06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

RENKLER SESLER HARFLER AYTÜL AKAL NİLAY YILMAZ ÇİĞDEM GÜNDEŞ MAVİSEL YENER MUSTAFA DELİOĞLU KİTAPÇI ? M. YENER, A. AKAL, N. YILMAZ, Ç. GÜNDEŞ Sıfır Noktası/ M.G.Harris/ Çeviren: Fügen Yavuz/ İş Bankası Yayınları/ 2012/ 286 s. / 12+ Sıradan bir genç, inanılmaz bir macera bekliyor okurları. Yazarın Buz Şoku adlı kitabının devamını soluk soluğa okuyoruz yine. Babasının bıraktığı ipuçlarını takip ederek Mayalardan kalma gizli Ek Naab kentini bulan ve ailesi hakkındaki şaşırtıcı sırrı keşfeden Josh’ın tek isteği eski huzurlu yaşamına geri dönmektir. Ancak hâlâ cevaplanmamış sorular vardır ve Josh geçmişteki üzücü olayları bir türlü unutamaz. Babasının Ek Naab’dan aldığı Itzamna’nın Bileziği’nin sırrı ne? Bilezik bir zaman makinesiyse, onu kullanarak babasını kurtarma şansı var mı? Sürekli ona iletiler gönderen mavi gözlü Arcadio kim? Josh hiçbir şey yapmasa bile, onu da içine çekecek olaylar zinciri çoktan başlamıştır. Küçük Ayı ile Ahlat Ağacı/ Yalvaç Ural/ Resimleyen: Feridun Oral/ Yapı Kredi Yayınları/ 2012/ 36 s./ 47 Güneş, Küçük Ayı’yı uyandırır. Küçük Ayı yüzünü yıkamak için göle koşarak giderken ayağı takılır ve hooop, yuvarlana yuvarlana ahlat ağacının gövdesine çarpar. O da ne! “Paaat!” diye kocaman bir ahlat düşüvermesin mi kafasına? Ahlat nedir diye soranlar varsa, kitabın resimlerine baksınlar. Ahlat, kocaman, sarı sarı, sulu sulu leziz armut. Küçük Ayı, ahlatları toplayıp annesine götürmeyi düşünür. Ama acaba lezzetleri nasıldır? Olmamış, ham bir meyve vermek istemez tabii ki annesine. O zaman, tadına bakmak gerek. Bir tane, iki tane derken, üçüncüye de bir ısırık atıverir Küçük Ayı. Muhteşem resimleri ve kaliteli baskısıyla, yazarına, çizerine, yayıncısına ve ön önemlisi, okura yaraşır bir kitap. Hollanda Kralı BO/ Habib Bektaş/ Resimleyen: Ozan Tortop/ Top Yayıncılık/ 2012/ 64 s. / 8+ Hollanda Kralı BO’nun çocuklara seslenişiyle başlıyor kitap; “Çocuklar, hoş çocuklar, boş çocuklar, kuru çocuklar, sulu çocuklar, çıtır çocuklar, pıtır çocuklar merhaba.” Sonra kuzuları merhabalıyor BO, sonra ayıcıkları. Kendini de şöyle tanıtıyor; “Ben bir kralım. Hollanda’nın kralıyım. Benim adım BO.” Çok oyalanmadan başlıyor ülkesini tanıtmaya; ırmaklarını, lalelerini, ineklerini hatta sineklerini bile anlatıyor. BO, tatlı tatlı konuşurken çok yakından bir yerden bir ses duyuyor. Korkmaz mı? Korkuyor elbet, ya da korkmuyor, bilmiyoruz. BO korkmadığını söylüyor ama… Sesin sahibini ararken odasında bir yabancının olduğunu fark ediyor. Ama onu göremiyor, daha doğrusu görmekte zorlanıyor. Çünkü o karanlıkta görünmeyecek denli esmer tenli bir çocuk. Çok şaşırıyor BO, odasında bir yabancı ile karşılaşmaktan çok çocuğun simsiyah teni şaşırtıyor onu. Daha önce hiç bu denli esmer tenli birini görmemiş çünkü. Yabancı çocuk, kendini anlatıyor. Oraya nasıl geldiğini ama daha önemlisi neden geldiğini... Duydukları BO’yu iyice şaşırtıyor nasıl şaşırtmasın; BO daha önce açlık, susuzluk, kıtlık nedir duymamış ki… Yabancı konuk anlatıyor BO dinliyor, dinledikçe ısınıyor yeni arkadaşına. Meğer o da bir kralmış; Habeşistan Kralı İbrahim. Ülkesindeki