Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
63. ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE NEYZEN TEVFİK ‘Sekiz on tek rakı mişvarımı* menfur etti’ 28 Ocak 1953’te öldüğünde “Hiç” ve “Azabı Mukaddes” isimli iki muhteşem eser bırakan Neyzen Tevfik, esas eserini halkın kalbine yazmış, efsane bir kişilik olmuştur. 2 4 Mart 2013 tarihli Cumhuriyet Pazar Eki’nde Miyase İlknur, “Ne iyi ettin de doğdun be Neyzen” başlıklı yazısında; “Neyzen, bu toprakların görüp görebileceği en kural tanımaz anarşisti, hatta anarşistlerin üstadı azamıdır. Ne protokol takar ne adabı muaşeret. Gittiği her ortama kendi kurallarını kabul ettiren Neyzen, hem entelijansiyanın hem de berduşların sevgilisi olmayı başarabilmiş nadide bir kişilikti,” der. “Bir buluttum yıldırım oldum da düştüm payine / Meclisi yaranda çakdım Toptaşı’nda gürledim” diyen bu bohem ve büyük şair hakkında pek çok kitap, makale kaleme alınmıştır. Adına ve onuruna toplantılar, anı geceleri, bilimsel toplantılar yapılmış, kişiliği bakar bir şeyler yazarsın,’ dedi. Neyzen’i daha fazla üzmedik, hastane o zaman mülga (metruk) Tıp Fakültesi dahiliye seririyatlarından birinde tedavisine devam edilmek üzere onu taburcu etmişti. Neyzen ise gönderildiği yere gitmemiş. Kayboldu. Beş altı ay sonra bir gün yolda karşılaştık, vücutça toplamıştı, neşeliydi. Biraz daha konuştuk, rakı içmezse bu sıhhat halinin uzun müddet devam edebileceğini kendisine söyledim. Güldü, geçti gitti. 1934 senesi Haziranı’nda bir gün, iki sivil polis komiserinin muhafazası altında Bakırköy Müessesesi’ne getirildi. Ayakta duracak halde değildi. Burnunun üzeri, eli yaralanmıştı. Kan sızıyordu. Sol gözü mosmor bir çürükle çevrilmişti. Göz kapakları şişmiş ve gözünü kapatmıştı. Ertesi gün kendine geldi. Bir gün evvel çektirmiş olduğumuz aşağıdaki resminin arkasına bir sene evvelki muhaveremizi hatırlatan ve bir gün evvelki sergüzeştini anlatan şu satırları yazıp bana hediye etti. ‘Servis Doktorumuz Rahmi’ye, Hekimin hikmetine kim karışırsa ezilir Sekiz on tek rakı mişvarımı menfur etti, Her şeyi görme diye, bak beni ahkamı kader Gözümün bir tekini yummaya mecbur etti.’ Neyzen o sene aylarca bizde kaldı.” “NEYZEN TEVFİK BURAYA GELİR, İKİ TEK ATILIRDI!” Yine şairin dostu ve yakınında bulunanlardan Taha Toros ise elimizde bulunan 7 Ocak 1944 tarihli Heykeltıraş Ratip Aşir [Acudoğu] imzalı fotoğrafın arkasına şu notu yazmış: “Alttaki fotoğraf Neyzen Tevfik ile Heykeltıraş Ratip Aşir’i gösteriyor. O sıralarda Ratip Bey, Erzincan zelzelesi dolayısıyla, Yeni Cami karşısındaki Valide Sultan Türbesi’nde muazzam bir heykel hazırlıyordu. Zaman zaman Neyzen Tevfik buraya gelir, iki tek atılırdı! Ben o yıllarda Ankara’da oturuyordum. Müfettişlik görevim dolayısıyla İstanbul’a sık sık geldiğimde bu dostları mutlaka ziyaret eder, zevkine doyum olmaz sohbetlerde bulunurduk. Bir müddet İstanbul’a gidememiştim. Onlar bu fotoğrafı çektirip bana göndermişler ve altına şu beyti yazmışlardı: ‘Pek aziz Taha’ya Gölgeler seni deraguş** içinmiş bak şu hâle Seni bulmak, anınçin inkılâp ettik hayâle. Ratip Aşir’ İstanbul Hamamları tarihçisi Şinasi Akbatu ise notlarında Neyzen hakkında şu gözlemini yazıyor: “Üstad son senelerinde Fatih’te Büyük Karaman Caddesi’ndeki Reşâdiye Oteli’nde ikamet ediyordu. Akşamları ekseriya Şehzadebaşı’ndaki Zihni Paşa Konağı’nda bulunan İstiklâl Lisesi’ne kadar gider ve oradan kendi götürdüğü kaplara yemek alırdı. Bazı akşam Fatih Parkı karşısındaki meyhanenin önüne bir sandalya atar ve vakti kerahati beklerdi. Daha sonraki seneler Beşiktaş’a Nuri Demirağ’ın Kanarya adlı apartmanına taşındı ve orada vefat etti.” n Şairin dostu ve yakınında bulunanlardan Taha Toros Neyzen Tevfik ile... Neyzen Tevfik’in kitapları “Hiç” ve ”Azâbı Mukaddes”. üzerine çok söz söylenmiştir. 24 Mart 1879’da Bodrum’da doğan Neyzen Tevfik Bey, aslen Bafra’lıdır. Bu yüzden ailesi “Kolaylı” soyadını taşır. 28 Ocak 1953’te öldüğünde Hiç ve Azabı Mukaddes isimli iki muhteşem eser bırakan Neyzen, esas eserini halkın kalbine yazmış, efsane bir kişilik olmuştur. Nükteleri, hicivleri hâlâ dillerde dolaşan, paraya, güce, iktidara önem vermeyen hatta kafa tutan, hayatı ve felsefesi ile günümüzde bile örnek oluşturmaya devam eden bir kişidir. Hiç (İstanbul, 1335 /1919) ve Azâbı Mukaddes (Neyzen Bucağı Külliyatı’ndan başlığı ile İstanbul’da 1340 / 1924 yılında iki forma olarak) isimli eserleri Osmanlıca olarak basılan Neyzen Tevfik Bey’in son yıllarında ise bütün şiirlerini ve hakkında yazılanları içeren kitabı 1949’da yayımlanmıştır. Kitabı Neyzen’in dostlarından İhsan Ada hazırlamıştır ve bu kitabın adı da Azâbı Mukaddes. Ölümünden sonra hakkında pek çok yayın yapılmıştır. Bu yayın bolluğuna rağmen Neyzen Tevfik dağılmış bir hazine gibidir. Aşağıda yazdığımız anılar, yayımladığımız fotoğraflar ve notlar, Neyzen Tevfik Bey hakkında basılan kitaplara girmemiş ya da kıyıda köşede kalarak gözden kaçmış bilgilerdir: Dr. Rahmi Duman 1930’larda Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nin temel taşlarındandır. Dr. Duman’ın bu hastanenin müdavimlerinden Neyzen Tevfik ile ilgili pek çok anısı vardır. Bu anılardan biri R. Duman’ın 1936’da İstanbul’da bastırdığı Can Veren Sultan ve Manzum Efsaneler isimli çok nadir kitabında yer alır. Rahmi Duman’dan dinleyelim: “Neyzen Tevfik, 1933 senesi bidayetinde (başlangıç) Gureba Hastanesi’nde mide ve karaciğer rahatsızlıklarından tedavi altında iken (Bakırköy müessesesine) nakledilmesini arzu etmiş ve bu arzusu derhal yerine getirilmişti. Hastanemizde kendisine çok ihtimam (dikkat) gösterildi, iki ay kadar kaldı, fakat ıstıraplarından kurtulamadı Bir gün vizite esnasında kendisine: ‘Neyzen nasılsın, gel bir muayene edeyim?’ demiştim. O gün gayet hiddetli ve sinirli idi: ‘Artık evrilip çevrilmeye tahammülüm yok. Tıbbınız da, ilacınız da sizin olsun. Yok illa muayene etmek istersen şöyle uzaktan bir beygir muayene eder gibi “TIBBINIZ DA İLACINIZ DA SİZİN OLSUN” * Tarz, tavır, gidiş, gidişât. ** Kucaklamak, sarmalamak. 22 7 Ocak 2016 KItap