26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

44 C Cumhuriyetimizin 90. YILI 29 Ekim 2013 Salı Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Yankı Gezer Doktor adayı gözüyle Cumhuriyet? retsiz dağıtıldığını öğrendim. Hiçbirimiz anlamda Cumhuriyet. Evet bunlar bunu bilmiyorduk. Bilenlere de unutturCumhuriyeti ve 1923 Devrimi’ni muşlardı.” değerli kılan noktalar... İnsanlıBiliriz, nedir bizi hasta eden... ğın acıyla, feryatla, özlemle bekleBugünkü paradigmayla bakıldığındiği ve bir gün ulaşacağı gerçek deda herkese ücretsiz ve eşit sağlık talebi mokrasinin temelleneceği ortamı çok ütopik görünüyor fakat milyon doyaratacak tarihsel adımlar... Ne yalarların döndüğü bir sektör haline getirizık ki yine bunlar bugün ilk unutlen sağlık hizmetlerinin sunumu, müştetuklarımız. Hekimlik mesleğinin namusu rileştirilmiş hastalar ve birbiriyle rekabet etmeye zorlanan sağlık emekçilerinin duçoktan unutuldu rumu düşünülünce olayın vehaGenç bir hekim adayı olameti ortaya çıkacaktır. Durak baktığımda Cumhurum çok nettir: Piyasalaşriyet tarihine; bugünBenim de içinde mış ve tamamen onun kü ortam, bellekleribulunduğum kuşak için kurallarına teslim edilmizin ne kadar zayıf miş, toplum sağlığınolduğunu farklı örCumhuriyet bir soru olduğu neklerle bir kez dakadar tarihin çözmek ödeviyle dan bihaber ve çocuklarını kızamıktan koha gösteriyor ne yazihinlerimize yüklediği bir rumaktan aciz bir sağzık ki. Birçok konu“sorun” da. lık politikamız var. Hada olduğu gibi sağlen meslek hastalıkları çok lık alanında da özlediönemli bir halk sağlığı sorunu ğimiz ülkeden, hayalimizve halen birçok hastalık doğrudan sosyodeki Cumhuriyetten çok uzaktaekonomik koşullarla ilişkili. yız. Türkiye’de ve dünyanın birçok yeDurum böyleyken kim diyebilir rinde prim veya ücret ödemeden, doğrudan devlet tarafından sunulan sağlık hiz Bertolt Brecht’in işçisinin hekime çektiği söylev yersiz diye: metlerinden herkesin eşit bir şekilde yaBiliriz nedir bizi hasta eden! rarlandığı günler hiç yaşanmamış gibi... Söylenir bizi senin iyileştireceğin Sağlık politikaları vahşi kapitalizme ve hastalandığımız zaman. onun kurallarına uydurulmaya çalışılıyor Diyorlar ki, sen, tam on yılda ve insanın sağlığına yönelik bu durum öğrenmişsin hastaları iyi etmesini karşısında bile toplumsal bir tepkisizlik halkın parasıyla yapılan söz konusu. Çünkü bu noktada yukarda güzel okullarda. bahsettiğim unutkanlıklarımız; kendimiDünyanın parasını dökmüşsün ze, tarihimize yabancılaşmamız devreye olmak için bilgi sahibi. giriyor. Sağlık politikalarının sosyalleştirilmesi, toplum sağlığı, koruyucu sağlık Senin elinde öyleyse iyileştirmek bizi. hizmetlerinin önemi, Nusret Fişek’lerin Ne dersin, elinde mi? yaptıkları, hekimlik mesleğinin namusu Seni gelince görmeye, çoktan unutulmuş; bunlardan bahseden çıkartıyorlar üstümüzdekileri, bir avuç insanın çığlığı ise duyulmuyor. zor değil hastalığımızın nedenini Bakın Dr. Akif Akalın bu bellek yitimini anlamak, bir anısında nasıl anlatıyor: * şöyle bir bak üstümüze başımıza, “1980’lerde, küçük bir Anadolu o saat öğrenirsin her şeyi. kasabasında hekimlik yapıyordum. Bir Çünkü elbiselerimizi yıpratan neyse, gün yaşlı bir adam hasta torununu getirodur vücudumuzu da yıpratan. di. Çocuğu muayene edip, reçeteyi dedeRutubetten, diyorsun, vücudunuzsine verdim. Dede ‘Bu ne?’ diye sordu. daki ağrı. ‘Reçete’ dedim; ‘Eczaneden alacaksın.’ Duvarlarımızdaki leke de ondan. ‘İlacı sen vermiyor musun?’ dedi. ‘Hayır’ Söyle öyleyse bize: dedim; ‘Ben doktorum, ilacı eczaneden Rutubet nerden? alacaksın.’ ‘Yok, doktor bey’ dedi; ‘İlaEzdi bitirdi bizi cı da sen vereceksin.’ Küçük bir tartışma çok çalışmak, az yemek. oldu ve yaşlı adam; ‘Seni Kaymakam’a Sense öğüt verirsin, şikâyet edeceğim’ diyerek gitti. Diğer hedersin, kanlı canlı olun! kim ve hemşire meslekdaşlarımla adamSuda büyüyen kamışa cağızın arkasından üzülerek baktık. Bir demeye benzer bu: süre sonra sağlık ocağının emektar sıtma çık başka yerde yaşa. savaş işçisi Sabri Bey’den, 1970’li yıllarda Ne kadar vakit ayırırsın bizim için? sağlık ocaklarında hastalara ilaçların ücBaksana, evinde bir halın var, en azından beş bin muayene eder. Haklı çıkarmak için kendini bundan benim suçum yok diyeceksin ister istemez. Bizim evin duvarındaki ıslak lekeye git sor: o da bundan başka bir şey demez. (Türkçede söyleyen: A. Kadir**) Bu söylev, bugünün dünyasında ve Türkiyesi’nde de güncelliğini koruyor. Bir toplumdaki güç ilişkileri ve bu ilişkilerin yarattığı adaletsizliklerin doğurduğu sonuçlar toplumsal ilişkileri de şekillendiririyor. Tıbbın da bundan ayrı olması mümkün değil. Kapitalist toplumdaki güç ilişkileri, ülkemizde ve dünyada kapitalist insan ilişkilerini ürettiği gibi kapitalist tıbbı da üretiyor. Bu yüzden sağlık politikalarının değişmesi ve toplumcu bir hale gelmesi bu güç ilişkilerini halkın yararına değiştirecek politikalara bağlı. Tabii ki bu değişimin toplumu ve Cumhuriyetimizi götüreceği nokta sadece sağlık hizmetlerinde ve tıpta değil diğer alanlarda da emekten ve eşitlikten yana bir nokta olacaktır. Türkiye halkı bugün için, bu değişimi örecek tarihsel birikime yakındır. Gezi olayları bu değişime en güzel selamı çakmıştır. Gençler içinde bulunduğu toplum ilişkilerine, her gün daha fazla kendini hissettiren yaşam biçimi dayatmalarına en güçlü direnci göstermiştir. Bahsettiğim Cumhuriyete ulaşma yolunda hiç kuşkusuz bu direnç lokomotif görevi görecektir. Burada biz gençlere düşen görev tarihsel bir bilinçle nerden gelip nerde olduğumuzu ve nereye doğru gittiğimizi bilmektir. Her ne kadar hayalini kurduğumuz Cumhuriyeti yaratacak güç bugünün acıları, buhranları, bulantıları da olsa böyle bir Cumhuriyetin var edileceği zemin bu coğrafya ve onun tarihidir. Bu anlamda 1923 Devrimi’nin aydınlanmacı ruhundan çıkaracak çok dersimiz var. Brecht’in işçisinin söylevinin eskiyeceği gün ülkenin hayalimizdeki Cumhuriyete kavuştuğu gün olacaktır. Cemal Süreya’nın bahsettiği gün, işte o gündür: özgürlüğün geldiği gün o gün ölmek yasak! Gençliğin hayalindeki Cumhuriyet hiç kuşkusuz böyle bir Cumhuriyet. Tek yasağın “ölmek” olduğu bir Cumhuriyet. O Cumhuriyete hep beraber ulaşmak dileğiyle Cumhuriyet Bayramınız kutlu olsun. (*Toplumcu Tıp Sovyetler Birliği Deneyimi, Dr. M. Akif Akalın, Yazılama yay. **Halkın Ekmeği, Bertolt Brecht, Say yay., Çeviri: A.KadirA.Bezirci ) Her ne kadar bir soru ifade etmiyor gibi görünse de, sonrasına daha uygun bir noktalama işareti bulamam nedense bu sözcüğün. Aslında bunun doğal olduğunu düşünüyorum. Doğal, çünkü benim yaşımdaki birisi için Cumhuriyet yaşanılan, içinde var olunan bir şey ol(a) madı. Öyle olmayınca da elle tutamadığım, gözle göremediğim ancak kitaplardan okuyup ihtiyarlardan dinlediğim bir efsaneye, bir bilinmeze dönüştü zamanla. Cumhuriyet ve kazanımları unutturuldu. Benim de içinde bulunduğum kuşak için Cumhuriyet bir soru olduğu kadar tarihin çözmek ödeviyle zihinlerimize yüklediği bir “sorun” da. Kuşkusuz bu “sorun”u çözme yöntemimiz “Cumhuriyetin ne olduğunun” cevabında gizli. O halde neydi Cumhuriyet ve özlemimizdeki Cumhuriyet nedir? Belki unuttuklarımız Cumhuriyet İnsanlığın tarihi, birikmiş acıların, buhranların, bulantıların ve bunların var ettiği devrimlerin tarihi. Ve bu döngü şaşmaksızın devrini devam ettiriyor. Cumhuriyet devrimi de bu tarihin doğal bir parçası. Hem de kendini var eden acılara bir “es” veren; Anadolu halkının üstelik bir bağımsızlık mücadelesiyle eşzamanlı var ettiği önemli bir parçası. Köy Enstitüleri gibi çağının çok ötesinde kurumları var eden, kadını toplumun içinde birey haline getiren bu anlamda Anadolu kadar dünya tarihine de iz bırakan bir parçası. Devletine küsmüş bir halkı yeniden yaratma, halkına küsmüş bir toprağı yeniden diriltme çabası bir
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle