Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
25 C Cumhuriyetimizin 90. YILI 29 Ekim 2013 Salı Cumhuriyet sofrası o AYLİN ÖNEY TAN Akşam karanlığı ağır ağır çökerken inceden inceye atıştırmaya başlayan kar taneleri granit parke taşın üstünü kaplamaya başlamıştı. Akşam yemeğine gelen konuklar yeşil salona geçmeden önce giriş holündeki dev ceviz çerçeveli ayna önünde paltolarını görevliye teslim ediyorlardı. Dışarıda tüm heybetiyle uzanan Ankara ufkunu biraz sonra koyu karanlığa teslim olacak olan ince bir kızıl çizgi tamamlıyordu. Konuklar yeşil salonda toplandıktan sonra yemeğe geçilecek, sonra da radyo ve sigara köşesinde birer kahve alınacaktı. Vişneçürüğü rengin hâkim olduğu yemek salonu sıcak havasıyla insanı hemen sarmalıyordu. Kenarda çini kaplı yaşmaklı ocakta odunlar için için yanıyordu. Sofra her zamanki gibi özenle kurulmuş, her servisin yanında sivriltilmiş kalemler ve bloknotlar yerini almıştı. Kim bilir, belki de konuklar Köşk’ü terk ederken gün tekrar ışımaya başlamakta, kızıl çizgi yerini ağaran tan yerinin maviliğe bırakmakta ve usul usul yağan kar parke döşemeyi halı gibi kaplamakta olacaktı. Çankaya sofraları uzun saatler sürmesiyle nam salmıştı. Akşam çökerken gelen konukların sabah tan yeri ağarırken gitmeleri az rastlanır bir durum değildi. Gidenler zihinlerinde bin bir fikir yorgunluktan eser duymaksızın zıpkın gibi zinde olurlar, kendilerini yepyeni Cumhuriyetin genç neferleri olarak dünyayı fethetmeye hazır hissederlerdi. Neredeyse bir asır önce Çankaya tepelerinde geçen bir kasım akşamı böyle anlatılabilirdi. Bugün hâlâ o sofra hazır kurulu duruyor. Cumhuriyetin ilk yıllarına tanıklık eden, nice yemeğin düzenlendiği, nice kararların alındığı sofra müze olarak restore edilen Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nde sanki biraz sonra konuklarını ağırlayacakmış gibi hazır bekliyor. Yemek salonu kuşkusuz Atatürk döneminde köşkün en yoğun kullanılan mekânı olmuş. Her akşam kurulan kusursuz sofra aynı zamanda bir toplantı masası, tabakların yanında not defterlerinin ve kalemlerin eksik olmadığı bir çalışma ortamı olarak işlev C umhuriyet’in ilk yıllarına tanıklık eden, nice yemeğin düzenlendiği, nice kararların alındığı sofra müze olarak restore edilen Atatürk’ün Çankaya Köşkü’nde sanki biraz sonra konuklarını ağılayacakmış gibi hazır bekliyor. Yemek salonu kuşkusuz Atatürk döneminde köşkün en yoğun kullanılan mekânı olmuş. Atatürk’ün sofrası bir anlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin şekillendiği, temellerinin atıldığı, kararların alındığı ilk meclis halini almış. Not: CumartesiPazar 13.0017.00 arasında ziyarete açık olan Atatürk Müze köşkü, okul, dernek ve kurumlar tarafından önceden randevu alınarak hafta içi de ziyaret edilebiliyor. Bunun için 0 312 470 24 85 no.lu telefondan bilgi alarak başyaverliğe dilekçe sunmak gerekiyor. Atatürk’ün sofrasına tanıklık eden biçimde korunmuş. Çankaya sofra düzeninde şatafattan ziyade sade bir özen hissediliyor. Atatürk’ün zarif çizgisi kendisini gösteriyor. Sadelik ve kalite dikkati çekiyor. İncecik bembeyaz porselenler tam bir zarafet örneği. Porselenlerde işli Gazi Mustafa Kemal, GMK arması vakur bir asalet sergiliyor. Tek süsü kenarındaki incecik kızıl ve gümüşi çizgiler olan beyaz Limoge porselenler, gümüş Christophle çatal bıçak takımları, yine GMK armalı kadehler beyaz kolalı örtünün üzerinde özenle yerini almış. Ortada dizili sürahiler içinde sonradan kullanılmaya başlayan Kemal Atatürk, KA arması fark ediliyor. Alçak ayaklı yemişmeyve tabakları, salçalık olarak kayıtlara geçen bir ihtimal Atatürk’ün pek sevdiği leblebi sunmakta da kullanılmış olan tek kulplu minik servis kapları ortada yer alıyor. Gümüş kapaklı billur tuzluk, biberlik olarak kullanılan kristal kahve değirmeni ve hardallık Atatürk’ün lezzete verdiği önemi vurguluyor. Her şey incelikle düşünülmüş. Çatal bıçak takımlarının yerleştirilişi, kadehlerin dizilişi milimlik hataya mahal vermeyecek hassasiyetle yapılmış. Vitrinlerde kahve ve likör takımları, şarap ve şampanya kadehleri dizili duruyor. Bohemya yeşil kesme kristal kadehler zümrüt gibi parıldıyor. Macar işi likör takımları muhtemelen bir elçinin hediyesiymiş. Büfede yer alan görkemli gümüş çay takımı ise zamanın önde gelen dişçilerinden Sami Bey’in armağanıymış. Çankaya sofrasında sohbet ve devlet konularını görüşmek kadar müzik de varmış. Bir köşede piyano dururken diğer tarafta “His Master’s Voice/Sahibinin Sesi” marka gramofon pikap yer alıyor. Sofrada en önemli detay ise sofranın asıl işlevini anlatmak açısından son derece önemli: Not defterleri ve kalemler. Cumhuriyetin ilk kararlarının sohbet ve fikir dolu özenli bir sofrada alındığını hatırlatan en önemli detay konukların not almaları için tabak yanlarına bırakılan bu not defterleri ve özenle uçları açılmış kurşun kalemler. Cumhuriyet Ankara’sının bu önemli mekânını Çankaya sofrasını ziyaret etmek o günleri anlamak, Cumhuriyetin ilk yıllarını hatırlamak için bulunmaz bir fırsat. Sofra hazır kurulu, kalemler yerli yerinde, sanki bir kasım akşamı gelecek konuklarını bekliyor. görmüş. Atatürk’ün sofrası bir anlamda Türkiye Cumhuriyetinin şekillendiği, temellerinin atıldığı, kararların alındığı ilk meclis halini almış. Atatürk’ün 1921’de taşındığı köşke 192324 yıllarında Mimar Vedat Tek tarafından yemek salonunun bulunduğu bölüm eklenmiş. Köşesi kuleli köşk eki o dönemde Ankara’da pek çok yapının inşasında etkin olmuş, Ankara’da birbiri ardına kuleli evler inşa edilmiş. Yaklaşık 50 m2lik salonun bir ucunda kuleli bölümde sekizgen radyo ve sigara salonu bulunuyor. Yemek salonunun onarımı sırasında ortaya çıkanlar heyecan verici. Araştırmalar sırasında duvarlardaki boya katmanları tek tek incelenmiş. Yemek salonunda on iki kat boya altından özgün vişneçürüğü boya katı çıkmış. 1923’te köşke gelin gelen Latife Hanım’ın İngiltere’deki babasına mektup yazarak vişneçürüğü duvarlara uygun mobilya aradığını ve katalog göndermesini rica ettiği biliniyor. Nitekim onarımlar sırasında mobilya döşemelerinin de vişneçürüğü olduğu ortaya çıkmış. Böylece Atatürk ve konuklarını verdiği sıcaklık ve rahatlık hissiyle kucaklayan duvarlar özgün boyasıyla, ceviz lambrileriyle, alçı vitraylarıyla Tabaklar, Kadehler ve Kalemler