Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Günler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mayınlı bölge, tarım ve hayvancılığa açılırken... Uğur BAZAN Veteriner Hekim ir gerçektir ki doğal tüketim yıllardır, bizler şehre göç ettiğimizden beri hepimizin özlemidir. Bunun son yıllardaki yeni adıysa "organik tarım" dır. Bu eksende organik hayvancılık beslenme hayatımıza yavaş yavaş girmektedir. Avrupa’da bu konuda ciddi bir pazar olduğu bir gerçek bizlerinse maalesef ki şu anda Avrupa’yla baş edebilecek kimyasaldan arıtılmış tarım arazilerimiz oldukça azdır. Aslında tam olarak az demek biraz ironiktir. Vardır!.. Hatta iki Kıbrıs adası büyüklüğünde bir arazidir, fakat mayınlı bir arazidir. Evet, Güneydoğu Anadolu’dan bahsediyoruz. Eğer mayınlar temizlenirse bu alanın, dünyanın sayılı organik tarım alanlarından olacağı da bir gerçek. Fakat 195560’dan beri mayınlı olan bölge 40 yıldır ekim yapılmadığı için temizdir. Mayından temizlenmesine gelince, eğer patlatılarak temizlenirse organik tarım için kullanılamayacağı da bir gerçek. Bu yüzden de insan kullanılarak tek tek temizlenmek zorundadır. Bundan birkaç yıl önce Genelkurmay Başkanlığımız bu alanı temizleyebileceğini Hükümete iletmiş ve bir bütçe çıkarmıştır. Bu bütçe 30 milyon dolar gibi bir miktardır. Maalesef ki hükümet çeşitli bahaneler yaratarak, bütçede böyle bir para yok demiş ve bu alanı ihaleye çıkarmış, bir İtalyan firmasına 300 milyon dolar gibi bir rakama vermiştir. Fakat patırtılar artınca da ihale iptal edilmiştir. Bu konuya birazdan devam edeceğim öncelikle aşağıdaki konuyu açıklığa kavuşturalım. Buradan yola çıkarak sizleri biraz dolaştıracağım; öncelikle İsrail’ e gidiyoruz. İsrail’in yenilmez bir ordusu olduğu bir gerçek, Araplara karşı yıllardır hiç yenilgi almadı. Fakat işgal ettiği bölgeleri insan sayısının yetersizliği yüzünden uzun süre elinde bulundurmakta çok zorlandığı da malum. İsrail’in şu anda bulunduğu coğrafyada tutunabilmek, güçlenebilmek için 20 milyona yakın bir nüfusa ihtiyacı var. Fakat dünyada 20 milyondan çokta fazla Yahudi olmadığı söyleniyor. Ayrıca her Yahudi ırkı aynı değeri de görmüyor aralarında. Etiyopya’da uçaklarla sınır dışı edilen Faraşalar gibi örneğin. Bu pencereden baktığınız zaman 20 milyon nüfusu beslemek için İsrail’in toprağa ihtiyacı vardır. Bu yüzden bir takım planlar peşinde olduğunu biliyoruz. Tıpkı Filistin’de toprak alarak nasıl İsrail’i kurduysa benzerleri içinde çeşitli çalışmalar ve kulisler yapmaktadırlar. B Rahşan Ecevit’in yakın zamandaki açıklamalarına dönelim şimdi. Rahşan Ecevit GAP’ta İsrail kaynaklı şirketlerin 450 bin dönüm ve Çukurova’da da 45 bin dönüm arazi aldığını açıklamıştı hatırlarsanız. Evet, Büyük Orta Doğu projesi diye adlandırılan projenin bir adımı da budur. Şimdiki adımlarıysa "Kibbutz"lar kurmak, yani en az 100 dönüm üzerine 15 ailenin yerleştirileceği yaşam alanları açmak ve İsrail’e buradan fayda sağlamak. İsrail böyle alanlarda çalıştırmak üzere de Faraşalar gibi daha alt katmandan Yahudileri buraya yerleştirecek. Bu konu en son İstanbul’daki NATO toplantısında da tartışıldı. İsrail’in niyeti çok açık bu yüzden eski Sovyet cumhuriyetindeki mayın temizleme şirketlerinin bayiliklerini de almış durumdalar nedense!.. Daha birkaç gün önce Ermeni yasa tasarısı mecliste oylanacağı için Yahudi lobilerinden destek istemedi mi Dışişleri Bakanımız! Sizce Yahudi lobileri bu yardımı boşuna mı yapacak? İşte tam bu günlerde özellikle İskenderunHabur arasındaki 600 kilometre uzunluğunda bu mayınlı alanın temizliği için iki İsrailli şirket açılacak olan ihaleye girecek. Ne tesadüf değil mi? İhale şartları da yapişletdevret modeli. İsrail’in Büyük Ortadoğu projesine uygun. İsrail temizlediği bölgeleri 49 yıllığına kiralayacak. Kendi Genelkurmayımız 30 milyon dolara bu bölgeyi temizleyecekken Maliye Bakanı İsraillilere bölgeyi peşkeş çekiyor. Şimdi bu mayınlı alanlarda yapacağımız organik tarımın bizi dünya da önemli bir noktaya getirebileceği, rekabet gücümüzü ve stratejik önemimizi arttıracağı bir gerçek. Ayrıca bu alanda çıkacak petrol ve maden yatakları da çok önemlidir. Organik tarım bu bölgede yaşayan halkın göçünü engelleyecek hatta yapacakları organik tarımla ciddi bir ekonomik girdi sağlayacaktır. Yıllardır bu bölgelerde hayvancılık yaparak hayatını kazanan halk için bu alan çok değerlidir. İşletmeleri büyütmek organik hayvansal ürünler üretmek için bu alanlar değerlendirilebilir. Ülkemizin karşı karşıya kaldığı tehlikelerden bahsederken çokta dışarı bakmaya da gerek yok. Siyasilerin bilimi ve bilim adamlarını yok sayarak tamamen kendi akrabalarından ve yakın çevrelerinden türeme danışmanlarıyla ürettikleri politikalar hep başa bela olmuştur. Maalesef ki; yıllarca bu ülkede nerde sanayi olur, nerde tarım arazileri olur, nerde turizm olur, bunları nasıl en yüksek verimle kullanabiliriz, bunlar üzerine siyasi erk oturup kafa yormamıştır. Yorduysa da çok cılız çalışmalar ortaya çıkmıştır. Ege, Trakya, Akdeniz’de en verimli bölgeleri yapıya açıp sanayi bölgeleri oluşturan yine aynı siyasi erk değil midir? Verimli olmayan bölgelere sanayiyi taşıyarak bu alana demiryolu döşemek neden aklımıza gelmedi? Yine verimli olmayan bölgelerde besi çiftlikleri oluşturmak ve teşvik vermek çok mu zordu? Fransızlar binlerce kilometre uzaktan gelerek Kars’taki besi çiftliklerine ekonomik hibe verip İngiliz Fransız film festivalleri düzenlerken bizim hükümetimizin yerel temsilcileri minnet duygularını ilettiler Fransız temsilcilere. Neden? Ne işi var Fransızların o bölge de. Bir de Ermenilerin kurtuluş savaşında işgal ettiği topraklarda! Enteresan bir durumda, bu çalışmaları Fransızlar tamda Ermeni soykırımını kendi meclisine sunduğu sıralarda yapıyordu. Evet, sözün kısası bu topraklar bizim, altınsa bizim altınımız, petrolse bizim petrolümüz, mayın evet yanlış duymadınız mayınsa da bizim mayınımız, biz çıkarırız. Bizim birilerine peşkeş çekilecek bir hayvancılığımız, tarımımız, toprağımız, beşeri hekimimiz, veteriner hekimimiz, ziraat mühendisimiz olamaz. Hangi ülke de görülmüş vatan toprağının satıldığı? Yan yana iki arazi alamazsınız bir başka ülke de... Ben bu yazıyı yazdığım sıralarda yabancı hekimlerin Türkiye’de çalışabilmesiyle ilgili yasa değişikliği meclisten geçti. Bir ülke kendi yetiştirdiği okuttuğu evladına böyle ihanet eder mi? 1950’den beri dünyaya model oluşturmuş sağlık ocakları kaldırılıyor, nerdeyse sağlıkla ilgili her şey sermayenin avuçlarına bırakılıyor. Gelecekte, kalitesiz 150 dolara çalışacak doktorlar pazarlık unsuru olarak kullanılacak. Ne için dersiniz? Toprağımızdan başka satacak bir de sağlığımız kaldığı için!.. Biz bu ülke de bağımsız ve sağlıklı yaşamak, sağlıklı süt, sağlıklı et, sağlık bitkisel ürün, üretmek istiyorsak önce verimli topraklarımızı kullanmayı hatta ulusal bir bilinçle korumayı bilmeliyiz. Biz bu ülkeyi kiralamadık, sahibiyiz! " Lafla peynir gemisi yürümez". Ey peynir gemisinin fareleri! "Yediğiniz peynir, geminizdir". 26