22 Aralık 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yücel ÇAĞLAR Kırsal Çevre ve Ormancılık Sor. Arş. Der. Üyesi B akmayın siz 1982 Anayasası'nın ormanlarla ilgili 169. Maddesinde de "Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz." yaptırımına yer verilmiş olmasına. Çünkü 6831 sayılı Orman Kanunu'nun en son 1986 yılında yeniden düzenlenen 57. Maddesine göre; "Orman sahasını artırmak maksadıyla, orman sınırları içinde yangın ve çeşitli sebeplerle meydana gelmiş açıklıklarda, verimsiz, vasıfları bozulmuş ve amenajman planlarında toprak muhafaza karakteri taşımadığı halde muhafazaya ayrılmış orman alanlarında..." kendi ormanınız yetiştirebilirsiniz ! Öyle ki aynı maddeye göre, mülkiyeti Hazinede kalacak bu ormanınızdan yasanın özel orman sahiplerine tanıdığı tüm haklarla yararlanabileceksiniz. Daha açık bir söyleyişle, mülkiyetinin devredilmemesi ve devletçe yönetilip işletilmesi anayasal bir zorunluluk olman "devlet ormanı" sayılan arazilerde özel ormanınız gibi yararlanabileceğiniz ormanlar yetiştirebilirsiniz. Üstelik; i) "özel orman" yetiştirmeniz için Size süresiz olarak tahsis edilecek bu arazilerdeki "bozuk", yani "verimsiz" sayılan ormanları tümüyle kesip elde edebileceğiniz ürünleri piyasa fiyatının çok altında bedellerle alarak istediğiniz fiyatla satabileceksiniz, ii) "özel ormanınızı" yetiştirirken gereksinme duyacağınız fidanlar ile ağaçlandırma planlarını ve ağaçlandırma ile ilgili başka yardımları da bedelsiz olarak sağlayabileceksiniz. Öyle ki, bu olanaklar, Size, kestiğinizde ayrıca dikim yapmadan, yani kendi kendine sürgün vererek yeni ormanlara dönüşebilecek meşe, gürgen vb ağaç türlerinin oluşturduğu baltalık ormanlarda da sağlanabilmektedir. Geçerken, bu düzenlemenin hemen ardından, 1987 yılında, 6831 sayılı Orman Kanunu'nun özel ormanlardaki yapılaşmalarla ilgili 52. Maddesinin değiştirilerek yapılaşma izninin yatay alanın yüzde 2'sinden yüzde 6'sına çıkarıldığını anımsatayım. Öte yandan, izleyen yıl, sonradan bir çok kez değiştirilen Ağaçlandırma Yönetmeliği de yürürlüğe konulmuştur. En son 2004 yılında bir kez daha düzenlenen bu Yönetmelikle; i) gerçek ve tüzel kişiliklere bir kezde en fazla 3 bin dönüm devlet ormanı arazisinin tahsis edilmesi, ii) "devlet ormanı" sayılan arazilerdeki maden alanlarında yapılacak özel ağaçlandırma çalışmalarında, maden alanının 3 bin dönümden fazla olması durumunda tahsis edilecek "devlet ormanı" arazisinin tüm maden alanının kapsaması, iii) orman ürünü işleyerek faaliyetlerini sürdüren gerçek ve tüzel kişilerin gereksinme duyacakları hammaddenin karşılanması amacıyla yapacakları özel ağaçlandırma ve enerji ormanı çalışmalarında 3 bin dönüm alan büyüklüğü sınırının aranmaması; iv) "devlet ormanı" sayılan, ancak, fındık ve çay bahçesi olarak kullanılan yerlerde yapılacak özel ağaçlandırma, özel erozyon kontrolü, özel imarihya ve özel enerji ormanı tesisinde de alan genişliği ile ilgili hiçbir sınırın aranmaması da sağlanmıştır. Bu son olanağa daha yakından bakılması gerekiyor: Eğer "devlet ormanı" sayılan bir arazideki ormanları yok edip de fındık ve/veya çay bahçesine dönüştürmüşseniz, yani Anayasanın 169'yle yasaklanan eylemleri yapmış ve Orman Kanunu'nun da çeşitli maddelerine göre orman suçu işlemişseniz; sözgelimi ormanı yok edip tarım arazisine dönüştürmüşseniz hiç kaygılanmayın: Fındık ya da çay bahçesine dönüştürdüğünüz bu "devlet ormanı" arazilerinde "özel ormanlar" yetiştirerek kendinizi kurtarabilirsiniz; yani, varsın 1982 Anayasasının 169. Maddesinde, "...ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla iş lenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz." densin, bu uygulamayla hem bir güzel affedilmiş, dahası hem de ödüllendirilmiş olursunuz. Ne var ki, bu olanaklar da yeterli görülmemiş olacak ki Yönetmeliğin 14. Maddesiyle, deyiş yerindeyse, iş çığırından çıkarılmıştır. Maddeyle, "devlet ormanı" sayılan yerlerde; i) asli orman ürünü, yani tomruk, direk vb ürünler elde edilebilecek ağaç ve ağaççık türleri ile saf veya karışık, ii) odun dışı, yani reçine, defne yaprağı, sığla yağı, palamut vb orman ürünü veren ağaç ve ağaççık türleri ile saf veya karışık ve iii) "i" ile "ii"de belirtilen türlerin karışımı ile özel ağaçlandırma ve özel erozyon kontrolü çalışmaları yapılmasına da izin verilmiştir. Ayrıca, özel ağaçlandırma ve özel erozyon kontrolü çalışmala İsterseniz İsterseniz sizin sizin de de devlet devlet ormanlarında ormanlarında özel özel ormanlarınız ormanlarınız olabilir!.. olabilir!.. rında, projesinde belirtilmek koşuluyla, ağaçlandırma yapılması durumunda dikeceğiniz ağaç ve ağaççık türlerinin altında ikinci tür olarak tıbbi, aromatik, yumrulu ve soğanlı bitkilerin yetiştirilmesi de olanaklı kılınmıştır. Her kim olursanız olun; ne yetiştirirseniz yetiştirin !.. Söz konusu olanaklardan hemen hemen herkes yararlanabiliyor; köy tüzel kişilikleri, kamu kurum ve kuruluşları, belediyeler, tarımsal kalkınma kooperatifleri, köye hizmet götürme birlikleri, dernekler, vakıflar, şirketler ve diğer gerçek ve tüzel kişiler. "Devlet ormanı" sayılan arazilerde "özel orman" statüsünde orman yetiştirirken kullanabileceğiniz ağaç ve ağaççık türleri de hemen hemen hiç sınırlandırılmamıştır: Çam, meşe, sedir, göknar, kayın; artık aklınıza ve "uyarına" hangisi gelirse her türden orman ağacını, dahası, meyvelerinden yararlanabileceğiniz ceviz, kestane, harnup, antepfıstığı, menengiç, badem, alıç, kuşburnu "vb". ağaç ve ağaççık türlerini; hızlı gelişen kavak, okaliptüs, kızılağaç vb türler ile tıbbi, aromatik, soğanlı ve yumrulu bitkiler... Bir de 4122 sayılı yasanın sağladığı olanaklar var ! 1995 yılında çıkarılan 4112 sayılı yasanın tam adı; "Milli Ağaçlandırma Ve Erozyon Kontrolü Seferberlik Kanunu" ve amacı da; "Devlet ormanlarında, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerde, göl ve akarsu kenarlarında, tüzel kişilerin mülkiyet ve tasarrufundaki arazilerde, orman sahasını ve ağaç servetini çoğaltmak, toprak, su ve bitki arasında bozulan dengeyi kurmak, geliştirmek ve çevre değerlerini korumak maksadıyla, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılacak ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmalarına ait esas ve usulleri düzenlemek...". Bu yasanın 2. Maddesiyle de " Orman sınırları içindeki; yangın hariç çeşitli sebeplerle meydana gelmiş olan açıklıklarda, amenajman planlarının ağaçlandırmaya ayırdığı sahalarda, Orman Bakanlığınca belirlenecek esaslar ve önceliklere göre ağaçlandırma ve erozyon kontrolü çalışmaları yapılmak üzere, kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilere bedelsiz izin..." verilmesi sağlanmıştır. İki düzenleme de Anayasaya aykırıdır ! İki yasal düzenlemenin açıklanan ve gizlenen amaçları ile içeriklerindeki koşutluk açıktır: Söz konusu düzenlemeler, görünümdeki aynı "ulvi" amaçlarına karşın 1982 Anayasası'nın 169. Maddesindeki "Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir." yaptırımına açıkça aykırıdır. Başka bir söyleyişle, ortada, "Anayasaya karşı hile" sayılabilecek bir durum vardır. Çünkü, bu düzenlemelerle, orman ekosistemlerinin iki temel öğesinden birisi olan arazinin, çıplak mülkiyeti Hazine'de kalmakla birlikte "Devlet ormanı" sayılan arazilerdeki ağaç ve ağaççıklar ile öteki tüm orman varlıklarına; sözgelimi, her türlü otsu bitki, su kaynakları, yabanıl hayvanlar, peyzaj değerleri sahip olabilme olanağı devredilmektedir. Son derece yalın bir gerçektir: Orman ekosistemleri üzerinde bulundukları arazinin ya da tersi, üzerinde bulundukları arazi, orman ekosistemlerinin "olmazsa olmaz", ayrılmaz parçasıdır. Dolayısıyla, birisinin, üstelik de tek başına yalnızca arsa değeri olabilecek arazinin mülkiyetinin devredilmemesi, "devlet ormanı" sayılan arazinin mülkiyetinin devredilmemesi anlamına gelmemektedir. Ama, ülkemizde getirilebiliyor işte ! Ekolojik koşullara, orman yönetiminin gereklerine aykırılıklara yol açabilir ! Bilindiği gibi, orman ekosistemleri, olağan koşullarda, varlıklarını kendi kendine sürdürebilir. Herhangi bir amaçla yönetilmesi söz konusu olduğunda tüm yönetsel etkinliklerin orman ekosistemlerinin varlığını sürdürebilme koşullarını sağlaması gerekir. Bu gerek yerine getirilmediğinde, orman ekosistemleri, deyiş yerindeyse, "ayakta ölür" ve bu sürecin ayırdına ancak iş işten geçtikten sonra varılabilir. Bu nedenle, orman ekosistemlerinin yönetiminde hem zamansal hem de yersel olarak amaç ve uygulama birliğinin sağlanması yaşamsal önemde bir koşuldur. "Devlet ormanı" sayılan arazilerde, hangi ağaç, ağaççık ve otsu bitki türleriyle olursa olsun "özel orman" yetiştirilmesine izin verilmesi, bu koşulun yerine getirilebilmesini büyük ölçüde rastlantılara bırakan bir uygulamadır. Ormancılığımızın içinde bulunduğu koşullarda ise bu türden rastlantıların gerçekleşmesi neredeyse olanaksızdır. Kısacası; "orman sahasını ve ağaç servetini çoğaltmak, toprak, su ve bitki arasında bozulan dengeyi kurmak, geliştirmek ve çevre değerlerini korumak..." vb "ulvi" gerekçelerle, "devlet ormanı" sayılan araziler ve bu arazilerdeki orman ekosistemlerinin yönetilmesi ve işletilmesi 1982 Anayasasına bile aykırı olarak özelleştirilmektedir. En iyimser bir değerlendirmeyle, "kaş yaparken göz çıkarılmaması" için, şimdilik, yüzde 30'u İzmir, Balıkesir, Ankara ve İstanbul'da olmak üzere 530 bin dönüme ulaşan bu uygulamaların ekolojik, ekonomik, hukuksal, toplumsal ve kültürel boyutlarının da sorgulanması gerekmektedir. 23
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle