Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
nunda 'çağdaş yaşam' Meteora'ya da gelmiş; manastırlara kadar uzanan yollar yapılmış. Birbirlerine yakın olan kayalıklann arasında ise köprüler yer alıyor bugün. 9. yuzyıldan 17. yüzyıla kadar bu kayalıklarda inşa edilen ve gunılmuze kadar kendini koruyabilmış manastırların en büyükleri, lsa Peygamber, Aghios Varlaam, Aghia TViada, Aghios Stefanos, Aghios Nikolaos ve Russano manastırları... Genellikle azızlerın ya da inşa eden rahibin adını taşıyan manastırlarda kalan rahıplerın sayısı, manastırın büyukluğüne göre değişıyor. Meteora manastırlarının birınde, Aghios Stefanos'ta, yalnızca rahibeler yaşıyor. Diğer manastırların rahıpleriyle ancak buyük yortularda yüz be yüz goruşebilen rahibeler, manastırlar arası 'teknik' sorunlarda ise rahıplerle telefonlaşıyorlar. Gerekıyorsa, 'şehre de birlikte ınıyorlar'... Aghios Stefanos Manastırı'nın rahibeleriylc görüşurken, gunluk yaşamlarını soruyoruz Sabah 04.30'da uyandıklarını, ayin ve duala ra O5.OO'te başladıklarını, kahvaltıyı 08.00'de yaptıklarını anlatan rahibeler, tam öğle sularında manasürlarının bakım ve temizlik çalışmalarını bıtırerek duaya başlıyorlar. öğleden sonra yemek, dua ve gunluk ışler, aynı tempoda bırbirini takıp ediyor. 'Dış dünya' ile hiç ılgilenmeyen rahibe ve rahipler, televi/yon, radyo, gazete ve dergi izlemiyor, "Kutsal Kitap" dışmda, manastırların kütüphanelerinde yer alan el yazması kitaplarla haşır neşir oluyorlar. özenle çizilmiş ikonaları, tahta oyma baskılı gravürleri, altın işlemeli kaligrafik yazılarıyla bu kitaplara bakarken yine "Gulıin Adı" geliyor insanın aklına... 'Guillaume de Baskerville kardeş'in, yardımcısı Melkli Adso ile birlikte, Kuzey Italya'nın o 'kayıp' manastırında, nice cinayetin ve karmaşık entrıkanın gizemini çözmek içın 14. yuzyıl el yazmalarını gizlice nasıl gözden geçirdiklerinı anımsıyorsunuz. Umberto Eco'nun romanındaki gizem, aşağı yukarı aynı yıllarda kopya edilmiş bu masum kıtaplara da bulaşıyor sizın hayal gücunüzün zorlamasıyla. Bugün, ortaçağ sonlarının çok uzağında, 'modern zamanların' Orta Yunanıstanı'nda, sakin ve sessiz bir yaşamın akıp gittiği Kalambaka kasabasındakı manastırlara da farklı bir gözle bakmaya başlıyorsunuz... 'Ortaçağ havası' derken, 'Genç cumhuriyet Türkiyesi'nin bir insanı... Meteora kayalıklarını ziyaret ettikten sonra Kalambaka'nın "Xenia" oteline gidıyoruz. Sonradan 88 yaşında olduğunu öğrendiğimiz dinç otel resepsıyoncusu, 1990'ların başında Mersin'de doğmuş. Annesi Niğdeli, babası Atinalı imış. Islanbul'a okumak ıçın gitmış ve kendı deyısıyle, 'makinisf olmuş. Ancak bu 'makınıstlığin', bugunun 'elektrik muhendisliği' olduğunu sonradan öğrenıyoruz. Georgius Mathopulos, Turkçeyı 'yeni' ve 'eski' dıye ayıranlardan. 'Yenı Türkçeyi' pek anlayamadığını söylüyor vc bize soruyor: "Sabah şerifler hayırlı olsun'un yeni Turkçesi nedir?" 'Gunaydın' yanıtını aldığında, bu sözcuğu telaffuz etmekte zorluk çekiyor, bize ayların eski adlarını sayıyor! "Kânunuevvel, kânunusani" sö/cuklerını duzgun bir bıçimde telaffuz ediyor. Bız de ona ayların yeni adlarını söyluyoruz; "Fesupanallah! Amma da deöişmiş," dıyor. Tri yapılı bu dinç ıhtıyar, Ataturk'ü de İnonu'yu de yakından görduğünü, onlarla tanıştığını söylüyor... Cumhurıyetin ilanından sonra, Samsun'a TUrkçe öğretmenliğine, yani al Kalambaka kasabasında sabah Yapılacak ış, herhangı bir evın penceresınden. Meteora kayalıklarını uzun uzun seyretmek. . fabeyı öğretmeye gönderılmiş... Daha sonra 1926 yılında "umumi inhisarlar mufeltişi ve Gaziantep mebusu Fikri Faik Bey" tarafından Ankara'ya getırilmiş. Ankara'nın tren garının yanında bir yel değirmenı inşaatında mühendislik yapmış. Yel değirmeninin açılışında "Reisicumhur Keraal Paşa" ile "Başvekil Ismet tnonü" de varmış. Açılıştan sonra el bile sıkışmışlar... Ama "Yorgo Usta"nın en büyük şikâyeti, daha sonrakı yıllarda, "Yunan valandaşı gayri muslumlere tstanbul içinde iş verilmemeye başlanmış olmasından" kaynaklanıyor... Çünkü babası Atina'dan Anadolu'ya geldığınde, Yunan vatandaşıymış. Kendisı de Yunan vatandaşı oluvermiş. Dolayısıyla bohçasını yüklendiğı gibi Yunanistan'a, Selanik'c gelmiş.. Sonra îkinci Dünya Savaşı patlamış... tç savaş yılları kendisini Kalambaka'ya getirmiş. Burada bir askeri birlıkte, elektrikten anladığı için trafo sorumluluğunu ustlenmiş... Ancak geçırdiği felçten sonra erken emekliliğe ayrılmış ve Almanca, Fransızca, Türkçe, Ermenice ve Arapça bıldiği için Kalambaka'nın "Xenıa" Oteli'nde resepsiyon sorumlusu olmuş... Nereden nereye! Biz Kalambaka'ya, Meteora Manastırı'nı gezip bir "ortaçağ havası" teneffus etmeye gelmişken, "genç cumhuriyet Turkiyesi"nin bir insanı ile karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştik. D 19