07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cevat Çapan’dan “Su Sesi” Fotoğraf: Vedat Arık düşgücün özgürlüğün. … Şimdi gene bir sürgündesin kendinden, uyandığın yer uyuduğundan başka. Sen de duymuşsundur elbet eski bir kulağı kesikten: kendini kolay kolay bağışlayamazmış insan.” HAYAT DOLU GEÇMİŞ İnsanlar arasında gözle görülemeyen ama her koşulda hemen kendini belli eden bağlar vardır, şiir de bu bağlardan biridir. Cevat Çapan, aklınıza gelecek her konuda size yeni şeyler söyleyebilir. Şiirleri de böyle yeni dünyaların kapılarını açar okurlarına. Kişisel ve toplumsal tarihler, sanat dünyası, gezilip görülecek ilginç yerler, dünyanın çeşitli köşelerindeki kültür insanları... Ama en çok şiir... Evet, yeryüzünde şiirin bunca geri çekildiği, toplum hayatının dışına itildiği bir dönemde en çok şiirden söz açar. Cevat Çapan’ın yaşamına baktığınızda, onu şair eden yollarda nice zengin yaşam birikimi olduğunu kolaylıkla görebilirsiniz. Ve bu yaşam parçalarının hayat denilen o usta terzi tarafından nasıl ustalıkla birleştirilip geliştirildiğini de. Babası, Darıca’da bir fırın işletirken, komşuları Girit mübadili bir kızı seviyor ve bu aşktan 1933 yılında Cevat Çapan doğuyor. 12 yaşına kadar olan çocukluk yılları Darıca’da geçiyor. İkinci Dünya Savaşı yılları. Hiç elektrik olmayan yıllar. Halkevlerine gelip perdesini kurarak karagöz oynatan karagözcüyü görmesiyle ilk ilgisi ortaya çıkıyor. Aynı yıllarda radyodan da Hayali Küçük Ali’nin Karagöz programlarını dinliyor. Bu yıllarda babası da sürekli hikâyeler anlatarak oğlunun imge dünyasının gelişmesine katkıda bulunuyor. En çok anlattığı hikâye ise Pardayanlar’dır. Babasından öğrendiği ilk Fransızca sözler de Baba Pardayan’ın oğluna öğütleridir: Babanın oğluna öğrettiği bir şey de rakı içmektir. Daha 34 yaşlarındayken onu rakı sofralarına taşımaya başlar. Evlerinin yanındaki mescitte ise taşbaskısı kitaplar satan bir seyyar kitapçı vardır. İlkokul yıllarında bu kitapçıdan aldığı Hazreti Ali Cenkleri, Tahir ile Zühre, Arzu ile Kamber, Kan Kalesi, Hayber Kalesi gibi kitapları okumaya başlar. Yalnız kendi kendine değil, evlerinin altındaki fırında çalışan işçilere de okur bu hikâyeleri. Aralarında saz çalıp, türkü söyleyenler olur, onlardan da ilk türküleri öğrenir. Bu arada annesi de akrabaları, arkadaşları, komşuları geldiğinde Rumca şarkılar söyler evlerinde. Kimileri yarı Türkçe yarı Rumca masallar anlatır. Yunancaya karşı kulak dolgunluğu da yine işte bu çocukluk yıllarında oluşur. 1945, Cevat Çapan’ın 12 yaşında İstanbul’a geldiği ve Robert Kolej’e kaydolduğu yıldır. O yıllarda olabilecek en güzel okula gelmiştir. Hem de sinema, tiyatro gibi sanatlarla buluşacağı İstanbul şehrine. Taksim sinemasında hep Arap filmleri gösterilmektedir. Türkçe sözlü, Arapça şarkılı filmlerdir bunlar, Abdülvahap’la K İ T A P S A Y I 1243 Şiire armağan bir hayat... Bir hayatın nasıl şiire dönüştüğüne ilişkin güzel bir örnektir Cevat Çapan şiiri. Bir şaire en gerekli olan zengin yaşam deneyimine ulaşabilmek için olmadık serüvenlere girişir, dünyayı dört dönerler. Kimileri bunu evlerinde, analarında, babalarında, komşularında bulur; kimi geniş toplumsal kesimlerin mücadelelerinde. Ama şu yadsınamaz bir gerçektir ki, her şaire bir dünya gerekir. Şairler kurdukları dünyayı, yazdıkları şiirlerle dile getirirler. Okurlarına farklı bir dünya sunabilen şairler gerçek şairlerdir. Dünya durdukça kalıcı olan, okunan hep onlardır. Cevat Çapan’ın büyük kültürel birikiminin şiirdeki sesi ise son derece usuldur. Fısıldar gibi söyler dizelerini. Kimi zaman bir büyükbabanın uykuya yatırdığı torununa, yatağın başucunda anlattığı bir masaldaki gibidir sesi; kimi zaman en içten sevgi sözlerindeki yumuşaklıktadır. Sonsuz bir yeşilliğin içinde, yanı başınızdaki bir akarsuyun varlığını duyumsatmayan sesidir onun sesi. r Turgay FİŞEKÇİ girişenlerin her şeyden önce anlatacak bir hikâyeleri, başkalarına söyleyecek sözleri olması gerekir. Cevat Çapan’ın şiirlerle söyleyecek ne çok sözü olduğunu Su Sesi’nin her satırında yudum yudum tadabiliyoruz: “Mayınlı tarlalarda topladığın gelincikler parçalanan bir gövdenin kanlı serpintileriymiş gibi, kaçarcasına uyanmıştın o düşten; karanlıkta yolunu yitirmiş bir uyurgezerdin karşılaştığımızda. Toprağın altından çıkarılmış bin yıllık bir yazıtı heceliyordum ben bir söğüdün altında. Bir sabah dolaştığımız kırların serinliğiyle uzattın ellerini. Bizi bekleyen kimse yoktu o sessizlikte: ne yerçekimi, ne rüzgâr. Uçarak kaybolmuştuk gözden o sonsuz mavilikte.” Şu kısacık şiirde anlatılanları nasıl tanımlarsınız: İzlenimci bir tablo? Bir 2 0 1 3 ünümüz Türk şiirinin yaşayan ve bu yıl 80. yaşlarını kutlayan iki büyük ustasının yeni şiir kitapları aynı zamanda yayımlandı: Gülten Akın’ın Beni Sorarsan’ı ve Cevat Çapan’ın Su Sesi. Bu iki önemli ozanımız da şiirin hepimizin hayatı için ne denli önemli olduğunu, şiirin vazgeçilmezliğini göstermek istercesine sundular yeni kitaplarını. Bu yüzden bir armağan saymalıyız bu kitapları bizlere sunulmuş. Cevat Çapan’ın on sekiz yaşından bu yana yazdığı şiirleri, dilimize çevirdiği şiirleri düşündüğümüzde onun hayatının da bütünüyle şiire adanmış bir hayat olduğunu söyleyebiliriz. 80 YILIN DENEYİMLERİNİN ŞİİRE DÖNÜŞTÜĞÜ KİTAP: “SU SESİ” Şiir sanatının en eski çağlardan bu yana, kuşaktan kuşağa deneyim aktarımının yollarından biri olduğunu söyleyebiliriz. “Baba nasihati” denemese de bir hayat nasihatidir şiirlerin arkasındaki görüntü. Bu nedenle de şiir yazmaya S A Y F A 1 6 n 1 2 G tiyatro sahnesi? Bir masal? Hepsinin birbirine karışıp, şiir biçimine büründüğü bir olağanüstü anlatım. Şiir denen o tanımlanması güç mucizeyi, tanımamızı kolaylaştıracak dizeler… “O kış yalnızlığımıza sığındık. Çakan fener de bizdik, uğuldayan deniz de. Bizimdi kumsaldaki ayak izleri, Bizdik açmayı bekleyen çiçek avludaki saksıda. Bizdik onaran aramızdaki yıkık köprüleri o kış uykusunda.” “Yıkık köprüleri kış uykusunda onarmak” nasıl bir duygu uyandırıyor sizde? Beni benden alıyor, sanki hayatta yapamadığım her şeyi karşıma getirip koyuyor. Demek böyle dizeler yazabilmek için seksen yıllık dolu dolu geçirilmiş bir yaşam deneyi gerekirmiş. “Yaşadıklarının bir tortusuydu o masum anılar geleceği nerdeyse unutulmuş bir zamana bağlayan. Unutma, belleğin zindanındı senin, A R A L I K C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle