Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
suat Derviş’in “çılgın gibi”si yeniden Aşk ve sınıfsal şizofreni ERENDİZ ATASÜ Derviş, yapıtının başında, tefrika okurunu çekmek için ballandırdığı ‘’ilk bakışta aşk’’ faslını geçip toplumsal çevreleri ve insanlarını incelemeye koyulduğu anda, sıra dışı bir yazarla karşı karşıya olduğumuzu kavrarız. ürk edebiyatının unutulmuş yıldızlarından Suat Derviş’in kimi yapıtları on yıl kadar önce Doğan Kitap tarafından yeniden basılmıştı. Ne kadar ilgi çekti, bilemiyorum. Yeni Yüzyıl Üniversitesi, yazarla ilgili düzenlediği sempozyumla(1) vefasız ülkemizin bu değeri hakkıyla bilinmemiş kızına borcunu öderken İthaki Yayınları da Derviş’in tüm eserlerini yayımlamak üzere harekete geçti. Suat Derviş’in nasıl ve niçin unutulduğu ve unuttu T rulduğu meselesine burada girmek istemiyorum. Üzerinde durmak istediğim nokta, Derviş’in yazarlığının özellikle karakter yaratılması meselesinde, genç yazarlar için taşıdığı ders niteliğindeki önemidir. Bu hususu vurgulamak istiyorum; zira ülkemdeki kısır bir eğilim her gün biraz daha dikkatimi çekmekte: “Konuşan Türkiye” yaratalım derken “dinleyen” Türkiye’yi mahvetmiş bulunmamızdır, bu kısır eğilim. Giderek avaz avaz bağıran, küfreden, kendi sesinden başka hiçbir şey işitemeyen ‘’ucube’’ bir Türkiye’ye doğru hızla yol almaktayız! Bu davranış biçiminin edebiyat alemine yansıması elbette edebiyatın niteliği ve yazar kişiliği doğrultusunda, deyim yerindeyse daha “edepli” ve daha incelikli olacaktır; gene de bir yansıma söz konusudur ve bu yansıma “okumadan yazmak” ve Türk Edebiyatı’nın var olan verimini küçümsemek biçimlerinde dışa vurulmaktadır. çek bir “âlimi” olan Selim İleri, “Aşkı Marksist açıdan tahlili eden bir roman; bence edebiyatımızda kardeşi yok” demektedir, bu değerlendirmesinde. Bir başka değerlendirmede ise aynı roman için “sermayenin aşkı ve duyguyu da satın alabileceğine işaret eder” diyecektir İleri(2). ROMAN KİŞİLERİNİN BİLİNÇLİ SEÇİMİ Çılgın Gibi’nin konusu, olayın üç kahramanını da çılgınca davranışlara iten bir yasak aşktır. Aklıma bizim edebiyatımızda aynı izleği işleyen derinlikli yapıtlardan üçü geliveriyor. Halit Ziya’nın Aşkı Memnu’su, Oktay Akbal’ın Suçumuz İnsan Olmak’ı ve Erhan Bener’in Yalnızlar’ı. Bu üç yapıtta da yasak aşkın kahramanları aşağı yukarı denk toplumsal sınıflara mensupturlar. Dünya edebiyatındaki en kapsamlı ve en ünlü iki örnekte de yani Flaubert’in Madam Bovary’sinde ve Tolstoy’un Anna Karenina’sında da öyledir(*). Çılgın Gibi’de ise kadın, âşık ve koca tamamen farklı toplumsal kökenlerden gelirler; samimiyet, sahiplenme, kendini verme ya da verememe, kıskançlık, fedakarlık, öç alma gibi aşk süreciyle ilgili duygularında, tepkilerinde ve bilinçli davranışlarında aralarındaki sınıfsal fark belirgindir. Kanımca, Suat Hanım’ın roman kişilerini seçimi bilinçlidir; ilerideki yetkin eserlerinin ön habercileridir bu ilk romanlar. Suat Derviş, sınıfsallığın belirleyiciliğinin Marksist olmadan önce de farkındadır. Suat Derviş, Çılgın Gibi’de büyük bir yazar mıdır? Hayır. Roman çalakalem yazılmış bir tefrikanın tüm kusurlarını taşır. Gereksiz yinelemeler, hatta cümle düşüklükleri içerir. Ancak Çılgın Gibi, büyük yanları olan bir romandır. Yazar, yapıtının başında, tefrika okurunu çekmek için ballandırdığı ‘’ilk bakışta aşk’’ faslından geçip de toplumsal çevreleri ve oraların insanlarını incelemeye koyulduğu anda, sıra dışı bir yazarla karşı karşıya olduğumuzu kavrarız. Cevriye, çöken Osmanlı üst sınıfından bir ailenin öksüz, yetim kızıdır. Emeksiz yaşamaya alışkın sınıfının tüm özelliklerini barındırır; niçin gururlu olduğunu bilmeden mağrurdur; hayatı bilmez, çalışmak nedir haberi yoktur; hesap kitaptan GERÇEKÇİ BAĞLANTILAR Suat Derviş’in, Marksist ideolojiyi benimsedikten sonra kaleme aldığı Fosforlu Cevriye’sini ve Ankara Mahpus’unu incelemeci bir gözle okumuş(2), yarattığı roman kişilerindeki psikolojik derinliğe, bu kişilikler ile ürünü oldukları çevre arasında yazarın ördüğü gerçekçi bağlantılara hayran kalmıştım ama kendisinin de sonradan hafife aldığı Marksizm öncesi yapıtlarını bilmiyordum. İthaki’den yeni çıkan Çılgın Gibi’sini yukarıda değindiğim kitlesel davranış örüntüsünden ben de etkilenmiş olmalıyım ki tereddütle elime aldım. Suat Derviş romanın başında, her insanın yaşamında hiç olmazsa bir kez deneyimlediği, iyi bir edebiyat okurunun ise okumalarında onlarca kez rastladığı, o fiziği kimyası henüz çözülememiş olan küçük mucizeyi, yani karşılıklı cinsel titreşimden aşkın doğuşunu o kadar uzatmıştı ki arka kapakta Selim İleri’nin Çılgın Gibi için o çok olumlu değerlendirmesi kayıtlı bulunmasaydı, belki de romana devam etmeyecektim! Türk edebiyatının ger >> 4 7 Ocak 2016 KItap