Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
>> biriktirdiklerimizin görülmesini isteriz. Aslında sanatçının temel motivasyonu da buradan beslenir: Mahrem olanın açığa çıkma arzusu. İçimizde, en derinimizde var olanın görülmesini istememizin en büyük nedeni o şeylerin varlığını teyit etme ihtiyacıdır. Çünkü içimizde büyük bir boşluk olduğu kuşkusu birileri tarafından ele geçirilmekten daha korkunçtur. Fethedilelim, hiç değilse fethedilmeye değer olduğumuzu hissederiz. n Bu fetihten sonra bedeni ve zihni kaybetme başlıyor. Yeni bir yaşamdan çok, yeni bir ölüm gibi. Nasıl bir ölüm bu? “Ben olmayan bir ben nasıl yaşar?” sorusunun da cevabı olur mu bu soru? n Bence iki türlü de düşünülebilir. Mirat gerçekten kaybediyor mu? Bundan emin değilim. Bu tecrübeyi yaşamış olması onu değiştiriyor, sınırlarını inceltiyor, onu hırpalıyor ama bence ilk halinden çok daha iyi bir konuma getiriyor. Ben olmayan bir ben nasıl yaşar sorusu çok ilginç. Ben olmak ne demek? Ben kaç kişinin toplamıdır? Ben sandığım aslında nedir? “Ben sabit, kaya gibi sağlam bir karakter olmalı” derken aslında bir hayalden bahsediyoruz. Ben hiçbir zaman tek bir unsurdan oluşmaz. “Baba”nın varlığında cisimlenen iktidarın bizde görmek istediği sınırlı yaratık olmaya bir dirençtir benliğini sorgulamak, hatalar yapmak, doğrudan sapmak, sınırlarını zorlamak... “ÖLÜ MÜ DENİR ONLARA?” n Yine size dönmek istiyorum. Romancı, yazarken pek çok kimsenin zihnine, bedenine girer. Ancak burada, JANUS’la birlikte tek zihinde yaşayan başka insanlardan da bahsediyoruz. Bu nasıl bir deneyimdi sizin için? n Her roman ya da kitap yazma farklı bir deneyim oluyor. Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet kitabını yazarken farklı zamanlarda farklı duygular içinde oldum. Şimdiki zamanda geçsin istedim. Bu beni çok zorladı. Çünkü 2015 yazı çok korkunç olaylarla geçti. Hâlâ da tırmanarak artan bir belirsizlik ve savaş var. Hem ülkemizde hem yakın coğrafyamızda. İnsanların feci şekilde öldükleri, evsiz, memleketsiz, dilsiz kaldıkları bir ortamda bir şeyler yazmaya çalışmak çok zor. Edebiyat ne işe yarar, roman ne için yazılır, neden okunur diye daha sık sorar oluyor insan. Daha önceden vermiş olduğunuz cevaplar birer birer geçersiz hale geliyor. Sürekli olarak insanların öldürüldüğü ve bu ölen insanların zihinlerde yaşatılmaya çalışıldığı bir ülkede yaşarken, kendi bireysel yalnızlığına çare olarak ölüleri zihninin içine almakla bir çıkış arayan Mirat’ı yazmaya uğraşmanın kendisinde ironik, hatta acınası bir yan var tabii. Edip Cansever’in şiiri aklıma geliyor: “Ölü mü denir onlara?” Tabii yaşanan anın yazma süreci üzerindeki baskısı tek etki değil. Bir de insanın kendisiyle ilgili var oluşsal endişeleri var. Bu ikili durum tüm yazma sürecine yayıldı. n Bana sorarsanız Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet’e ikiliklerin romanı derim. Mirat’ın emekliliği ve çalışması; yalnızlığı ve birlikteliği; hüznü ve mutluluğu; yaşam ve ölüm arasında kalmışlığı, eski ve yenisi... Tıpkı hayat taki gibi zıtlıklar birbiriyle var oluyor romanda da. Peki bir bedende nasıl duruyor bu zıtlıklar? n İnsan bedeni zıtlıkların savaş alanıdır. Mirat da buna açılıyor. Bir tür sanatsal deneyim aslında yaşadığı. Hatta bir yazarın her zaman yaşadığı şey: Başkalarını, üstelik var olmayan kişileri zihninin içinde yaşatan bir insandır yazar. Ya da yaşatmaya çalışan demeliyim. Bu tabii birçok ikili durumun aynı zihinde var olabilemesi anlamına gelir. İnsanı çoğaltan bir yanı vardır. İnsan kendi içinin ne kadar geniş, ne kadar uçsuz bucaksız olduğunu keşfeder; bilinmeyen gizemli karanlık bir dünyadır bu. Öte yandan başkalarını düşünürken dışınıza doğru genişler, diğer insanların farkına varırsınız. Onların da tıpkı sizin gibi büyük uçurumlara sahip olduğunu hissederseniz. Bu da yaşamayı müthiş bir maceraya dönüştürür. Aksi takdirde, yavaş yavaş eskiyen, ölen bir biyolojik malzemeye dönüşür beden. n Aynı şekilde bir başka ikilik de yalnızlık üzerine kurulmuş. Hangi cephede Mirat? Ve bu bağlamıyla Mirat, Murat’a ne kadar yakın? n Daha önce dediğim gibi yalnızlık hem insanı öldüren bir yalıtılmışlıktır hem de insanı birey yapan bir geri çekilmedir. İkili durumlar sürüyor bir başka deyişle... “Zararı var” demek istemem... Acısı belki... Ama bu acıda dönüştürücü bir yan var. En azından Mirat açısından böyle oluyor. Mirat bana çok yakın bir karakter gibi görünmüyor ama onu kendi içimden çekip çıkardığıma göre ortak yönler olmalı. İnsan kendi babasına ya da çocuğuna ne kadar benzerse o kadardır belki benzerlik. n Peki, yazarı olmanın haricinde, Murat Gülsoy ne kadar içinde bu romanın? Anlattığınız hikâyeye başlamadan ve bittiğinde; yaşam, ölüm ve yalnızlık üzerine konuşan sizsiniz. Ya da siz misiniz? Bir roman kahramanı olarak Murat Gülsoy’u metne dahil etme fikri ya da ihtiyacı nasıl doğdu? n Önsöz ve sonsözde konuşan sesin sahibi ben miyim? Hem evet hem hayır. Üzerinde “roman” yazan bir metnin her unsuru kurmacadır bana göre. O duyguyla yazıyorum. Ya da o niyetle diyelim... Bu bölümler romanın farklı katmanlarını oluşturuyor. Bu katmanlara neden ihtiyaç duyduğum ayrı bir mesele. Daha önce birçok defa denediğim parçalı roman yapıları... Ancak romanın herhangi bir bölümünü yazmaya başladığım an, orada oluşmaya başlayan kişilik hızla benden ayrılıp başka bir benlik kazanıyor. Buna romanın kurmaca yazarı da diyebilirsiniz. Hoş, bunun çok da bir önemi yok. Bence bir romanın yazarının gerçekteki kişiliğinin ya da benliğinin sandığımız kadar önemi yok. Kısa zaman içerisinde yok olup gidecek birisidir yazar. Kalıcı olan yazılmış olandır. Yazının içindeki yazardır. Bu ilginç bir ayrılık. Yazarken kendinizden ayrıldığınızı hissedersiniz, bir yandan müthiş bir özgürleşme, hafifleme, kurtulma hissi verir bir yandan da ortaya çıkma, “ben buymuşum demek ki” hayal kırıklığı... n Editörler Ülkemizde kadınların öyküsü ne yazık ki eşitsizlikler üzerine kurulu. Türkiye, İ nsan neden savaşır? Ya barış! Sadece savaşlardan geriye kalan zamandan mı ibarettir? Ülkemizin içinde ve dışında silah seslerinin susmadığı, Halep’ten Paris’e, Kabil’den Madrid’e, Silvan’dan Bağdat’a hemen her gün bombaların patladığı, caddelerde tankların dolaştığı bugünlerde, savaşın yıkımıyla insanlar nasıl baş edebilir? Savaşın kötülükleri, göç Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları yolları insanları nasıl etkiler? Nasıl olur da silahlar susar ve barış inşa edilebilir? Yeme toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının statüsü konusunda 135 ülke arasında 124. sırada bulunmakta. Tarihsel eğilim bu sıranın daha da altına ineceğimiz endişesini her geçen gün çoğaltıyor. Biliyoruz ki, bu eşitsizliğin kaçınılmaz bir sonucu olarak kadınlar daha sık ruhsal hastalıklara yakalanıyor, daha çok örseleniyor, daha çok acıyı ömüre dönüştürüyor; sağlık hizmetlerine daha az ulaşıyor, daha az tedavi görüyor. Kadınların Yaşamı ve Kadın Ruh Sağlığı’nın ilk hedefi ruhsal hastalıklardaki cinsiyet farklılıklarını ortaya koymak. Ardından bir hekimin kadın başvuranla çalışırken bilmesi gerekenleri, kadınları yaşamlarının her döneminde etkileyen biyolojik, ruhsal, toplumsal ve siyasal etkenleri tartışabilmek. Kadınların Yaşamı ve Kadın Ruh Sağlığı’nda kadınlara, kadınların yaşamına farklı yönleriyle bakan, farklı disiplinlerden birçok yazarı göreceksiniz. Her birinin emekleri ve kitabın zenginleşmesine verdikleri destek çok kıymetli. Kitabın her yazısı, hem yazarların hem de okuyucuların ufkunu genişletecek, yeni tartışmalara, yeni zihin fırtınalarına yelken açacak nitelikte. Öyleki her yeni sorunun yanıtını bu kitabın sayfalarında ararken, yeni sorularla kitabı başucunuza bırakacaksınız. Şahika Yüksel İstanbul Üniversitesi, İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi ve Psikososyal Travma Programı’nın kurucusu. Londra Psikiyatri Enstitüsünde Davranış Psikoterapisi eğitimi aldı. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Avrupa Travmatik Stres Araştırmaları Derneği kurucu üyesi. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin 20052007 yılları arasında başkanlığını yaptı; ayrıca merkez yönetim ve onur kurullarında görev aldı. Halen kadın sağlığı, insan hakları, gey, lezbiyen, biseksüel ve transseksüel haklarıyla ilgili çalışmalar yürütmektedir. Leyla Gülseren 1986 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni bitirdi. Psikiyatri ihtisasını 19891993 yılları arasında İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tamamladı. Aynı kurumda psikiyatri kliniği eğitim kadrosunda çalışmaya başladı. 2006 yılında doçent oldu. Psikodrama ve dinamik yönelimli grup psikoterapisi eğitimlerini aldı. Ba?lıca ilgi alanları kadın ruh sağlığı ve psikoterapilerdir. Halen Türkiye Psikiyatri Derneği Yeterlik Yürütme Kurulu ve Sınav Altkurulu’nda görev yapmaktadır. ın Yaşamı Kadınlar ve Kadın Ruh Sağlığı Ayşe Devrim Başterzi Çalışma Birimleri isteyen Dizisi 16 Savaşın ve barışın ruh halleri üzerine düşünmek tüm okuyuculara yönelik hazırlanan Barış Kitabı bu sorulara yanıtlar bulmayı amaçlıyor. Freud ve Einstein’ın mektuplarından, hiç savaşmayan Bonobo’lara; milliyetçiliğin ruh halinden, vicdanın kökenlerine; göç yollarındaki kadınların ruhsal hastalıklarından, LGBT’lerin savaştan nasıl etkilendiğine; futbol sahasında savaşanlardan, kolektif belleğin güvenilemezliğine; savaş Şlmlerinden, dünyadaki barış süreçlerinin yol haritalarına kadar bir çok konuda düşünme olanağı vaat ediyor. bozuklukları ile ilgili araştırmalara ve kitaplara günümüzün gelişmiş teknolojileri sayesinde ulaşmak artık çok zor değil. Ancak ülkemizde yeme bozuklukları üzerine yeterli bir ‘kaynak kitap’ bulunmamaktadır. Yeme Bozuklukları Çalışma Birimi, bu önemli eksikliğin giderilmesi amacıyla, bize özgü bir ‘ilk kitap’ hazırlama fikrinden yola çıktı. Çalışma biriminin alanında deneyimli pek çok üyesinin Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları katkısıyla ortaya kapsamlı, anlaşılır ve günlük uygulamada el altında bulundurulacak Çalışma Birimleri Dizisi 20 bir temel kaynak kitabı çıktı. Kitap bölümlerini kaleme alan yazarlar bir yandan güncel gelişmeleri özetlerken bir yandan da çalıştıkları konularda kendi deneyimlerini paylaştılar. Böylece yeme bozukluklarının tanımlanmasındaki değişimlerden en güncel sınıflandırmalara, tedavi yöntemlerinden ülkemizde yapılan araştırmaların dökümüne kadar pek çok konu ele alındı. Ayrıca kitabın bir bölümü de obeziteye ve tedavi seçeneklerine ayrıldı. Editörler Barış Kitabı Bireyden Topluma Savaşın ve Barışın Ruh Hali Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları Çalışma Birimleri Dizisi 15 Yeme Bozuklukları ve Obezite Kadınların Yaşamı ve Kadın Ruh Sağlığı Psikiyatristlerden psikologlara, siyaset bilimcilerden şairlere kadar pek çok farklı disiplinden uzmanın savaşın ve barışın ruh hallerine dair görüşleri içeren bu kitabın barışı arzulayan insanların başucu kaynaklarından biri olacağına inanıyoruz. Barış Kitabı Bireyden Topluma Savaşın ve Barışın Ruh Hali Başak Yücel İstanbul Tıp Fakültesi 1987 yılı mezunu. Aynı fakültede psikiyatri uzmanlık eğitimini 1993 yılında tamamladı. 1997 yılında Amerika Birleşik Devletleri Emory Üniversitesi’nde KonsültasyonLiyezon psikiyatrisi konusunda, 2003 yılında Almanya Essen Üniversitesi’nde yeme bozuklukları konusunda çalıştı. 2002 yılından bu yana İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda Yeme Bozuklukları Programı kuruculuğu ve sorumluluğunu yürütmektedir. Asena Karakoç Akdemir Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi 1988 mezunu. 1996 yılında ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı oldu. Halen Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürütmektedir. Psikotik bozukluklar, yeme bozuklukları, psikoterapi ve özellikle aile terapileriyle yoğun olarak ilgilenmektedir. İki kez 3P Dergisinin yılın araştırması ödülünü kazanmıştır. Ayça Gürdal Küey Cerrahpaşa Tıp Fakültesi 1987 yılı mezunu. Lille Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda çalışarak psikiyatri uzmanı oldu. 1996 yılında Türkiye Psikiyatri Derneği Yeme Bozukluları Çalışma Birimi’ni kurdu ve 10 yıl süreyle çalışma biriminin koordinatörlüğünü yürüttü. Paris Psikanaliz Enstitüsü’nde psikanaliz formasyonunu tamamladı. Paris Psikanaliz Kurumu ve Uluslararası Psikanaliz Birliği üyeliklerine kabul edilmiştir. Fulya Maner 1981 İstanbul Tıp Fakültesi mezunu. Aynı fakültede psikiyatri uzmanlık eğitimini 1984 yılında tamamladı. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde 1985 yılında uzman olarak çalışmaya başladı ve 1989 yılında doçent oldu. Yeme bozuklukları başta olmak üzere nörotik bozukluklar ve psikoterapiler ile ilgilendi. Halen aynı hastanede eğitim görevlisi olarak çalışmaktadır. Erdal Vardar İstanbul Tıp Fakültesi’nden mezun olan Vardar, uzmanlık aldığı Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda 1998 yılından bu yana öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. Başlıca çalışma alanları yeme bozuklukları ve bağımlılıktır. ‘Ergenlerde yeme bozukluklarının yaygınlığı ve psikiyatrik eş tanıları’ araştırması ile 2012 yılı Türk Psikiyatri Dergisi Araştırma Ödülü’nü kazanmıştır. Halen Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanlığı görevini yürütmektedir. ISBN 9786056253768 Yeme Boz 1973 Ankara doğumlu. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde psikiyatri uzmanlık eğitimini tamamladı. Son 10 yıldır Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi. Türkiye Psikiyatri Derneği’nin bir çok kurulunda görev aldı ve halen Kadın Ruh Sağlığı Çalışma Birimi Koordinatörü. TPD Yayınları’nda daha önce basılan Kadınların Yaşamı ve Kadın Ruh Sağlığı kitabının editörlerinden. Kadın ruh sağlığı, duygudurum bozuklukları, psikiyatri eğitimi ve son yıllarda özellikle ruhsal travma, savaş ve barış konularında çalışmaya devam ediyor. A. Tamer Aker 1966 Konya doğumlu. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimini tamamladı. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde uzmanlığını aldı. On iki yıldır Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda görev yapmakta. Aynı Üniversite’de Halk Sağlığı uzmanlığını da tamamladı. Mevcut görevine ek olarak Sağlık Bilimleri Enstitüsü Travma ve Afet Çalışmaları Uygulamalı Ruh Sağlığı Anabilim Dalı’nda çalışmakta. Türkiye Psikiyatri Derneği ve Afetlerde Psikososyal Şahika Hizmetler Birliği’nin kurucu üyesi. Yirmi yılı Yüksel aşkın bir süredir travmanın savaş, işkence, tecavüz, göç, deprem, tsunami, kaza, katliam gibi farklı yönleri ve travmaların yarattığı Leyla Gülseren ruhsal etkilerin onarılması ile ilgilenmekte ve çalışmaktadır. Obez ve uklukları Tanı ve Tedavi Kitabı ite Tanı ve Tedavi Kitabı Ayşe Devrim Başterzi 1973, Ankara doğumlu. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olduktan sonra psikiyatri ihtisasını Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tamamladı. 2004 yılında itibaren Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. 2011 yılında doçent ünvanını aldı. Duygudurum bozuklukları, kadın ruh sağlığı ve psikiyatri eğitimi alanlarında çalışmaktadır. Halen Türkiye Psikiyatri Derneği’nin eğitimle ilgili birçok kurulunda çalışmakta, Merkez Yönetim Kurulu’nda eğitim sekreteri olarak görev yapmaktadır. ISBN 9786056253775 Editörler: Editörler: Başak Yücel Asena Akdemir Ayça Gürdal Küey Fulya Maner Erdal Vardar Ayşe Devrim Başterzi Editörler Ayşe Devrim Başterzi A. Tamer Aker ISBN 9786056567315 9 786056 253775 9 786056 253768 Yalnızlar İçin Çok Özel Bir Hizmet/ Murat Gülsoy/ Can Yayınları/ 208 s. KItap 7 Ocak 2016 17