01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

21 ENERJİ Şartnamesi’nin Teklif Hazırlama Kuralları içerisinde, santral gücü 1100 megavat ve türbin ünitesi çıkış gücü 550 megavatın üstünde olan tekliflerin değerlendirmeye alınmayacağı hükmü bulunduğu halde, şirket ile tek ünitesi 605 megavat olan 1210 megavat gücündeki bir santral için sözleşme imzalandığı, buna rağmen teklif edilen birim enerji fiyatında indirim yapılmadığı, böylece teklifin ve tüm ihalenin temelinin değiştirildiği ve ihaleye katılanlar arasında haksız rekabete neden olunduğu Enerji Bakanlığı Teftiş Kurulu Raporu’nda belirtiliyor. veya Anayasa hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı o emri verene bildirir. Ancak, üstü emrinde ısrar eder ve bu emrini yazı ile yenilerse, emir yerine getirilir, bu halde emri yerine getiren sorumlu olmaz. Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz” hükmünü hatırlatarak, “Yönetim Kurulu’nu yanıltmamak için yeniden bir açıklama yapmak ve kesin talimat almak açısından” Yönetim Kurulu’nu bilgilendirdiğini ifade ediyor. Bunun üzerine TEAŞ Yönetim Kurulu’nun 21 Aralık 1998 tarihinde uyarıların bazılarını dikkate alan içerikte karar verdiği, hatta sözleşmeyi bu doğrultuda parafladığı, ancak bir gün sonra 22 Aralık 1998’de şirketlerin isteklerine uygun yeni bir Yönetim Kurulu kararı alınarak, sözleşmenin değiştirildiği raporda anlatılıyor. Bu durum, yapılan işlemler nedeniyle yalnızca bürokratların değil, siyasi düzeyde sorumluluk sahiplerinin de sorgulanması gerektiğini gösteriyor. AKP Hükümeti döneminde ise yargının hukuka aykırı olduğunu saptadığı Yİ sözleşmeleri, yargı kararı yok sayılarak, korunmaya çalışıldı. Bu dönemde çıkarılan bir yasa ile Yİ sözleşmelerinin özel hukuk hükümlerine tabi sözleşmeler olması öngörüldü. Sonuç olarak, sözleşmelerin bir yasa hükmüyle yenilenmesinin üzerinden 1.5 yıl geçtikten sonra, aynı sözleşmelerle ilgili kararların altına 10 yıl önce imza atan bürokratlar hakkında dava açılmış oluyor. Bu durum, yaşanan usulsüzlüklere ve ortaya çıkan kamu zararına, siyasi karar vericilerin de ortak olup olmadığı sorusunu akla getiriyor ve bürokratların yanı sıra, siyasi sorumlulardan da hesap sorulabilecek etkin mekanizmaların işleyip işlemeyeceği sorusu orta yerde durmaya devam ediyor. ? Siyasi sorumluluk yok sayılıyor İskenderun’da Yİ modeliyle kurulan ithal kömür santralıyla ilgili ortaya çıkan usulsüzlükler, Beyaz Enerji adıyla bilinen davaya konu olmuş ve ilgili bürokratlar yargılanmışlardı. Teftiş Kurulu raporlarında da, kamu yararına aykırı Yİ sözleşmeleriyle ilgili yalnızca kararlarda imzası bulunan bürokratların sorumlu tutulması ve ortaya çıkan zararların kendilerinden tahsil edilmesi için dava açılmış olmasına karşın, Yİ modeli ve uygulamalarıyla ilgili ortaya çıkan gelişmeler, sorumluluğun yalnızca bürokratlarda olmadığına işaret ediyor. 2006 yılında düzenlenen Enerji Bakanlığı Teftiş Kurulu Raporu’nda, TEAŞ bünyesinde oluşturulan Yİ Komisyonu’nun, şirketlerin istekleriyle ilgili olarak Yönetim Kurulu’nu uyardığı bilgisine yer veriliyor. Rapora göre, Yİ Komisyonu, Anayasa’nın 137. maddesindeki “Kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve suretle çalışmakta olan kimse, üstünden aldığı emri yönetmelik, tüzük, kanun AKP Hükümeti döneminde yargının hukuka aykırı olduğunu saptadığı Yİ sözleşmeleri, yargı kararı yok sayılarak, korunmaya çalışıldı. Bu dönemde çıkarılan bir yasa ile Yİ sözleşmelerinin özel hukuk hükümlerine tabi sözleşmeler olması öngörüldü. Bu durum, yaşanan usulsüzlüklere ve ortaya çıkan kamu zararına, siyasi karar vericilerin de ortak olup olmadığı sorusunu akla getiriyor. AKP şikayetçi olduğu Yİ’lere sahip çıktı Yapİşlet (Yİ) sözleşmelerinin gündeme geldiği 1996 yılından bu yana siyasal iktidarlar, daima bu sözleşmelerin arkasında duracak kararlara imza attılar. Bir yandan resmi kurullar ve komisyonlar eliyle Yİ sözleşmelerinin zararları tespit edilirken, diğer yandan siyasi mekanizmalar bu sözleşmeleri ayakta tutmak için kararlar aldılar. Yİ sözleşmeleriyle ilgili en önemli gelişme, bu sözleşmelerin iptali için Kamu İşletmeciliğini Geliştirme Merkezi Vakfı (KİGEM) tarafından açılan davalar sonrasında yaşandı. KİGEM’in açtığı üç ayrı davada, Danıştay tarafından yürütmenin durdurulması kararları verilmişti. Danıştay 13. Dairesi’nin kararında, Yİ sözleşmelerinin imtiyaz niteliği taşıdığı halde, özel hukuk sözleşmesi olarak düzenlenmesi ve Danıştay incelemesinden geçirilmemiş olması hukuka aykırı bulunmuştu. Böylece, kendilerinden önceki dönemlerde imzalanan YİD ve Yİ sözleşmelerinden sürekli şikayetçi olan AKP iktidarının eline, bu sözleşmelerden kurtulmak için önemli bir fırsat geçmişti. Oysa AKP iktidarının, şikayetlerinde samimi olmadığını gösteren bir dizi gelişmeye tanık olundu. AKP iktidarının; Danıştay kararının gereğini yerine getirmek yerine, ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ yürütmenin durdurulması kararlarını uygulamamak için, 2005 yılında bir Bakanlar Kurulu Prensip Kararı aldığı ortaya çıktı. KİGEM, hukuka açıkça aykırı olan Bakanlar Kurulu Kararı’nı da yargıya taşıdı ve Danıştay bu kararın da yürütülmesini durdurdu. Danıştay kararında, hukuk devleti açısından önemli şu saptamalara yer verilmişti: “(…) hukuk düzenimizde Danıştay, bölge idare, idare ve vergi mahkemelerinin kararlarının gereğinin idarece geciktirilmeksizin yerine getirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. (…) yargı kararının gereğine göre işlem tesis edilmesi gerekirken, yargı kararının uygulanamaz hale getirilmesine yönelik olarak (…) Santralı’nın üretim faaliyetinin devamı yolunda karar alınmasında hukuka uyarlık görülmemiştir.” Yüksek mahkemenin bu kesin kararı, iktidara bir şans daha vermişti. Ancak siyasal iktidar, ülkenin enerjisiz kalacağı gibi anlaşılmaz bir gerekçeyle, Yİ santrallarının faaliyetine el koymaya yanaşmadı. Santralların sözleşmelerinin yeniden ele alınarak, Danıştay incelemesinden geçirilmesi, böylece kamu yararına aykırı olduğu kesinlik kazanmış sözleşme hükümlerinden kurtulmanın yolu dahi aranmadı. Bunun yerine, yargı kararını ENERJİ ENERJİ ENERJİ geçersiz kılacak bir yola başvuruldu. 18 Temmuz 2006 tarihinde çıkartılan bir yasayla, Yİ sözleşmelerinin özel hukuk hükümlerine tabi olduğu hüküm altına alındı ve daha önce imzalanmış sözleşmelerin, ilgili şirketlerin 3 ay içerisinde başvurması halinde, başkaca herhangi bir işleme gerek kalmaksızın içerdiği hüküm ve şartlarla yenilenmiş sayılacağı kuralı getirildi. Böylece, hakkındaki usulsüzlükler birçok yargı kararıyla kesinleşmiş ve devletin en üst denetim birimlerinin raporlarında kamu yararına aykırı olduğu saptanmış sözleşmeler, hukuk devleti açısından sorgulanmaya muhtaç bir yasa hükmüyle yine uygulamada kalmaya devam ediyor. ? ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle