23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLA R A Geçen sayımızda sizlere bir P ervasız pertavsız ENİS BATUR sürpriz yapalım istedik ve Selçuk Altun’un “Kitap İçin” yazılarına yeniden başladığını kendi sayfasında yeniden göstermeye çalıştık. Ama ne çalışma!... Sayfa, başta başlığı olmak üzere bir yığın yanlışla çıktı. Önce sayfanın başlığı “Kitap İçin”, “Kitaplar İçin” olarak değişmişti. Tuncel KurtizSelçuk Altun fotoğrafını çeken Tayfun Bayazıt’ın soyadı ‘Bayezıt’ olarak yazılmıştı. Altun’un yazısının 3155. maddesinde 11.05.1954 olarak doğru yazılan Sait Faik’in ölüm tarihi 11.11.2005 olarak tashih(!) edilmişti. Bu şaşırtıcı dönüş sayfası için Selçuk Altun ve okurlarımızdan özür dileriz. Yanlışları en aza indirmeye çalışırken birden çoğaltmıştık. Fuar sayılarının yorgunluğuna vermenizi rica ediyoruz. Bir de Sayın Altun sayfanın başındaki girişte, yazılarına ara vermesinin nedenini anlattığından bir de benim anlatmamın anlamsız olacağını düşündüğüm için bir ‘Yeniden hoş geldin...’ yazısı yazmamıştım. Evet...Aramıza yeniden hoş geldin Selçuk Altun. Evvel zaman içinde Çınaraltı Aile Çay Bahçesi’nde evlenmiş, saatçi Nejat Bey ile elleri çamaşır suyu kokulu evhanımı Meral Hanım’ın aferinlik cici kızı, uslu kızının babasıyla, Çiğdem’le, çocukluğuyla, ergenliğiyle ve bugünüyle hesaplaşması ve bunlardan yola çıkarak bir “yarın” oluşturma çabasında bir evlat, kardeş, birey, aile kurumunun tüm o ikiyüzlülüğü ve bunun kadınların üstüne bir yük gibi bindirilmiş kabullenişinden bitap, bütün davranışlarıyla, öfkesiyle, nefretiyle, sevgisiyle hesaplaşırken cevaplardan önce sorulara yoğunlaşan bir kadın, Müzeyyen; “Aile Çay Bahçesi”nin baş kişisi. Yekta Kopan’la romanını konuştuk. Haydar Ergülen’in “Ölüm Bir Skandal” ve “NarBütün Şiirleri1” adlı kitapları genişletilmiş baskılarıyla raflarda. Ergülen’le kitapları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bol kitaplı günler... Lars Norén Günceler arası ynı gün edindiğim iki yazar günlüğünü peş peşe okudum: Lars Norén’in Bir Yazarın Candan Güncesi, beş ciltlik (1500 sayfa) bir bütünlükten çekip çıkarılmış dördüncü, yazarın 60. yaşına denk gelen (20032004) bir yıllık süreyi kapsayan cildi içeriyordu; Max Frisch’in (19111991) Üçüncü Bir Günce İçin Taslak’ı da yaklaşık bir yılı (198182) kapsıyor, sağlığında yayımlamadığı bir kitap, kabaca temize çektirip arşivine kaldırdığı bu önemli belge 2010’da okur önüne çıkmış. İskandinav dünyasında, Strindberg’den Bergman’a gelen çizgiyi uzatan önemli bir tiyatro yazarı ve yönetmeni olarak üne kavuşmuş Norén 1944 doğumlu; çoğu başka dillere de çevrilmiş oyunlarından hiçbirini, dolayısıyla yapıtını tanımıyorum. Edinip okuma gereksinmesi duymamın asıl nedeni buydu kaldı ki: Yapıtıyla tanışmadığım olgun yaşta bir yazarla ilk karşılaşmayı günlüğü üzerinden gerçekleştirmek ilgi çekici deneyim olur düşüncesindeydim, yanılmadığımı gördüm. Yavaş yavaş, sayfadan sayfaya, bir insan, bir adam, bir yazar, bir tiyatrocu beliriyor önünüzde: Tıpkı, soğan mürekkebiyle yazılmış bir sayfanın arkasında kibritin alevini dolaştırdığınızda metnin ortaya çıkışındaki Max Frisch A gibi. Son sayfaya geldiğinde, bir yıl üzerinden, kabataslak da olsa bir “portre”ye ulaşılıyor. Yanıltıcı değil mi bu izlenim, bu düşünce: Olabilir. Kişiyi dar bir zaman kesitine sığınarak tanıyabilir miyiz?. Bir Yazarın Candan Güncesi, “özel” yaşamıyla “profesyonel” yaşamı iç içe geçiriyor. Norén’de bir tür “içini dökme” eğilimi ağır basıyor, olduğu gibi görünmeyi seçmiş, kendini göstermek istediği gibi göstermeye yüz sürmemiş. İçyüzünü biliyormuşcasına söylüyorum bunu, benimkisi varsayım tabi. Günü gününe ayrıntılara inen “yabancı” (her anlamında) birinin günlüğünü neden okuyayım sorusunu çözüyor, üslubu ve yaklaşımı: Tek bir üyesini tanımadığımız bir çevrenin insanları, adları sanlarıyla yüzüyor satırlarda, yadırgatmıyor. Gene de, benim tarzım bir günlük değil Norén’inki. Okur kimliğimle söylüyorum, yoksa günlük yazarı olarak ortaklığım az buz değil, ne yazık ki! “Özel hayatım”ı onun kadar sakınmasız biçimde sergileyebilir miydim, hayır, aklımdan bile geçirmem oysa, bir tür ton benzerliği seziyorum, bu temel ayrıma karşın. Max Frisch’in günlüğünü en yüksek çıtaya koyduğumu daha önce yazmıştım. Bu üçüncü kitap, ilk iki cilde hiç mi hiç benzemiyor, yapısal açıdan. Gerçekten de bir taslak söz konusu. Mimarlığını unutmazsak, “proje”yi yaklaşık haliyle kâğıda döküp çekilmiş, denilebilir rahatlıkla. “Bir yıl” kesitlemesi can alıcı, burada da. Nolén, Frisch’in yanında düpedüz geveze! İsviçreli, alışılagelmiş ironik ketumluğunu bu deftere de aktarmış: Satır araları yoğun eslerle dolu. Bundandır, taslak haliyle bile yazınsal edası yüksek. Okuru bıraktığı derin boşluklara çekme sanatını avucunun içi gibi tanıyor Frisch. Sondan bir önceki genç can yoldaşıyla ilişkisiyle sınırlı bir dönem güncesi olmasına karşın, ondan neredeyse söz etmemeyi başararak hep ondan söz etmeyi biliyor! Buna karşılık, genç dostu Peter Noll’un kanserden ölümüne giden süreç odak noktasındaki yerini koruyor. Frisch’in ana sıkıntısı yaşlılık. Günlüğün ikinci cildinde uzaktan ve mesafeyle ilgilendiği o konu, şimdi öznel terazide. On yıl daha yaşadı: Acaba nerelere savrulmuştu? Bu peş peşe okuma, bir yıllık “döküm”ün ne denli can alıcı olduğunu gösterdi bana. Gerçi, Kafka’nın 1911 yılı günlüğü üstünden kafa patlattığım bir sorundu bu: Sınırlı bir süreye neyi sığdırır günlük? Düşünülebileceğinden fazlasını, anlaşılan. * Yayıncının budayarak yayımladığı, çevirmenin eksilterek çevirdiği kitaplara içerlediğimi dile getirmiştim. Strindberg’in Mavi Kitabı da böyle çevrilip yayımlandı Frenkçede. Gerekçeleri anlamıyor değilim, paylaşmıyorum: Yazarın ipin ucunu kaçırdığı parçaları ayıklamayı, okurken gerekirse ben de üstlenebilir(d)im. Mavi Kitap, kaldı ki bir tür çılgınlık yapıtı. Strindberg’in kendisini bilim adamı sandığı, özel yaşamında duvara tosladığı için sabahlama eğiliminin alabildiğine arttığı bir dönemin ürünü. İsveçce özgün baskı, elimdeki çeviri “versiyon”un iki katından fazlaymış; daha önemlisi, acaip kolajlar içeriyormuş. Bütünü görmeden, kitabın nesini okumuş oluyoruz? Savaş ve Barış’ın Türkçedeki ilk ‘çeviri’lerinden biri geliyor aklıma, çevirmenin kimi bölümleri “romanla ilgisiz” bularak atladığı dudak uçuklatıcı girişim. Bütün kısaltmalar terbiyesiz, bazıları bir n de gülünç. TURHAN GÜNAY turhangunay@cumhuriyet.com.tr eposta: cumkitap@cumhuriyet.com.tr twitter: www.twitter.com/CumKitap August Strindberg Franz Kafka İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç t Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız t Yayın Yönetmeni: Turhan Günay t Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya t Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı t Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. t İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64 t Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL. t Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden t Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü t Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya t Reklam Müdürü: Ayla Atamer t Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74 t Yerel süreli yayın t Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 1240 21 K A S I M 2013 n S A Y F A 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle