06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y er şey Paris’teki küçük bir tiyatro salonunda başladı. 5 Ocak 1953 akşamı Théâtre de Babylone’da sahnelendiğinde salonda yetmiş beş seyirci vardı. Oyunu sahneleyen, daha önce gerçeküstücülüğün kuramcılarından Antonin Artaud’nun asistanı, yakın dostu ve sırdaşı Roger Blin’di. Samuel Beckett’in “En attendant Godot”sunun (“Godot’yu Beklerken”) bu ilk sahnelenişinde Estragon’u Pierre Latour, Vladimir’i Lucien Raimbourg, Lucky’yi Jean Martin oynuyordu. Pozzo’yu oynayacak oyuncu son anda başka bir oyunda daha yüksek ücret alacağı bir rol bulunca, irikıyım, göbekli Pozzo’yu incecik bedeniyle Blin üstlenmek zorunda kalmıştı, karnının üstüne bir yastık yerleştirerek. İlk oynanışlar “olaylı” geçmişti. Bir seferinde, iyi giyimli ama öfkeli yirmi kadar seyirci ıslık çalıp yuhalamaya başlayınca, Lucky’nin monologundan sonra perdeyi indirmekten başka çare bulamamışlardı. Aslında, daha önce 17 Şubat 1952’de Fransa’da bir radyodan yayımlanmıştı “Godot’yu Beklerken”. Beckett, radyoya gelmemekle birlikte, Roger Blin’in okuyacağı bir not göndermişti: “Godot’nun kim olduğunu bilmiyorum. Var olup olmadığını bile bilmiyorum. Onu bekleyip duran o iki kişinin ona inanıp inanmadıklarını da bilmiyorum… Tüm bildiğimi gösterdim. Belki pek fazla değil, ama benim için fazlasıyla yeterli. Dahası diyebilirim ki, daha az olsaydı benim için daha doyurucu olurdu…” Bizim açımızdan, belki de en şaşırtıcısı, “Godot’yu Beklerken”in, Paris’teki ilk sahnelenişinin üstünden henüz bir yıl geçmişken, İstanbul’da oynanmasıydı. Çağdaş tiyatromuzun öncüsü Muhsin Ertuğrul, 1954’te, “Godot’yu Beklerken”i Türkçeye çevirip Küçük Sahne’de sahneleyecekti. Hem de Cahit Irgat, Kâmran Yüce, Şükran Güngör, Münir Özkul gibi oyuncularla. Türkiye’deki o ilk sahnelenişi izleyenler arasında, o sıralar on sekizinde olan Ferit Edgü de vardı. Onca yıl sonra sorduğumda, Beckett’e, yazarlık yaşamında çok şey borçlu olduğunu söylüyor: “Paris’te yaşayan bir İrlandalı tarafından Fransızca olarak yazılmış Godot’yu Beklerken, Paris’teki ilk sahnelenişinin üzerinden çok geçmeden, İstanbul’da yeni kurulmuş olan Küçük Sahne’de sahnelendi. Muhsin Ertuğrul’un çevirisi ve sahne düzeniyle. Batı ülkelerindeki felsefi yorumlar, o günlerin bir kültür, sanat çölünden farkı olmayan Türkiye’sinde, yerini, kaçınılmaz SAYFA 6 ? 24 OCAK eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Samuel Beckett’in “Godot’yu Beklerken”i ilk kez 60 yıl önce Paris’te sahnelenmişti Altmış yıldır bekliyoruz... H olarak siyasal yorumlara bıraktı. Kimdi bu Godot? Neden kendisini görmüyorduk? Niçin gelmiyordu? Gelseydi, kendisini bekleyen o zavallıların yaşamını değiştirecek miydi? Tüm bu soruların yanıtı, kaçınılmaz olarak, o korkulu sözcük ‘komünizm’de kilitleniyordu. Öylesine ki, Küçük Sahne önünde “Godot’yu Beklerken”, İngiltere’de ilk kez 1955’te Peter Hall tarafından kuyruklar oluşması Art Theatre’da sahnelenmişti. na karşın (ne olur, İstanbul’dan bir yıl kadar sonra oynanabilne olmaz) ‘Godot’ sahneden kaldırıldı. mesi de o ölçüde ilginçti. Ama bir o kadar Ama elini çabuk tutup oyunu izleyen biz çarpıcı olan da, Beckett’in oyununun, 29 genç yazarlar bir sarsıntı geçirdik. Yenilik Kasım 1953’te, Almanya’nın Wuppertal arayışları peşindeydik ve işte yenilik, sahkenti yakınlarındaki Lüttringhausen hapisnede karşımızdaydı. hanesinde oynanması olsa gerekti. Daha sonraları ‘absurde tiyatro’ olarak Hapishanedeki mahkumlardan biri, oyuanılacak, modern tiyatronun aslarının, İonun Fransızca ilk basımını ele geçirip Alnesco’ların, Adamov’ların oyunlarını da izmancaya çevirmiş, oyunu sahnelemek için leyecektik. Ama hiçbiri ‘Godot’ kadar etkiizin koparmıştı. Sonradan, 1954 Ekilemeyecekti bizleri. mi’nde, Beckett’e bir mektup yazacaktı: Beckett’e, yazarlık yaşamımda çok şey “Bir sürü hırsız, sahtekâr, kabadayı, hoborçluyum. Bu borç, ‘Godot’ ile başlamışmo, deli ve caninin bekleyerek, durmadan tı. bekleyerek, hep bekleyerek rezil bir hayat Şunu da belirtmem gerek, bu oyunda, yaşadıkları bir hapishaneden, ‘Godot’yu yirmi yaşımda da, yetmiş yaşımda da hiçbir Beklerken’ adlı oyununuzla ilgili bir meksimge görmedim, hiçbir simge yakıştırmatup alınca şaşıracaksınız. Neyi bekliyoruz? dım.” Godot’yu mu? Belki.” “Godot’yu Beklerken”in, Paris’te ilk oyBu mektup, Beckett’in hapishaneler ve nanışından yalnızca bir yıl sonra İstanmahpuslarla hep sürecek olan bağlarının bul’da sahnelenmesi ne denli şaşırtıcısıysa, başlangıcı olacak, oyunlarının mahpushaLondra’da ilk kez 3 Ağustos 1955’te, yani nelerde sahnelenişiyle yakından ilgilenecekti. San Quentin hapishanesinden Rick Cluchey’ye büyük destek verecek, Cluchey de altmış beş koltuklu bir tiyatro salonuna dönüştürülen eski idam odasında “Godot’yu Beklerken”i sahneye koyacaktı. Beckett’in, Fransızcasından sonra İngilizce olarak yeniden yazdığı “Godot’yu Beklerken”in 1955 Ağustosu’nda Londra’daki Arts Theatre’da ilk sahnelenişi ise, Peter Hall’un yönetmenlik uğOrhan Alkaya’nın 199798’de İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelediği “Godot’yu Beklerken”de Savaş Dinçel, Taner Barlas ve Engin Al raşında bir dönüm noktası olacaktı. kan da oynamıştı. Peter Hall, o günlerde John Gielgud, Alec Guinness gibi oyuncuların bu oyunda oynamaya yanaşmadıklarını anımsıyor. Pek yönetmenin de geri çevirdiği oyunu sahneye koymak, yirmi dört yaşındaki Hall’a kalmış sonunda. “Ama hâlâ merak ederim” diyor Hall. “Ben de geri çevirseydim halim ne olurdu acaba? Çünkü bu oyun hayatımı değiştirdi.” “Godot’yu Beklerken”i 1993’te ellinci yılında yeniden sahneleyen Hall’a göre, modern tiyatronun başlangıcı sayılması gereken bu oyun, “bütün barikatları ve ulusallık sınırlarını aşan, zamandışı bir başyapıt”. Hall, “Godot’yu Beklerken”den sonra “tiyatronun bir daha eskisi gibi olmadığı” kanısında. Londra’da ilk oynandığında, hem övgüler almış hem de ağır sövgülerle karşılanmış. Dahası “ifade özgürlüğü”nün beşiği sayılan İngiltere’de yönetimin sansür girişimlerine uğramış. Örneğin, “ereksiyon” sözcüğünden çok tedirgin olmuşlar (!) ve oyundan çıkarılmasını istemişler. Oyunun tümden yasaklanması için bile uğraşmışlar. Ben, 1954’te Küçük Sahne’de oynanan “Godot’yu Beklerken”i izlemedim. Nedeni çok basit: Yedi yaşındaydım. Ama 196364 sezonunda Ankara Sanat Tiyatrosu’nda Asaf Çiyiltepe’nin sahnelediği “Godot”yu kaçırmadım. Baharda İstanbul’a turneye geldiklerinde bir kez daha gittim. AST’ın ‘altın çağı’nın ilk oyunuydu “Godot’yu Beklerken”. Ardından Brendan Behan’ın “Gizli Ordu”su, Gogol’ün “Ölü Canlar”ı, Sartre’ın “Mezarsız Ölüler”i gelecekti. Oyunun çevirisi Ferit Edgü’nün Türkçesiyle Vedat Günyol’un Çan Yayınları’ndan yayımlanmış, AST’ta da bu çeviriyle oynanmıştı. Sahnede Işık Toprak’ı, Güner Sümer’i anımsıyorum. Daha sonra, yanılmıyorsam, Tuncay Birkan’ın bir çevirisi yayımlandı. 199798’de ise, İstanbul Şehir Tiyatroları’nda Uğur ÜnTarık Günersel çevirisiyle Orhan Alkaya sahneledi “Godot”yu. Beckett’in, genellikle, “Bize hiç sorulmadan dünyaya, varoluşa atıldığımız gerçeğiyle nasıl uzlaşabiliriz? Biz kimiz; benliğimizin gerçek doğrusu nedir? Bir insan ‘ben’ dediğinde, bu ne anlama gelir?” gibi temel sorularla ilgilendiği söylenebilir. Kimi eleştirmenler, “Godot’yu Beklerken”in iki “kahraman”ı Valadimir ve Estragon’dan zaman zaman birer “serseri” olarak söz etmişlerdir. Oysa Beckett’in onları hiçbir zaman böyle betimlemediği açıktır. Didi ile Gogo, sahnede kupkuru bir ağaçla temsil edilen dünyada bulunmak ve niçin orada olduklarını bilmemek gibi, insanlığın en temel durumu içinde olan iki insandır. Altmış yıldır “Godot’yu bekliyor” olmamızın, başka bir deyişle dünyanın dört bir yanında, bambaşka dillerden, dinlerden, uluslardan insanların altmış yıldır “Godot’yu Beklerken”i aynı şaşkınlıkla izliyor olmalarının temelinde de, Beckett’in insanın bu “en yalın hali”ni yakalamış olması yatıyordur herhalde. ? 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1197
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle