23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

7 ENERJİ verilebileceği ileri sürülmektedir. Doğal tekelin ekonomik olarak işleyiş mantığını Osnabrück Üniversitesi’nden İktisatçı Prof. Dr. Mohssen Massarrat, Marks’a atıfta bulunarak şöyle açıklamaktadır: “(…) Marks, gerçekte, tarım ve maden çıkarma gibi doğaya doğrudan doğruya bağımlı üretim alanlarında değer yasasının işleyiş tarzının uğradığı değişikliği ele alır. Bu alanlarda değer yasası çifte bir değişikliğe uğrar: Bir yanda doğa kuvvetlerine bağlı daha yüksek emek üretkenliğinin alan içerisinde genelleşmesinin olanaksızlığı gibi rekabeti sınırlayan bir durum, öte yanda toprağın ya da hammadde kaynaklarının toprak mülkiyetine tabi kılınmış olduğu bütün durumlarda gene rekabetin önüne engeller diken toprak mülkiyeti, bu değişikliğin ardında yatar (Dünya Kapitalizminin Bunalımı derlemesi içinde ‘Enerji Bunalımı Mı? Kapitalizmin Bunalımı Mı?’ makalesi.)” Rekabet fiyatı yükseltiyor Klasik kapitalist üretimde, yüksek emek üretkenliği alan içerisinde genelleştirilebilir. Bu işleyişte, emeğin ortalama üretici gücünden daha yüksek bir üretici güç uygulayarak, kendi üretim fiyatını, aynı metanın genel üretim fiyatının altında tutan sermaye artık kâr elde etmektedir. Buna göre emek ve teknoloji değişkenlerine bağlı olarak daha elverişli koşullarda üretim yapan sermaye, kendi piyasa payını genişletebilir. Verimsiz koşullarda üretim yapan sermaye, piyasa fiyatını belirleyen ortalama emek üretkenliğini gerçekleştiremediği için üretimi durdurmak zorunda kalır. Bu yasanın geçerli olabilmesi için üretken sermayenin piyasa payını genişleterek, toplumsal ihtiyacı “kısa dönemde ve tam olarak” karşılayabilmesi gerekmektedir. Ancak madencilik gibi “doğaya doğrudan bağlı” sektörlerde, emeğin yüksek üretici gücü genelleştirilemez. Bunun temel nedeni “emeğin daha yüksek üretici gücünün maddi temeli doğa kuvveti” olmasından kaynaklanmaktadır. Bu alanlarda doğa koşullarına bağlı olarak, aynı düzeyde iki farklı üreticiden, biri daha yüksek verime sahipken diğeri daha düşük verime sahip olabilir. Bu doğaya bağlı alanlarda, diğer alanlardan farklı olarak ortalama üretim koşullarına göre belirlenen fiyat değil, en kötü koşullara göre belirlenen fiyat geçerli olacaktır. Bunun nedenini ise doğaya bağlı alanlarda toplumsal ihtiyacın tam olarak karşılanabilmesi için en elverişsiz koşullardaki üretimin de gerçekleştirilmesi zorunluluğudur. Hiç kuşkusuz, daha verimli üretime sahip sermaye, hammadde olanakları elverdiği sürece, pazar payını arttırarak, geçici bir süre piyasa fiyatını belirleyebilir. Ama ilke olarak doğal temel sınırlı olduğu sürece olumsuz koşullarda yapılan üretimin belirlediği fiyat geçerli olacaktır. Enerji alanında da, doğaya doğrudan doğruya bağlı bir sektör olarak, piyasa ENERJİ ENERJİ ENERJİ fiyatını en kötü koşullarda üretilmiş metaların fiyatları belirler. Elektrik enerjisi, doğadan elde edilen birincil enerji kaynaklarının dönüşümü yoluyla elde edilen ikincil bir enerji kaynağı olarak doğaya doğrudan bağlı alanlar içerisinde yer almaktadır. Nitekim Türkiye’de elektrik alanının piyasalaştırılmasına yönelik olarak oluşturulan dengeleme ve uzlaştırma adı verilen borsa sistemi de bu mantık çerçevesinde işlemektedir. Sisteme elektrik satışları için santralların bildirdiği en düşük fiyattan başlanıp talebin karşılandığı en yüksek fiyata kadar yapılan sıralama sonucunda o saat için en tepedeki fiyat, Sistem Marjinal Fiyatı (SMF) olarak kabul edilmektedir. Bu yüksek fiyat, daha düşük fiyat bildirmiş olan tüm santrallara garanti edilmektedir. Bu sistemin “fahiş kârlar işlemektedir. Kamu tekelinde ortalama fiyat Doğaya bağlı bu alanda daha önceden kamu tekeli kapsamında gerçekleştirilen uygulamaya bakıldığında ise, ortalama fiyat esası saptanmaktadır. Elektrik enerjisi üretimi alanında kamu tekelinin varlığı koşullarında, verimli ve verimsiz olan santralların maliyetleri, paçallanarak ortalama bir fiyat bulunabiliyordu. Elektrik enerjisi alanı piyasalaştıktan sonra ise, alanın özgünlüğünden kaynaklı olarak, en pahalıda, en verimsizde fiyat belirleniyor. Dahası bu ortam içerisinde sermayenin artık kârı en çoğa ulaştırma arayışı, toplumsal ihtiyaçların karşılanması önünde bir engel olarak ortaya çıkıyor. Örneğin Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) verdiği lisanslara bakıldığında özel sektörün büyük ölçüde kısa zamanda yüksek kârlar elde edebileceği alanları tercih ettiği, buna karşılık Türkiye’nin toplumsal ve ekonomik koşulları açısından değerlendirilme zorunluluğu olan alanların ise yatırım tercihleri arasında yer almadığı görülmektedir. Sistemin rekabet tutarsızlığı Enerji alanını doğal tekel ve ölçek ekonomisi dışına taşıyarak, “rekabet” sihirli sözcüğü ile piyasalaştırma arayışı da kendi içinde tutarsızlıklar yaşamaktadır. Avrupa’da ve ülkemizde kamu tekelinin zayıflatılması için önce elektrik alanının kamu hizmeti dışına taşınmasına yönelik olarak dikey entegre yapının parçalanması gündeme getirilirken, kamu tekelinin özelleştirilmesi aşamasında bu kez yeniden ölçek ekonomisi ve hatta telekomünikasyon gibi diğer alanlarda bütünleşmeler yoluyla “sinerji” adı altında tekelleşme hatta kartelleşme önerileri ortaya çıkmaktadır. Bir yandan Avrupa’da ulusal şampiyon olarak nitelendirdikleri büyük enerji devleri korunmaya çalışılmakta, diğer yandan Avrupa Komisyonu aracılığıyla ENERJİ ENERJİ ENERJİ Enerjide özelleştirme ve piyasalaştırmanın ‘rekabet ve ucuzluk sağlanacağı’ iddiaları daha temelde dayanağını yitirmekte, ülkeye toplumsal ve ekonomik anlamda ciddi maliyetler yüklenmektedir. Sonuç olarak yapılması gereken; özelleştirme uygulamalarından vazgeçmek, üretimi, iletimi ve dağıtımıyla dikey entegre olmuş bir kamu tekelini yeniden oluşturmak, merkezi bir plan ve kamucu anlayışla alanı yeniden yapılandırmaktır. özel tekelin yarattığı olumsuzluklardan kaçınabilmek için parçalanmalar gündeme getirilmektedir. Özetle, özelleştirme ve piyasalaştırmanın “rekabet ve ucuzluk sağlanacağı” iddiaları daha temelde dayanağını yitirmekte, ülkeye toplumsal ve ekonomik anlamda ciddi maliyetler yüklenmektedir. Sonuç olarak yapılması gereken; özelleştirme uygulamalarından vazgeçmek, üretimi, iletimi ve dağıtımıyla dikey entegre olmuş bir kamu tekelini yeniden oluşturmak, merkezi bir plan ve kamucu anlayışla alanı yeniden yapılandırmaktır. ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ elde etmek üzerine değil de, kapitalist sistemin mantığı içerisinde maliyet ve artık kâr esasına göre çalıştığını” dikkate aldığımızda, üretim koşulları en kötü olduğu için en yüksek fiyat veren santralların piyasa fiyatını belirlediği ortaya çıkmaktadır. En verimsiz santralın piyasa fiyatını belirlemesi, yalnızca bizim gibi ülkelerin beceriksizliğinden değil, sistemin genel işleyiş mantığının gereğidir. Dahası bu uygulama, İngiltere gibi, elektrik borsasının uygulandığı diğer ülkelerde de aynı ya da benzer biçimde ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle