06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KİTAP KOKUSU K İ TA P L AR A R E NK L İ D O KU N UŞ Yurtdışındaki yayıncılarda her edebiyat türü için ayrı editörlerin görev aldığını öteden beri duyardık. Editörlük kavramı son yıllarda bizim dilimize de yerleştiği gibi, kitapların künyelerinde de yer buldu. Sahi, kimdir editör? Ne yapar? Sorduk, anlattılar. Konuğumuz, Can Çocuk’un Editörü, Ebru Akkaş. önemliydi! Tezimi yazdığım süre zarfında çalışma hayatıma bir es verdim ve ertelediğim okumalarımı yaptım. Denize atlayıp yüzmeye başlama zamanı geldiğindeyse radyoda editörlüğe başladım. Bugünden bakınca tercihlerimi çoğunlukla el yordamıyla yaptığımı fark etsem de okumaya hep yatkın oldum. Fakat ne mutlu ki beni editörlüğün kıyısına hayat getirdi. Kitaplarda yankılanan hayatın sesini duyduktan sonra onu takip etmeye, insanın güzelliğini, garipliğini anlamaya çalışmaya başladıktan sonra yazmak kaçınılmaz oldu. Yıllarca kitaplarla ilgili yazdım, yazmak bir düşünme yöntemi halini aldıktan sonra editörlüğe başladım. Bilinçli değil ama doğru sırayla oldu. Dildeki etkinliğinizi nerede kazandınız? Sanırım güzel ve iyi Türkçe konuşulan bir evde büyümekle çok ilgisi var. Annem hatalarımızı düzeltirdi. Sonra ilkokulda çok iyi bir öğretmenim oldu. Kâğıt üzerindeki ilk düzeltmeyi gördüğümde soyadımı tek “k” ile yazdığım sınav kâğıdımda ilkokul bir ya da ikinci sınıftaydım. Edebiyat derslerine, yazmaya ve okumaya meraklıydım. Sözlük, ansiklopedi okumak da buna dahil. Bir de okurken sanırım ağzım açık okumuyordum. Kitapta örgü dışında kullanılan dili de takip ediyordum. Bol bol Melih Cevdet Anday, Bilge Karasu, Ferit Edgü ve Yaşar Kemal okudum. Türkçenin güzel sesini ustalardan duydum. Artık bilinçli okumalar yapıyordum. Dil üzerine düşünmek bir keyif halini aldı ve gerisi de geldi. Önünüze gelen bir dosyanın, başka bir kitaptan ayarsız esinlenme ya da alıntıyla dolu olup olmadığını nasıl belirliyorsunuz? Diyelim ki esinlenilen orijinal kitabı okumadınız, bilmiyorsunuz... Bu elbette sahip olduğunuz okuma birikimimiz ile alakalı. Ne kadar çok okursanız okuyun sahanızdaki tüm kitapları okumuş olmanız mümkün değil. Esinlenme ve dahi intihal söz konusu olabilir. Ancak editör, bir yargıç ya da öğretmen değildir. Bir ön kabul olarak yazarların ahlaklı olduklarına inanırım, intihal ya da ayarsız esin kararı vermekte de çok zorlanırım; ama bu her editörün başına gelebilir. Can Çocuk’ta biz bu ihtimali bir yayın kurulu ile en az düzeye indirmeye çalışıyoruz. Yayın kurulu toplandığında dosyayı konuşuyor, tartışıyoruz. Bu sayede işin içine birden fazla kişinin birikimi de girmiş oluyor. Farklı dillerde de okuma birikimine sahip olunca iş daha da kolaylaşıyor. Burada önemli olan, karar merciinin tek bir kişi olmaması ve sorumluluğu paylaşmak. Size gelen metinlerde değişiklik ya da düzeltme istediğinizde yazarların tepkisi ne olur? Önerilerinizi uygulamak yerine dosyasını alıp giden oldu mu hiç? Değişiklik ya da düzeltme yerine öneri demek daha doğru olur. Kimseye bir şeyleri dikte edip bunu illa ki böyle yap demiyoruz. Önerileri ilettiğimizde bu yaklaşım, yapıtın kolektif bir çalışma ürünü olduğunu düşünen yazarlar tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Bu iki tarafın da fayda sağladığı bir yöntem ve aynı amaca hizmet ediyor. Paslaşarak ilerliyoruz. Bunun yanında bu önerileri metne tecavüz olarak gören yazarlar da mevcut. Bir de önerilere savunma ve gerekçeler ile itiraz edenler var. Bu iki durumda da yapılacak fazla bir şey kalmıyor, metin değişmiyor. Bunlara aynı gemide olduğumuzu unuttuğumuz anlar diyebiliriz… Siz de yazıyor musunuz? Sizin metinlerinizin editörlüğünü kim yapsın isterdiniz? Kitap eklerine yazdıklarımı saymazsak edebi diyecek bir yapıtım ve şu ana kadar da herhangi bir teşebbüsüm yok. İşin mutfağında olmak daha güzel… Ama yazsaydım sanırım bir editörle yetinmeyip Cevat Çapan ve Samiye Öz’ün de içinde yer aldığı kocaman bir ekip ile çalışmayı tercih ederdim. ? www.aytulakal.com Durup ince şeyleri anlamaya vakti olanlar için... İlgilenecek daha önemli şeylere, kaybedenlere ve kaybedilenlere bir çağrı... ? Nilay YILMAZ A ? Aytül AKAL ditörlük nereden geldi aklınıza? Bir ideal miydi? Meslek seçimimi yaparken çok da bilinçli hareket ettiğimi söyleyemeyeceğim. Ben de her genç gibi üniversite sınavı stresini tadıp lisans eğitimime işletme fakültesinde başladım. Bölüm değiştirmeyi aklıma getirmesem de üniversiteyi bitirene kadar sanatta uzmanlaşmak gibi bir hedefim vardı. Yüksek sesle dillendirdiğimde arkadaşlarımın alaylarına maruz kaldım ama bunlardan olumsuz etkilendiğim pek söylenemez. Çalışmaya başladığımda gerçekten yapmak istediğimin bu olmadığını anlamam fazla uzun sürmedi. Yüksek lisans yapmanın sektör değiştirirken işimi kolaylaştıracağını düşünüp sanat yönetimi dalında başvurumu yaptım. Akademik kazanımın getirisinin yanında yoğun bir tempo da beni bekliyordu. Mesaim bittiğinde doğrudan okula koştuğum iki yıl boyunca işin sistematiğini öğrenmeye çalıştım. Memlekette mühendis kökenlileri sosyal olmamakla suçlasalar da sosyal bilimcilerin aksine mühendis kökenlilerin “yapılabilir” ile “yapılır” arasındaki farkı daha iyi bildiğine inanıyorum. Neticede muhakeme yeteneği E SA N A TÇ I N IN MA SA SI Shaun Tan ? Hazırlayan: Çiğdem GÜNDEŞ “Ç SAYFA 26 ? 24 OCAK 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1197
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle