06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Osman Şahin’den yeni öyküler Ölümün Süt Dişleri Osman Şahin, “Ölümün Süt Dişleri” adlı anıöykülerinde, 1950’li yılların Türkiye’sinde, kırsal kesimde yaşanan yoksulluğu, geriliği, Enstitülerle başlayan uyanışı, muştuyu gözler önüne seriyor. Bu uyanışın önünün kesilmesindeki acıyı, burukluğu da duyumsatıyor okurlarına. ? Hasan AKARSU sman Şahin, 1940, MersinArslanköy doğumlu olup öyküleriyle tanınıyor. “Son Yörük” adlı yapıtında yazarın söyleşileri ve yapıtlarıyla ilgili değerlendirme yazıları yer alıyordu. “Ölümün Süt Dişleri” adlı yeni yapıtında, dokuz anıöykü bulunmaktadır. Kırlangıç Uşağı, yazarın anasıyla konuşmalarından oluşan söyleşi biçiminde yazılmış bir öyküdür. Osman, ilkokula, yaşı küçük olduğu için kayıtsız olarak gider. Okumayı kendiliğinden sökünce kayıt edilir. On üç kardeşli bir ailenin en küçük çocuğudur. Yaramaz olduğu için, sinek kovalayan kırlangıçların kıvraklığına benzetilerek “Kırlangıç uşağı” adıyla çağrılır. Ana sütünden kesilince, başka analardan, keçiden süt emerek büyütülür. “Gölpınar Çobanlığı yapar çocukluğunda. Köyün sığırlarını otlatır kırlarda. Toroslar’ın doğasını, kuşlarını, soğuk sularını, Yörük çadırlarını, geceleri kaldığı küçük mağarayı, kuru ekmekle çökelek yediği, bitlendiği günleri unutamaz. Bekçi Ağzıkör kayıptır, oğlu Mustafa, onu aramaktadır kırlarda. Az konuştuğu için bu adla anılır. Bekçi, üç köylü tarafından taşlanıp öldürülür ve üstüne ağaç dalları atılarak yakılır. Ölü olarak bulunur ve raporu tutulur. Osman, sığır çobanlığı yaparken “Kapı Aralanıyor” demesi boşuna değildir. Kardeşi Ejder gelip babasının köye çağırdığını söyler. Mersin’de yapılacak sınava katılmak üzere komşu oğlu Cafer’le yola çıkarlar. Mersinli zenginlerin yayla yeri olan Fındıkpınarı’nda, babasının tanıdığı olan Hallov amcanın evinde kalırlar bir gece. Elektriği ilk kez orada görürler. Sabahleyin Mersin’e giden kamyonun üstünde yolculuk yaparlar. İleri İlkokulu’nda on soruluk bir sınavdan geçip yine aynı yoldan köylerine dönerler. Denizi ve demiryolunu da ilk kez Mersin’de görmüşlerdir:”…Gerçekten de düşlerimin ötesinde, sonsuz büyük bir su imiş deniz. Bulutların, ufukların altına kadar her yan denizdi. Köpüklü ve masmaviydi. Dalgalı, uğultuluydu. Tuzumsu bir hoş kokuyordu…” (s.39). Osman Şahin, anılarını yansıtırken iyi bir gözlemci olduğunu, etkileyici bir dille yazdığını kanıtlıyor. Osman, köyüne döndüğünde yine boş bırakmazlar. Bu kez Kuzyaka’da, mısır tarlasını beklemeye gider. Sevinçli haberi oraya ağabeyi Nezir ile kardeşi Ejder getirirler. Enstitü sınavını kazanmış olup okula gidecektir. Köyde hasta dedesinin ellerini öper. Babası Tahir Şahin, aileden ilk kez bir memur çıkacağı için sevinçlidir. Aynı yollardan babasıyla Mersin’e, oradan da Muttalip Öğretmenin sorumluluğunda sekiz arkadaş, trenle Diyarbakır Engani istasyonuna değin giderler. Osman, Dicle Köy Enstitüsü’nü, “İkinci Doğumum” olarak nitelendirir. Kayıt sırasında ve sonrasında enstitüde yaşadıkları, yeni bir dünyayı muştulamaktadır onlara. Giysiler, yemekler, ilk kez ranzada, kendine ait bir yatakta yatma, postal giyme, tıraş olma, hamama gitme vb. yenilikler karşısında şaşırırlar. Üzüm hoşafını, zeytini, dolma biberini, şehriye çorbasını ilk kez orada görenler vardır. Eşitlik vardır en önemli olarak orada. “Severek öğrenmeyi” öğütleyen okul müdürü Rıza Dikmen vardır. Rehber öğretmenleri Cemal Bey, yaz dinlencesine giden öğrencilerin torbalarını denetlerken Osman’ın torbasından çıkan sabunları sorar. Enstitüde ayda bir verilen sabunları biriktirip anasına götürecektir Osman. Anası da giysileri külle değil sabunla yıkayacaktır. Cemal Öğretmen şaşırmıştır:”Şu işe bakın, dedi. Ve bu çocuk hakkı olan sabunları kullanmayıp ailesine götürmeye, sabunları onlara tanıtmaya çalışıyor. Ah evladım ah! Bu ülkede yapacağımız çok iş var daha, dedikten sonra çömeldi. O çömelince nöbetçi öğrenci de çömeldi…” (s.76). Bu yoksulluk karşısında Osman’a, içine iki lira koyduğu sarı zarfı uzatır, zekatını ona verir Cemal Öğretmen. Osman, Mersin’den köyüne kamyonla gider, bir aylık yaz dinlencesini orada geçirir. “Ölümün Süt Dişleri”ni görür orada. Kocaya kaçan Hatice ablasını bağışlamaz anası. Yedi aylık ikiz bebeklerini düşürür Hatice ablası. Onu anasından gizli olarak görmeye giden Osman gördüklerine üzülür, ablasının verdiği ölü iki bebeği, “Ölümün süt dişlerini” mezara değin götürür. Yazar Osman Şahin, “Ölümün Süt Dişleri” adlı anıöykülerinde, 1950’li yılların Türkiye’sinde, kırsal kesimde yaşanan yoksulluğu, geriliği, Enstitülerle başlayan uyanışı, muştuyu gözler önüne seriyor. Bu uyanışın önünün kesilmesindeki acıyı, burukluğu da duyumsatıyor okurlarına. ? Ölümün Süt Dişleri/ Osman Şahin/ Kırmızı Kedi Yayınevi/ 98 s. 24 OCAK 2013 ? SAYFA 19 O CUMHURİYET KİTAP SAYI 1197
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle