22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

çe Sarayı 33 yıllık terk edilmişlik dönemini yaşadı. Yalnızca bayram törenlerinde kullanıldı. Abdülhamit'in tahttan indirilmesiyle başlayan Sultan Reşat döneminde, saray tekrar canlanmaya başladı. Zaten Reşat'ın "iktidarı", ancak Dolmabahçe'yi onarmaya yetiyordu. Kısılmış ödenekler ve en aza indirilmiş kadrolar ile saray yaşatılmaya çalışılıyordu. Bu tarihleıde koridorlar ürküntü verici boşluğu yaşarken kadronun yalnızca harcmde azaltılmadığı, HaIit Ziya Uşaklıgil tarat'ından belirtilmekte. Bu arada mabeyn görevlilerine de yemeğin tabldül yöntemiyle verildiği anlatılmakta. Harem bölümunde, en onemli salonu Mavi Salon oluştururdu. Padişah, Harenı erkânı ile bıırada bayramlaşırdı. Kadıncfendilerin ve Validc Sultan'm yatak odasından sonra Atatürkiin yaşamı nokıaladığı oda gelir. Hemen onun ardından da Atatıırk'un Dolmabahçe'ye ge/ileıinde kaldığı Japon Salonu olarak da bilincn Sarı Salon. Sulıanların yatak odaları ve Harem Hamamı ile Haıem'in içeriği tamamlanır. Dolmabahçe Sarayı'nda yaşayan sultanlar Osmanlı Hanedanı'nın en ktttü örneklerini oluşlurmaktaydı. Amicis, kitabında, "Mahmud kana, Abdiılmccid kadına, Abdulaıiz allına doymaz," diyor. V. Murat'ın sinir hastalığını, Abdülhamit'in istibdatçılığını, Reşat'ın pasifliğini, Vahidettin'in vatan hainliğini düşünürsek, bu daha belirgin olarak ortaya çıkar. Abdülaziz'in sarayda yaptıklarını Edmondo de Amicis şöyle anlatıyor: Atatürk'ün Cumhuriyet sonrası Dolmabahçe Sarayı'nda ilk adımları 1 Temmuz 1927 G azi, tam saat 6.10'da, Dolmabahçe Sarayı rıhtımında İstanbul karasına ayak bastı. 16 Mayıs 1919'da gene bu saatlerde bu limandan başlayan tur, artık tam 8 sene, 1 ay, 26 gün önce ayrılmıştır. İşte, artık bir saraydadır. Hem de saltanatı çalan bir sergerde, yeni bir hanedan başı gibi değil. Şimdi o, meşru bır devlet reisidir. Bir müstakil devletin başı. Hem de bu istiklâl destanının altında onun imzası vardır. Gerçi bu mücadelede kendisi ile beraber yola çıkan arkadaşlarının en önde gelenlerı, şu anda yanında değildirler. Bir kısmı şimdi belki şu Istanbul'un köşe bucağında ve onu selamlayan top seslerini duydukça acaba neler düşünürler? Bu soruyu kimse cevaplandıramayacaktır. Oünyaya gelince? Dünya, ona şimdi saygı ile bakar. Dünyanın nice esir, mazlum mılletleri Tanrı'ya yalvararak kendilerine onun gibi birönder, bir kurtarıcı göndermesini niyaz ederler. Evet, şimdi artık bır saraydadır. Acaba artık bir saray adamı mı olacak? Acaba bu lanetleme saraylar onu yiyebilecekler mi? Ona, daha saltanatı yıkarken: ' Paşam, sen sultan ol! Sen halife ol! Bu millet başında bir müdavent ister," diyenler çıkmamışlar mıydı? Hülasa, gelecek birtakım sorulara gebedir. Ve bu soruları, hele istanbul'da birtakım insanlar ve çevreler zaten kendı kendilerine sorup durmaktadırlar. Bazı Osmanlı efendileri, aralarında mırıldaşırlar: ' Hele birsaraylara girsjn bakalım. Mirim canım Napolyon'u düşün..." Gazi Mustafa Kemal, Dolmabahçe merdivenlerini aşarak saraya girdı. Önde yol göstericiler onu, padişahların muayede (bayramlaşma) merasimlerıne sahne olan büyük salona götürdüler. Koridorları ışıl ışıldı. Büyük avizeler yakılmıştı. İpekli divanlar, kadife perdeler, kemerler, revaklar arasında İstiklâl Harbi'nin o binbir mihnet çekmiş insanları, yol halılarını hışırdatarak, bir etrafın haşmetine, bir de birbirlerine bakarak onun ardından yürüyorlardı. Büyük salona varılınca, bır nevi muayede tertıbi meydana geldi. Kendisi her şeyin merkeziydi. Etrafını kumandanlar, mebuslar, halk temsilcileri, büyük bir kalabalık çevırdi. "Tek Adam", Şevket Süreyya Aydemtr Cılt III Sayfa 302304 Atatürk, 8 yıl önce ayrıldığı htanbul'a dönmektedir. Dolmabahçe nhtımma bir bot yanaşır; O, ayrıldığında olduğu gibi dimdik ayaktadır. Az sonra yapacağı konuşmada, "Bu saray artık•Allah'ınGölgesi' denilen sultanların değil, fakat kendisi bir gölge olmayan, yaşayan, haktki bir varlık olan mtlletin sarayıdır" diyecekti. 1 Temmuz 1927. Muayede salonu sallanmaya başladı. Yüce taş duvarlar gidip gidip geliyordu. Salondakiler, kendilerini yere attılar. Ayakta duran tek kişi vardı: Abdülhamit. "Saray, Sultan İbrahım dönemine dönmüş gibiymiş. Bununla heraber zavallı hünkâr huzur yüzü görmuyormuş; içinde kahredici bır sıkmtıdan sonra azap veren endişe başlıyorınuş; sert ve hüzünlüymüş; kötti akıbeti içine doğmuş gibiymiş. Bazen zehirlenerek olecegini tasavvur ediyor ve bir muddel, herkesten şüphelenerek, artık sadece lopyumuriayiyornıuş; bazen yangın korkusuyla, dairelerindeki bütün tahta eşyayı, ayna çerçevelehne kadar kaldırtıyormuş. Bu sırada aleşlen korktuğu için gece su kovasına konmuş mum ışığında okuduğu kati bir dille anlalılıyordu." Dolmabahçe Sarayı, geçmişten bugune önemli pek çok olaya, kişiye tanık ve konak oldu. Gelen ünlüler arasında Kaizer NVilhelm, Sırbistan Kralı Petro, Yugoslav Kralı Alexandre, lran Şahı Rıza Pehlevi, lngiltere Kralı Edvvard, Irak Kralı Faysal, Fransa Başbakanı General de Gaıılle de bulunuyor. Sultan Reşad, I. Dunya Savaşı'nı başlatan suikastı lngiliz anıiral ile yeınek yerken öğrendi. Saray meşrutiycti, padişahın ihanclıni, kaçışını ve büyük kurtarıcının ölümünü yaşadı. Dönemin "Teşkilatı Mahsusa" (MİT) Reisi Hüsameltin Ertiirk, Vahidettin'in kaçışını şöyle anlatıyor: "Vahidettin şaşkına dönmüştü. Artık kaçmak şarttı. tşte bu sebeple Cuma Selamlığı 'ndan bilistifade dikkatı oraya çekerek saraym arka bahçelerinden perdeleri indirilmiş otomobillerle Beşiktaş kapısmdan çıkarak, Dolmabahçe Sarayı 'na geçmişti. Haremin büyük salonunda (Mavi Salon) biraz istinahat eden sakıt hükümdar, buradan maiyetiyle beraber rıhlımdaki motöre binerek hayatının mesut ve aa günlerini idrak ettiği bu sarayı terk ederek Malaya harp gemisine geçmişti." TBMM, 3 Mart 1924 tarihinde hilafeti kaldırıp son halife Abdülmecit Efendi'yi ailesi ile birlikte yurtdışına sürüııce, Dolmabahçe Sarayı da TBMM'ye devroldu. Sarayların işletilmesi için, Miıli Saraylar Daire Başkanhğı kuruldu. Payı Taht'a kırgın olan Atatürk, Istanbul'a ilk kez 1927 tarihinde geldiğinde, karaya Dol Mavi Camlar Kar Günesini Beklerken... mabahçc Sarayı'ndan çıktı. lü Kasım 1938 tarihinde ise, büyük acıyı yaşadı Dolmabahçe Sarayı. Büyük Atatürk, yaşamını Harem'de kendisine tahsis edilen odada noktalıyordu. Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nın çalışmaları sonucu, bugun eski Mefruşat Dairesi "Kultür, Bilim ve Tanıtım Merkezi" haline getirildi. Korunması bu merkezin yetiştirdiği kişilerin eline bırakıldı. Bunun ilk sonucu olarak uzun yıllar kapalı kalan Harem, 1985 yılında halka açıldı. Geçen günlerde Hareket Koşkleri onarımı tamamlanılarak sergi salonu görevini yapmaya başladı. Kapı girişinde ise bir kafeterya ile kitap satış ünitesi oluşturuldu. Atatürk tarafından 1937 yılında "Resim ve Heykel Müzesi" olarak tahsis edilen Veliahd Dairesi'nin onarım çalışmalarına başlanıldı. Dolmabahçe bugün, suskunluğu içinde, Osmanlı Saltanatı'nın son 50 yılını sunmaya devam ediyor. U Bayform Kıs Modasını Sunuyor Kışın bcyaz örtüsünü, dünya moda harckctlcrinin son esintileriyle stilize, şık Mcak BAYFORM Koleksiyonu ile karşüayın. Merter M(xla Merkezi'nc gelin, 198687 laşının "satın alınabilir" erkek modasını görün. Hahnkj sjııs NUKJ/JM Mırnr MiKİJ Mırkc/ı ( ktrodlılır SlUM ) MırlıT ( MtTicr ( amıı nc 100 m SS(ı \\ 12 Otopark sorunu yoktur
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle