Katalog

sesleri işitiyor. O sesler, sözler, kulağına 12 Eylül işkencelerini fısıldıyor. Kurmaca özgürlüktür. Kurmacanın sağladığı özgürlükle o bölüme, farklı yazı karakterleriyle 12 Eylül’de işkence görenlerin anlattıklarını döşedim. Halil karakteri izin verdi buna. “Fırtına Takvimi”nin asıl sözünü o söylüyor. En öteki de o. Hayatta öncelikleri değişen insanlar hepsi de. İç ve dış dünyalarında nasıl bir denge tesis etme mücadelesindeler? Giderek içe dönen, suskunlaşan, ağaçlarını yakanların, ötekileştirici sözlerle çemkirenlerin, bozbulanık Yelhenir’in ve derdine dert katan dolandırıcı Tezcan’ın neredeyse illetli ettiği, dışlanmış Alevi Halil ile beyhude çabalardan helak, uçup giden neşesiyle karısı Kevser misal... Süreyya’yla evli Doktor Levent ile hemşire Nur’un derin yasak aşkı sonra... İlişkilerde kördüğüm durumu ne kadar söz konusu? Herkes kendi kafasına göre hayrı ve çokça da şeytanı uyanık şerriyle mi sürüyor, sürüklüyor hayatını? Romanda söz edilen “Kördüğüm” şarkısı, farklı nedenlerden dolayı bozulan ilişkilerin, olup bitenlerden sonra roman kişilerinin değişen ruh hallerinin bir özeti. “Fırtına Takvimi”nin çiftleri gergin, ağrılı, mutsuz. Aşk üçgeninde açığa çıkan aldatma ve yasak aşk her an bozulmaya hazır dengelerini altüst ediyor. Kötülükten yana değiller, sadece kayıp adresleri bulmaya çalışıyorlar. Halil’e gelince, iç dengesini kurabilmek için uzak durduğu yere, cemevine giderken, Kevser, kocasına, kızına, hatta Leyla’ya desteğini sürdürebilmek için aklını korumaya, kalbini bozmamaya çalışıyor, bazen aldırmazlığa vuruyor. Denge unsuru oluyor. Levent, Süreyya ve Nur ise sonunda dengelerini korumak ya da yeniden kurmak için birbirlerinden uzaklaşmayı ya da kurtulmayı istiyorlar. “KADINLAR DAHA YİĞİT VE ÂŞIK” SüreyyaKevser... Nasıl bir düello, nasıl bir harp iki “ayrı” dünya arasında ve nasıl bir “yeni”? Bir bakıma kıran kırana. Bu kez onaylamayan, kendisine uzatılan eli haklı olarak reddeden, öteleyen Kevser. Süreyya ise nasıl ilişki kuracağını bilmese de, beceremese de samimi. Samimi olmasaydı kıran kırana da olmazdı zaten. Bu nedenle daha çok yaralanıyor. Bu iyi ama.. Kevser’in eşiği onu değiştiren şeylerden biri. Olumlu manada ters etki yaratıp mücadele etme konusunda hırslanmasına yol açıyor. Üstelik Kevser’den umudu kesmiyor. Umudu kestiği ne varsa çatışmanın ardından onları kazanmak için yollara düşüyor. Kadınları daha bir yiğit ve daha bir âşık “Fırtına Takvimi”nin değil mi? Öyleler. Kevser öyle mesela.. Dirençli, yarı yolda bırakmayan, sonuna kadar desteğini esirgemeyen, omuzlayan bir kadın. Onca yıl sonra hâlâ âşık. Onun durumunda bir erkek olsaydı böyle davranır mıydı? Aynı şeyleri hisseder miydi? Uzun bir tartışma konusu. Leyla’da aşk yüzünden kendi toplumuna karşı duruyor, dışlanmayı göze almaktan çekinmiyor. Ziyar’ı bile kendine uyduruyor. Aynı soru bu durum için de sorulabilir. Nur mesela, yasak ilişkinin getireceği sorunlara rağmen her şeyi kabulleniyor. Kadınlar konu sevda olunca hemen hepsi değilse de daha cesur, daha kararlı çoğu zaman. Birlikteliğe engel olan şeyleri aile ve toplum baskısı, din veya geleneklerin katı kuralları vb. hemen silip atabiliyorlar. Aynı zamanda daha sabırlı, dirençliler. Kolay vazgeçmekten, kaçmaktan yana değiller. Cinsiyetçi bir yaklaşımdan, sadece bir cinsi yüceltmekten yana olmadım hiç. Böyle anlaşılmasını istemem. Her iki tarafta da sizin tanımınızla yiğit olanlar ve olmayanlar, yalana sarılanlar, ihanet edenler, ödlekler de var elbette. Sonuçta insandan söz ediyoruz. Kendi gerçeklikleri içinden bakmak gerek. n [email protected] Fırtına Takvimi/ Jale Sancak/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 196 s. “Her iki tarafta da yiğit olanlar ve olmayanlar, yalana sarılanlar, ihanet edenler, ödlekler de var elbette. Sonuçta insandan söz ediyoruz...” diyor Jale Sancak. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1243 1 2 A R A L I K 2 0 1 3 n S A Y F A 5