Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş D iir Atlası CEVAT ÇAPAN Denis DAVIDOV/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin ATASOY ‘Ah, benim aşkım da, göksel ve ak pak, Uçuyor en güzel meleklere denk’ Genç kuşaklar için korunurken siz Cenkte boğazlanmak bekliyor beni. 1826 *** Söyle bana acep kimsin sen, Ey benim düşlerimi kasavete çeviren? Kimsin sen? Koruyucu meleğim misin benim, Yoksa dâhi bir ucubenin Hıncı mısın neşemi boğan? Bilmeden taptım. Ama sen cenk tacımı ayak altına attın Ve kovdun ruhumdaki şan şöhret hevesini, O mağrur hülyaları, o yücelik hissini. Büsbütün nefret ettim savaştan ve cüretten Kanımda ve aklımda bir sen varsın, yalnız sen. Sırf senin’çin atıyor bu yüreğim, bilesin, Sen gözümde ışıksın, sen aldığım nefessin. Ah, yıkılmamam için baskısı karşısında Öfkeli kör talihin, coşkulu isteklerin, Bir kurtuluş yıldızı gibi görüp aslında Gece gündüz yüzüne bakmalıyım ben senin! Oysa gidiyorsun – senin peşinden Ruhum da, fikrim de çekiliyorlar, Kanım donup yaşam duruyor derken Fısıltını duyunca bir yankı gibi tekrar, Var olma duygusunu yaşıyorum derinden Ve canlanan kalbimde sıklaşıyor atışlar. *** Gerektiği şekilde seviyorum sizi ben Tüm dedikodulara, bahtın fendine inat, Üstelik, belki sizin kendinize de inat, Günlerimi zalimce karartmanıza rağmen. Dudaklarınız için değildir sevgim size O cennetlik dudaklar için, titreyen tir tir; Ne de şafaklar saçan eşsiz gözlerinize, Sizi sevmem – şiiri sizde görmem demektir. Ben sizi sakıncasız, korkusuz seviyorum Yerden, gökten, Penza’dan ve hatta Moskova’dan, Kör de olsam, sağır da, seveceğim diyorum, Çünkü siz bıkmadınız hep kendiniz olmaktan. Ben sizi seviyorum asla taviz vermeden Nice bencil kızlara hasislikten çatlayan, Onlara bizi rahat bıraksınlar dedim ben, Ve gidip belasını bulsunlar kör şeytandan. VALS Ev. D. Z.’ye enis Vasiliyeviç Davidov, 16 Haziran 1874’te Moskova’da soylu bir ailede dünyaya geldi. Davidov’un adı ilk olarak 18031805 yılları arasında, elden ele dolaşan Baş ve Ayaklar ile Irmak ve Ayna başlıklı fablları, Rüya adlı satirik şiiri vb. elyazmalarıyla duyuldu. Şiirlerini seven birçok dekabristle (devrimci) yakın ilişkiler içinde olmasına karşın o, onların (dekabristlerin) gizli örgütüne katılmayı reddetti. Davidov Rus edebiyatı tarihinde insan üzerinde her türlü baskıya karşı olup özgür düşünceyi önemseyen ve rindane bir yaşam yanlısı oluşuyla dikkat çeken “hussar (süvari) liriği” şiir türünün yaratıcısı olarak anılmaktadır. 1830’lu yıllarda Davidov’un düzyazı yapıtları da övgü ve beğeniyle okunmuştur. Bunlar arasında, A. Suvorov, N. Raevski, M.Kamenski vb. ünlü kişileri anlatanlar, özel bir yer tutmaktadır. Ömrünün sonlarında ünlü komutan Petır Bagration’un kemiklerini, öldüğü yerden (Semenovsko) getirtip Borodino’ya gömmek için çok uğraş verdiyse de, bu nedenle düzenlenen anlamlı törene katılmak ona nasip olmadı, çünkü 22 Nisan 1839’da aniden öldü. HİKMET Anakreon Havasında Bir Kaside Sonra sanki güzelliğin tutsağı Gibi birden duraksıyor, tertemiz, Bağrında bir nisan gülü yaprağı Sallanmakta gülümseyip sebepsiz. Kalabalıklardan, gözlerden uzak Bu güzelim valse gıpta ederek Ah, benim aşkım da, göksel ve ak pak, Uçuyor en güzel meleklere denk – O ki, tek suçlusu üzgün halimin, Düşlerimin, hırslarımın nedeni; O ki, esin kaynağıdır kalbimin, Şiir sevdasıyla yandıran beni! SAĞALMA Bitti eski hırslarımın coşkusu Yaralı ve azgın ruhumda benim, Yok artık belirsiz öcü korkusu Nefesi ateşli o gecelerin, Ne tatlı günlerin tatlı telaşı, Ne kem küm edişi dolaşan dilin Ne çılgınca çırpınışı kalbimin Ne onun’çin ölmek her adım başı… Her şey bitti artık! – Beklenen rahat Başımın ucuna oturmuş bile… Yaralarım hâlâ kanıyor fakat Ve sol göğsüm hep acılar içinde! ? Geçende biz acıdaşlar: Liza, Kupidon, bir de ben, İçtik ta sabaha kadar Dersler alarak Hikmet’ten. “Yavrularım, dinleyiniz! – Dedi bize Hikmet Nine. – Bu mereti içmeyiniz, O bir felakettir size.” “Nine! – dedim şaka yollu – Öğüdün kuraldır bana. Öğrencin olduğum doğru, Ama… sen de bir tatsana, Ha şerefe!” – Nine, önce İçmeyi reddetse bile, İçti o, kulak verince Rabbin güzel sözlerine. Sonra şarap içmedeki Ölçüden bahsetti Nine; Son damlayı da tüketti Kristal bardağın dibinde. Ve sallandı yaşlı kadın, Konuşmadı daha fazla Desteği her sallananın Ancak Aşk’tır bu dünyada. ŞAİRANE KADIN O kim mi? – Cürettir, belki şaşkınlık, Hem soğukluktur o, hem de heyecan, Hem itici güçtür, hem bağımlılık Gülüş ve gözyaşı, Tanrı ve şeytan, Yazın sıcağını emmiş bedeni Savrulup güzellik fırtınasında Pişirmiş şairin hayallerini Huzursuz ruhunun ihtirasında! Ona yakınlaşmak – esrimek demek… Tanrı yasağıydı yaklaşmak ona, Âşık olup bir de koynuna girmek, Tutulmak gizemli tuzaklarına! Ben diyorum ki o, benim gözümde Müthiş ateşlidir, şan delisidir; Dayatmacıdır ve kıskançtır hem de O tıpkı her helal kadın gibidir. 1826’DA BEN SAVAŞA GİDERKEN BALODA DANS EDEN GENERALLER Aynı yükün altındayken hepimiz; Tek yazgılarımız farklı besbelli: CUMHURİYET KİTAP SAYI 1167 Meşelik içinde çağlayan ırmak Dalga dalga şafak aydınlığında Koşuyor delice, hınçla saçarak Taşlarla kumları iki yanına. 28 HAZİRAN 2012 ? SAYFA 21