Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
14 C Cumhuriyetimizin 90. YILI 29 Ekim 2013 Salı Teknolojinin alevleri o Prof. Dr. OSMAN COŞKUNOĞLU tatürk’ün heyecanla yurtdışına göndererek ülkeye kazandırmak istediği “alev”leri yetiştiren üniversitelerimiz var artık.1 Ama, o “alev”ler ya yurtdışına kaçarak başka yerlerde “yakıcı” çalışmalar yapıyor, ya da ülkemizin yanlış politikaları, çapsız hükümetleri ve yetersiz patronları2 tarafından “kıvılcıma” indirgeniyor veya tümden söndürülüyor. “Yıl 1923. İstanbul Üniversitesi’nde öğrenciyim. Okul duvarında bir ilan görüyorum: Avrupa’ya talebe yollanacaktır. Allah Allah diyorum, ülke yıkık dökük, Avrupa’ya talebe! Lüks gibi gelen bir şey, ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişinin içerisinde 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin yanına Atatürk ‘Berlin Üniversitesi’ne gitsin’ diye yazmış.”3 Bunları anlatan Mahmut Sadi, gurbet ellerde unutulmak ve parasız kalmak endişesiyle gitmekten vazgeçer. Derken, kendisine bir telgraf gelir. Sözü kendisine bırakalım: “telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu ‘Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak dönmelisiniz’ imza olarak da Mustafa Kemal Atatürk! Gel de şimdi gitme, git de orda çalışma, dön de bu ülke için canını verme!” Bunu anlatan Mahmut Sadi’yi, önemli akademik hizmet ve başarılarından sonra TC Başbakanlığı da yapmış olan Ord. Prof. Dr. M. Sadi Irmak olarak biliriz.4 Yıl 2012… Türkiye’nin kendi üniversiteleri var artık “alev”ler yetiştiren. Bunların önde geleni, Times Higher Education tarafından hazırlanan “Dünyanın En Ünlü Üniversiteleri” listesinde 2012 yılında ilk 100’e, 2013 yılında da ilk 60’a giren ilk ve tek üniversite olan ODTÜ. Aralık ayında ODTÜ’ye Başbakan geliyor. Yanında biber gazı ve diğer silahlarla donatılmış 3,500 polis ve TOMA’lar… Öğrencilerin protestoları üzerine, Başbakan ODTÜ hocalarına “Bize sizin gibi hocalar lazım değil” der. Yıl 2013… Bilgi Çağı’nı yaşıyor dünya. Yani, bir ülkenin ekonomik rekabet gücünü yenilikçiliğin, bilginin, ArGe’nin, teknolojinin belirlediği bir çağ. Atatürk, sık sık üniversiteleri ziyaret eder derslere katılırdı. Atatürk, İstanbul Üniversitesi’ni ziyaretinden. A Bilgi Çağı’nın tüm boyutlarında – inovasyonda, eğitimde, bilgi toplumu kriterlerinde, edevlet uygulamalarında, patent sayısında, … – uluslararası sıralamalarda çok arkalardayız. Bilgi Çağı’nı ıskalamakta olan ülkemizi 11 yıldır yöneten hükümetin bilgi teknolojilerinden sorumlu Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı, Avrupa’da cep telefonundan en çok konuşan (dünyada 3. sırada), sosyal ağ kullanımında dünyada ön sıralarda olmamızla övünür. Bugün teknoloji üretiminde, inovasyonda, dolayısıyla da rekabet gücünde bu kadar geri olmamız üzerine yapılan araştırma ve incelemeler birçok neden ortaya koyuyor. Önemli ama genellikle gözden kaçan bir neden ise yukarıdaki anekdotlarda saklı. Buyurun, zaman üzerinde sizleri kişisel bir geziye çıkarayım ve bu nedeni beraberce keşfedelim. Stajyeri adam yerine koymak ODTÜ İnşaat Mühendisliği öğrencisiyken5, yazın 2 ay staj yapmamız gerekiyordu. İkisi Türkiye’de biri İngiltere’de 3 yaz stajı yaptım. Sırasıyla: DSİ, büyük bir holdingin iddialı bir fabrikası, İngiltere’de Mobil Oil rafinerisi. Türkiye’deki stajlarımızda genellikle ayak altında dolaşmamamız tercih edilirdi. Doğal olarak ne işe yarar bir şey yaptım ne de fazla bir şey öğrendim. Mobil Oil rafinerisinde ise önüme arka arkaya projeler kondu. Bir tanesi için “Ben bu konuyu bilmiyorum, dersini almadım” dediğimde, şef mühendis “Kütüphanemiz aşağıda” demekle yetindi. Çok çalışıyordum ve çok mutluydum hem işe yaramaktan hem de öğrenmekten. Bir ay daha uzatmak istedim stajımı, şef mühendis de memnundu, kabul etti. Üç aylık stajımın son gününün akşamı, şef mühendis beni evine yemeğe davet etti. Güzel bir yemekten sonra, kanyaklarımızı yudumlarken benden hangi konularda yararlandıklarını, hangi konularda eksiklerim olduğunu anlattı. Yıllar sonra, Amerika’da ve ODTÜ’de öğrencilerimin stajlardaki deneyimlerini gözlemledim. Benim deneyimlerime paraleldi. Türkiye’de, ODTÜ’de en yüksek puanla girilen bölümümüzün öğrencileri bile genellikle hâlâ bir angarya gibi, ABD’de ise öğrencilerim değerlendirilebilecek bir mühendis adayı gibi görülüyordu. Amerika’da, üniversitemize 200 km uzakta, Şikago’ya yakın bir fabrikadan davet edildim. Klimalarda ve diğer bazı cihazlarda kullanılan filtreler üreten bir fabrika. Ürünlerine talep her yıl çok hızlı artmış. Fabrika sürekli büyümüş ve yönetimi zorlaşmış. Belli bir sorunları yoktu ama üretim hatlarına dışarıdan bir gözün bakmasını istiyorlardı. Gezdirdiler fabrikayı, sonra oturduk ve bir durum değerlendirmesi yaptık mühendislerle. Günün sonunda, fabrika müdürü, orada olmayan bir mühendislerinin benimle özel görüşmek istediğini söyledi. Götürdü beni, penceresiz küçük bir odaya. Elektronik cihazlar, aletler ortasında genç bir mühendis çalışıyordu. Bizim üniversitemizden mezunmuş. “Hocam, fabrikada bir makineye filtre çerçevesini elle yükleyen işçinin bunu yeterince hassas yapamadığını fark ettim, bunu yapabilecek bir robot tasarlamayı önerdim. Müdür kabul etti. Burada o robotu geliştirmem için bana haftada belli bir süre serbest zaman ve bir bütçe verdi. Epey ilerledim ama şöyle bir teknik sorunla karşılaştım…” O akşam üniversiteye dönünce, hemen ertesi gün merakla o mühendisin kayıtlarını buldum ve notlarına baktım. Pek de parlak notları olmayan, ortalama bir öğrenciymiş! Kıvılcımları bile söndürüyorlar Bunu Türkiye’deki şu deneyimimle karşılaştıralım. 1993 yazında Türkiye’ye geldiğimde, bir büyük holdingin CEO’su bana tesislerini gösterirken gururla “Teknolojide Avrupa’nın 5 yıl ilerisindeyiz” demişti. Kaç yıl bilemem ama bir Japon firmasının yaptığı tesisteki teknolojinin Avrupa’nın ilerisinde olduğu doğruydu. “Peki, 5 yıl sonra bunun daha da iyisini geliştirmek için mühendislerinizden bir ArGe ekibi kurdunuz mu?” sorum hoşa gitmemişti. Öyle bir düşünce olmadığı anlaşılıyordu. Atatürk’ün heyecanla yurtdışına göndererek ülkeye kazandırmak istediği “alev”leri yetiştiren üniversitelerimiz var artık.6 Ama, o “alev”ler ya yurtdışına kaçarak başka yerlerde “yakıcı” çalışmalar yapıyor, ya da ülkemizin yanlış politikaları, çapsız hükümetleri ve yetersiz patronları7 tarafından “kıvılcıma” indirgeniyor veya tümden söndürülüyor. 1 Hem Türkiye’nin hem de Amerika’nın önde gelen mühendislik fakültelerinde öğrencilik ve hocalık yapmış, sanayi ile de iç içe olmuş birisi olarak, örneğin ODTÜ’nün yetiştirdiği mühendislerin Amerika’daki iyi mühendislik fakültelerinin mezunlarından hiç de geri olmadığını söyleyebilirim. Başka çok başarılı üniversitelerimiz de var. 2 Dünyanın iddialı, başarılı firma listelerine Türkiye’den giren yok. Ama, Samsung, Hyundai gibi teknolojik devlerin ülkesi Kore’den sadece 22 kişinin yer aldığı dolar milyarderleri listesinde 43 Türk var. 3 Bu alıntı, Cumhuriyet döneminin bize unutturulan başarılarını hatırlatan Mahmut Kiper’in okunması gereken “Artık Paydos” isimli kitabının 36. sayfasından. Aynı kitapta, bilim dünyamızın bu dönemdeki burslarla yetişmiş, alanlarına damgasını vurmuş Cahit Arf, Ekrem Akurgal ve diğer isimler de yer alıyor. 4 Tüm perişanlık ve olanaksızlıklar içerisinde kurulan Cumhuriyet’in bilim, teknoloji, sanayi ve ekonomideki inanılmaz başarılarının kaynağı olan yurtsever heyecan ve iddiayı en güzel anlatan ve belgeleyen kitaplardan birisi de Cahit Kayra’nın anılarını içeren “1938 Kuşağı”dır. 5 Yüksek lisansımı bilgisayar uygulaması, doktoramı da Amerika’da Endüstri ve Sistem Mühendisliği’nde yaparak konu değiştirdim sonradan. 6 Hem Türkiye’nin hem de Amerika’nın önde gelen mühendislik fakültelerinde öğrencilik ve hocalık yapmış, sanayi ile de iç içe olmuş birisi olarak, örneğin ODTÜ’nün yetiştirdiği mühendislerin Amerika’daki iyi mühendislik fakültelerinin mezunlarından hiç de geri olmadığını söyleyebilirim. Başka çok başarılı üniversitelerimiz de var. 7 Dünyanın iddialı, başarılı firma listelerine Türkiye’den giren yok. Ama, Samsung, Hyundai gibi teknolojik devlerin ülkesi Kore’den sadece 22 kişinin yer aldığı dolar milyarderleri listesinde 43 Türk var.