge (masrafların Alman şirket tarafından karşılanmadığı durumlarda) ürkiye’yi 45 yıldır AB kapısında bekletip şimdi de bir 50 yıl daha bekleyeceğini açıklayan AB’li siyasetçiler, bu söylemlerini unutmuş gibi gözükerek ülkemizin iç siyaseti üzerinde sömürgeci küstahlığı ile yeni yorumlarda bulundular. AKP Hükümeti, 5 yıllık iktidarı boyunca AB’yi kullanayım derken, ülkeyi AB kaprislerine daha çok teslim eden bir strateji güttü, ancak türban konusundaki beklentileri karşılanmayınca ve üstüne üstlük Silahlı Kuvvetlerimizi AB sayesinde pasifize etme hususundaki çabaları boşa gidince AB’den ümidini kesti. Hatta öyle ki son dönemde AB’nin adını dahi ağzına almak istemiyormuş gibi bir görüntü çiziyor. Ne var ki AB’nin AKP’den ümidini kesmediği son küstah yorumlarıyla ilginç bir şekilde ortaya çıktı. AB’nin Türkiye’nin iç işlerine karışma konusundaki bu cesareti nereden bulduğu ise hiç de şaşırtıcı bir olgu değil. Silahlı Kuvvetlerimizin hükümete yönelik son uyarısına karşı kraldan fazla kralcı bir tutumla AKP’nin avukatlığını açık bir dille üstlenen AB yetkilileri ülkemizin iç işlerine karışırken çizmeyi aştıklarının her halde farkında değiller. Son tutumuyla demokrasi havarisi kesilen AB, kendi demokrasi defolarını unutmuş görünüyor. Geçmişte Avusturya tam üye olduğu halde, ırkçı Heider başbakan seçildiğinde, AB buna karşı çıkmış ve ırkçı bir lider istemediklerini söyleyince Heider görevden alınmıştı. AB’nin demokrasiye ne ölçüde saygılı olduğunu gözler önüne seren bu davranışın ötesinde Hollanda’da seçime katılan Türk kökenli milletvekili adaylarına "Sözde Ermeni Soykırımı" konusundaki görüşlerinden vazgeçmeleri için ağır baskılar yapan, sokakta Türkçe konuşmayı yasaklamaya çalışan Hollanda örneği AB ve AB ülkelerinin demokrasi anlayışını göstermektedir. Ayrıca yine bazı AB ülkelerinde resmi dili konuşamayanların sosyal haklarının kesilmesi, oturma, vatandaşlık haklarında engellemeler çıkarılması ve "Sözde Ermeni Soykırımı’na" karşı çıkanlara hapis cezası verilmesi gibi insan haklarına, demokrasiye aykırı birtakım uygulamalar da söz konusu. Bütün bunlar Avrupalıların Türkiye’ye demokrasi dersi verme hakları olmadığının ve rezilliklerinin de kanıtı. Sömürgeci mantık ve alışkanlıklarıyla hareket etme geleneklerini sürdüren çifte standartlı, küstah Avrupalıların, ancak eski sömürgelerine dikte ettirebilecekleri bu anlayışlarına ve bize reva gördükleri T Avrupa’da Türk ticareti engelleniyor haksızlıklara artık dur deme zamanı gelmiştir. "Hep bana" anlayışı ile hareket edip Türkiye’yi, AB’ye alacağız vaatleriyle, ağır Gümrük Birliği koşullarına uymaya mecbur eden, böylelikle Japonya, G. Kore ve Hindistan’ın önünde 5. büyük pazarları haline getiren AB, ekonomik olarak aldıklarına, siyasi olarak da, Türkiye’yi parçalama amacı güden alacaklarına ve dayatmalarına doyamamış gözüküyor. Bu doyumsuzluk ve küstahça davranışlar "Hangi hakla hala bizim AB üyeliğimizi konu ederek, Silahlı Kuvvetlerimizi hedef alıyorsun?" sorusunu başta Olli Rehn olmak üzere AB yetkililerine sorma gereğini söz konusu etmektedir. Türkiye ile ilgili her konuşmasında tepki çeken AB yetkilileri, karşıt tavırlarını her alana yaymaya başladılar. Türkiye, işadamlarına verilen vizelere varana kadar büyük bir ayrımcılıkla karşı karşıya. VERMEDEN ALAN AB Soğuk Savaş döneminde Türkiye’ye muhtaç olan, bu nedenle de AB üyeliğimize sıcak bakan AB, Soğuk Savaş sonrasında büyük özveride bulunarak Gümrük Birliği’ne girmemize; iç ve dış güvenliğimizi tehlikeye atarcasına yasalarımızı değiştirmemize rağmen ortaklık anlayışına uymayacak tutumlarla, Türkiye’yi değil AB’ye almak, akıl almaz yeni sorunlar ve bürokratik zorluklar yaratarak Türkiye’ye karşı haksız rekabet anlamına gelen uygulamalar icat etmektedir. Türkiye’nin özellikle iş adamlarının Avrupa’da AB, Türk tırlarını vize sorunuyla engelliyor...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle