22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ENERJİ 10 Akdeniz’de petrol arama çabası 1974 yılına kadar uzanıyor Akdeniz’de ‘sanal’ petrol oyunu Rum yönetiminin hedefi Akdeniz’in altından petrol ya da doğal gaz çıkarmak değildi. Rumların asıl amacı komşu ülkeler ile ‘Münhasır Ekonomik Bölge’ anlaşması yapmak ve Türkiye’yi hem Doğu Akdeniz’den koparmak, hem de Ankara’nın komşu başkentler ile sorun yaşamasını sağlamak. Bahadır Selim DİLEK NKARA Ortadoğu’da ABD’nin gösterdiği “çaba” ile giderek alevlenen petrol kavgası Rumların girişimiyle Akdeniz’e de taşınmış durumda. Güney Kıbrıs’ta Dimitris Hristofyas’ın başkanlık koltuğuna oturmasından sonra bütün dikkatleri olası siyasal açılımlara çevirse de, Rum yönetiminin Akdeniz’de petrol üzerinden diplomasi yürütme çabasından vazgeçmemiş olması, potansiyal gerginliklere zemin olmayı sürdürüyor. Rumlar, son yıllarda büyük bir gizlilik içinde Doğu Akdeniz’de petrol araştırmaları yapıyorlar ve konuyu hep deniz altındaki petrol ve doğal gaz rezervleri üzerine çekmeye çalışıyorlar. 2004 yılındaki referandumun ardından dönemin Kıbrıs Rum Yönetimi Dışişleri Bakanı Nicos Rolandis bir konuşmasında, Kıbrıs adasının çevresindeki petrol yataklarında Körfez ülkelerinden Umman’daki rezervlere eşdeğer petrol varlığı olduğunu söylemişti. İşte bu açıklamayla Rum yönetimi Doğu Akdeniz’de yeni bir kriz politikası uygulayacağının da ilk sinyallerini vermiş oluyordu. Bir anda bu rezervin ekonomik büyüklüğünün 400 milyar dolar civarında olduğu söylentileri ortada dolaşmaya başladı. Rumların iddialarına göre, Norveç petrol arama şirketi PGS Jeofizik, Kıbrıs adasının batısında, güneyinde ve güneybatısındaki 70 kilometrekare alanda iki boyutlu sismik araştırmasını tamamlayıp ilk etapta 400 milyar dolar değerinde 8 milyar varillik petrol rezervi tespit etmişti. Bu, bölgedeki dengeleri önemli ölçüde değiştirecek miktarda bir rezerve işaret ediyordu. 8 milyar varil çok uluslu petrol şirketlerinin ilgisini çekmek için yeterli bir miktardı. Ancak Akdeniz’deki petrole ilişkin yine de kuşkular vardı. Söz konusu petrolun çıkarılma ve işletme maliyeti, yani bir şirketin yatırım yapmasına değer olup olmadığı bilinmiyordu. Yeterli araştırma ve maliyet hesabı yapılmadığı için kesin bir görüş oluşturulamıyordu. Mevcut durumun krize dönüştürülmesinde ve dünya kamuoyunun önüne çıkarılmasında Rum kesiminde geçen ay yapılan seçimler de önemli ölçüde etkili olmuştu. Rum politikacılar için “Akdeniz’teki petrol” itinayla kullanılacak bir iç politika malzemesiydi. daha oluşturdu. Çünkü Kıbrıs’ın çevresindeki bölgenin büyük bir kısmındaki denizaltı kaynakları uluslararası hukuka göre Türkiye’ye aitti. Ancak Rum yönetimi arkasına AB desteğini de almıştı. Yunanistan’la yaşanan krizde, Ege’de petrol arayarak efsaneleşen ünlü “Hora” gemisi de müzelik olduğundan Ankara’nın, “Biz de ararız” resti birden bire havada kalıverdi. Türkiye araştırma gemisi bulamadı Ankara, Rumların oyununa klasik diplomasi ile yanıt verme çabası içine girdi. Norveç Büyükelçisi Cecilie Landsverk Dışişleri’ne çağrıldı. Kendisine Kıbrıs Rum kesiminin adanın tümünü temsil etmediği ve verdiği ruhsatların hükümsüz olduğu görüşü iletildi ve “Norveç şirketine ait gemilere ‘Ruhsatsız çalışıyor’ işlemi uygulanacak” mesajı verildi. Uygulamada da adım atılması kararlaştırıldı ve Bakanlar Kurulu, Doğu Akdeniz’de 4 bölgede sismik araştırma yapması için Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) yetki verdi. Ancak bu yetki ile birlikte Türkiye, “araştırma gemisi” kriziyle karşı karşıya kaldı. Ne yazık ki Türkiye, çevresindeki denizlerde yabancı şirketlerin yardımı olmaksızın araştırma yapamıyordu. Bunun en önemli nedeni ise Türkiye’nin araştırma gemisinin olmamasıydı. İşte bu skandal durumda Akdeniz’de yaşanan petrol arama gerginliği ile gün yüzüne çıkmış oluyordu. Türkiye gemi olmadığı için Akdeniz’de eyleme geçemedi. Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) 60 milyon dolara mal olacak gemiye onay vermediği için Rumlar’ın petrol ve doğalgaz aramaya hazırlandığı bir sırada hazır gemisi olmayan Türkiye’nin eli kolu bağlandı. Rumların asıl hedefi Rum yönetiminin hedefi Akdeniz’in altından petrol ya da doğalgaz çıkarmak değildi. Rumların asıl amacı komşu ülkeler ile “Münhasır Ekonomik Bölge” anlaşması yapmak ve Türkiye’yi hem Doğu Akdeniz’den koparmak, hem de Ankara’nın komşu başkentler ile sorun yaşamasını sağlamak. Öte yandan Akdeniz kapalı bir deniz olduğu için kıyıdaş ülkelerin münhasır ekonomik bölgeleri ile kıta sahanlıkları örtüşüyor. Aslında Rumların üzerinde hak iddia etiği deniz yetki sahaları, petrol yatakları ile ilgili değil. Rumlar, Türkiye’nin Doğu Akdeniz içindeki münhasır ekonomik bölgesini ortadan kaldırmak istiyor. Rumların petrolün arkasına saklanarak yaptığı bu tür girişimlerden beklentisi, çevre ülkelerle münhasır ekonomik bölge anlaşmaları yapmak. Sonrasında ise denizdeki haklarını kıyıdan 200 mil açığa kadar uzatmak. İşte bu noktada sorulması gereken önemli bir soru da Rumların ileri sürdüğü gibi bölgede petrol varsa, bunun nasıl çıkarılacağı konusu... Ortaya atılan iddialara göre Kıbrıs ile Mısır arasında, Kıbrıs adasının 50 deniz mili uzağında ve deniz tabanının yaklaşık 2 kilometre altında zengin petrol yatakları bulunuyordu. Peki, dünya üzerinde halen kullanılmakta olan mevcut teknoloji A Rumların manevrası... Aslında Rumlar Mısır’la 2002 yılında başlattıkları görüşmelerini üç yıl önce bitirmişler ve 2005 yılında, yani Annan Planı’nın halkoyuna sunulmasından bir yıl sonra, iki ülkenin Akdeniz’de ortak petrol arama yapması ve birlikte çalışması konusunda bir anlaşması imzalamışlardı. Arkasından benzer bir anlaşmayı Lübnan ile de yaptılar. Rumlar halen Şam yönetimi ve Libya ile de temas içindeler. Onlarla da aynı anlaşmaları yapmayı planlıyorlar. Rum yönetimi 26 Ocak 2006 tarihinde bir kararnameyle Kıbrıs Adası’nın karasularını 13 petrol bölgesine ayırdı ve işi resmiyete döktü. Aslında Rumlar bir taşla iki kuş vurmak istiyordu. Hem Türkiye’nin ekonomik olarak Doğu Akdeniz ile ilişkisi kesilecek, hem de petrol ve doğalgaz terminali durumuna gelen bölgenin denetimini büyük ölçüde eline geçirecekti. Bu gelişmeler, Türkiye’nin Kıbrıs’taki uluslararası antlaşmalardan doğan haklarından vazgeçmemesi için bir zorunlu neden ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle