Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Çocuklar için hokus pokus Refik Durbaş çi boş büyük bir sanclık. Sahnenin orta yerinde duruyor. tki ucunda iki adam. Scyircilcr arasından iki çocuk çıkıyor sahneye. Sandık bir daha kontrolden geçiriliyor. Dört tane cl büyüklüğünde kilıt ve kopmaz bir ip. Onlar da iyice kontrol ediliyor. Perdenin arlasından bir kadın çıkıyor. Emin adımlarla ' ; elip sandığın içindeki çuvala giriyor. Ç c uklardan biri çuvalın ağzını sıkıca bağlıyoı. Son;a kapağı konuyor sandığın ve dörl kilit y:.ıe çocuklar tarafından iyice sıkılanıyor. Hev,can son haddinde. Salonda çıt yok. S'ıidığın önüne bir perde geriliyor. Adam pc.denin arkasında, kadın sandığın içinde. Ne ıcadar zaman geçiyor, saniyelerden daha mı az? Perde iniyor ve çuvalın içinde bağlı, sandıkta kilitli kadın iki elini açarak sahnede görülüyor. Kadın bağlardan ve kilitlerden kurtulmuş. Ya adam? Şimdi sandığın kilitlerini açma zamanı. Kilitler açılıyor, çuvalın ipi çözülüyor. O da ne? Olacak şey değil, adam çuvalın içinde... Sermet Erkin'in illüzyon tiyatrosu, bildiğimiz anlamda bir tiyatro değil... Ne konusu belli bir oyun var, ne gülüp ağlayan oyuncular... Cinler periler, devler de yok. Tiyatro baştan sona illüzyona dayalı... İki saat on dakika boyunca koltuğunuza mıhlanmış, kendinizden geçercesine, katıla katıla gülerek ve şaşkınlık içinde, Erkin'in gösterisini izliyorsunuz. I Anlattığım gerçeküstü bir fantezi değil, aynıyla olmuş bir şey... Bir olay... BUtün bunlar geçen pazar Alican'la birlikte gittiğimiz "Sermet Erkin tllüzyon Tiyatrosu"nda oluyor. Hem de her pazar, saat onbirde, Kenter Tıyatrosu'nda... Erkin'in illüzyon tiyatrosu bildiğimiz anlamda bir tiyatro değil. Şöyle söylenebilir: Normal bir tiyatro değil. Ne konusu belli bir oyun var, ne gülüp ağlayan oyuncular... Cinler, periler, devler de yok. Tiyatro baştan sona illüzyona dayalı, yani Sermet Erkin'in eliyle, gözüyle, yüreğiyle, sesiyle kişisel becerisine... İki saat on dakika boyunca koltuğunuza mıhlanmış, kendinizden geçercesine, katıla katıla gülerek ve şaşkınlık içinde Sermet Erkin'in renge, ışığa, müziğe, dansa, illüzyona dayalı gösterisini izliyorsunuz. Izleyicilerin çoğunluğunu çocuklar oluşturuyor Alican gibi... Anneanneler torunlarını almışlar, kimi babalar benim gibi çocuklarını... Sahnenin sol başında yerde bir kova, kovanın yanındaki masanın üzerinde bir büyük kavanoz. Erkin zaman zaman kavanozun suyunu kovaya boşaltıyor, kova ağzına kadar Sermet Erkin, oyunlarının gizinı çocuklara anlatmıyor, ama kımı oyunlannın ne kadar basıtçe yapılabileceğının ızlerını gösterıyor Çocuklara, ıllüzyonun, sihırbazlık değil, hüner ışı olduğunu da söylüyor Alican Durbaş, Sermet Erkin ikr Izleyıcılerın çoğu, çocuklar dolu, ama su taşmıyor. Oyunun adı "baraj". Alican "baraj" diye bağırıyor, Erkin oyunu bırakıp kavanozu kovaya boşaltıyor. On dakika sonra üç koltuk öteden Gamze "baraj" diye haykırıyor, su yine kovaya... Bütün oyun boyunca bu böyle sürüp gidiyor. Erkin, çocuklara sık sık öğütler vermiyor, sütünüzü için, yerlere kâğıt atmayın diye... Onunkisi eşi bulunmaz, değişik bir eğlence, bir vakit geçirme... Bu yüzden de kâğıtlar yanıp mendil oluyor, mendiller açılıp çiçek... Çiçekler konfetiye dönüşüyor, konfetiler kahkahalara... Bir başka özelliği Erkin'in seyirciyle sıcak bir iletişim kurması. Büyük küçtık, nine tor n, baba oğul, kim olursa olsun, onlar da ahnede yerini alıyor, oyuna katıhyor, oyuı hazırlıyorlar... C zini vermiyor, ama kimi oyunların ne kadar jasitçe yapılabileceğinin izlerini de gösteriyor Erkin. Zaten oyun içinde sık sık yinelediği şu sözler bunun kanıtı: "tllüzyon, sihirba/lık değil, huner göstermektir. İllüzyonist en zoru yapmaya çalışır. İllüzyon sadece lecrübeye dayanır..." Ama ne kadar tecrübeye dayansa, sağ koltuğunun altına bir süpürge dayayıp kuştüyü bir yatakta yatarcasma havada asıh kalıp uyusa da bir kadın, bunun sırrını çözmek ne mümkün? Ve oyunun son sürprizi... Herkes şapkadan tavşan çıkmasını beklerken Sermet Erkin, renkli bir tavşan resmi çıkanyor ve altında bir yazı: "The End". Gösteri bitti mi? Alican dahil hiçbir çocuk bittiğinin farkında değil. İki saat ne çabuk geçti? Oyundan sonra Alican'la birlikte Sermet Erkin'in yanına, kulise gidiyoruz. Oyunun yorgunluğu ve sevincı yüzünün renkli ışıklarında daha Erkin'in... Erkin, Alican'ı kucağına alıp bir oyun da ha yapıyor. Sol elini avucuna alıp Alican'ın, parmaklarını sayıyor, bir, iki, üç diye... lşaret parmağını tutuyor sonra. Elini şöyle bir sallayıp "Hokus pokus" diyor ve Alican'ın bir parmağı iki oluyor: Işte parmağının yanına bir de orta parmağı gelmiş... Erkin'in '"llluzyon Tiyatrosu" kendi alanında tek tiyatro. 1965 yılına kadar bu tür oyunları Zati Sungur yaparmış. O tarihten beri böyle bir tiyatro yok. Yurtdışından da revü olarak gelmiyor. "tllüzyonu çocuklara sevdirmek için bu tiyatroyu kurdum" diyor Sermet Erkin. Aslında çok da zor bir iş. Çünkü her şey bir gize dayanıyor. Bunu da şöyle açıkhyor Erkin: "Yaptıgımz oyunları herkes bilirse bir anlamı kalma/. Adı üstunde illüzyon, yani Türkçesiyle gozbağcıhk. Şimdi oncelikle bilimsel bir çalışma yapacaksını/, her oyun için bilgi (opla>acaksını/. tkincisi oyunu ınadde olarak imal edeceksiniz, yani sandığını, perdesini, ipini, her şeyini kendini/ yapacaksınız. Üçüncüsü oyunun mııziginden dekoruna kadar her şeyi kendini/in olacak." Zorluğu da işte burada. Bunların toplamında.. Erkin 15 yıllık birikimini, deneyimini bir oyun olarak, bir tiyatro olarak sunuyor izleyicisine. Her ne kadar bu, Erkin'in "çocuksu"luğundan geliyor ve bu yuzden çocuklar çok seviyorsa da "Sihirli Kabare" her yaştan çocukların zevk alarak beğenip seyredeceği bir oyun... Bir gösteri daha doğrusu... Bir pazar günü yolunuz Kenter Tiyatrosuna düşsün, çocuğunuzu, torununuzu, o da yoksa komşunuzun oğlunu alıp gidin "Sihirli Kabare"ye. Ben hem gösteriyi izledim, hem Alican'ın yüzünü. Çocukların o çiçekler açan şaşkınlığını izlemek de anlatılamaz bir guzellik değil mi? Bu da yeter... 8