Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Günseli Önal’dan ‘Sınırsız Tutku’ ‘Zihnim, dişi yanımın açığa çıkışına direniyordu’ Günseli Önal’ın Sınırsız Tutku adlı romanı okurlarla buluştu. Önal kitabını, kendi iç yolculuğu ve hayatındaki dönemeçlerin etkisiyle oluşturmuş. Önal, “düştüğüm boşlukta içgüdülerime ve iç sesime tutundum” diyor ve kitap da böylece şekilleniyor. Önal’la kitabını konuştuk. ? Tülay DİLEK çsel bir yolculuk yapmak ve bilinçaltınızı yabancılara açabilmek için nasıl bir hazırlık sürecinden geçtiniz? Sınırsız Tutku, yazmayı düşündüğüm ve hazırlığını yaptığım bir kitap değildi. 40’lı yaşlarımın sonlarına yaklaşıyordum. Çok zor, hep mücadele ile geçen bir hayat yaşamıştım. Geldiğim noktada içimden bir şey yapmak gelmiyordu, hiçbir şeyden haz almıyordum, motivasyonumu yitirmiştim. Ne kadar ilerlemeye çalışıyor olsam da, aynı yerde dönüp duruyordum sanki. Daha ilerisi yoktu artık. O güne kadar yürüdüğüm yolun sonuna gelmiş, hayat mücadelesinin içinde kalmamı sağlayan itkiyi kaybetmeye başlamıştım. Akıntıya karşı yüzüyor gibiydim ve yorulmuştum. Hayatıma aynı şekilde devam etmekte zorlanıyordum. Yönümü kaybetmiştim, boşluktaydım ve bir şeye tutunmaya ihtiyacım vardı. Bu boşlukta neye tutundunuz? İç sesimi dinleyerek içgüdülerime tutundum. Ne olduğumun ve yeryüzünde neyi yaşamak için bulunduğumun farkına varmamın yolunun, ailemin ve toplumun cinsel organımdan dolayı hissettirdiği utancı, suçluluk duygusunu ve korkuyu aşmamdan geçtiğini algılıyordum içten içe. Yaşadığım her şey, utancımın kaynağına inmeye hazırlamıştı beni. Daha fazla ilerleyemeyeceğimi görmüştüm. Bir mola verip zamanda geriye doğru yürüme ve başladığım yere dönme isteği uyanmıştı içimde. Yaşarken göremediğim, görmek de istemediğim her şey bilinçaltımdaydı. Arzuladığım sonuçlara ulaşabilmek için hep ileriye doğru yürüdüğüm yolun paraleli gibiydi bilinçaltım. Yaptıklarımın nedenleri, oradaydı. Alternatif hayatımdı adeta. İçimde sönmeye başlayan merakın ateşini canlandıran da bu geriye dönüş fikri olmuştu. yordum. Neyi kaçırdığımı, yaşayamadığımı görecektim. Duygularımla yüzleşme ve dışa vurma ihtiyacım, beni aşıyordu artık. Bunu yaparsam yaşadığım her şeyin dibinden, varlığını unuttuğum ama benim için vazgeçilemeyecek kadar değerli olan şeyi bulacağımı hissediyordum. Yaptıklarımın neden olduğu sonuçları yaşayan ve düzeltmeye çalışan bir köle gibi davranmayı bırakıp yaşamak zorunda kaldıklarımın nedenlerini keşfedebileceğim bir yolculuk yaparsam, nedensonuç döngüsünü kırabilir, hayat yolculuğuna başlarken beni motive eden ilk nedene ulaşabilirdim. Zamanı geriye çevirebilmek için tek yapmam gereken U dönüşü idi. Nasıl yaptınız bu U dönüşünü? Gazeteciliğe ara verip de yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde, aklımda hiç olmadığı halde “Korkutan Güzellik” diye bir başlık atmış ve ağlamaya başlamıştım, ama yazmaya devam ettim. Durduğumda, hayatım boyunca hatırlamak istemediğim çocukluk dönemimin en sıkıntılı günlerinden birinin bana hissettirdikleri duruyordu ekranda. O gün, eğer aklımı devre dışı bırakabilirsem, kendisini ifade ederek açığa çıkmaya ve dış dünyada da var olmaya çalışan bir kadın olduğunu fark etmiştim içimde. İçsel yolculuktan söz ediyorsunuz. Nasıl bir süreçti bu? Ağlayarak başlamıştım yazmaya. Daha fazla taşıyamayacağım kadar ağır gelen bir sıkıntı vardı içimde. O gün, içimden çıkmaya çalışan dişi yanımın önünü açmaya ve ellerimi kullanarak bana kendisini anlatmasına izin vermeye çok ihtiyacım olduğunu hissetmiştim. İçimdeki sesi duyabilmek ve içgüdülerimin rehberliğine odaklanabilmek için, dış dünya ile bağımı olabildiğince sınırlamıştım. İnsan sesi duymadığım, İ “Arzuladığım sonuçlara ulaşabilmek için hep ileriye doğru yürüdüğüm yolun paraleli gibiydi bilinçaltım. Yaptıklarımın nedenleri, oradaydı...” diyor Günseli Önal. insan yüzü görmediğim günler olmuştu. Yazmaya başladığımda aklımdan geçenler ile hiç ilgisi olmayan satırlar görüyordum ekranda. Bilinçaltım, keşfedilmeye hazır, uçsuz bucaksız bir kıta gibi uzanıyordu önümde. Sıkıntılı ve zor olsa da ilgimi çekmişti bu keşif yolculuğu. Aklım devreye girip yorum yapmaya ve parmaklarıma yazdıklarıma sansür uygulamaya çalıştığında duruyordum. “EVİN ERKEĞİ ROLÜNE SOYUNDUĞUMDA ON ÜÇ YAŞINDAYDIM” Arka kapaktaki alıntıda, kitabınızın E.L. James’in “Grinin Elli Tonu”nun çakması olduğu iddiasına yol açan acı ve haz teması var. Kapakta neden bu seçimi yaptınız? Kitabı yazdığım süreçte zaman zaman görüştüğüm sevgilimin canımı yakmak istemesi ve benim de bunu kabul etmemin nedeni zayıflığım değildi. Tersine, annemi döverken defalarca gördüğüm ve beni de döven, bizi dayak ile cezalandıran babama karşı isyanımdı. Ölen babamın boşluğunu doldurup evin erkeği rolüne soyunduğumda 13 yaşındaydım. Annemin ve kız kardeşimin canının bir erkek tarafından yakılmasından ama en çok da annemin yaptığı hataları yapmaktan ve babam gibi bir erkekten dayak yemekten korktu “AĞLAYARAK BAŞLAMIŞTIM YAZMAYA” Zamanın gerisinde ne bulmayı umuyordunuz? Karanlıkta kalan yanımı merak ediSAYFA 4 ? 24 OCAK ğum için doldurmaya çalışmıştım o boşluğu. Daha sonra yaşadığım her şey bu seçimi izlemişti. Varmak istediğim tüm sonuçların altında yatan ve değişmesini istediğim ilk “neden” buydu. Ama sevgilinizin canınızı yakmasına kendiniz gönüllü oldunuz? Bilinçaltıma inip de anılarımın içinden geriye doğru yürümeyi sürdürdüğümde, baba korkum ile yüzleşmem de kaçınılmaz hale gelmişti. Annemin hissettirdiği utanç ve suçluluk duygusuyla kendime vuran ellerim dişi yanımı durduramayınca, bu kez babamın zihnimdeki izi sevgilimin elleriyle cezalandırarak, canımı yakarak bu isyanı bastırmaya çalışmıştı. Zihnim, dişi yanımın açığa çıkışına direniyordu, ama dayağı göze alarak baba korkuma da meydan okudum. Çünkü var olma ve bedenimde açığa çıkma arzum, canım yakılarak cezalandırılma korkumdan çok daha güçlüydü ve artık engellenemezdi. Ev kadını pornosu olarak nitelenen ‘Grinin Elli Tonu’nun dünyada satış rekorları kırması, kapakta jartiyerli kadın bacağı fotoğrafı kullanmanızda etkili oldu mu? Grinin Elli Tonu’nun kapağındaki ipek kravat, statü sahibi erkeği simgeliyor, dişiyi değil. Asur Yayınları’nın grafikeri Sercan Güneş’ın hazırladığı yedi kapak tasarımında, yüksek topuklar, kırmızı rujlu dudaklar ve kırmızı ojeli uzun tırnaklar, siyah file çoraplar, dağınık saçlar, jartiyer gibi, bakanda seks çağrışımı uyandıracak detaylar vardı. Tırnaklarını uzatmayan, kırmızı ruj ve oje sürmeyen, file çorap giymeyen bir kadın olarak hoşuma gitmemişti altısı. Beni ve kitabımın içeriğini yansıtmıyordu bunlar. Photoshop ile doğal görünümünden uzaklaştırılıp porselen gibi pürüzsüz hale getirilmiş kadın teninin, inceltip uzatılarak sütünlaştırılmış bacakların, ergen çağrışımı yapan kırmızı fiyonklu file çorapların uyandıracağı görsel etkinin, bir kadının içinden doğan, yükselen ve dönüştüren cinsel arzunun gücü ile ilgisi yoktu. Lastik kısmı dantelli siyah çorap ve jartiyer giymiş bir kadının, belinden aşağısı ile dizinden yukarısının dişi kıvrımını yansıtan tek bir bacağının kullanıldığı kapağı gördüğüm anda hem rahatsız olmuş hem de istediğim kapağın o olduğuna karar vermiştim. Neden rahatsız etmişti o resim ve neden seçtiniz? Rahatsız olmuştum çünkü o bacak, zayıf, uzun boylu, Photoshop ile kusursuz hale getirilmiş bir mankenin değil, minyon ve balık etli sıradan bir kadının bacağıydı. Üzerindeki çorabın aynısından ve jartiyerin benzerinden benim de vardı. Teni tenime çok benziyordu. Bir an kendi bacağım sanıp, sadece sevgilimin bildiği halimi bütün kadınlar ve erkekler görmüş gibi hissetmiş, bir anda çıplak kaldığım rüyalarımda olduğu gibi paniğe kapılmıştım. Sonra da, ruhumu çıplak haliyle ortaya koyduğum kitabım yayımlanırken bu duyguyu artık aşmam gerektiğine karar vermiştim. Kapak tasarımı, aydınlık ile karanlığın birbirinin içinden doğduğunu ve birbirini dönüştürdüğünü simgeleyen yinyang sembolüne benzetiyorum. ? Sınırsız Tutku/ Günseli Önal/ Asur Yayınları/ 582 s. 2013 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1197