kıtlıktan kaçmış, Hollanda’ya iltica etmiş. İltica sözcüğünü de ilk kez İbrahim’den öğreniyor BO. İyice afallıyor. Herkesin farklı herkesin eşit olduğunu anlatmak istiyorsak çocuklarımıza, Hollanda Kralı BO biçilmiş kaftan! İyi okumalar, hem çocuklara hem büyüklere… Hayalet Arkadaşlarım2: Korkak Kat/ Elizabeth Cody Kimmel/ Çeviren: Seyit Güneş/Pegasus Yayınları/ 2012/ 168 s. / 10+ Bir medyum gördüğü ruhlardan korkarsa ne olur? Kat ruhları görebiliyor, ancak daha da kötüsü ruhlar da onu görüyor: Özellikle de, ona fazlasıyla ihtiyacı olan ruhlar. Bu çömez medyum ruhlardan gerçekten uzak durmanın mümkün olmadığını anlamıştır. Hem bazen bir grup ölü insanın etrafınızda dolaşması da oldukça korkutucudur. Kat ve en yakın arkadaşı Jac evlerinin karşısında bulunan, terk edilmiş bir ev keşfederler. Bu da onları, Kat’in yardım etmek isteyip istemediğinden, hatta yardım edebileceğinden bile emin olmadığı, kayıp bir çocuğu arama macerasına sürükler. Elizabeth Cody Kimmel, Hayalet Arkadaşlarım’ın ikinci kitabında, Kat’in okulla ilgili korkularını ve medyum olmanın gerçek yaşamda beraberinde getirdiği pek de normal olmayan sorunları keşfe çıkıyor. Vampir Kız Kardeşler (Isırılacak Kadar Tatlı Bir Arkadaş)/ Franziska Gehm/ Çeviren: Filiz Özkan/ Final Kültür Sanat Yayınları/ 2012/ 176 s./ 10+ Vampir olmaktan daha kötü ne olabilir? Yarı vampir olmak! Daka ve Silvania Tepes. anneleri insan, babaları vampir olduğundan, yarı vampir ikiz kardeştir. Transilvanya’da vampir bol olduğundan, iki kardeş orada rahatça uçabilir, geceleri okula gidebilir ve oradaki hayatlarında hiç sıkıntı çekmeden yaşayabilirlerdi. Ancak aile Almanya’ya taşınmaya karar verdiğinde, iki kardeşin hayatı altüst olur. Almanya’da onları hiç bilmedikleri, tanımadıkları bir düzen beklemektedir. Vampir öykülerinden hoşlananların severek okuyacakları yepyeni bir vampir ailesi… İkizlerin yeni hayatlarına uyum sağlama sürecinde yaşadıkları okurları çok eğlendirecek. Hele bir de tam ısırılacak kadar tatlı bir arkadaş edinirlerse… Çalınan Sihirli Keman/ Rusalka Reh/ Çeviren: Genç Osman Yavaş /Final Kültür Sanat Yayınları/ 2012/ 150 s./ 10+ “Kompozisyonun konusu: İnsanlar ve meslekler. En az sekiz sayfa istiyorum! Yoksa bütün bu zahmete değmemiş olacak!” Hangi zahmet, Bayan Helmstedt neden söz ediyor acaba? “Hepinizin bildiği gibi bu proje okulumuzda ilk defa gerçekleştiriliyor ve ? sizden sonraki sınıfların da sizin kadar KİTAP GÖLGESİ Ezber bozan bir ‘plaza” Bu bir vampir hikâyesi değil, ama kan emicilerin varlığını gösteriyor! lı.” D sizce açt Yetiştirm bu üç ha adresti b de staj y lara inip binin ann keman y ği çok se süre içind man çala mavi ışık tehlikeli b hirli oldu liden kur cü neydi yasına ad de unutm ? şan ? Mavisel YENER zber bozan bir kitabın gölgesindeyiz bu sıcak yaz gününde. Hakkâri’den Ankara’ya gelmiş, geçimini çöp karıştırıp atık toplayarak sağlayan bir aileyle tanışıyoruz Çöp Plaza’da. Yaşadıkları mahallenin adı Gülova olsa da orada yaşayanlar “Çöp Plaza” takmış adını. Çabucak benimsenmiş bu isim. O insanlar yaz kış, adım adım kenti dolaşıp çöp karıştırıyor, yarı aç yarı tok yaşıyorlar. Mahalledeki çok çocuklu ana babalar şanslı sayıyorlar kendilerini. Çünkü ne kadar çok çocuk varsa o kadar işe yarar çöp toplayıcısı var. “Demir, plastik, kâğıt, cam… işe yarayabilecek ne varsa taşırlardı yuvalarına.”(s. 37) Çöp Plaza’nın pek yakınındaki seçkin site “Elit City” romanın önemli mekânlarından. Orası, yalıtılmış, fanus içine alınmış bir yer. Sitede yaşayan “elit”ler çocuklarına temiz bir yaşam alanı sağlayabilmek için her türlü konforu oluşturmuşlar. Çocukların tüm gereksinimleri siteden çıkmadan giderilebiliyor. Ev, okul, berber, alışveriş merkezi, eğlence mekânları, oyun parkları sitenin içinde. Çocukların sağlıklı büyüyebilmesi için her şeyi yapıyorlar. Koruyucu aşılar uygulanıyor; ülkede bulunmayan hastalıkların aşıları bile, her olasılık düşünülerek, yapılıyor. En ufak bir hastalık görüldüğünde hemen önlem alınıyor. Belleri silahlı güvenlikçiler siteye yabancıları sokmuyor; sokak kedilerine, köpeklere karşı bile önlem alınmış. Seçkin sitelerin üstünden kuş uçmuyor. Çünkü binaların çatılarında kuşları rahatsız eden, yön şaşırtan özel cihazlar var. Çocuklar parktan veya okuldan geldikten sonra belki virüs taşıyordur diye bakıcılar tarafından özel duşa alınıyor sonra evin içine geçiyorlar. Ancak, son altı aydır yapılan incelemeler sonucunda korkunç bir bulgu elde ediliyor. Çocukların bağışıklık sistemi artık devre dışı! Bu tehlikeli duruma çözüm olarak kan nakli gerekiyor. Sağlıklı bireylerden alınacak kan, hasta kan hücrelerini şaşırtacak ve yeniden canlandıracak türden olmalı. İyi de, onca kan nereden bulunacak? Çöp Plaza’nın her türlü virüs ve bakteriye dirençli olan çocuklarından olmasın sakın? Romanın bundan sonrasını okurken gerçek kan emicilerle yüz yüze gelecek, şaşıracaksınız. Yazarın kurguyu mutlu sona bağlamasını gerçekçi, inandırıcı bulmamıştım doğrusu. Meğer erken karar vermişim. “Roman böyle ilerlesin isterdiniz değil mi sevgili okurlar? Mutlu bitsin bir masal gibi…” tümceleriyle sıçradım yerimden. Okura büyük bir sürpriz yapılmış, romanın sonu yeniden yazılmıştı. Bir kez daha şapka çıkardım Miyase Sertbarut’un kurgu yeteneğine. Gerekçeleri farklı olsa da, Gülova Mahallesi Elit City’den, Elit City de Gülova Mahallesi’nden hoşnut değil. Gölova’da yaşayanlar siteden atık toplayamamaktan şikâyetçi. Zaten onların çöp öğütme makineleri var, bu yüzden hiç atıkları yok. Çöp toplayamadıkları bu siteyi “işe yaramaz” buluyorlar. Korunaklı sitede oturanlar mahalleden pis koku yayıldığından, köpek havlamalarından, horozlardan, kışın yanan sobalardan şikâyetçi. O mahallenin kaldırılması için ellerinden geleni yapmaya hazırlar. Zaten, Elit City’nin sakinleri arasında yargıçlar, vali, polis *Çöp Plaza, Miyase Sertbarut, Tudem Yayınları, müdürleri, belediye başkanı, başbakan, emekli ge152 s. 2012, 10+ neraller var. Herkes güçlü komşusu olsun istiyor. E Böylece kendilerini daha yıkılmaz, daha yüce, daha ulaşılmaz hissediyorlar. Ailenin küçük oğlu Fırat, hafta sonları babasıyla birlikte bitpazarına gitmeyi seviyor. Oradan bir liraya aldığı büyüteci, çöplerden bulduğu büyüteçlerin yanına koyunca seviniyor. Büyüteç roman boyunca bir eğretileme olarak kullanılmış, sonuç bölümünde de farklı bir işlevi yerine getirmiş. Evin kızı Feride de kurbağa bibloları koleksiyonu yapıyor. Bunları biriktirmesi rastlantısal değil elbet. Bazen gizli gizli öpüyor onları, belki prens olurlar kim bilir… Kitap, çerçöp içinde eşinen bu çocukların/ insanların hakları konusunda düşündürürken köyden kente göç sorununu da başarıyla işlemiş. “Keyfimizden gelmedik buralara. Köy mü bıraktılar, hayvan mı bıraktılar, ev mi bıraktılar… Açlık belasına geldik buralara.”(s. 13) Ailenin çocuklarının çıkmazını birkaç tümceyle bakın nasıl özetliyor yazar: “Çalışmak daha iyi, liseye gidince ne olacaktı? Ha ne olacaktı? Hiiiç… Ya pazarcılık yapacağım ya güvenlikçi olacağım? Pazarcı olacaksam liseye gitmeme gerek var mı?”(s. 14) Sömürü düzeni, çocuk okurlara yalın bir dille anlatılmış. Çöp toplayanları sömürenlerden biri de toptancılar. “Toptancılar üçkâğıtçıydı. Gram gram toplanan kâğıtları, plastikleri eksik tartıyor, eksik para veriyor ya da sonra veririm diyerek vermiyorlardı.”(s. 51) Sömürü düzenine dahil olanlara “Vampir” benzetmesi yapılıyor. “Bak şimdi, hurda depolarının sahipleri var mesela. Sonra şehrin çöplüğünü satın alan şirket var, bize çöp hırsızı deyip zabıtayı peşimize takan belediye başkanları var. Bunların hepsi vampir.”(s. 62) Kitaptaki eleştirel bakış medyaya da yöneltiliyor. Gazetecilerin, Elit City’ye yaklaşamazken yoksulların kapısız avlularına babalarının bağı gibi dalıp izinsiz çekim yapmaları çarpıcı bir dille anlatılmış. “Çocukları yan yana dizip kendi senaryolarına, kendi mizansenlerine göre çekimler yaptılar. Murat flaş patlatıp duran gazetecilere eliyle ayıp Miyase Sertbarut bir işaret yapmasına rağmen aldırışsız devam ettiler işlerine.”(s. 143) Sağlık sistemi, kentsel dönüşüm sistemi ve adalet sisteminin yanı sıra eğitim sistemi de sorgulanıyor satır arasında. “Bizler sorgusuz sualsiz kabullenen taraftayız. Biraz kafası çalışan herkes başına geleni sorgulamaz mı?” sorusuna minik Murat’ın yanıtı çarpıcı: “Soru yok! Soru yok! Okulda bize böyle öğrettiler.”(s. 80) Miyase Sertbarut, İyi Kitap dergisinde Zarife Biliz’le yaptığı söyleşide ne güzel özetlemiş: “Çöp Plaza aslında başından itibaren alabildiğine romantik, alabildiğine anarşist, alabildiğine gerçekçi, alabildiğine hayalci bir kitap!” “Vampir insan”lara hiçbir zaman bu romanda olduğu denli yakından bakmamıştım. Daha önce onlarla ilgili çok şey okudum. Ama ilk kez onları gerçekten tanıdığımı hissediyorum. Çocuklar heyecanlı, yarı fantastik bir roman okurken gerçekler karşısında sarsılacaklar. Çocuklarını fanuslarda büyüten aileler okutmasınlar! ? www.maviselyener.com lerini ken Gerçek b nın yaşam Karga, e tıl. Karga bir toplul ceviz kırm toprağa diyen bir merak ve ken tuha ce dükkâ dındır. D ler verir. na vardır sinde ser Ok Uçlar tap; Cici yor. Bu k run kada çınlattığım ile gezme heyecan tarihin şa olacak. “ yeni sırla zırsanız i etmek iç şünün ki laşıp kav daha yok arkadaş omuzları fanızda d mı aldılar ten sevse şiden aile lar için d celi bir o rinde oda şey düşü daha iyi a bu kitabı okumalı. len send ve sana ş SAYFA 22 ? 28 HAZİRAN 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1167 CUMH
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle