26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

28 C Cumhuriyetimizin 90. YILI 29 Ekim 2013 Salı EğitimSen eski Genel Başkanı Alaaddin Dinçer ile eğitimin 90 yıllık seyrini konuştuk Okullarda demokratik birey yetiştirmekten uzaklaşıyoruz o ÖZLEM YÜZAK “Günümüz Türkiyesi’nin 76 milyonu bulan nüfusunun, 7,5 milyonu kadın olmak üzere 10 milyonu okumaz yazmaz, 20 milyonu ilkokul mezunu, eğitim yılı ortalaması ise 6,5 yıl” diyen EğitimSen eski Genel Başkanı Alaaddin Dinçer ile eğitimin dünü ve bugününü masaya yatırdık. Cumhuriyetin ilk yılları eğitimde tamamen bir şaha kalkış dönemiydi. Küllerinden doğan ve tamamına yakını okuma yazma bile bilmeyen bir ulusun yeniden inşa edilişinin temel direğiydi. Üstelik elde avuçta bir bütçe bile olmadan. Klasiklerin hızla çevrilerek Türkçeye kazandırılışı, öğretmenlerin eğitimi, yeni okul binaları... nemin ruhuSanırım o döneme yazık ki na uygun gelişde eğitimin kaltirilen “devletokullar halkların kınmanın anahtaçi laiklik” anokulu olmayı rı olduğu bilinciylayışı ve toplule yola çıkılmıştı. başaramamıştır. mu homojenAradan 90 yıl geçNedeni, ülke yönetimine leştirme esasıti. Bugün eğitimhâkim olan sınıfsal na dayanmakkalkınma ilişkisiyapıların ve onlara yaslanan taydı. O yıllarne baktığımızda hükümetlerin “toplumu cahil da bu anlayınasıl bir tablo çıbırakarak yönetme ve tek şa uygun oluşkıyor ortaya? Eğitipleştirici imgeler etrafında turulan eğitimi Cumhuriyeşekillendirme” aklında aramak tim sistemintin ilk yıllarında gerekiyor. Günümüzde ise de konulan heolduğu gibi baş bu akıl, sözde değişim adına deflere bugünköşede tutabildik “mış gibi yaparak” sermayenin den daha hızmi? Tutamadıylı yakınlaşma ihtiyaçları doğrultusunda sak neden? söz konusuymuhafazakâr neo liberal akılla Cumhuriyetin du. Ancak dakuruluşu ve songüçlendirilmek istenmektedir. ha sonraki yılrasında, eğitim yelar da uygulani kurulan düzen nan politikalar açısından önemli ve çözülmesi gereve on yıllar sonra toplumun eğitim düken temel sorunlar arasında ilk sıralarzeyinin ve okullaşma oranlarının ulaşda yer almaktaydı. Kapitalist moderntığı düzeyin yeterli olduğunu söylemek leşme ve aydınlanma döneminin ve yeolanaklı değildir. Günümüz Türkiyesini düzenin karakterine uygun olarak nin 76 milyonu bulan nüfusunun, 7,5 yapılandırılmıştı. Bir önceki toplum milyonu kadın olmak üzere 10 milyoyapısından daha ileri olan toplum yanu okumaz yazmaz, 20 milyonu ilkopısına geçiş sürecinin inşasında temel kul mezunu, eğitim yılı ortalaması ise sütun işlevi gördü. Ülkeyi ve toplumu 6,5 yıldır. muasır medeniyetlerin ulaştığı düzeye Rakamlar aradan geçen yıllarçıkarabilmenin yolunun eğitimde yada eğitim alanının ihmale uğratıldığını, pılacak dönüşümlerden ve ilerlemelerülkeyi yönetenlerinde sınıfta kaldığını den geçtiğine inanılıyordu. göstermektedir. Bu temelde ve bütünEğitim paradigması dölüklü bakıldığında bir başarı öyküsünden, başköşede olmaktan bahsetmekte zorlanmaktayız. Başköşe bir yana eğitim çoğu zaman kendisine nasıl bir köşe ve rota bulacağını bile şaşırmıştır. Özcesi, okullar halkların okulu olmayı başaramamıştır. Böyle yapılmasının arkasında yatan nedeni, ülke yönetimine hâkim olan sınıfsal yapıların ve onlara yaslanan hükümetlerin “toplumu cahil bırakarak yönetme ve tek tipleştirici imgeler etrafında şekillendirme” aklında aramak gerekmektedir. Günümüzde ise bu akıl, sözde değişim adına “mış gibi yaparak” sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda muhafazakâr neo liberal akılla güçlendirilmek istenmektedir. Okullaşmada giderek yükselen bir çıta olduğu doğru ama konu okul N lardan mezun olmaya gelince bu dillendirilmiyor? Nedir durum bugün Türkiye’de? Türkiye’de çağ nüfusunun okullaşma oranlarında bir artıştan söz edilebilir. Ancak mezun sayılarında ve uluslararası düzeylerde veri kabul edilen göstergelerde ve sınavlarda bir başarıdan söz edilemez. Okula başlayan her yüz çocuktan sadece 15’i üniversiteyi bitirebilmektedir. Lise 9. sınıfta her iki öğrenciden biri sınıf tekrarı yapmaktadır. Son yıllarda açık ilköğretim, lise ve üniversiteye devam eden öğrenci sayılarında %50’ye varan oranlarda artış söz konusudur. Oysa olması gereken bütün bireylere yüz yüze eğitimi okullarda vermektir. Düzeyler arası geçiş sınavlarında başarının anahtarı okul dışı kurumlarda ve eğitim etiği ile örtüşmeyen yollarda aranmaktadır. Bu yönelim okulu ve eğitimi çocuklardan uzaklaştırmaktadır. Peki eğitimin kalitesi? Kalite kavramı yerine nitelik kavramını kullanmayı daha doğru bulmaktayım. Kalite piyasa ve müşteri odaklı bir kavramdır. Ticarileşen kâr amacı olan bir yaklaşımdır. Eğitim kamusal bir hizmettir ve bu yönüyle toplumun bütün bireylerine eşit düzeyde sunulmalıdır. Bu nedenle kalite kavramı yerine nitelik ve nitelikli eğitim ve insan yaklaşımı daha rasyonel durmaktadır. Ancak mevcut eğitim sistemi, bütün yönleri ile bireylerin eleştirel düşünebilmesine olay ve olgulara parçalı değil bütünlüklü sentez yapabilme yöntemiyle bakabilen, sorgulayan ve soru sorabilen, yaşama hazırlayan, eşitlikçi ve özgürlükçü düşünen demokrat bireyler yetiştirmekten uzaktır. Mevcut eğitim sistemi; ezbere, yarışa, rekabete, eleme ve seçmeye dayalı müfredatla yürütülmektedir. Sistemin merkezinde dogmatik yaşam tarzının dayattığı değerler bulunmaktadır. Bu türden öğeler her düzeyde ve her aşamada içeriğe sindirilmiştir. Dünyanın en büyük 17 ekonomisi içinde olup, insani gelişmişlik endeksinde 92. sırada olmak nasıl açıklanabilir. Bunda eğitim politikalarının rolü nedir? Yukarıda ifade edilen görüşler ve
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle